"Yeni Bir Skandala Hazır Olun"
Türkiye'de yeni bir skandalın patlayabileceğini bildiren ilginç bir makale...
A. Dilipak/Vakit
TURKEYGATE
Yeni birtakım skandallara hazır olun..
İmam Humeyni zamanında başlayıp Rafsancani döneminde ortaya çıkan bir skandal vardı. Hani adına İrangate dediler.. Şu İran'da sahte para basma işi. İşin içine Vatikan bile karışmıştı.. Bir süre sonra bu para trafiği Nikaragua'ya kadar uzanmıştı. Dolar skandalının arkasında sadece İran ve Mafia değil, MOSSAD da vardı.. İran'da Şah zamanında CIA'nın bastığı özel seri numaralı dolarlar Türkiye'deki bazı Media organları, politikacı ve işadamlarının, STK'ların fonlanması için kullanılmıştı!
Bana kalırsa 11 Eylül, İrangate skandalının sonu, yeni bir skandalın başlangıcıdır.. Olay Amerikan derin devletinin bir planı idi. İş Afganistan'dan, Filistin'e, İsrail'den Almanya'ya, Amerika'ya kadar uzanan bir komplonun ürünü idi.
11 Eylül'ün ardından ABD'nin Irak'a müdahalesi geldi.. Irak bu skandalların tavan yapmasına sebeb oldu. Geçen gün İbrahim Karagül yazdı, ardından Hürriyet gazetesi bu konu ile ilgili bir haber yayınladı.. Dale Stoffel ve Ahmet Ersavcı isimlerinin etrafında yoğunlaşan haber, karanlık ve derin ilişkileri gündeme getiriyor.. İşin içinde asker, siyasetçi, İsrailli, Amerikalı, Türkler, Kürtler herkes var.. Tam anlamı ile Media, Mafia, Sermaye, Siyaset ve Bürokrasi arasındaki karanlık ve kanlı bir ilişkiden söz ediliyor..
Gerçekten Irak Merkez Bankası'ndaki dolarlar ne oldu? Irak ordusunun kayıp silahları nerede?
İbrahim Karagül'ün sorduğu “ABD'den Çin'e kadar uzanan, merkez ülkelerden birinin Türkiye olduğu, füzelerden sermaye transferlerine, istihbarat-mafya ilişkilerinden Kuzey Irak-Mersin arasında kimsenin üzerine gidemediği ‘trafiğe’ kadar uzanan karmaşık ilişkiler yumağı”nda kimlerin adı geçiyor?. Ben internette küçük bir araştırma yaptım, MİT ve Hariciye ilişkileri tartışılan Ahmet Ersavcı dosyasındaki diğer ilginç isimler şöyle: Bir suikasta kurban giden Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri, (Ne ilgisi varsa İslâmi Cihad Tugayları adlı bir örgüt "Stoffel’ı biz öldürdük" diye açıklamasından üç ay sonra, 24 Mart 2005’te, kendini ‘Mücahitlerin Siyasi Konseyi Rafidan’ olarak tanıtan bir örgüt, internet üzerinden "CIA’nın Gölge Başkanı’nın Ölümü" ile ilgili bir açıklama yaptı.) Muhammed El Çelebi ve Allavi Aileleri, Savunma Bakan Yardımcısı Meşal Sarraf, Savunma Bakanı Ahmet Çelebi’nin kızkardeşinin oğlu Ali Allavi’nin kardeşi Gazi Allavi, Irak Başbakanı İyad Allavi, Savunma Bakanlığı’na Hazım El Şalan, DALE C. Stoffel, orgeneral David Petraeus, Raymond Zayna adlı Lübnan kökenli bir banker. Hindistan'dan, Amerika'ya, Bağdat - Kuzey Irak - Mersin - Beyrut'tan, ABD - İran - Hindistan - Ürdün - İsrail - Ukrayna ve Çin'e kadar uzanan bölgedeki birçok devletin istihbarat örgütünün karıştığı karanlık ilişkiler.
