Abdurrahman Dilipak: Tul-u Emel

Abdurrahman Dilipak: Tul-u Emel

Habervakti.com yazarı Abduurahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: Tul-u Emel/Habervakti.com

Siz Türkiye Yüzyılı hayali kurarken, o hayalin gerçek olmasını istiyorsanız önünüzde ne olup bittiğini görmek zorundasınız. Bunun için de geçmişin bilgi birikimi, geleceğin duası ile bu günün sorumluluğunu kuşanmaktır aslolan. “Kökü mazide olan ati” ancak böyle olunur. Dün sadece bilgidir, gelecek bir ütopya. Ütopyanın distopyaya dönüşmemesi için bu günün sorumluluğunu kuşanmanız gerekir. İmtihan olduğumuz zaman kendi hayatımızla sınırlıdır. Gelecek ile ilgili olarak, duayı kuşanmaktan, bizden sonrakiler için manevi bir miras olarak vasiyette bulunmak gerekir.

Bunların hepsinin, vahiy temelli, kişisel, topluluk, ülke sınırlarını aşan, insanlık ölçeğinde, şahsileştirilmiş dünya güç, menfaat, saltanatından ari, arınmış olması gerekir. Sahi, hangi ittifaka oy verirseniz verin, adaylarınızı şimdi söyleyeceklerim ile ilgili olarak o gözle incelediniz mi, onları o yönde sorguladınız mı? Peki şimdi, bundan sonra ne yapacaksınız?

Siz Fethi kutlarken, Fuhşiyat lobisi, LGBT ve uyuşturu baronları her yerdeler!
Siz sınırlarımızdan teröristler, göçmenler, düşmanlar girmesin derken, uzay işgal edildi.
Siber ordularının yollarını döşüyoruz 5G’lerle. Starlinkler uzayda bizim de onayımızla mevzilendiler bile.
Türkiye çok tehlikeli uyuşturucu türü olan "Metamfetamin" kullanımında Avrupa’da ilk 5’e girdi.
Atık sularında en çok Metamfetamin bulunan iller İstanbul ve Adana. Evet, evet NarkoTerör kapımızda.
Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı, Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (EMCDDA) tarafından yayımlanan 2022 Avrupa Atık Su Raporu'na göre Türkiye, atık sularında en çok metamfetamine rastlanan ülkeler arasında yer alıyor.


Moleküler Biyolog Prof. Çoban Turan yazmış: “Dünya Sağlık Örgütüne Yönetim yetkisi verildiğine göre asıl şimdi zorluklar başlayacaktır. Önceden uyaralım insanları - Sahte salgın yaratabilirler. Aşı olmayın! - Hava, gıda ve su yollarıyla zehirleyebilirler. -Bağışıklığınızı doğal gıdalarla güçlendirin -Hastanelerde PCR benzeri testlere tabii tutabilirler, uzak durun! -Hastanelerde mahiyetini bilmediğiniz tedaviler yapmak isteyebilirler, buna izin vermeyin.”
Evet evet, her verilen hapı yutmayın, Chemistrail uygulamaları sonrası çok fazla ortalıkta dolaşmayın, korku pompalanmasına izin vermeyin. Sosyal media ya da media’da her söylenene inanmayın. “Etrafınızda “akıllı” görünümlü cahillere meyl etmeyin!” Unutmayın! “Allah, ipine tutunanlara yardım edecektir. Her zorluktan sonra br kolaylık vardır.” Daha zor bir döneme giriyoruz. Dikkatli olalım ve çevremizi uyaralım. Övünme ve dövünme ile kaybedecek zamanımız yok.


5gvirusnews olarak bundan sonra ne yapabiliriz sorusuna cevap arıyoruz. İçeride ve dışarıda bir çok kişi ve kuruluşla görüşmelerimiz oldu , olmaya devam ediyor.

