Abdurrahman Dilipak : Hele o Rüku Olmasa...

Abdurrahman Dilipak : Hele o Rüku Olmasa...

Birini İdol kabul ediyorsanız o sizin putunuzdur. Birilerine “öl de ölelim, vur de vuralım” onlar adına ölebiliyorsanız, öldürebiliyoranız, o şey her ne ise o putunuz olur.

Akif öyle der: “hele o rüku olmasa dünyada eğilmez başlar”. “dikbaşlı” olmak değil, “başı dik olmak“ “uysal başlı” olmak önemli olan. Ama birileri aynı zamanda “uysal koyun” olarak görmemeli. O’nun için Haksızlıklara, zulme, sömürüye karşı yüksek sesle “Hayır” diyebilmeliyiz. Bir yara gördük mi, sızlamalı taa ciğerimiz, yaralayana karşı da durabilmeliyiz. El-etek öpenlerden olmamalıyız. Teb’a ve Reaya’lığımız sadece Allah ve resulünedir. Yani, sadece Ona iteat eder, tabi olur ve Onun rızasının gereklerine riayet ederiz.

Din ve devlet büyüklerini, servet sahiplerini İLAH ve RAB edinmeyiz. (Tevbe 31), De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Gelin sizinle bizim aramızda ortak bir kelimede buluşalım: Yalnızca Allah’a ibadet edelim, hiçbir şeyi O’na ortak koşmayalım, (Allah’ı bırakıp da) birbirimizi Allah’ın dışında rabler edinmeyelim.” Şayet yüz çevirirlerse deyin ki: “Şahit olun ki biz Müslimlerdeniz/şirki terk ederek tevhid’le Allah’a yönelen kullardanız.” (Âl-i İmran 64)

Son zamanlarda öyle saçma sapan şeyler görüp duyuyoruz ki, birileri birilerini “idol” ediniyor. İdol Fransızca bir kelime. Halk arasında “Örnek alınan, en çok hayranlık duyulan kimse” anlamında kullanılsa da, dinde “tapınılacak nesne” anlamına geliyor. Daha doğrusu “Put edinmek” anlamı kazanıyor. Herşey, onun için, ona göre, onun tarafından, erişilmez, yenilmez, mutlak anlamında ki her nesne Put’dur. Din büyükleri, devlet büyükleri de put edinilebilir. Haşa Allah adına bile Onu temsil etmek üzere put edinebiliyorlar. İsevi’ler, Hz. İsa’ya uluhiyet isnat ederek onu putlaştırmadılar mı? Para da, karşı cins de, makam da put edinilebilir.

Lider, örgüt herşey put edinilebilir. Birini İdol kabul ediyorsanız o sizin putunuzdur. Birilerine “öl de ölelim, vur de vuralım” onlar adına ölebiliyorsanız, öldürebiliyoranız, o şey her ne ise o putunuz olur. “Onlar Allah’ı bırakıp din bilginlerini, abid’lerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. (Oysa) onlar yalnızca bir olan ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. (Allah) onların şirk koştuklarından münezzehtir. (Tevbe 31) Birileri çıkıp, benim ömrümü alsın, ona versin diye birilerine tabasbus ediyor. Bu tüt, haddi aşan övgüler, o nisbette o övgü sahibini küçültür. Allah ezeli ve ebedi bilgisi ile herkesi ve herşeyi kuşattı. Onun takdiri mutlaktır. Sizin ömrünüzü liderinize verse ne değişecek. 950 yıl yaşamadı mı Hz. Nuh! Olanlar Allahın takdiri değil mi? Birileri gelip sizin haşa kaderinizi mi değiştirecek.

Birileri size bir şey söyler de, siz o şey üzerinde düşünmeden o söze göre davranmaz mısınız, işte o zaman o kişiyi İlah ve Rab edinmiş olursunuz. Tevbe 31’i açıklarken resulullah bu konuya açıklık getirdi. Düşünsenize Müslümanlar Resulullah’a soruyorlardı, “bu ayet mi, yoksa sizin fikriniz mi!” diye. Açın bakın istişare ve şura ile ilgili ayetlere.

“(...) Adiy, Medine’ye geldi. O, Tay Kavmi'nin lideriydi. Boynunda gümüş bir haçla Resûlullah’ın (sav) huzuruna girdi. Resûlullah (sav) Tevbe suresinin 31. ayetini okuyordu. Adiy, Peygamber’e (sav): ‘Onlar, din adamlarına tapmadılar ki!’ dedi. Resûlullah (sav): ‘Evet, fakat din adamları, onlara helali haram, haramı helal kıldılar. Onlar da tabi oldular. Bu, onların, din adamlarına ibadetidir.’ buyurdu.” (Tirmizi, İbni Ebi Hatim,)

Evet; “Bir varlığı rab ya da ilah edinmek için ona: “Bu benim rabbimdir.” Ya da: “Bu benim İlahımdır.” demek gerekmez. Rab ve ilahın özelliklerini bir varlığa verdiğinizde ya da Rab ve İlaha yapılması gerekeni bir varlığa yaptığınızda, o sizin rabbiniz/ilahınız olmuş olur.” Şu giderse şöyle olur, bu gelirse böyle olur derken bile ihtiyad edin, “size hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Siz bilmezsiniz/Biz bilmeyiz, Allah bilir” (Bakara 216)

