İshak Alaton: Askerler TÜSİAD'ı Çok Sevdi

İshak Alaton: Askerler TÜSİAD'ı Çok Sevdi

TRT Haber'de dün gece Kozmik Oda programının konuğu olan İshak Alaton, Rıdvan Memi'nin sorularını yanıtladı. Memi'nin ısrarlı soruları ile 90'lı yıllara dair bir çok sırrı ifşa

TRT Haber'de dün gece Kozmik Oda programının konuğu olan İshak Alaton, Rıdvan Memi'nin sorularını yanıtladı. Memi'nin ısrarlı soruları ile 90'lı yıllara dair bir çok sırrı ifşa eden Alaton, TÜSİAD'ın tartışma yaratan son tutumundan Asker-Sivil ilişkilerine, bir çok konuda bomba gibi açıklamalar yaptı !İşte o açıklamalar :

'TÜSİAD; 'ASKER-SİVİL-YARGI' AMORF KUDRETİNE TESLİM!'

"97'de çok kötü bir olay yaşadık. (TÜSİAD'ın Bülent Tanör'e "Demokratikleşme perspektifleri" raporu hazırlattırıp sonra reddetmesi) Bende inanılmaz kötü bir intiba bıraktı. Demokratikleşmeyi reddeden bir insan kitlesiyle karşılaştım. Onlar arasında olmak bana yakışmaz dedim ve oradan koptum. Hukuki olarak TÜSİAD üyeliğinden ayrılmadım çünkü şirket nasıl olsa orada üye. Devam ettim ama toplantılarına gitmedim. Aradan yıllar geçti ve ben de bakıyorum dostlarım arasında artık demokrasiyi anlamaya başlayan insanlar var. Tekrar ümitlendim. Ama gelin görün ki aynı olayı bir daha yaşadık. Tarih tekerrür etti. Tabii ikinci defa yapıldığı için artık TÜSİAD'ın çok derin bir yara aldığını düşünüyorum.Peki özgürlüğün bayrağını burjuvazi taşıyorsa neden Türk burjuvazisi o bayrağı taşımayı reddediyor?

Rıdvan Memi: Neden? Anladığım kadarıyla bu biraz kurumsallaşmış artık. 97'de yaşadığınız olayı anlatıyorsunuz.

İshak Alaton: Herhalde bir alışkanlık var. Çünkü 2002 yılına kadar bu burjuvazinin üzerinde, burjuvaziye nasıl hareket etmesi gerektiğini, hatta nasıl düşünmesi gerektiğini söyleyen bir kudret var. Bir devlet var. Hükümet değil ama devlet. 50'lerden beri devam eden bir devlet.

Rıdvan Memi: Askeri vesayeti mi kastediyorsunuz? Yoksa bunun da ötesinde bir şey mi?

İshak Alaton: Evet evet. Ama yalnız askeri değil bakın.Sivil bürokrasi hatta ve hatta yargı da bunun içinde. Yani amorf bir kudret var Ankara'da. Hiç değişmeyen, hatta 30'ların zihniyetinin yarattığı ve değişmeyi reddeden bir zihinsel tavır var Ankara'da ve bu prensipleri ortaya koyuyor. Bu çerçeve içinde siz gelişebilirsiniz diyor ve bizim burjuvazi...

Rıdvan Memi: Buna teslim olmuş vaziyette mi bir anlamda?

İshak Alaton: Teslim veya birlikte. Ya da bu değişmez bir kural olduğuna göre biz buna göre oynarız oyunu diyenler de olabilir. Nitekim raporun reddedilmesinin tek izahı bence bu. Başka bir izah bulamıyorum. Bu kudret kendisini orada bir daha gösterdi. 97'de bir defa göstermişti 2011'de bir daha gösterdi."

'TÜSİAD ASKERE SELAM ÇAKTI, ASKER BUNLARI ÇOK SEVDİ'

Rıdvan Memi'nin "Bülent Tanör olayı yaşandığında,TÜSİAD'ın askere selam çaktığını söylüyorsunuz, neden?" sorusuna Alaton şu yanıtı verdi:

