Abdurrahman Dilipak Siyaset Meydanı
Abdurrahman Dilipak: Pazarcılarda dometesin irisini parlatıp öne koyar
Artık memleket seçim havasına girdi... Meydanlar onların artık. Herkes birbirine meydan okuyacak. Meydandakiler tüylerini kabartacak, usta kameramanlar küçük kalabalıkları büyük göstermek için her yolu deneyecekler. Artırılmış sanal gerçeklikten öte bu işi kurnazlık, illüzyon tarafı da var tabi.
Neyse siz o söylenenlere kulak asmayın. Bu işin mantığı var.. Ona dikkat ederseniz, brüt yerine meydanlardaki kalabalıkları net bir şekilde görebilirsiniz. Ama yine birileri kendini olduğundan fazla gösterecek, muhalefet az görecek, birileri de inanmasa da bu verilere inanıyormuş gibi yapacak. Siyasiler meydan okumayı sever. Kendilerini hep olduğundan büyük göstermek isterler.
Pazarcılarda dometesin irisini parlatıp öne koyar.
Şimdiden mitingler başlayacak gibi. 10.000 kişilik bir kalabalığı 40-50 bin kişi göstermek isteyen de olacak, 100.000 kişi diyen de. Dilin kemiği yok! Nasıl olsa taraftarlar her yalana inanmaya hazır... Kaldı ki, kalabalık tek ölçü olmamalı. Eğer yatırım yatırım yapacaksanız, katılımcıların kaç kişi olduğu değil, hesaplarında ne kadar parası olduğu önemli. Ya da gelenlerin cinsiyeti, yaşı, gelir durumu, öğrenimi hepsi farklı açılardan bir risk ya da avantaj oluşturabilir.
Tek başına kalabalıkları başınıza toplamak marifet değil. Hepsi ekmek ya da iş isteyen vasıfsız bir sürü insanı çeyrek ekmek ve bir kutu ayrana toplayabilirsiniz. Bir de dansöz oynatın, bir futbolcuyu sahneye çıkartın daha çok kişi gelir. Tamam, onların da bir oyu var. Ama bu insanları toplamak değil, dağıtmak zor.
Yine de en çok merak edilen, meydanda kaç kişi olduğu.. Önce meydan kaç metrekare ona bakın. Mesela meydan 20.000 m2 olsun. 1. Metre kareye en çok 2 kişi sığar. Ama bu ortada 1,5 kişi, sonra 1 kişiye düşer. 20.000 metrakarenin 5.000 m2 sahne, giriş, çıkış, güvenlik, lojistik, ambulans, ses düzen, aydınlatma donanımları ya da duruma göre ağaç ve bank, yeşil öbekler içindir. Kaldı mı 15.000 m2, 5000 m2 için 2 kişi, yani 10.000 kişi, 2. 5000 m2 için 7500 kişi, 3. 5000 m2 için 5000 kişi hesaplayın. Yani 20.000 metrekarelik bir alanda en çok 22.500 kişi olur. Siz deyin 30.000 kişi. Aslında bir dronla 3 grubun tepe fotoğraflarından gerçek sayı daha hassas bir şekilde ölçümlenebilir. Ama böyle bir alanda bir konser verirler 50.000 kişi de derler, 60-70.000 kişi de. Siyasi toplantılarda, katılımcıların VIP statüsüne göre, bu kalabalığın 1000-3000’i güvenlik ve alanda düzeni sağlamak için görevli personellerden oluşabilir. Düşünün ki, oraya gelenler için TOKİ, evsizlere ev satış çekilişi yapacak. 1000 kişi seçilecek, 3-5000 kişi de öyle gelir. Artık siyaset, halkla ilişkiler ayrı bir mühendislik sorunu adeta. Nereden kimi, nereye nasıl getireceksiniz, bunun bir hesabı kitabı var. Siyasilerin mübalağa oranı sadece meydandaki kalabalıkla ilgili değil, her alanda öyledir. Muhalefet ve yandaşlar her zaman kendi taraftarlarının uçurur, karşı tarafı olduğundan küçük gösterir. Yani bir türlü “adil şahid” olamazlar. Yoktur bu konuda da aslında birbirlerinden pek farkları.
