Abdurrahman Dilipak: Mesih gelecek mi, gelmeyecek mi?
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Mesih gelecek mi, gelmeyecek mi?/Habervakti.com
Dün kaldığımız yerden devam edelim.
Bakın bu konular tartışma konusu değil. Okuyun düşünün ve danışın. Sonuçta bugün fitne zamanında insanlar imtihan olmaktadır. Bu zor bir imtihandır. Biz “Allah’ın indirdiğine inandım, iman ettim, ama şu konuda da kanaat’ım odur ki”, deseniz, ne olur. Bu konuda Mevlana’nın güzel bir sözü var: “Ben Kur’anın bendesiyim, canın onun yoluna feda olsun., Hz. Muhammed’in ayağının tozuyum. Kim ki, benden bunlara muhalif söz aktarırsa, ben o sözden de, o sözü söyleyenden de bizarım” O gün geldiğinde zaten bizim tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati bize gösterilmeyecek mi?
Bir de bu işi tartışırken tekfire varan ithamlarla aslında çok daha büyük bir vebal yüklemiyor mu, tartışmada haddi aşanlar için!?
İman ettikten sonra, Allah’ın emrine uymazsanız haram, resulün sünnetine uymazsanız Mekruh, benim gibi, ya da lideriniz şeyhiniz gibi düşünmezseniz, onların kanaatlerine göre hareket etmezseniz dinden çıkarsınız şeklindeki bir akıl yürütme merduttur. Bu akılla, parmağı kanayan kişinin abdestinin bozulup bozulmayacağından yola çıkıp, karşı tarafın abdestsiz namaz kıldığından bahisle karşınızdaki kişiyi mürted ilan ederek Allah’ın rızasına kavuşamazsınız.
İlk dönem İslam alimleri aslında bu konuyu pek tartışmazlar. Bu tartışma 18. YY itibaren daha fazla artmıştır. Farklı görüş sahiplerinin iddiaları daha çok aynı ayetlerin yorumlanması çerçevesindedir. En çok tartışılan ayet yorumlarından biri Zuhruf suresi 61. Ayetidir.. Ayet mealen şöyle: “Gerçekten o, kıyametin yaklaştığını gösteren bir bilgidir” Bu ayetteki “O” zamiri ile neyin kastedildiği noktasında farklı görüşler ileri sürülmüştür.. Kimine göre o “O” Hz. İsa (as)’yı, kimine göre Hz. Muhammed’i (sas) ve kimine göre de Kur’an-ı Kerimi işaret etmektedir. Buna benzer 7 başlık üzerinden bu tartışmalar devam etmektedir.
"Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak verilince, senin kavmin hemen ondan (keyifle söz edip) kahkahalarla gülüyorlar. Dediler ki: 'Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?' Onu yalnızca bir tartışma konusu olsun diye (örnek) verdiler. Hayır, onlar 'tartışmacı ve düşman' bir kavimdir. O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğullarına bir örnek kıldık. Eğer biz dilemiş olsaydık, elbette sizden melekler kılardık; yeryüzünde (size) halef (yerinize geçenler) olurlardı." (Zuhruf,57-60). Bu ayetlerin hemen arkasından gelen 61. ayette Hz. İsa (as)'ın “kıyamet saati için bir ilim” olduğu belirtilmektedir: "Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol budur." (Zuhruf,61)
"Hani Allah, İsa'ya demişti ki: 'Ey İsa, doğrusu seni ben vefat ettireceğim ve seni kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda ben hükmedeceğim.' " (Al-i İmran, 3/55)
Nisa Suresi, 157. ayet: "Ve: 'Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük.' demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler." 158 "Hayır; Allah onu kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." Bu ayetlerin hemen arkasından gelen ayette kullanılan "o" zamirinin Hz. İsa (as)'dan başka bir varlığı kastettiğinin hiçbir delili yoktur. 159."Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit olacaktır."