Bu kadar dal budak saran bir konudan MİT, CIA, MI5 ya da MOSSAD’ın ilgisinin ve bilgisinin olmadığını düşünmek safdillik olur.. Bu olay soruşturulduğunda ise uluslararası bir skandalla karşılaşmak pek sürpriz sayılmaz.. Konunun bizim hükümet tarafından niçin soruşturulmadığı ayrı bir konu, ama Amerikan yönetimindeki muhalif kanadın ve basının sessiz kalması oldukça düşündürücü..
Irak Savaşı’nı, ABD Başkanı George W. Bush’u destekleyen, sıkı Cumhuriyetçi ama Demokratlarla da ilişkilerini sürdüren, silah tüccarı Dale C. Stoffel’ın cesedi, 10 Aralık 2004’te Bağdat’ta Dicle Nehri yakınlarında, otomobilinde bulunduğunda kimse bu işin bugün gelinen noktaya ulaşacağını bilmiyordu kuşkusuz.
Ortada 40 milyar dolarlık bir silah kaçakçılığı var.. Dahası, Irak Merkez Bankası'ndan kaçırılan paralar ve tarihi eserler.. Bu silah, para ve eserlerin büyük bir bölümünün Türkiye'ye kaçırıldığı, en azından Türkiye üzerinden pazarlandığı öne sürülüyor. Toplamda, piyasa değeri yaklaşık 100 milyar doları bulan bu paralar, eserler ve silahlardan elde edilen paralar kimin kasasına girdi ve şimdi nerede? Türkiye'deki döviz bolluğunun arkasında bu olay olabilir mi? Bush yönetimi bu paralardan ne kadar pay aldı? Bu silahlar nereye, hangi yoldan, niçin gönderildi? skandal, kayıp füzeler ve suikastlar arasında bir ilişki var mı? “Başa çuval geçirme” olayında Türk askeri timi bu konuda önemli bilgi, belgelere ulaşmış olabilir mi? Refik Hariri Irak'ın milyar dolarları için mi öldürüldü?
Erdoğan'ın ABD'de sözünü ettiği PKK'nın elindeki Amerikan silahları ve diğer silahları sağlayanlar kimler? İşin içine bölge ülkelerinin askeri yetkililerin katıldıkları, istihbaratçı ve asker kişilerden oluşan yarı resmi, militer bir Mafia yapılanması mı ortaya çıktı? PKK bu yapının içinde silah ticaretine mi sokuldu? Bu işe karışan askeri kişiler ve istihbarat yetkilileri, sözde dini oluşumlarla, yok etmek istedikleri hedeflere mi saldırıyorlar?. Amerikan, Kürt ve Arap yetkililer ve bazı Türkler böyle gizli bir örgütlenmenin içine girerek ortak siyasi ve iktisadi manipülasyon planlar mı yapıyorlar?
Türkiye'nin Kuzey Irak'a operasyonlarının bu konuyla bir ilgisi var mı? Karagül’ün dediği gibi “Beyaz Saray-CIA-silah tüccarları-para transferi-istihbarat teşkilatları, kukla yönetimler arasında nasıl bir işbirliği var? Devlet ihaleleri, kayıp silahlar, özel yazışmalar, gizli anlaşmalar, deşifre olan sözleşmeler, video kayıtları hakkında neden susuluyor? Bu çete uyuşturucu hattını da kontrol ediyor mu? Bir işten kimler ne kadar pay alıyor? Kadife devrimler, rejim değişiklikleri ile bu trafik arasında ne tür bağlantılar var? Füzeler kime verildi? Kirli trafikten elde edilen gelirle kimler, hangi örgütler ve savaşlar finanse ediliyor? Lübnan'da iflas ettirilen bankalar, para aklama operasyonu, Irak için yapılan dokuz milyar dolarlık ihaleler ve para transferleri hakkında neden herkes susuyor?”
Evet birilerinin bu sorulara cevap vermesi gerek. Bu çete, sadece Irak'ın eski silahları ile yetinmeyip, ABD'nin bölgeye gönderdiği silahları da mı pazarlıyor.. Amerikan ordu malı Glock’ların Karadeniz'de, Diyarbakır'da satılıyor olmasının sırrı bu mu? İddia korkunç: “Füzeler, füze motorları, uçaklar büyük kargo uçaklarıyla taşındı. 100 konteyner dolusu mühimmat Ürdün ve İsrail'e götürüldü. Büyük miktarda mühimmat ve silah Kürt gruplara verildi. Önemli bir miktar Türkiye'ye geçti. Türkiye içinde patlayan ve stoklanan C-4'ler bu sevkıyatın içinde yer alıyor. Mersin'e getirilmesi için anlaşma yapılan bir milyar dolarlık 'hurda' Irak'ın silahlarıydı.” Bu kadar büyük sevkıyatı bizim gümrükçüler, jandarma fark etmemiş olabilir mi?
Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri, sanıldığı gibi Lübnan içi güç savaşlarının değil, bu dev para trafiğinin kurbanı mı gerçekten? O zaman Lübnan Suriye krizi, bu işin bahanesi mi idi?
“Yine füzelerden bir kısmının ABD'ye; bir kısmının da Yeni Delhi'ye kadar ulaştığı, operasyonu kimlerin yürüttüğü, hangi taşeron şirketlerin, hangi kargo şirketlerinin kullanıldığı da. Mersin ve İskenderun limanlarının bu operasyonda nasıl kullanıldığı da.” Karagül'ün cevap bekleyen soruları arasında.
Hürriyet'in bu konuya el atması da ilginç. Evet, şimdi kamuoyu yasama, yürütme ve yargıdan cevap bekliyor.. Bakalım İngiltere, Almanya, ABD, Rusya'dan bu iddialara ilişkin bir açıklama gelecek mi?
Bakalım bu skandal patladığında, işin ilk çıkış noktası olduğu için adına Irakgate mi derler, yoksa operasyon alanı olarak adı öne çıktığı için Turkeygate mi derler bilmiyorum.. Selâm ve dua ile..
TURKEYGATE
Yeni birtakım skandallara hazır olun..
İmam Humeyni zamanında başlayıp Rafsancani döneminde ortaya çıkan bir skandal vardı. Hani adına İrangate dediler.. Şu İran'da sahte para basma işi. İşin içine Vatikan bile karışmıştı.. Bir süre sonra bu para trafiği Nikaragua'ya kadar uzanmıştı. Dolar skandalının arkasında sadece İran ve Mafia değil, MOSSAD da vardı.. İran'da Şah zamanında CIA'nın bastığı özel seri numaralı dolarlar Türkiye'deki bazı Media organları, politikacı ve işadamlarının, STK'ların fonlanması için kullanılmıştı!
Bana kalırsa 11 Eylül, İrangate skandalının sonu, yeni bir skandalın başlangıcıdır.. Olay Amerikan derin devletinin bir planı idi. İş Afganistan'dan, Filistin'e, İsrail'den Almanya'ya, Amerika'ya kadar uzanan bir komplonun ürünü idi.
11 Eylül'ün ardından ABD'nin Irak'a müdahalesi geldi.. Irak bu skandalların tavan yapmasına sebeb oldu. Geçen gün İbrahim Karagül yazdı, ardından Hürriyet gazetesi bu konu ile ilgili bir haber yayınladı.. Dale Stoffel ve Ahmet Ersavcı isimlerinin etrafında yoğunlaşan haber, karanlık ve derin ilişkileri gündeme getiriyor.. İşin içinde asker, siyasetçi, İsrailli, Amerikalı, Türkler, Kürtler herkes var.. Tam anlamı ile Media, Mafia, Sermaye, Siyaset ve Bürokrasi arasındaki karanlık ve kanlı bir ilişkiden söz ediliyor..
Gerçekten Irak Merkez Bankası'ndaki dolarlar ne oldu? Irak ordusunun kayıp silahları nerede?
