Şehit Serdar Ziyaretinden Unutulmaz Kesitler (2)

Şehit Serdar Ziyaretinden Unutulmaz Kesitler (2)

Nurettin Şirin Yazdı: Şehid Serdar Ziyaretinden Unutulmaz Kesitler

Tahran’daki Mehrabat havaalanından Şehid Serdar Dostları Kafilesi olarak serdarımızın defnolunduğu Kirman şehrine doğru yola çıktık. Kirman havalimanına vardığımızda dünyanın değişik ülkelerinden birçok Müslüman şehid serdarı ziyaret için Kirman’a gelmiş, bir kısmı da ziyaretten dönüyordu. Üzerimize giyindiğimiz Şehid Serdar Dostları önlüğü etrafta herkesin dikkatini çekmiş, doğal olarak kafilemize karşı büyük bir ilgi ve sempati oluşturmuştu...

Bir çok ziyaretçi kardeşimiz ile birlikte hatıra fotoğrafı çektirmeye başladık. Serdarın ziyaretine doğru başladığımız yolculuğun ilk etkinliği de havalimanındaki bu yabancı kardeşlerimizle kucaklaşmamız, ortak resimler çektirmemiz ve birlikte attığımız sloganlarımız oldu.

Bir süre sonra kalacağımız otele doğru yolu çıktık ve yerleştik. Kafilemizdeki herkeste bir an önce kabristanı ziyaret iştiyakı vardı. Bunun için sabahleyin kahvaltı sonrasında hep birlikte, büyük bir heyecan, derin bir hüzünle Şehid Serdar’ın kabrinin bulunduğu bölgeye hareket ettik.

Kabristana geldiğimizde kabristanın her tarafı baştan başa doluydu. İnsanlar İran içinden ve dışından akın akın ziyarete geliyor, ziyaretçiler yenileniyordu. Ziyaretçiler gruplar halinde şehidin kabrinin başına gelebilmek için uzun kuyruklar oluşturmuştu. Dolayısıyla sürekli bir ziyaretçi akışı vardı.

Biz de kardeşlerimizle birlikte sıraya girip kabrin başına geldik ve kalbimizdeki hasretin büyüklüğü ve acının derinliği ile gözyaşlarımızla şehidimizin kabri başında Kur’an okumaya ve dua etmeye başladık. İçimizdeki arzu buradan hiç ayrılmamaktı.

Hep şehidimizle kalkmak, onunla konuşmak, halleşmek, dertleşmek, baş başa kalmak istiyorduk. Sinemizi hep şehidimizle paylaşmak istiyorduk; sevgimizi de de, hüznümüzü de dökmek istiyorduk.

Onun o kutlu yoluna ve azamet dolu kavgasına olan bağlılığımız, istikbar, tuğyan ve Siyonizm ile mücadelede azim ve kararlılığımız daha de depreşiyordu içimizde. Damarlarımızdaki kanın akışı, kalbimizin çarpışı değişiyordu o şehidin başında…

Şehidimizi ziyaret hepimiz açısından bir vuslat idi; aşıkların maşuku ile buluşmasıydı, kelimelerle tarif edilmeyecek bir aşk yolculuğunun menziliydi burası. Çünkü Şehid Süleymani mektebi aynı zamanda bir aşk ve muhabbetin mektebiydi, bu mektep bir meveddet mektebiydi…

Şehid Serdarın yanına varmak bir ahid, bir peyman buluşmasıydı. Yeryüzünün en şerli haydutlarının mermileriyle kana bulunan bu komutanın kanının her bir damlasının yazdığı bir emanet, bir miras vardı ve hepsi satır satır gözlerimizin önündeydi.

Okuyorduk her birini, kelime kelime. Volkanlaşmış bir öfke ve gazap ile.

Söz veriyorduk Rabbimize, dökülen her bir damla kanın hakkı için! Söz veriyorduk Rabbimize, parçalanan o pak beden ve kopan eller için! Söz veriyorduk Rabbimize..

Bu kan yolumuzu aydınlatan ebedi bir meşale, sönmeyen bir misbah, geleceğe ışık tutan ve yön veren bir pusula idi. Bu kan, Alemlerin Rabbi Allah, Hz. Resul-i Ekrem ve Kur’an ile kurulan bağın imzası, Bedir’den Kerbela’ya şehidlerimizle misakımızın bağı idi. Bu kan özgür Kudüs’e açılan kapının anahtarı, müstekbirlerin hüsranının müjdesi, siyonizmin yok oluşunun teminatı idi…

“Sarallah”taki anlamları kuşanan bir kan!

Seyyidüşşüheda’nın feryadını asrımızda yazan bir kan!

“Esedullah”ın bileğini gösteren bir kan!

Uhud’da ciğeri parçalanan Hamza’nın, Sıffin’de vurulan Ammar’ın, Kerbela’da doğranan Hüseyn’in, mihrabta kana bulanan Haydar’ın kanı yeniden akmıştı…

Gök simsiyah, yer kıpkırmızı..

Bu kan Serdar Süleymani kanı idi…

Dünyevi hesaplar ve kaygılar unutturamazdı bize bu kanı! Vehimler ve korkular kapatamazdı gözlerimizi, soğutamazdı sevgimizi… Hz. Resulüllah öyle tanımlamıştı bizleri; “kişinin sevdiği ile birlikte olması”nın haliydi bu…

Denizden damla damla alıp satırlara dökmek oldu bu cümleler… Devam edecek. (Nureddin Şirin)