Abdurrahman Dilipak: 3 Değil 1!

Abdurrahman Dilipak: 3 Değil 1!

Abdurrahman Dilipak: 3 Değil 1!

Abdurrahman Dilipak: 3 Değil 1!/Habervakti.com

Derin Gerçekler
“Dinlerarası diyalog” dedikleri şey, “Nesnelerarası iletişime” benziyor. Hani insan, hayvan ve makineyi net bir ağ (network) üzerinde eşitlemek istiyorlar ya. Şeytani bir planla Müslüman, Hristiyan/İsevi, Musevi/Yahudi’yi tek bir potada eritip ondan yeni bir din çıkarmak istiyorlar. Tabii o dinin merkezinde Yahudilik olacak, diğerleri de ona entegre edilecek. Bu plana göre, bu zincire bağlanmayanların zaten yaşama hakkı yok, onlara bir bakıma Gazzeli’lere davrandıkları gibi davranacaklar.

Aslında üç din yok, tek din var. Başka dinlerle sentezlenmiş bir din arıyorlarsa, Hinduları ve Budistleri yanlarına alabilirler. “İbrahimi dinler” diye de bir şey yok. Hz. İbrahim de, tıpkı Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. İsa gibi Müslümanlardandı. Biz “Muhammedi” değiliz, biz de diğer peygamberler gibi Müslümanız. Hz. Adem nasıl ilk peygamberse, Hz. Muhammed de hatemü’n-nebi’dir. Diğerlerinin takipçisi ve doğrulayıcısıdır.

Hz. İsa yaşarken “Ben Rabbinizim, İlahınızım” demedi haşa. Zaten Hz. İsa aleyhisselam, Beniisrail peygamberlerindendi. Ne Hz. İbrahim ne de onu takip edenlerden hiçbiri “Ben Rabbim” demedi. Yahudilerin “seçilmiş kavim” olma iddiası, onları haşa “Allah’ın ailesi” olmak gibi bir sapkınlığa sürükledi ve mesela Babil dönüşü Tevrat’ı yeniden tedvin eden Hz. Üzeyir’e “Üzeyir Allah’ın oğlu” dediler. Hz. İsa’ya uluhiyet isnat edenler de bu sapkınların izinden gidenlerdir.

Hz. İsa Mesih’in risaletine iman eden ilk Müslümanların en tanınmışları Ariusçu’lardı. Bunlar, Hz. İsa’dan 325 yıl sonra gerçekleştirilen İznik Konsülü’nde Teslis (Üçlü Birlik) inancı resmî doktrin olarak kabul edildi ve tek Allah’a inanan, İsa’yı Mesih ve peygamber/Allah’ın kulu olarak gören Hristiyan topluluklar sapkın/heretik topluluklar olarak kabul edildi ve aforoz edildiler.

Yani ne Rab’lik iddiası, ne Teslis, ne çarmıha gerilme iddiası, Hz. İsa yaşarken söz konusu değildi. Hristiyanlık, Hz. İsa’dan yarım asır sonra Hatay’da ortaya çıktı. Hz. İsa o günkü Müslümanları tevhid inancına çağırıyor, onlara rehberlik, muallimlik yapıyor, diğer resuller gibi onları Allah’a, resule ve kitaba çağırıyordu. Hz. Muhammed de demedi mi: “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” diye. Hz. İsa da güzel ahlak örneği olarak toplumu terbiye etmeye çalışan bir mürebbiydi. Buradan galat bir şekilde Rab’lik isnat edildi.

Arius, İskenderiye (Mısır) kökenli bir rahipti. Ariusçular (Arians) sadece Allah’ın (c.c.) ezeli ve ebedi olduğuna, Hz. İsa’nın Allah tarafından yaratıldığına, (Haşa) Allah’ın oğlu değil, yüce bir kulu ve peygamberi olduğuna iman ediyorlardı. Mesih olarak da “Kutsal bir Ruh” taşıdığı kabul ediliyordu ve onun da atfet-i ilahiye olarak Hz. İsa’ya ikram edildiğine inanıyorlardı.

Teslis inancı, Bizans ve Roma’nın baskısıyla şekillenen politik Hristiyanlık’tır, Hz. İsa’yla ve onun şeriatıyla alakası yoktur.

Yahudiler de hem Tevrat’ı tahrif ettiler hem de onu kendilerine göre yeniden yorumladılar. Hz. Musa, Allah’ın yardım ve ikramına muhatap olan bir kavimden söz eder, sonra da onların sapkınlıkları yüzünden nasıl lanetlendiklerini anlatır. Denizi geçip, Sina’da konakladıktan 40 gün sonra buzağıya tapmaya başladılar ve lanetlendiler. Bu seferdi, denizi geçenler, düz yolda 10 günlük yolu 40 yılda zor geçtiler. Bugün de maskeleri düştü ve gerçek kimlikleri hem Gazze’de hem de Epstein skandalında ortaya çıktı. Bugün, bu gerçekler ışığında, “Tanrı’yı kıyamete zorlamak”tan söz eden Siyonist Hristiyanlar bu iddialarından vazgeçiyorlar, hatta kiliselerinden ayrılıyorlar. Trump öyle demedi mi: “Dün siyonizmi eleştiren bir siyasinin siyasi kariyeri biterdi, bugün Siyonizmi savunanların siyasi kariyeri bitiyor.” Netanyahu, Chabad, Trump bunu el birliğiyle başardı. Bugün geldiğimiz noktada Katolikler, Hristiyanlar ve Ortodokslar ortak bir imana ve mabede sahip değiller.

İsevilerin bugün İznik Konsülü’nden şekillenen 4 İncil’den kurtulmak için Ariusçu’ların tevhidî iman davetine uymaları gerekir. İznik Konsülü’nde Arius ve görüşleri mahkûm edilince, bu topluluklar özellikle Mısır, Kuzey Afrika ve Suriye bölgelerinde uzun süre varlığını sürdürdü. Zaman içinde farklı isimler altında varlıklarını sürdürseler de devam etti. Günümüzde bu çizgiyi devam ettiren en yakın gruplar şunlardır: Üniteryenler (Bunlar özellikle Polonya, Romanya ve Transilvanya’da 16. yüzyılda yeniden ortaya çıktılar, hâlâ varlıklarını sürdürüyorlar). Yehova’nın Şahitleri bugün Ariusçu görüşlere çok yakın bir teolojiye sahipler, Hz. İsa’yı yaratılmış varlık olarak görürler. Non-Trinitarians’lar denen bazı küçük gruplar varlıklarını sürdürse de bugünkü Hristiyanlık kültü; Teslis, çarmıha gerilme, 4 İncil, M.S. 50 yıldan başlayarak, Roma’nın etkisiyle reform edildi, birçok paganist gelenek dine sokuldu. 1096’da başlayan Haçlı Seferleri ile sadece Müslümanlara yönelik bir tehdit olmasının ötesinde, diğer Hristiyan topluluklara yönelik tehdide dönüştü. 1500’lere gelirken coğrafi keşifler, Endülüs’ün yıkılması sırasında Hristiyanlık hâlâ oluşmaya devam ediyordu. Katoliklik İtalyan, Protestanlık/Lutheryanlık Alman, Kalvinizm Hollanda, Anglikan kilisesi İngiltere, Evanjelik Amerikan tipi yeni bir Hristiyanlık üretildi. 1536’da manastırlar kapatılınca geleneksel İncil mektepleri ve ruhbanlar artık sahipsiz kaldılar. Anglikan’ların ibadet şekli 1549’da belirlendi. 1559’da I. Elizabeth döneminde yeni bir kilise kuruldu. Bakın bütün bu süreçler teolojik olmaktan çok politik süreçlerdir. Mesela 1534’te İngiltere Kilisesi Roma’dan ayrıldıktan hemen sonra, evli rahiplerin evlenmesi resmen serbest bırakıldı. 1549’da Thomas Cranmer’in hazırladığı ilk “Book of Common Prayer” ve “The Act for the Marriage of Priests / Rahiplerin Evliliği Yasası” ile rahiplerin evlenmesi açıkça yasallaştırıldı ve teşvik edildi. Bu yasa Parlamento’da kabul edildi.