"Asker çok egemendi. Yani müthiş bir baskı vardı. Beni bu düşünceye getiren olay şu: rapor yeni ilan edildi. Sadece üstündeki sıfat söylendi: 'Demokratikleşme Perspektifleri.' Ama üyelerden hiçbirinin eline rapor geçmedi, dağıtmamıştık. Rapor daha yepyeniydi, kapağını dahi açmadan hemen reddettiler. Ve ben bir tek izah bulabildim. İsmi onları rahatsız etmişti. 97 yılında böyle bir raporun yerden yere vurulmasının bir tek sebebi var çünkü ortada bir tek şey var: ismi, 'Demokratikleşme Perspektifleri.' Demek ki TÜSİAD'ın bu üyeleri demokratikleşmek istemiyorlar. İstemediklerini de açıkça söylediler, dediler ki demokratikleşme bizim arayışlarımız içinde yok. Bunun sebebi ne ola? Bu adamlar Avrupa'ya gidip geliyorlar, Avrupa'daki demokrasiyi görüyorlar, Amerika'daki demokrasiyi de biliyorlar. Bizim böyle bir demokrasiyi aramayışımızın bir tek izahı var, birilerine mesaj vermekti. Sonradan da ortaya çıktı. Asker bunları çok sevdi."

'BÜYÜKANIT TESEV'E ASKER SOKMAK İSTEDİ,REDDETTİK, 2006 ELEŞTİRİSİ BU YÜZDENDİ'

"İsmi lazım değil, bir orgeneral beni davet etti 98'de. Ve dedi ki biz TESEV'in çalışmalarını, yakından izliyoruz. Ben de bunu pozitif bir şey olarak gördüm, TESEV'in çalışmalarını yakından izleyen bir orgeneral, iyi bir şey. Ve sonra yönetim kurulu üyelerinin kim olduklarını biliyoruz dedi. O da iyi, demek ki araştırıyor adam. Ve sonra garip bir şey söyledi, "Düşündük de acaba bu yönetim kurulunuza bizden de bazı insanları davet etmeniz iyi olmaz mı?" 'Bizden' de ???... Bizden deyince herhalde onun çevresinden belki de asker demek istedi. Garipsedim yani. Demek ki bazı askerlerin de bizim TESEV'in yönetim kurulunda yer almasını istiyor. Hem garipsedim hem de bir tehdit mi var, bir sopa mı gösteriyor? Düşünelim, konuşayım diyerek yumuşatmak istedim, üzerinde durmadım. Büyük bir saygıyla kapıya kadar götürüldüm ve çıktım. Sonra da bizim yönetim kuruluna bu durumu izah ettim. Tabi böyle bir şeye tevessül dahi etmedik çünkü karakterimizi değiştirecek bir olay. Fakat sonradan açık bir şekilde TESEV'in yaptığı çalışmaların kendileri için rahatsızlık verici olduğunu ifade ettiler. Bu da yurtdışında işitildi, öğrenildi. Yani yurtdışında bir orgeneralin TESEV'in çalışmalarının onları rahatsız ettiğini ifade ettiğini, bunu ayaküstü söylemiyor, verdiği bir demeçte söylüyor. Çok rahatsızlık doğurdu.
Rıdvan Memi: Şimdi siz isim vermeyeyim dediniz. Enteresan bir şey oldu. Benim sorularım arasında bir soru vardı. Ekim 2006'da, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Harp Akademileri eğitim yılı açılış konuşmasında hiç de mutad olmayan bir biçimde TESEV'in 'Türkiye Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim' adlı raporunu sayfa be sayfa eleştirdi. Bu mudur?

İshak Alaton: Doğru haklısınız. Madem ki ben ismi lazım değil dedim ve siz ismi buldunuz. Kendisi Genelkurmay Başkanı olmadan önce Birinci Ordu Komutanıydı Selimiye'de, o zaman beni davet etti. Davet etmesinin sebebi de TESEV'in çalışmalarını yakından takip ediyorlardı ve rahatsızlık duyuyorlardı. Bakın aslında rahatsızlık duymalarını normal karşılıyorum. Çünkü her sene biz çalışmalar yapıyoruz Açık toplum, demokratik toplum hesap verebilir bir toplumdur. Bugüne kadar Ankara nedense hep sırlar içerisinde yaşamaya alıştığı için buna çok tepkisel davranıyor. İşte bu tepkisel davranmayı ben artık garipsiyorum çünkü bugünkü yaşam tarzımız bu değil. Eğer bu bürokratlar benim ödediğim vergilerle maaşlarını alıyorlarsa benim bu insanların düşünce tarzlarıyla, hareketleriyle, çalışmalarıyla ilgili bilgi alma hakkım var diye düşünüyorum."

'TÜSİAD'IN AĞIR TOPLARI BÜYÜK İHTİMAL 28 ŞUBAT'IN AKTİF KATILIMCILARI'

Rıdvan Memi: Kozmik Oda'da daha önce Çiller'in iki danışmanı, Hüseyin Kocabıyık ve Şükrü Karaca kişisel tanıklıkları ile 28 Şubat'ta TÜSİAD'daki bir takım isimlerin, ağır topların, bu sürecin sadece izleyicisi ve sessiz kalarak onaylayıcısı değil aktif katılımla oluşturanları olduğunu söylediler ?