"Hani Melekler, dediler ki: 'Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır. Beşikte de yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir. 'Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?' dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona'Ol!..' der, o da hemen oluverir. Ona Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek." (Al-i İmran,45-48) kitabı derken Kur’anı öğrettiği dönüşünde onunla amel edeceğine ilişkin bir delil olarak görenler var.(…) 59 "Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir..."ayeti de Hz. İsa (as)'ın dönüşüne işaret ediyor olabilir. Tefsir alimleri genellikle bu ayetin her iki peygamberin de babasız olma özelliğine, Hz. Adem (asm)'in Allah'ın "Ol" emriyle topraktan yaratılması ile Hz. İsa (as)'ın yine "Ol" emriyle babasız doğmasına işaret ettiğine dikkat çekmişlerdir. Ancak ayetin ikinci bir işareti daha olabilir. Hz. Adem (as) cennetten nasıl yeryüzüne indirildiyse, Hz. İsa (as) da ahir zamanda Allah'ın katından yeryüzüne indirilecek olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Bir başka tartışma konusu ise, Kur’an’da Hz. İsa (as)'ın ölümünü ifade eden bir diğer ayet ise Meryem Suresi'ndeki şu ayettir: "Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de." (Meryem,33)
7. ve son tartışma konusu “kehlen” kelimesinin anlamı ile ilgili. Görüldüğü gibi aslanda tartışılan haşa ayet değil, kelimenin etimolojisi ve ayrıca cümle içinde ifade ettiği anlamla ilgilidir. "Allah şöyle diyecek: Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin (kehlen) iken de insanlarla konuşuyordun…"(Maide,110)
"Beşikte de yetişkinliğinde (kehlen) de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir." (Al-i İmran,46) Bu kelime Kur'an'da sadece yukarıdaki iki ayette ve sadece Hz. İsa (as) için kullanılmaktadır. Hz. İsa (as)'ın yetişkin halini ifade etmek için kullanılan "kehlen" kelimesinin anlamı "otuz ile elli yaşları arasında, gençlik devresini bitirip ihtiyarlığa ayak basan, yaşı kemale ermiş kimse" şeklindedir. Bu kelime İslam alimleri arasında ittifakla "otuz beş yaş sonrası döneme işaret ediyor" şeklinde çevrilmektedir.
“Hz. İsa (as)'ın genç bir yaş olan otuz yaşının başlarında Allah Katına yükseldiğini, yeryüzüne indikten sonra kırk yıl kalacağını” ifade eden ve İbni Abbas'tan rivayet edilen hadise dayanan İslam alimleri, Hz. İsa (as)'ın yaşlılık döneminin, tekrar dünyaya gelişinden sonra olacağını, dolayısıyla bu ayetin, Hz. İsa (as)ın geri dönüşü konusunda delil olduğunu ileri sürmektedirler. Maalesef cahilce tartışmalar, suçlamalar, dinlemeden, anlamadan, işin esasını ortaya koymadan ortalığı velveleye verenler, korumaya çalıştıklarını söyledikleri değere zarar veriyorlar aslında. Kişiler, kurumlar, ayet ve hadis herşey tartışma konusu ediliyor. Ne olur, dinde tartışmayı bırakalım. Allah herkesin yapıp yapmadıklarını, söyleyip söylemediklerini, akıllarından ve kalplerinden geçeni, kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuşulanları, kriptolu mesajlarla kendi aralarında haberleşenleri gördü, duydu ve biliyor.
Dünkü yazımda ashabı kehf örneğinde olduğu gibi, Allah bunu böyle yapıyor ki, kalplerinde hastalık olanlar ve olmayanlar ayrılsınlar. Sakı n siz tartışanlardan yana taraf olmayız. Ayetteki lafza iman edin ve bunlar üzerinde düşünün, sakın zannınızla karar vermeyin, söylenenleri dinleyin ve tekrar vahye dönün. Herşeyi hakkı ile bilen yalnız Allah’tır. Unutmayalım ki, “bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir”. (Bakara 216)’yı hatırlayın.
Mehdi konusuna hiç girmeyeyim. Şia’da Mehdiyet iman konusudur. Onlara göre Mehdi’yi bilmeden ölen kimse cehiliye ölümü üzerine ölmüştür. Kur'an'da Mehdi kelimesi geçmemekte ve doğrudan bir ayet bulunmamakla birlikte bazı ayetlerde geçen, rehberlik etmek anlamındaki "hada" ifadesi, mehdiye inanan grup ve kişiler tarafından mehdi veya mehdi devri ile ilişkilendirilir. Mehdi, Mesih, Deccal, Süfyani melheme-i kübra horasan erenleri, kara bayraklılar
"Mehdilik konusu", kaynaklarda Deccal, Süfyani, Melheme-i Kübra, ahir zaman ve kıyamet İslamda özellikle 18YY sonrası çokça tartışılan bir konudur. Bu konuda Yahudilerin Meşiah beklentisi, Hristiyanların Mesih bekle ntisi, Hristiyanlar açısından Yuhanna vahyi ve beni İsrail geleneğinde Enok’un kitabı önemli mesajlar içermektedir ve bu tartışmaların ana merkezinde Kudüs, Şam, Anadolu’nun güney sınırındaki illerimiz ve Bağdat önemli merkezlerdir.
ana İmam Süyûtî'ye göre Ashâb-ı Kehf, Mehdi’nin yardımcıları olacaktır.
