"Türkiye'yi Büyük İkna Odası Yapmaya Çalışıyorlar"

"Türkiye'yi Büyük İkna Odası Yapmaya Çalışıyorlar"

28 Şubat sürecinde gata'da “Albay” iken Çevik Bir’in talimatıyla Gaziantep’e “Veteriner” olarak atanan Psikiyatr Profesör Nevzat Tarhan, TSK’yı değerlendird

Psikiyatr Profesör Nevzat Tarhan, TSK'nın ortaya çıkan "Türkiye'yi biçimlendirme planı"nı Vakit'e değerlendirdi: Toplumu 'kışla', Meclis'i 'yedek subay taburu', bakanları 'asteğmen' gören anlayışa tepki gösteren Prof. Nevzat Tarhan, "Türkiye'yi 'büyük ikna odası' yapmaya çalışan generaller önce kendilerini aydınlatsın, sonra toplumu" diye konuştu.


ASLAN DEĞİRMENCİ/ANKARA
28 Şubat sürecinde Gülhane Askerî Tıp Akademisi'nde (GATA) "Albay" rütbesiyle Klinik Şefliği yaparken dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir'in talimatıyla Gaziantep'e "Veteriner" olarak atanan Psikiyatr Profesör Nevzat Tarhan, TSK'nın ortaya çıkan "Türkiye'yi biçimlendirme planı"nı Vakit'e değerlendirdi.
Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'nin önceki gün gazetemizde yer alan "Genelkurmay'ın yalanlamaya çalıştığı ve 'imzasız, onaysız' dediği Türkiye'yi biçimlendirme planının benzerini biz 28 Şubat sürecinde yaşadık. O günlerde bize verilen emirlerde yazının ne başlık kısmı, ne de imza bloku vardı" şeklindeki açıklamalarının ardından, Prof. Tarhan da "Maalesef Tanrıverdi Paşa'nın da söylediği gibi TSK'nın içinde ve dışında bu şekilde uygulamalar var. Hukuktan kaçırılan, altına imza atmaktan çekinilen, psikolojik harp adına kendi subayını bile tuzak raporlarla harcayabilen çağdışı bir anlayış vardır" diye konuştu.
"İNANMAMIZI KİMSE BEKLEMESİN"
Basına yansıyan "Bilgi Destek Planı ve Faaliyet Çizelgesi" ile ilgili Genelkurmay'ın yalanlama metnini değerlendiren Tarhan, "Genelkurmay 'Böyle bir planla işimiz olmaz, özel birimlerimiz durumdan vazife çıkararak böyle bir şey yaparsa izin vermeyiz, TSK dinin siyasete karışmaması demek olan laiklik kadar, ordunun siyasete karışmaması demek olan demokrasiye de saygılıdır' demedi. Eski Yunanistan'da yakalanmadıkça hırsızlık serbesttir. Burada da böyle, 'deşifre edilmedikçe darbecilik serbesttir' gibi ilkel bir düşünce var. Genelkurmay bildirilerine bakarsanız demokrasi vurgusu hiç yoktur. Demokrasi sözü geçse de kötüye kullanıldığını vurgulamak için geçmektedir. Üç defa darbe yapmış bir ordunun siyasetle el altından ilgilenmediğine inanmak saflık olur" diye konuştu.
"İMZASIZ UYGULAMALAR SÜRÜYOR"
Tanrıverdi Paşa'nın 28 Şubat sürecinde imzasız belgeler ile verilen emirlere örnek sunmasının 'Bilgi Destek Faaliyeti Çizelgesi'ni anlamak için yeterli olduğunu belirten Tarhan, "Maalesef Tanrıverdi Paşa'nın da söylediği gibi TSK'nın içinde ve dışında bu şekilde uygulamalar var. Hukuktan kaçırılan, altına imza atmaktan çekinilen, psikolojik harp adına kendi subayını bile tuzak raporlarla harcayabilen çağdışı bir anlayış vardır. Artık bu konuyu tartışmaya açmak zorundayız. Bu, TSK'nın olduğu kadar, herkesin yararına olacaktır. Geçmişte ve günümüzde yaşanan olayların nedenleri mutlaka ortaya çıkartılmalıdır. TSK içinde olduğu kadar, hiçbir kurumda hukuk denetiminden kaçırılmış uygulamalar olmamalıdır" dedi.
