Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Sayılarla din ve dünya

Dinin, dindarların en çok tartışıldığı böyle bir zamanda, bu konuyu sayılar üzerinden okumaya ne dersiniz?

Hemen söyleyeyim, bunlar kültürel bir aidiyet noktasında din ve dindarlık sorgulamasını ifade ediyor. Dini, iman, ibadet, muamelat olarak sorguladığımız da ortaya çıkan durum çok daha vahim.

Mekanın İslamileştirilmesi” bu anlamda insanın yaratılış gayesine uygun bir şekilde yeryüzünde, Allah’ın rızası doğrultusunda, O’nun halifesi sıfatı ile çerçevesini ve yöntemini kitabında ve risalet yolu ile gösterdiği meşruiyet sınırları içinde tasarrufta bulunmasını ifade eder. O’nun yaratılış özelliklerinin, yani fıtratın korunmasını da kapsar. Bunun dışında bir tasarruf ve otorite İlahlık ve Rablik iddiası anlamı taşır, İslam inancında.

Bizler zamanın ve mekanın şahidleri olarak, aynı zamanda Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak, sadece İslam dünyasını değil, insanlığın geleceğini düşünmemiz ve çözüm üretmemiz gerekiyor.

Dinsizlik ayrı bir bela, batıl ya da muharref bir dinin peşinden gitmek ayrı bir sorun, cahillik ayrı bir sorun.

Bu açıdan bakınca, dünyada genel olarak, mevcut haliyle dindarlığın en düşük olduğu ülkeler Çin %14, Japonya %16, Çekya %20, İsveç %29, laik Fransa %37. Dindar sayısı %50’nin altında olan ülkeler: Hollanda, Avusturya, Avustralya, İrlanda, Kanada, Hongkong. En fazla dindar batıda Belçika’da %59. “Dindar değilim” diyen seçilmiş ülkeler %50’nin altında Hongkong ve İsveç, en yüksek oran %50. Ateistlikte Çin 1. sırada %47, Japonya %31, Çekya ve Fransa%30. G. Kore, Almanya ve Hollanda da ateist sayısı %15, diğerleri tek haneli. “Bilmiyorum” diyen Japonya’da %23, İsveç de %12, Çin %9 ve diğerleri tek haneli ve %5’in altında.

Pew Araştırma Merkezi’nin 2020 yılında yayınladığı araştırmanın sonuçlarına göre, ülkemizden insanların %71’nin dinin hayatlarında çok önemli olduğunu, %18’inin dinin hayatlarında biraz önemli olduğunu, %5’inin dinin pek önemli olmadığını, %3’ünün dinin hayatlarında hiç önemli olmadığını, %3’ü ise “Bilmiyorum/Emin değilim” diye cevapladı.. Bu ankete göre “Din benim hayatımda önemli” diyen Avrupa ülkeleri arasında Türkiye lider konumundaydı.

Optimar Mayıs 2019 din-inanç anketinin sonuçları şöyle: %89.5 “Tanrının varlığına ve birliğine inanıyorum.” (Teist), %4.5 “Bir Yaratıcı olduğuna inanıyorum, ama dinlere inanmıyorum.” (Deist) %2.7 “Bir Yaratıcı olup olmadığından emin değilim.” (Agnostik), %1.7 “Bir Yaratıcı olduğuna inanmıyorum.” (Nonteist), %1.7 “Cevap yok.”

Tabii bu 2019 verileri, bugün Deizm patlamış ve bu oranlar katlanmış durumda. Bu konuda, KONDA şirketinin 10 yıllık değişim anketinde (2008-2018), 15 yaş üstü nüfusla 15-29 yaş arası gençler; ayrıca 2008’de 15-29 yaş arası gençlerle bugün 25-39 yaş arasında olanlar karşılaştırıldı.

Sonuç şöyle: %51 Dindar olduğunu söyleyenler (son 10 yılda %4 azalma), %34 İnançlı olduğunu söyleyenler (son 10 yılda %3 artış), %10 Sofu olduğunu söyleyenler (son 10 yılda %3 azalma), %2 İnançsız olduğunu söyleyenler (son 10 yılda %1 artış), %3 Ateist olduğunu söyleyenler (son 10 yılda %2 artış). Pandemi bahanesi ile yapılan uygulamalar sürecinde bu oranların, dindarlar aleyhine sıçrama yaptığına ilişkin iddialar sözkonusu. Özellikle kader, rızık, ecel konusunda ciddi sorunlar yaşandığı anlaşılıyor.

MAK Danışmanlık’ın Haziran 2017 yaptığı kamuoyu araştırmasında, “Allah’ın varlığına, birliğine ve bizi yaratıp yaşattığına inanıyor musunuz?” sorusuna verdiği cevaplara göre oranlar şöyle: %86 “Evet, Allah’ın varlığına, birliğine ve bizi yaratıp yaşattığına inanıyorum.” %6 “Evet, Allah’ın sadece varlığına ve bizi yarattığına inanıyorum, ama her şeye karıştığını veya karışacağını düşünmüyorum.” %4 “Hayır, Allah’a inanmıyorum.” %4 “Cevap yok / Kararsızım.”

Bu tanıma göre İslam inancına sahip olanlar, Allaha iman noktasında %86 seviyesinde kalıyor. Ipsos araştırma ise 2016 yılında Müslüman oranını %82 ile görmüştü. Geri kalanın %2’si Hristiyan; %7’si dinsiz, %6’si dindar değil, ama spiritüel, %3’ü Agnostik. Gallup & Barem Research 2012’de Nüfusumuzun %73’ü dindar olmadığını, %23’ü dindar olduğunu, %2’si ateist olduğunu belirtti. %2’si ise “Bilmiyorum/Emin değilim” cevabını verdi.

Bu konuda araştırma şirketleri arasında ortak bir görüş yok. Dindar olmadığını söyleyen %73 kendini günahkar mı görüyor, yoksa din onun için bir kültürel aidiyet ve gelenekten mi ibaret. Mesela Eurobarometer 2010 yılı anketinde nüfusumuzun %94’ü “Bir tanrının varlığına inanıyorum.” Bilmiyorum diyen %4. %2 diğer.

Bir araştırma şirketi Müslümanların dindarlık seviyelerini şu şekilde tanımlıyor: %34.3 inançlı, %52.8 dindar, %9.7 dine adanmış bir hayat yaşayanlar.

TEAM Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezi dindarlık endeksine göre (1995’de Refah Partisi’nin ve 2002’de AK Parti’nin en çok oy aldığı bölgelerde) 2021 tarihli anket sonuçları şöyle: Dindar değil%10.7, Alt düzeyde dinle ilgi %21.2, orta düzey %27.4, yüksek düzey %40.6..

Tabii amentüyü ayrı sormak gerek. Sonra ibadetleri yapıp yapmadığı, Kur’an-ı Kerim’i okuyup okumadığını, büyük günahlara bakışını sormak gerek.

Bana göre, amentü ve bazı ayetleri kabul edip etmediklerini sorduğumuzda, sonuçta o kişi hakkında sonucun bütün bu verilerden daha vahim olacağı endişesini taşıyorum.

Ve bu sonuçtan siyaset, bürokrasi, aile, eğitim, media, sanat dünyası, iş dünyası, STK’lar, cami, cemaat hepimiz sorumluyuz.

Selâm ve dua ile..

Bu yazı toplam 432 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar