Abdurrahman Dilipak:Pezeşkiyan'dan Mehmet Akif'e
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak:Pezeşkiyan'dan Mehmet Akif'e/HABERVAKTİ.COM
@kemalozercom (@CaucasianLive)‘in bir paylaşımda Mesud Pezeşkiyan’ın “Mucizeler yaratamam. Birçok vaadimi yerine getirmek istiyorum ama siyasi sistemimiz bazen buna izin vermiyor. Ülke çıkmaza girdi, krizden çıkış için fikirler tükendi. Eğer komşularımız bizden çekiniyorsa, oturup düşünmek gerekir: Neden böyle? İran ciddi bir kaos içinde. Ülke öyle bir kriz yaşıyor ki, yalandan her şey iyi demek mümkün değil. Yönetim o kadar problemli ki, suçlu olarak sadece ABD veya Siyonist rejimi göstermek mümkün değil. Öncelikle sorun kendimizde” dediği aktarılıyor.
Tövbe etmek isteyenler için kendi nefsi ve yönettikleri kurumun şahsında şekillenen kollektif nefsi savunmadan, “adil şahitlik” gereği, nefs muhasebesi yapacaksınız.
Önce bu Pezeşkiyan kim? İran İslam Cumhuriyeti'nin mevcut cumhurbaşkanıdır. 2024 Temmuz'unda yapılan seçimlerde “reformcu kanad”ı temsil ederek seçilmiş ve 28 Temmuz 2024'te göreve başlamıştır. Halen bu görevdedir. Daha önce kalp cerrahı olarak çalışmış, 2001-2005 yılları arasında Sağlık Bakanı olmuş ve uzun yıllar İran Meclisi'nde milletvekilliği yapmıştır. İran'ın 9. cumhurbaşkanı olan Pezeşkiyan, Dini önder Ali Hamaney ile uyumlu bir siyasetçi. İran coğrafi olarak, nüfusu, tarihi, ekonomik büyüklüğü, toplum yapısı olarak Türkiye ye çok benzeyen bir ülke. Hz. Ömer zamanında Kadisiye savaşından sonra Müslümanların eline geçti. Ancak Safevi yönetimi, kendine has bir Şia yönetimi kurdu. Devrime kadar da kı krallıkla yönetildi. Türkiye’den sonra nüfus olarak en büyük 2. Türk topluluğuna sahiptir. Ülkedeki en büyük nüfus Azerilere aittir.
İktidar ve muhalefet olarak siyaset, bürokrasi, akademi, ...SİAD, Media, Kadın erkek, herkes için tevbe kapısı tek kapıdır. Mehmet Akif üzerinden bu konuda bir okuma yapalım! Mehmet Akif Ersoy bu durumda ne yapmalı. Evet, Allah’a ve ahiret gününe iman eden herkes ister devlet başkanı olsun ister gazeteci topluma zarar veren büyük bir günahın içine sürüklenmişse, Müslümanca bir duruşla bu rezillikten kurtulmak istiyorsa ne yapmalı?
Size ahval-i şahsiye’nize ilişkin kusurlarınızı sormuyoruz. Onun için o günahlar “Kul hakkı”na girmez. Kişisel günahlarınıza bir daha tekrarlamamak üzere tevbe edersiniz, Allah (cc) de sizin aklınızdan, kalbinizden geçenleri bildiği için “Tevbe-i Nasuha” ile, gerçekten pişmanlık duyar tövbe eder ve o günahları tekrarlamamanız, Allah (cc) tövbenizi kabul eder. Ama başkaları ile birlikte ve bir başkasına zarar verecek bir şekilde bir günah işlemişseniz, orada önce suçunuzu itiraf etmelisiniz. Yalan söylememeli, iftira etmemelisiniz. Bildiğiniz her şeyi, açık yüreklilikle, yalnız Allah’tan korkarak ve ona sığınarak itiraf etmelisiniz. Sözlerinizde eksik bir şey bırakmamalı, olan şeyden daha fazla bir şey söylememelisiniz.
Allah (cc) nefsini kınayanın bu eylemine yemin eder: "Hayır, yemin ederim kıyamet gününe!
Hayır, yemin ederim kendini kınayan nefse!" (Kıyamet, 75/1-2). Kimseden korkmayın, Allah’tan korkun. Allah (cc) sizi görüyor, duyuyor, biliyor. Bugün itiraf etmediğiniz günahlarınız bütün çıplaklığı ile ortaya dökülecek. Bir dost ve yardımcı da bulamayacaksınız. O gün bağışlanma için çok geç. Korkmayın ecelinizden önce ya da sonra ölmeyeceksiniz. Rızkınızdan az ya da çok yemeyeceksiniz, Kaderinizden başka bir kader de yok.
İkinci adım. Pişmanlık içinde özür dileyeceksiniz. Haksız tüm edinimlerinizi, para, makam, imkân, o her ne ise, hepsinden vazgeçecek, zarar verdikleriniz ve haksız edinimlerinizi hak sahibine iade edecek, tazmin edeceksiniz.
Üçüncü adım, bir daha o kötü işlere geri dönmeyeceksiniz. Yeniden iman edeceksiniz. İşte o zaman tövbeniz kabul edilir. Adınız “Vahşi” de olsa, daha önce Hz. Hamza’yı şehid etmiş olsanız bile, artık siz Ümmetin bir parçasısınız demektir. Halid b. Velid de daha önce en fazla Sahabeyi şehid etmiş biri değil mi idi?