İbrahim Karagül'ün sorduğu “ABD'den Çin'e kadar uzanan, merkez ülkelerden birinin Türkiye olduğu, füzelerden sermaye transferlerine, istihbarat-mafya ilişkilerinden Kuzey Irak-Mersin arasında kimsenin üzerine gidemediği ‘trafiğe’ kadar uzanan karmaşık ilişkiler yumağı”nda kimlerin adı geçiyor?. Ben internette küçük bir araştırma yaptım, MİT ve Hariciye ilişkileri tartışılan Ahmet Ersavcı dosyasındaki diğer ilginç isimler şöyle: Bir suikasta kurban giden Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri, (Ne ilgisi varsa İslâmi Cihad Tugayları adlı bir örgüt "Stoffel’ı biz öldürdük" diye açıklamasından üç ay sonra, 24 Mart 2005’te, kendini ‘Mücahitlerin Siyasi Konseyi Rafidan’ olarak tanıtan bir örgüt, internet üzerinden "CIA’nın Gölge Başkanı’nın Ölümü" ile ilgili bir açıklama yaptı.) Muhammed El Çelebi ve Allavi Aileleri, Savunma Bakan Yardımcısı Meşal Sarraf, Savunma Bakanı Ahmet Çelebi’nin kızkardeşinin oğlu Ali Allavi’nin kardeşi Gazi Allavi, Irak Başbakanı İyad Allavi, Savunma Bakanlığı’na Hazım El Şalan, DALE C. Stoffel, orgeneral David Petraeus, Raymond Zayna adlı Lübnan kökenli bir banker. Hindistan'dan, Amerika'ya, Bağdat - Kuzey Irak - Mersin - Beyrut'tan, ABD - İran - Hindistan - Ürdün - İsrail - Ukrayna ve Çin'e kadar uzanan bölgedeki birçok devletin istihbarat örgütünün karıştığı karanlık ilişkiler.
Bu kadar dal budak saran bir konudan MİT, CIA, MI5 ya da MOSSAD’ın ilgisinin ve bilgisinin olmadığını düşünmek safdillik olur.. Bu olay soruşturulduğunda ise uluslararası bir skandalla karşılaşmak pek sürpriz sayılmaz.. Konunun bizim hükümet tarafından niçin soruşturulmadığı ayrı bir konu, ama Amerikan yönetimindeki muhalif kanadın ve basının sessiz kalması oldukça düşündürücü..
Irak Savaşı’nı, ABD Başkanı George W. Bush’u destekleyen, sıkı Cumhuriyetçi ama Demokratlarla da ilişkilerini sürdüren, silah tüccarı Dale C. Stoffel’ın cesedi, 10 Aralık 2004’te Bağdat’ta Dicle Nehri yakınlarında, otomobilinde bulunduğunda kimse bu işin bugün gelinen noktaya ulaşacağını bilmiyordu kuşkusuz.
Ortada 40 milyar dolarlık bir silah kaçakçılığı var.. Dahası, Irak Merkez Bankası'ndan kaçırılan paralar ve tarihi eserler.. Bu silah, para ve eserlerin büyük bir bölümünün Türkiye'ye kaçırıldığı, en azından Türkiye üzerinden pazarlandığı öne sürülüyor. Toplamda, piyasa değeri yaklaşık 100 milyar doları bulan bu paralar, eserler ve silahlardan elde edilen paralar kimin kasasına girdi ve şimdi nerede? Türkiye'deki döviz bolluğunun arkasında bu olay olabilir mi? Bush yönetimi bu paralardan ne kadar pay aldı? Bu silahlar nereye, hangi yoldan, niçin gönderildi? skandal, kayıp füzeler ve suikastlar arasında bir ilişki var mı? “Başa çuval geçirme” olayında Türk askeri timi bu konuda önemli bilgi, belgelere ulaşmış olabilir mi? Refik Hariri Irak'ın milyar dolarları için mi öldürüldü?