İshak Alaton: Büyük ihtimal! Çünkü o zamanlar hala o Özal sonrası koalisyon hükümetlerinin bıraktığı tatsız izler, krizlerin arka arkaya gelişi kabul etmek lazım 97'den önce kriz yaşadık, 99'da kriz yaşadık, 2001'de. Ekonomik krizlerin arka arkaya gelişi bu insanların bir alternatif çare üretme adına diyelim böyle bir desteği vermiş olabilirler.

Rıdvan Memi: Bir cümle söylemiştiniz ya gördük ki zaten dediniz askerler de ondan sonra bunları çok sevdi.

İshak Alaton: Evet öyledir çünkü birlikteliğin faydalarını gördüler ve bizim gibi açık topluma yönelik çalışmaların onlarda yarattığı rahatsızlıkları bu yoldan kontrol altında tutmayı da denediler aslında.

'28 ŞUBAT BRİFİNGLERİNE ÇOK DAVET EDİLDİM, GİTMEDİM!'

"TESEV olarak bizim çalışmalarımıza gösterilen sivil dünya içindeki reaksiyonların bir sebebi de bu olsa gerek diyorum. Ankara'daki rahatsız odakların onlara verdiği mesajlar; ne olur şu adamlara söyle de bu kadar konuşmasınlar diye bana çok mesajlar geldi.

Rıdvan Memi: O dönem Silahlı Kuvvetler bir dizi Genelkurmay'da brifing veriyordu. Davet edildiniz mi hiç?

İshak Alaton: Davet ediliyordum ve gitmiyordum. Çünkü ne söyleneceğini biliyorum ve onların bana vermek istedikleri mesajların beni rahatsız edeceğini bildiğim için gitmiyordum. Gitmediğimi de biliyorlardı, bir şey de söylemiyorlardı. Mesaj geliyordu tabi, neden herkes gidiyor da sen gitmiyorsun diyorlardı. Ben de diyorum ki beni rahatsız eder bu müdahale, müdahaledir bu. Sivil yaşama bir müdahaledir, bende bunu sevmiyorum. Herkes kendi sınırlarını bilmeli. Ben sınırlarımı biliyorum, onlarda sınırlarını bilirlerse birlikte yaşayabiliriz diyordum."

'TÜSİAD'IN AĞIR TOPLARI AZ OKSİJEN FAZLA AZOT SOLUYOR'

TÜSİAD'ın nasıl bir zihniyet içinde olduğunu anlatırken İshak Alaton öyle bir benzetme yaptı ki, başlı başına bir olaydı! "Sokak değişimin idrakinde, hayat bu değişimi yaşıyor. Beni endişelendiren, bu eleştiren ağır toplar diyorum isim vermek istemediğim için, onların kopuk yaşadıklarını düşünüyorum. Yani hem dünde yaşıyorlar hem toplumdan kopmuş yaşıyorlar, kendi dünyalarında yaşıyorlar, bir fildişi kulede yaşıyorlar. Hatta ve hatta havalarındaki oksijen bile farklı. Bizde yüzde 21 oksijen, yüzde 79 azot varken orada sanki daha az oksijen daha fazla azot var. Daha yavaş düşünce tarzları var gibi geliyor bana. Başka bir izahı yok. Washington'da şuben var, Brüksel'de Bahadır Kaleağası gibi müthiş demokrat bir genç adam var TÜSİAD'ın temsilcisi, Berlin'de şuben var, Paris'te şuben var. bu kadar yabancılar gidip geliyorlar. Nasıl bu kadar demokrasiden uzak zihinsel bir tavrın olabilir? Bunu ben izah edemiyorum. Değişmek lazım."