Şia’nın mehdi’si Hasan el Askerinin gaib oğludur. O Ashabı kehf gibi uyutulmuştur. Bazılarına göre Ashabı kehf de onun yardımcıları olarak döndürülecektir. Sünnilerde ise ise beklenen görevlendirilecek bir kişidir. Şia’nın Mehdisi ehlibeytten biri olarak Şia’nın imamı olacaktır. Sünni gelenekte bu konuda çok sayıda hadis mevcuttur ama bu hadislerin de sahih olup olmadığı tartışmalı bir konudur. Şia’daki bazılarına göre, Mehdi uyanmıştır ilanı için zaman beklenmekte ve o sürece ilişkin manevi tasarruflarda bulunmaktadır. Bazı yabancı istihbarat örgütlerinin bu konuyla ilgili, Meşiah, Mesih, Mehdi, Emanet sandığı, Deccal, AntChirist gibi konularda artırılmış sanal gerçeklik ve halogramik görsellerle değişik komplolar üretmek için hazırlık yapmaktadır.
Bir Müslüman için, ilk temel kaynak Kur’an-ı Kerimdir. Onu doğru anlamak için, Peygamberimizin anladığı gibi anlayıp, yaşadığı gibi yaşamamız gerekiyor. Hepsinden önce vahiy kronolojisine göre öncelik Akaitte, Tevhid inancındadır. Bunları doğru anlamak için önce akil olmamız ve usul bilgisine sahib olmamız gerekiyor. Hemen sonra da Ahlaklı bir kişiliğe sahip olmamız gerekiyor. Usulü tefsir, usulü hadis ve usulü fıkıh, aynı zamanda, Peygamberler tarihi, Siyer-i Nebi ve İslam tarihini bilmeden doğru bir sonuca ulaşmak mümkün olmayabilir. Önce ayetin manasını meal ve tefsir şeklinde farklı kaynaklardan okuyup, sonra orada verilen mesaja iman etmemiz gerekiyor. Yorumla buna eklenenler ya da tevil yoluyla başka manalar çıkartanların sözleri kendilerini bağlar ve kat’iyet ifade etmez.
Kendi bilgilerini, iddialarını “mümkün olan en doğru” tesbit gibi sunanlara gelince, onlar kendi zanlarını muhkem bir delil gibi sunarak hataya düşmüş olurlar. Allah söylediklerimizi söylememiz gerekirken söylemediklerimizi, aklımızdan, kalbimizden geçenleri de bilmektedir. Bu tür hadiseler, gerçekten iman edenlerle etmeyenleri, kalplerinde hastalık olanlarla olmayanları ortaya çıkacak bir misal olarak da ayrı bir anlam ve değer taşıyor olabilir. Hiçbir iyilik ödülsüz, hiçbir kötülük cezasız kalmayacak.
Ama önce dinde tartışmamamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Bu işlerin bu şekilde gündeme gelmesi aslında, gerçekten iman edenlerle etmeyenlerin belli olması, kalbinde şüphe ve hastalık olanlarla olmayanların belli olması için aslında bir imtihan vesilesidir. Islah edici gibi görünen bozgunculara dikkat. Onlar bizi birbirimize düşürmek istiyorlar. Onların kirli oyunlarına alet olmayalım, tuzaklarına düşmeyelim. Siz, parmağı kanayınca, abdesti bozuldu mu, bozulmadı mı diye kavga eden bir Hanefi ile Şafiyi gördünüz mü? Vahyi ve Sireti-sünneti reddeden biri ile de tartışmaya gerek yok, zaten o bunları reddetmişse, dinden çıkmıştır. Hadisin sıhhatini konu edinmek, usulü dairesinde mümkün olan bir konudur. Aynı Allaha resule ve kitaba iman edenler kardeştir. Onların işleri aralarında istişare ve şura iledir. İttifak ettiklerinde birlikte hareket ederler, ihtilaf ettiklerinde birbirlerini mazur görürler. Ama sahte Mehdilerin, sahte Mesihlerin peşine düşmeyelim de. Şeytan bu günlerde fazla mesai yapıyor sanki. Selam ve dua ile.