Bu işleri bir halkla ilişkiler şirketi yapıyorsa, halkın en çok talep ettiği, en çok merak ettiği konuları, kısa cümlelerle prompt’tan sunar. Alkış istiyorsa, alkış sesi efekti de verebilir, hafif bir müzikten sonra bir tempo da oluşturabilir. Artık artırılmış sanal gerçeklik diye bir şey var. Siyasetin de amigoları var artı, adına sunucu dedikleri. Sadece sunuculuk değil, halkı coşturma görevleri de vardır. Gökten meleklerin selamını da getirir icabında. Nasıl olsa atış serbest. Herkes kendi tarafının yalanından memnun. Gerçek kimsenin işine yaramıyor. Ama gerçekten yana olanlar kafalarını kullanarak, onlara, bu kedi ise ciğer nerede, bu ciğerse kedi nerede diye sorabilirler. O rakam oradaysa, hesap burada!
Bazı kurnaz belediye başkanları, o ayın en çok izlenen sanatçısının konseri açılışı yapar. Popüler bir sanatçı ya da sporcu ile sahnede kucaklaşır, zamanın en çok konuşulan esprisini patlatırsınız olur biter.
Güldürecek misiniz, ağlatacak mısınız, hamaset duygularını mı okşayacaksınız, damardan girip dini mesajlar mı vereceksiniz, ya da düşündürecek misiniz. Bu sonuncusu çok zor. Ortalama 10-15 zeka yaşı ile, 300-500 kelimeyle neyi düşündüreceksiniz ki! En kolayı güldürmek. Birkaç fıkra, birkaç vecize, bir şiir hiç fena olmaz. Herkesin bildiği bir şeyi siz unutmuş, hatırlayamıyormuş gibi yapın, insanlar bu espriye bayılır. Sağı-solu yok bu işin, hepsi aynı. En hareketlisi, anında tepki vereni futbol taraftarları. Onları öne, hakim bir konuma yerleştirmek gerek.
Siz hangi il ya da ilçede olursanız olun, o miting yapılacak meydanın kaç m2 olduğunu bir öğrenin. Bakın kaçta kaçı dolu onu da 3 kademeli olarak hesaplayın, 3 aşağı-5 yukarı sayı odur. Eskiden bir milyon trajlı gazeteler vardı, artık 100 bin gerçek trajlı gazete bile kalmadı. O zamanlar bir milyon kişinin katıldığı toplantılar oluyordu, artık Türkiye’nin en büyük ilinde bile o rakam hayal! İnsanlar siyasete ilgilerini ve güvenlerini kaybediyorlar.
Sanırım kış aylarında yurtlardan filan daha fazla genç toplayacaklar siyasiler. Bir de kadınlar bu konulara daha ilgili gibi sanki. Tabii bir de dünya, bölge ve ülkemizde yaşanan gelişmeler, iklim şartları da etkiliyor bu işleri. Sosyal media da çok etkili. 2023’le birlikte gündem daha da ısınacağa benziyor. Kamplaşma ve kutuplaşma böyle devam ederse sonuç ne olur, bundan emin değilim. Siyaset günümüzde sulh etme sanatı değil. Siyasiler ötekilerin zaafları, yanlışları üzerinden kendilerine zafer devşirmeye çalışıyorlar sanki.
Dikkat ederseniz siyasiler, suç olan fiil değil, faile odaklanırlar. Aslında bunu yaparken, kendi fiillerini de faillerini de gizlemiş olurlar. Diğer bir konu, yanlış fiilin nasıl önlenmesi gerektiği konusunda fazla bir şey söylemezler. Bu konudaki talep ve itirazları dikkate almazlar. Çünkü kendilerine de aynı şekilde, aynı yöntemle, aynı kaynaktan besleniyor olabilirler. Aslında bu işe dalanlar genelde birbirine çok benzerler. Tek farkları mekan tuttukları yerle ilgilidir. Oradaki lider, örgüt, sloganları sahiplenirler. İnandıkları için değil, bu işin piyasası böyle. Bir işportacı da sattığı deterjanı, onun markasını, firmasını övecektir. Çalkalayacak köpürtecektir. Bu gün bizim gibi ülkelere siyasi tanıtım, işporta mantığı ile şampuan pazarlamasına benzer. Çalkalayacak ve köpürtecektir. “İpek kişi saçlar, çocuklar için iyi bir baloncuk, üfür uçsun, patronun ipek kıravatı, yaşlı amcanın ipek fuları, hanımefendinin ipek başörtüsü için harika bir çözüm. Eviniz mis gibi koksun.” Ha! Gömleğinizdeki salça lekesini de çıkartır. Hani bıraksan “baş, diş, nezle, grip”e de bire bir diyecek. “Bana güven gerisini merak etme sen” hesabı. Benim adayım iyidir! Siz adayınızın ne dediğine, parmağının gösterdiği yöne değil, ayağının gittiği yere bakın.
Selam ve dua ile