Mustafa Kemal’in Dindar Askerleri!

Mustafa Kemal’in Dindar Askerleri!

Ali Osman Aydın, dindarların son dönemde Kemalizm’e entegre edilmeye çalışıldığına dikkat çekerek yaşanan sürece dair Müslümanca uyarılarda bulundu.

Ali Osman Aydın, dindarların son dönemde Kemalizm’e entegre edilmeye çalışıldığına dikkat çekerek, ‘Kemalizmin İslam karşıtı geçmişi örtülmek isteniyor. Tefsir bastıran, meclis açılışında dua eden, “zikir çeken” Atatürk motifi ön plana çıkarılıyor. Bu projeyi bazı ilahiyat hocaları da destekliyorlar’ ifadelerini kullandı. Aydın, Falih Rıfkı Atay’ın ‘Kemalizm, ibadetler dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştır’ itirafına da yer verdi.

Aydın’ın Yeni Akit’in internet sayfasındaki yazısı şöyle:

10. Yıl Marşı Atatürkçüler tarafından dindarları taciz etme aparatı olarak kullanıldı bugüne kadar. Tektipleştirici, faşist, İslam karşıtı bir anlayışın sembolüydü çünkü. Batıcı modernistlerin dindarlar üzerindeki yüzyıllık baskısının fon müziklerinden biriydi bu marş. 90’lı yıllarda dindarlar yahut Atatürkçü bürokrasinin ötekileştirdiği diğer kesimler, ne zaman hak ve özgürlük talebiyle seslerini yükseltseler birileri bu sesi, 10. Yıl marşıyla bastırmaya çalışırdı.

Böyle bir sicile sahip marş, İlahiyat fakültesi mezuniyet töreninde kullanıldı!

Marş, bu arka plan bilinmediği için kullanıldıysa kötü; bilindiği ama umursanmadığı için kullanıldıysa daha da kötü bir tablo var demektir karşımızda. Fakat bu arka plan biliniyor ve bu tasvip ediliyor, bundan memnuniyet duyuluyorsa durum sandığımızdan da vahim demektir.
Türkiye’de dini eğitimi alanı, Kemalizmin tasallutuna rağmen kazanılmış; hem de büyük fedakarlıklarla, hayatlar heba edilerek kazanılmış bir mevzidir... Bu noktanın unutulması yahut umursanmaması görülüyor ki müslümanların Kemalizm’e entegre olması gibi korkunç sonuçlar doğuruyor.

“Kemalizm ile yakınlaşmak neden korkunç olsun?”

Şundan: Mustafa Kemal ile ilgili en muteber, en çok referans verilen kitaplardan biri olan “Çankaya”nın yazarı Falih Rıfkı Atay, adı geçen kitapta Kemalizmin Türkiye’de hangi icraatı yaptığını şöyle özetliyor: “Kemalizm, ibadetler dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştır. Atatürk sağ kalsaydı ibadet reformu olacağından da şüphe yoktur."

“Ayetlerin hükmünü ortadan kaldırmayı” görev edinmiş bir ideolojiye bir dindar nasıl eklemlenmeye çalışabilir. Dahası, bunu dindarlığından vazgeçmeden yapabilir mi? Bunun muhasebesini, inananların vicdanlarına bırakıyorum.

Bu tablonun güncellenmiş “Dindar Atatürk” projesinin yeni bir boyutu olduğunu düşünüyorum. Kemalizmin İslam karşıtı geçmişi örtülmek isteniyor. Tefsir bastıran, meclis açılışında dua eden, “zikir çeken” Atatürk motifi ön plana çıkarılıyor. Bu projeyi bazı ilahiyat hocaları da destekliyorlar.

Kendi adıma bu Kemalist teoloji ve sonuçları hakkında şunu söyleyebilirim…

Laikliği savunan…

Cihad kavramına mesafeli yaklaşan…

Müslümanların bir “ ümmet” olduğu realitesini yadsıyan,

İslam’ın en temel uzuvlarını yok sayarak onu bir “milli dinmiş” gibi yorumlayan,

Resmi bayramlarda bir bağlam bulup Mustafa Kemal güzellemeleri yapan…

İslam’ı laik cumhuriyete, ya da, laik cumhuriyetin kişi ve kurumlarını ısrarla İslam’a yamamaya çalışan bir ilahiyatçıdan hiçbir şey dinlemem! Çocuklarımın da dinlemesini istemem! İmam hatipteki kızımın bir meslek dersi hocası ile yaşadığı sorun üzerine okuluna gitmiş ve böyle bir öğretmen profiliyle karşılaşmıştım. Dinin ana omurgasındaki pek çok sembol ve uygulama bu öğretmen için yok hükmündeydi. Zaten kendisi, girdiği her derste “sizin dinin içinde olduğunu düşündüğünüz o şeyler aslında dindışı” gibi laflar etmesiyle meşhurmuş. Öğrencilerin çoğu o dersten hiçbir sorularına cevap bulamadan, aksine, kafalarındaki kuşkulara yenilerini ekleyerek çıkıyorlarmış. Ezan sesinden bile rahatsızlık duyan Kur’an-ı Kerim hocası profili düşünün, mesele yerli yerine oturacaktır.

Eğer mezuniyet programındaki tablo bir oldu bitti ürünü değil de bilinçli bir tercihin sonucuysa… Laikliği, seküler değerleri ve dolayısıyla Kemalizmi bir çerçeve olarak kabul eden dini eğitim anlayışı; Türkiye islamcılığında yaşanan kritik bir gerilemenin, ideolojik türbülansın, sabitelerdeki çözülmenin göstergesi olarak okunabilir.