Yeni Akit’de, 25 Aralık 2014’de “Din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin” diye bir makale yayınlamışım, o zaman “The Cemaat” konusunda insanları uyaran. Şöyle demişim: “Allah bizleri, mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. (Bakın 17-25.12.2013’de yaşanan 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu hala tartışılıyor. Bu olaydan tam bir yıl sonra yazmışım bu yazıyı sahi o günden bugüne ne değişti.Bana göre herkes için bügün dünü aratan gelişmeler oluyor.) Bize hayır gibi gelenlerde şer, şer gibi gelenlerde hayır olabilir.. Paralel din “The Cemaat”den ibaret bir olay değil.. Bu olay bize ders olsun da, aklımızı başımıza alalım. Bakın, bu cemaat dediğiniz yapının sosyolojik tabanı %1 bile değil. Kendilerini dev aynasında görüyorlar. ‘Özgül ağırlık’ dedikleri, para, koltuk, bir de arkalarındaki istihbarat örgütlerinin baskı gücü. Yoksa bir varlıkları yok.. Şunun farkında değiller. Bu yolun geri dönüşü yok. Deşifre oldukları için artık başarı şansları %0.. Varsayalım AK Parti iktidarını devirdiler. Ortaya çıkan kaosun faturasını kendileri ödemek zorunda kalırlar ve hayal bile edemeyecekleri bedel öderler.. Birilerinin hâlâ bunların peşinden gitmeleri ipnotik bir etki ile mümkün.. Adeta gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyorlar.. Karşı çıkarlarsa “ilahi bir ceza” ile cezalandırılacaklarını düşünüyorlar. Ayaklarına taş değse “şefkat tokatı” diyecekler.. Bir de böyle çok ağır manevi baskı altındalar.. Dini grublarda böyle bir sapma var. Sanki başlarındaki adam kalplerden geçeni bilen biri. Bir de onlar levhi mahfuzdan geleceği okuyup biliyorlar ya, haşa sümme haşa..” Yazının tamamını okumak isteyenler şu adrese bakabilir:https://www.habervakti.com/din-buyuklerinizi-ilah-ve-rab-edinmeyin 15 Temmuzdaki darbe girişiminden (15.7.2016) 7 ay önce yazmışım bu yazıyı. (25.12.2014). Dünden bugüne görünen o ki, genel manzara itibarı ile “Siyaset borsası”nda değişen fazla bir şey yok. Bugün FETÖ yok, ama onların zihniyet ikizleri her yerde!. Aynı sorunlar yine yaşanıyor. Dün FETÖ’ye yüklenen kurtarıcı misyonu bugün birileri bir takım Şeyhlere ve parti liderlerine yüklüyor. Troller liderlerini ilahlaştırmak için ne lazımsa yapıyorlar. Bu ila nihaye böyle gidemez. Aynı yolun yolcuları aynı yere varacaklar.

Kınayanlar kınadıkları ile imtihan olduklarında, eğer başkalarına öğütleyip durdukları şeyi kendileri yapıyorlarsa, onlar daha ağır bir gazaba uğrarlar. Çünkü düzeltmeye söz verdiler, iyiliği kötülüğün perdesi olarak kullandılar. İki yüzlü davrandılar. Bir de, insanlar nasılsa öyle bir idare ile idare olunurlar. Sonuçta tencere yuvarlanır kapağını bulur. Allah o idollerini onların başına bela eder. Böylece onlar da kurtarıcı sandıklarının elleri ile cezalandırılmış olurlar.

Allah (cc) bir şeyi murat ederse, dilerse, dilediği şeyi bukağılı şeytanlara da yaptırır, ebabil kuşlarına da. Bir örümcek ya da bir sivri sinek olmaz sanılanı oldurmak için. Dilerse Çocuk Davud’un sapan taşı, Tanrı kıral Calud’u devirmeye yeter. Allah kimseye muhtaç ve mecbur değildir. Kim bu maksadla kime yönelirse, isteyen ve istenilen bu pazarlıktan memnunsa, Allah onları zelil eder ve umduklarından mahrum bırakır.

Papuç yalayıcıları tevbe edin! Övdüğünüzü sandığınız değerlere de zarar veriyorsunuz. Kaçtığınızı sandığınız şeye doğru koşuyorsunuz. Gözünüz var, görmüyor musunuz; kulaklarınız var duymuyor musunuz; kalbiniz var hissetmiyor musunuz? Adil şahidler olmakla emrolunmadık mı? Hani Hakkın rızasının tecellisinin vesilesi olacaktık.

Aşırı övgü kibrin vesilesidir. Firavun böyle Firavun oldu, Nemrut böyle nemrud oldu. Övenler övülenin yanında aslında Hak nazarında alçalırken Halk nazarında VIP oldular.

Resulullahımızın yanında birisini övdüler. Övene, “Onun boynunu kestin, duyarsa iflah olmaz” buyurdu. Birini övmek, onun kibirlenmesine sebep olabilir. Kibir ve ucub ise, insanı helak eder. Aman dikkat! İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım! Selam ve dua ile.

Habervakti