'ANAYASA'NIN 32 YILLIK CEBBERUT SESİ HAKARET GİBİ GELİYOR, ÇÖPE ATMAK İSTİYORUM'

"1982'de askeri darbenin hemen akabinde bize döndürülen bir silahın ucundaki süngü ile biz dürtüklenerek bir anlaşmanın önüne getirildik ve dendi ki "şuraya imzanı at" askerler bize bunu emrediyor. Biz de öyle yaptık. Yüzde 92 nispetinde imzamızı attık. Çünkü süngünün ucunu hissediyorsun. Fakat aradan şimdi 30 sene geçti. O zihniyet değişti. Artık demokrasi geldi zannettik. Veya ben öyle zannetmek istiyorum. Düşüncelerimi açıkça ifade etmek benim boynumun borcu diyorum. Ve bana bastırılan zorla imzalatılan şu anayasayı paket yapıp olduğu gibi çöpe atmak istiyorum. Olduğu gibi. Birinci madde de dahil atıyorum. Sonra tekrar masaya yeni bir anayasayı ben bildiğim gibi istediğim gibi yazmak istiyorum. Ben, sivil toplum. Birinci madde Cumhuriyet. Tabi normal. Başka türlüsü olmaz. İkinci madde belki aynı. Üçüncü madde belki yine aynı. Ama bağlı olmak istemiyorum. Çünkü değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez diyen o ses, o 32 yıl önceki ceberrut ses beni çok rahatsız ediyor. Onu hala geçerli addetmek bana korkunç ıstırap veriyor ve bana bir hakaret gibi geliyor. 30 sene öncesinin ceberut insanı bana hakaret ediyor. Hala bana bugün sen bunu değiştiremezsin dediği için. Ben 30 sene sonra artık onu gömülmüş görmek istiyorum. Anayasasını da çöpe atıyorum ve yeni bir Anayasa yazmak istiyorum. Bunun kötülüğü nerde."
'BOYNER İSTİFA EDEBİLİRDİ,AÇIKLAMASI İNANDIRICI DEĞİL'

Rıdvan Memi'nin, Ümit Boyner'in "Bu bir geri adım değil.TÜSİAD'ın bir özeleştiri kültürü vardır.Müdahil olduğumuz alanı netleştirmek istedik" açıklamasının kendisine inandırıcı gelip gelmediği sorusuna Alaton çarpıcı bir cevap verdi:

"Kendilerine inandırıcı geldiğini dahi düşünemiyorum. Beni tabi tatmin etmedi. Bir çare daha vardı ama onu da herhalde hem eşi hem de kendisi istememiş olabilirler. Sıkıntıya girmektense istifa edebilirdi. Çünkü ben olsaydım ben istifa ederdim. Böyle bir ortamda istifayı belki doğru bulmadılar. TÜSİAD'ı çok yaralar diyerek. TÜSİAD'ı çok seven insanlar bunlar.

Rıdvan Memi: Sayın Boyner başka bir şey daha söylüyor diyor ki, "TÜSİAD demokrasiyi aslında bütünüyle içselleştirmiş, özümsemiş bir kurumdur" diyor.

İshak Alaton: Öyle mi diyor ? Çok iyi (!) Rıdvan Memi: Böyle söylüyor faka ortada başka bir şey var. İshak Alaton: Ne güzel. 12. Asırda biri dedi ki, "Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün". Yani hem öyle görünüyorsun hem böyle söylüyorsun, olmuyor

'TÜSİAD ZAMANIN RUHUNU OKUYAMADI,GELECEĞİ ANADOLU KAPLANLARI KURACAK'

"TÜSİAD zamanın ruhunu okuyamadığı gibi dünde yaşamanın tembelliğine kapılıyor. Değişimi istemiyorlar. Dünde yaşamak onlara çok rahatlatıcı hatta insanı tembelliğe sevk eden, konforlu... "Neden değişeyim, ben böyle alıştım." Ama yine de güvendiğim bir şey var, zaman geçiyor. Zaman geçtikçe ya insanlar değişecek ya zihinleri değişecek. Başka çareleri yok.

Rıdvan Memi: Ya da, kelimeyi doğru seçmeye çalışıyorum, demokratik yollarla tasfiye olacaklar belki de. Yerine yeni bir burjuvazi mi doğacak?

İshak Alaton: Bakın zaten doğdu. Bugün TÜSİAD bütün ağır topların olduğu bir kulüp olmakla birlikte ondan çok daha vasi, çok daha büyük, çok daha yaygın, kalabalık bir yeni hareketler doğdu bile. İşte TUSKON doğdu, MÜSİAD, yerel dernekler ve vakıflar ve iş grupları doğuyor, dünyanın dört bir tarafına yayılıyorlar. Onlar geride kalıyorlar ve ileriyi görenler, yarının Türkiye'sini inşa edenler bana öyle geliyor ki Anadolu Kaplanları olarak tanımlanan TUSKON, MÜSİAD, yerel dernekler ve vakıflar. Ve umut verici, mutluluk verici bir olay."

'TUSCON SİBİRYA'NIN AĞACINI AVRUPAYA SATIYOR, TÜSİAD NEREDE ?'