"TBMM HESAP SORMALI"
Söz konusu 'Bilgi Destek Faaliyeti Çizelgesi' doğru ise ülkenin büyük bir felaketle karşı karşıya olduğunu belirten Profesör Tarhan, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Yalanlanma tatmin edici olmadığı için doğru olma ihtimali var. Kendini her şeyin merkezine aldığı anlaşılan bir Genelkurmayımız var. Buna göre; 'Medya kullanılmalı, kanaat önderleri kullanılmalı, sanatçılar kullanılmalı.' Bu yaklaşımda hiç empati yok. 'Aydınlatma timleri kurulacak'mış. Dikkat ediniz aydınlanma değil, aydınlatma... 'Toplum bilgilendirilecek'miş. Konunun özü; 'Yargıçları ikna et, kendi subayını ikna et, gerekirse dini kullan, muhalifleri karala, teröre sessiz kalanları taciz et' şeklinde... Kurumlara var mı hesap soran bir mekanizma? Yok... Ülkemizde maalesef hesap soran ile hesap veren karışmış durumda. Hesap soranın toplum olması gerekirken, hep hesap veren toplum olmuştur. Ülke demokrasi ile yönetiliyorsa asker TBMM'ye hesap vermelidir. TBMM ise artık hesap sormalıdır."
"KOMUTANLAR MİLLETİN EMRİNE GİRMELİ"
Sarıkız ve Ayışığı adı verilen darbe planlarıyla ilgili Meclis'in üstüne düşen görevi yerine getirmediğini söyleyen Tarhan, "'Sarıkız' ve 'Ayışığı' darbe planları deşifre edildiğinde, siyasi irade güçlü durmadı. Her şey ortada iken en basit olan tercih edildi. Yani, Nokta kapatıldı. Dün olduğu gibi bugün de karşımıza çıkan durum örtbas edilirse, devlete olan güven azalır. Ciddi sorunlar ile karşı karşıya kalırız. Kaybolan güven ortamını yeniden tesis etmek için komutanlar artık milletin emrine girmeli ve karşısında esas duruşa geçmelidir" dedi.
"MECLİS YEDEK SUBAY TABURU DEĞİL"
Toplumu kışla ve meclisi yedek subay taburu gören algının değiştirilmesi gerektiğini ifade eden Tarhan, "Ordumuzun şerefini kurtarmak için Türkiye'yi 'Büyük ikna odası' yapmaya çalışan generallere 'Yanlış yapıyorsun paşam' demeliyiz. Bunu söylerken küfür değil bilgi, veri ve yaşadığımız örnek olaylardan hareket ederek eleştirilerimizi yapmalıyız. Toplumu kışla, meclisi yedek subay taburu, bakanları asteğmen, başbakanı Türkiye'nin belediye başkanı gören algıyı böyle değiştirebiliriz. Çok şükür ki bu algı ordumuz içinde azınlık durumundadır" diye konuştu.
"ÖNCE KENDİLERİNİ AYDINLATSINLAR"
Prof. Nevzat Tarhan, toplumdan çok öncelikle bazı bürokratların aydınlatılmaya ihtiyacının olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Genelkurmay'a kimler halkla ilişkiler hizmeti veriyorsa, hiç bilimsel hareket etmiyor. Bilimsel iletişim ve liderlik tekniklerinde insanları anlamak, kategorize etmemek, önyargısız olmak, özeleştiriye açık olmak esastır. Klasik ve bayatlamış iletişim tekniklerinde tepeden bakarak, inanmadan, rol yaparak, gerekirse yalan söyleyerek insanları etkilemeye çalışılırdı. Bu tekniği kullananlar gerici iletişimciler oldular. Varsayımı savunan varsa, ona 'Sayın paşam önce kendinizi aydınlatın, sonra toplumu...' dememiz gerekir."

vakit