Papa madem İznik’e gelecek, burada, kabul edilen 4 İncil’in dışındaki İncilleri alıp, Mudanya’nın Trilye bölgesinde kurulan 3 manastırda daha çok Ariusçu İncil hafızlarından gelen kayıtlar üzerinden, manastırların kapatılmasına kadar burada faaliyet gösteren o 3 manastır bölgesini ziyaret etmek ister mi? Ama o Ankara’nın anladığı dili çözmüş, İznik’i Hristiyan dünyasının hac merkezi yapmak için 2 Milyar Euro’luk bir turizm yatırımından söz ediyor. Bu işe balıklama atlayacak birçok müteahhit vardır. Bakalım ne olacak. Bu arada Rum Ortodoks Patrikliği’nin Batı’da ve ABD’de Doğu Roma Bizans’tan tevarüs eden Ekümenik kimliğine sık sık atıflar yapılıyor.

Göreceksiniz birileri yakında var olan İncil okumaları üzerinden Şam, Hatay, Tarsus, Urfa, Ege’deki 7 manastır bölgesi: (Efes, İzmir / Smyrna, Bergama / Pergamon, Akhisar / Thyateira, Salihli / Sardis, Alaşehir / Philadelphia, Denizli / Laodikeia), Selanik, Konya ve Kayseri ile ilgili, Ortodoks kiliselerinin merkezleri ile ilgili ilginç taleplerle karşılaşacağız.

Tabii, Karay, Hazara, Gagavuz konusu da gündeme gelecek bu vesileyle.

Bakın bu gibi TeoPolitik konular tartışmacı bir dille değil, dinî bir hassasiyetle, güzel söz ve hikmetle ele alınmalı. Bu konularda toplum doğru bir şekilde bilgilendirilmeli ve bunun tarihi yeniden yazılmalı, belgeseli çekilmeli, hatta romanı/hikâyesi yazılmalı. Yanlış bir tarih bilgisi üzerine doğru bir gelecek inşa edilemez.


Biz doğru düzgün 1. Meclis’in açılış belgeselini bile yapmadık. Vahiy coğrafyasının belgeselini de yapmadık. Haçlı Seferleri’nin Anadolu geçişini ve sonuçlarını da bilmeyiz. Ashab-ı Kehf konusunda yeteri çalışma yoktur, Kıyamet teolojisi de öyle. Dünyanın en meşhur markası “Noel Baba” dedikleri Santa Claus hakkında doğru düzgün bir çalışma da yok. Santa Claus aslında İznik Konsülü’ne katılan İmparator’la tartıştığı için 7 kule zindanlarında hapis yatan bir din bilgini.

Papa Trilye’ye gider mi bilmiyorum. Sanmam. Hatay’a, Urfa’ya, Mardin’e, 7 kilise bölgesine de gitmeyecektir. Hepsi de bu anlamda teolojik ve politik tartışmalar kapı aralayacaktır çünkü?

Bu Papa, Hz. İsa’dan sonra dine eklenen ve ondan çıkartılanları reddederek “Müslüman” olduğunu söyleyebilir mi? Hz. İsa’nın dönüşünü bekliyorlar da, Hz. İsa dönüp bugünkü Hristiyanların halini görse, kendi heykellerinin ve resimlerinin mabetleri süslediğini görse, ne derdi, ne yapardı acaba? Bugünkü Hristiyanlığın Hz. İsa’nın resul olarak tebliğ ettiği “Allah’ın dini” ile alakası yok.

Müslümanların hâline baksanıza, içimizden din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinenler Müslümanları kime benzettiler! Ki Allah kitabında ne diyordu: “Ey iman edenler, iman ediniz.” Şeytan bizi, Allah’la aldatmasın. Son söz: 3 değil, 1! Gelin ortak bir kelimede buluşalım. “Ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?”

Selam ve dua ile.