"Ben artık TÜSİAD'ın üyelerini ya Paris'te ya New York'ta görüyorum ama TUSKON'un üyelerini Sibirya'nın ormanlarında gördüm. Sibirya'nın küçük bir köyüne inmeye mecbur olduk, Sahalin'e giderken burada kasabada iki tane Türk var dediler, baktım ikisi de TUSKON üyesi, orada ormanların ağaçlarını keserek Avrupa'ya satıyorlar. Adamlar Ruslar'ın ağaçlarını Avrupa'ya satarak para kazanıyorlar. Bir TÜSİAD üyesini böyle görmedim. Ben de yapmadım."

'4.2 MİLYAR DOLARA ARIZASI GİDERİLEMEYECEK DENİZALTI ALINIYOR!'

İshak Alaton, Kozmik Oda'da Rıdvan Memi'nin sorularını yanıtlarken askeri harcamalara ilişkin inanılmaz bir örnek verdi: "7 tane denizaltı alıyoruz Almanya'da Hamburg'daki bir yerden. Bize de bir havuç yutturuyorlar ki; Gölcük'te montajı yapılacak, bütün parçalar Hamburg'da yapılacak, Gölcük'te de montajı yapılacak bizde yutalım. 7 tane denizaltı alıyoruz ve nükleer falan değil normal denizaltı ve faturası 4 milyar 200 milyon dolar. 7 denizaltı 4 milyar 200 milyon dolar. Bu denizaltılardan Yunanistan bir tane teslim aldı ve arızalı olduğu ortaya çıktı, raporları yazıldı. Bu raporlar Alman basınında yer aldı ve son olarak bundan birkaç ay önce Spiegel'de hem bu denizaltının arızalı olduğu ve arızasının giderilemediği yazıldı hem de Yunanistan'ın politik yönetimi içinde 55 milyon euroluk bir rüşvetinde bu denizaltı için döndüğü yazıldı.

Rıdvan Memi: Bu önemli, bizde de benzer bir şey olabileceğini düşünüyor musunuz..

İshak Alaton: Ben Tesev adına raporları yazmakla yetiniyorum yoksa bizde de rüşvet oluyor mu olmuyor mu Allah bilir çünkü benim onun içine bakma hakkım yok, bana bu hak verilmiyor. Ben deyince sivil toplum, sivil toplum bu harcamalara bakma hakkını alamadığı gibi Sayıştay'da sokulmuyor onu da biliyoruz. Kanunen kanun öyle yazıldı ki son yapılan tadilatla, Sayıştay'ın askeri harcamaları kontrol etme hakkı verilmedi, neden kimse bilmiyor. Bende soruyorum sivil toplum olarak; ben veri ödüyorum, bu paramın nasıl harcandığını bilmek istiyorum."

'ULTRA IRKÇI BEHİÇ KILIÇ BİR MEKTUP YAZDI, TESEV KONFERANS İPTAL ETTİ, UTANÇ VERİCİYDİ!'

90'lı yılların karanlık ortamına ilişkin İshak Alaton Kozmik Oda'da son olarak şu çarpıcı anekdotu aktardı: "Türkiye'de dil zenginliği diye bir konferans organize ettik ve yurtdışından birçok konferansa konuşmacı davet ettik. Bunlarında masraflarını gördük, geldiler ve konferansın yapılacağı günden 3 gün önce bir mektup aldık bir ismi lazım değil garip bir adamdan.
Rıdvan Memi: Asker miydi?

İshak Alaton: Hayır sivil.

Rıdvan Memi: Tüsiad mensubu muydu sadece o kadarını söyleyin. İshak Alaton: Hayır değil Tüsiad mensubu falanda değildi sadece televizyonda program yapıyordu hadi ismini de söyleyeyim Behiç Kılıç.Bize bir mektup yazdı ve dedi ki siz bu lisan, dil zenginliği derken Kürt dilini mi konuşacaksınız dedi ve bütün TESEV'in yönetim kurulunun eli ayağı tutuldu, dondular ve kendi aralarında konuştular ve sonra karar verdiler ve biz o konferansı iptal etmeye mecbur olduk. Ben korkunç bir utanç duydum. Dedim ki biz bunu nasıl yaşıyoruz. Bir konferansı iptal ettirmek için bir tek mektup yetiyor. Bir ultra ırkçı bir adamın yazısı..Televizyonda program yapabilir korkusu ile biz o konferansı iptal ettik ve bu 97 yılları civarındaydı. Hiç unutmadığım bir şok. Yani biz çok utançlar yaşadık ve diyorum ki yeter utançlar"

zaman