Öte yandan Almanya’da distopya uygulaması başladı. Vatandaşların telefon ekranlarında tüm görseller takip edilip kaydedilecek. Stuttgart’ın Ludwigsburg şehrinde başlatılan yeni uygulama, akıllara George Orwell’in 1984 romanını getirdi. Şehirdeki 21 noktaya kurularak vatandaşların özel hayatı dahil her türlü bilginin kaydedileceği aktarıldı. Bu uygulamada kademeli olarak diğer şehirlere de yayılacak. Herhalde, bu uygulama Türkiye’ye getirilecek olursa bu işe ilk talep Gaziantep belediyesinden gelecektir.


Evet “DSÖ ye verilen yetkiler; maskeler, karantinalar, işyerlerinin, sınırların ve seyahat kısıtlamaları, aşılama dahil bireylerin ilaçları ve muayeneleri vb. insan haklarına, tıp etiğine, doktor-hasta ilişkisine yönelik varoluşsal bir tehdit oluşturmaktadır . Bu durum dünyanın yeni bir Global Şeytani saldırının, Deccalist bir planın tehdidi altında olduğunu gösteriyor. Öte yandan Türkiye'nin BM Cenevre Ofisi Nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Güven Begeç, "75 yılda Türkiye ile DSÖ arasındaki ilişki hem güçlendi hem de genişledi. DSÖ'nün varlık gösterdiği alanlara ev sahipliği yapıyoruz ve çalışmalarına aktif katkıda bulunuyoruz." dedi. Begeç, Uluslararası Sağlık Tüzüğü'nün gözden geçirilmesi, pandemi anlaşması müzakere süreci ve yeni bütçe yapılanması konularındaki ivmenin kaybedilmemesi gerektiğini aktardı. DSÖ Anayasası'ndaki temel ilkelerin muhafazasının önemini vurguladı.”
Bu Ankara’nın Uluslararası sistemle uyum içinde hareket ettiği ve edeceği şeklinde okundu.


Bu arada Toplamda 137 ülkenin değerlendirildiği listede Afganistan son sırada yer alırken, Türkiye ilk 100'e giremedi.
2022 raporunda 112. sırada bulunan Türkiye, 6 basamak yükselerek 106. sıraya yükselmiş.
Dünyanın en mutlu ülkeleri sıralamasında Finlandiya son 6 yılda olduğu gibi 2023'te de zirvede yer alırken, listenin ilk 3 sıralamasını İskandinav ülkeleri oluşturdu. Tabi “mutluluk nedir” diye de sormak gerek bu arada. Demek ki, sadece “Ne mutlu Türküm diyene” diyerek olmuyor bu iş.
İslam ülkeleri bu listede en alt sıralarda. Ama İsrail 4. Sırada. Dünyanın en büyük ekonomilerinden ABD 15., Almanya 16., Japonya 47., Çin 64., İngiltere ise 19. sırada yer aldı.

Tekrar, tul-u emel konusuna dönecek olursak, içinde Allah, din, ahlak, kader, rızık, ecel gibi kavramlar yoksa, bu oyunda ben yokum.. Bu konuda Müslümanlar “Alemlere rahhmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti” olmak sıfatı ile bakacaklardır.

Tul-û emel, “insanın dünya hayatında ebedi yaşayacak gibi plan ve program içinde olup, çok uzun emeller beslemesi”
İnsanın emeli çok uzun, fakat ömür çok kısadır. Kendi hayatını bile değerlendirmekten aciz insanların uzun emeller uğruna kendini tüketmesi aslında garip bir çelişkidir. Kaldı ki Allah (cc) bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Tul-u emel bizim geleneğimizde; “açgözlülük, tamah, bitmez tükenmez hırs ve arzu anlamı”nda kullanılır ve kınanan bir durumdur.