Allah’ın rahmetinden umud kesilmez. Yeter ki biz, Müstekbir’lerden, Münkirlerden, Münafıklardan, Mütrefin’lerden olmayalım. Belam’laşmayalım, Firavunlaşmayalım, Karun’laşmayalım, Cahillerden ve zalimlerden olmayalım, Tağut’lardan olmayalım ve Tağut’ların peşinden gitmeyelim.
Kur'an-ı Kerim'e göre Tağut, “Fahşa” örneğinde olduğu gibi, “haddi aşmak”, azgınlaşmak, sınırları ihlal etmek" anlamında bir kelime olup genellikle Allah'tan başka tapılan, itaat edilen, hak yoldan saptıran her türlü varlık, güç veya otoriteyi ifade eder. Bu; putlar, şeytanlar, kâhinler, zorba liderler. Allah'ın hükümlerine aykırı kanun koyan sistemler veya insanları şirke yönelten her şey Tağut olabilir. Tağut, şirkin ve küfrün sembolüdür; Tağut’u reddetmek ise imanın temel şartlarından biri olarak vurgulanır. Kur'an'da “Tağut” kelimesi 8 ayette geçer ve genellikle reddedilmesi emredilir. (Bakara 256-257): "Dinde zorlama yoktur. Doğru yol sapıklıktan ayrılmıştır. Kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir". "Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin dostları ise tağut’tur. Onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. İşte onlar cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır."
(Nisâ 51): "Kendilerine Kitap’tan nasip verilenleri görmedin mi? Onlar tağuta ve cibt’e (putlara/bâtıla) inanıyorlar ve inkârcılar için: 'Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır' diyorlar." (Nisâ 60): "Sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Tağut önünde muhakeme olmak istiyorlar. Oysa onu reddetmeleri emrolunmuştu. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek ister."(Tağut burada, Allah'ın hükmü yerine başka otoriteleri hakem kabul etmek anlamında kullanılır). (Nisâ 76): "İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar. Öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz şeytanın tuzağı zayıftır."
(Mâide 60): "De ki: Allah katında cezaca bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah’ın lânetlediği, gazap ettiği, içlerinden maymunlar ve domuzlar kıldığı kimseler ile tağuta tapanlar... İşte onlar konumları daha kötü, doğru yoldan daha sapmış olanlardır."
(Nahl 36): "Andolsun ki biz, her ümmete: 'Allah’a kulluk edin, tağut’tan kaçının' diye peygamber gönderdik."
Kur'an'da tağut, genellikle şeytanın dostu, insanları Allah yolundan alıkoyan güç olarak tasvir edilir. Tağut’u reddetmek, tevhidin (Allah'ın birliğini kabulün) gereğidir; ona itaat veya tapmak ise şirktir. Tövbe ile Allah'a yönelenler için rahmet kapısı her zaman açıktır.
Hadi, Mafya babaları, haydi uyuşturucu kullananlar, hadi Fuhuş bataklığından debelenenler, hadi Politikacılar, Bürokratlar, Gazeteciler, Sanatçılar, İş adamları, yargıçlar Allah’ın bu daveti hepinize, (Zümer 17): "Tağut’tan, ona kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele!"
Muhatabım Pezeşkiyan ya da Mehmet Akif Ersoy değil aslında, kendi nefsim dahil, herkesedir Allah’ın bu daveti. Onlar üzerinden herkese bir çağrıdır aslında. Bizim boşa harcayacak 1 kuruş paramız, boşa geçirecek bir saniye zamanımız, feda edecek, cehenneme sürüklenmesine razı olacağımız tek bir insan yok aslında. İnadına Allah’ın ipini bırakıp Şeytan ve onun dostu Tağut’ların peşinden gidenlere gelince, zalimler için yaşasın cehennem.
(Bakara 222) deniyor ki, “...Şunu iyi bilin ki, Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever." (Tövbe 104): "Bilmiyorlar mı ki, kullarının tövbelerini kabul eden Allah’tır, sadakaları da O kabul eder. Allah, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir."
(Şûrâ 25): "O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilendir."
(Zümer 53): "De ki: 'Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."
"Allah tevvâbtır, rahîmdir" (tövbeleri çok kabul eden, çok merhamet edendir). (Bakınız: Nisâ 16, Tövbe 118, Bakara 37). "Allah ğafûrdur, rahîmdir" (çok bağışlayandır, çok merhamet edendir) (Bakınız: En'âm 54, Âl-i İmrân 135, Tövbe 5 Vd.)
Ayların ilki, Haram aylardan Recep ayındayız. Gelin hepimiz tevbe istiğfar edelim. Masum olan peygamberler bile tevbe istiğfar ederler. İnadı, kibri, övünmeyi bırakalım, itirafçı olalım. “İnni küntü minezzalimin” diyelim. Nefs muhasebesi yapalım. Nefsimizi aklamaktan, tarihle, atalarımızla övünmekten geleceğe ilişkin dünyevi hayaller kurmaktan vazgeçelim, Kur’an ve nübüvvete sadâkatimizi gözden geçirip, vahye şahitliğimizi gözden geçirelim. “Adil şahitler” olalım inşallah. Selam ve dua ile.