Erdoğan'ın ABD'de sözünü ettiği PKK'nın elindeki Amerikan silahları ve diğer silahları sağlayanlar kimler? İşin içine bölge ülkelerinin askeri yetkililerin katıldıkları, istihbaratçı ve asker kişilerden oluşan yarı resmi, militer bir Mafia yapılanması mı ortaya çıktı? PKK bu yapının içinde silah ticaretine mi sokuldu? Bu işe karışan askeri kişiler ve istihbarat yetkilileri, sözde dini oluşumlarla, yok etmek istedikleri hedeflere mi saldırıyorlar?. Amerikan, Kürt ve Arap yetkililer ve bazı Türkler böyle gizli bir örgütlenmenin içine girerek ortak siyasi ve iktisadi manipülasyon planlar mı yapıyorlar?
Türkiye'nin Kuzey Irak'a operasyonlarının bu konuyla bir ilgisi var mı? Karagül’ün dediği gibi “Beyaz Saray-CIA-silah tüccarları-para transferi-istihbarat teşkilatları, kukla yönetimler arasında nasıl bir işbirliği var? Devlet ihaleleri, kayıp silahlar, özel yazışmalar, gizli anlaşmalar, deşifre olan sözleşmeler, video kayıtları hakkında neden susuluyor? Bu çete uyuşturucu hattını da kontrol ediyor mu? Bir işten kimler ne kadar pay alıyor? Kadife devrimler, rejim değişiklikleri ile bu trafik arasında ne tür bağlantılar var? Füzeler kime verildi? Kirli trafikten elde edilen gelirle kimler, hangi örgütler ve savaşlar finanse ediliyor? Lübnan'da iflas ettirilen bankalar, para aklama operasyonu, Irak için yapılan dokuz milyar dolarlık ihaleler ve para transferleri hakkında neden herkes susuyor?”
Evet birilerinin bu sorulara cevap vermesi gerek. Bu çete, sadece Irak'ın eski silahları ile yetinmeyip, ABD'nin bölgeye gönderdiği silahları da mı pazarlıyor.. Amerikan ordu malı Glock’ların Karadeniz'de, Diyarbakır'da satılıyor olmasının sırrı bu mu? İddia korkunç: “Füzeler, füze motorları, uçaklar büyük kargo uçaklarıyla taşındı. 100 konteyner dolusu mühimmat Ürdün ve İsrail'e götürüldü. Büyük miktarda mühimmat ve silah Kürt gruplara verildi. Önemli bir miktar Türkiye'ye geçti. Türkiye içinde patlayan ve stoklanan C-4'ler bu sevkıyatın içinde yer alıyor. Mersin'e getirilmesi için anlaşma yapılan bir milyar dolarlık 'hurda' Irak'ın silahlarıydı.” Bu kadar büyük sevkıyatı bizim gümrükçüler, jandarma fark etmemiş olabilir mi?
Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri, sanıldığı gibi Lübnan içi güç savaşlarının değil, bu dev para trafiğinin kurbanı mı gerçekten? O zaman Lübnan Suriye krizi, bu işin bahanesi mi idi?
“Yine füzelerden bir kısmının ABD'ye; bir kısmının da Yeni Delhi'ye kadar ulaştığı, operasyonu kimlerin yürüttüğü, hangi taşeron şirketlerin, hangi kargo şirketlerinin kullanıldığı da. Mersin ve İskenderun limanlarının bu operasyonda nasıl kullanıldığı da.” Karagül'ün cevap bekleyen soruları arasında.
Hürriyet'in bu konuya el atması da ilginç. Evet, şimdi kamuoyu yasama, yürütme ve yargıdan cevap bekliyor.. Bakalım İngiltere, Almanya, ABD, Rusya'dan bu iddialara ilişkin bir açıklama gelecek mi?
Bakalım bu skandal patladığında, işin ilk çıkış noktası olduğu için adına Irakgate mi derler, yoksa operasyon alanı olarak adı öne çıktığı için Turkeygate mi derler bilmiyorum.. Selâm ve dua ile..