Bu duyguyu besleyen iki temel nokta’dan söz edilir.
Bunlardan birisi; iman zayıflığı ve imanın taklidi olması, diğeri ise; yine buna bağlı olarak dünya sevgisidir. Peygamberimizin (SAS)'in; "Bütün hataların başı dünya sevgisidir." Diye bir sözü var.
Emel “istemek, ummak” anlamında bir masdardır. “ recâ ile eş anlamlı bir isimdir. Havf ile Reca derken korku ile umud arasında bir yerde durmak için bir kalıp olarak kullanılır bu kelime. Emel çok daha uzun, Reca orta vadedl, beklenen işaretleri görülen şeyler için kullanıldığını kısa süredeki beklentilerin Tamah olarak isimlendirildiği görülüyor. Bu anlamda bizim geleneğimizde ihtirasla istenen şeylerin bizim için zor bir imtihana sebeb olacağı uyarısı yapılır. Çünkü bize hayır gibi gelen şeylerde Allah şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir. O zaman insanların sonucu bilmediği ve kendi ömrünü aşan istekler konusunda kendini zora sokması anlamlı değildir.

Emel kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de biri “insanı oyalayan, âhiretini unutturan dünyevî arzu ve tutkular” (el-Hicr 15/3), diğeri de mutlak olarak “arzu edip ümit bağlama” (el-Kehf 18/46) anlamına gelecek şekilde iki âyette geçmektedir. İkinci âyette, “hem sevap yönünden hem emel yönünden daha hayırlı” olarak nitelendirilen “bâkî olan Allah’ın rızasına yönelik sâlih işler”in tamamı şeklinde yorumlanır.


Gazzâlî, emel’e dair bazı hadis ve haberleri naklettikten sonra “tul-û emelin” genellikle bilgisizlik ve dünya tutkusundan kaynaklanan bir hal olarak değerlendirmektedir. Bunlardan kurtulmak için güçlü bir âhiret imanına dayalı çareler göstermektedir (İḥyâʾ, IV, 452 vd.).

Netice olarak “İnsanın uzun vadeli arzular taşıması, zihnini yoğun bir şekilde bunlarla meşgul etmesi ve çabalarını büyük ölçüde bu arzuların gerçekleştirilmesi yolunda harcaması”na tûl-i emel deniyor. Resûl-i Ekrem, merkezinde insanın bulunduğu bu karenin insanı kuşatan ecel, dışarı taşan çizginin insanın emeli, bu çizgiyi kesen paralel çizgilerin de insanın hayatta karşılaştığı kaçınılmaz sıkıntı ve üzüntüler olduğunu belirtmiştir. İstenen ihtirasla istenen heva ve heveslerine İstek ve arzularına sınır koyarak Allah’ın rızasına yönelik işlere yönelmesi öğütlenmiş ve buna “Kasr-ı emel”, yani “kısaltılmış emel” denilmiştir.

Sahi, bu önündeki, din, ahlak, devlet ve insanı görmezden gelen DSÖ’nün fitnesini görmeyen, duymayan, bilmeyen, bu konuyu konuşmayan, sormayan adaylar ve seçmenlerle nereye kadar gidebiliriz. DSÖ “bütün esbabı cefasını toplayıp geliyor”.
Kalp doktoru tanıdığınız varsa CoVID sonrası ne olduğunu bir sorun.
Bu afet Güneyimizdeki depremden daha büyük felaketti.
Gelmekte olan felaket çok çok, çok daha büyük.
Eğer GlobalReset, TransHumanizm, Endüstri 4, İnsan 2, Toplum 5 fitnesi, iklim aldatmacası, Karbon ayak izi yalanı ile biyolojik insan, din, ahlak ve devleti yoketmek üzere gelen Şeytan’a sizi uyarıyorum. Siz de oy verdiklerinizi uyarın.
Yoksa oturun ve olacakları bekleyin. “Biz islah edicileriz” diyen bu “bozguncular”a ve onların sermaye, siyaset, bürokrasi, STK, Akademi, Media, İş dünyası içindeki işbirlikçilerine dikkat!

Selam ve dua ile.