Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

SAHTE BAYRAK OPERASYONLARINA HAZIR OLUN!

SAHTE BAYRAK OPERASYONLARINA HAZIR OLUN!

3 ayların başındayız. Aylardan Receb, günlerden Cuma, Receb “haram ay”lardandır. Bir yandan bir Kandili idrak ederken Türkiyenin gündemi neydi: (Tevbe estağfurullah), Fuhuş, Uyuşturucu, Kumar.. Bizi affet ya Rab.

İslam zamanı ve mekanı savaştan arındıran tek dindir.

Selam yani Barış Allah’ın (cc) bir diğer adıdır. İslam, “SLM” kökünden “barışa giden yol” demektir. İslam’da barış 3 boyutludur. İnsanın aklı ile imanını, vijdanını barıştırır. 2. Adımda İnsanı insanla barıştırır. 3. Adımda İnsan fıtratla, tabiatla, hava, su, toprakla, bitkiler ve hayvanlarla barıştırılır. Bu 3 barış insanı Allah’la barışa götürür. Değilse insan Allah’la savaştadır.

İslam, kendi askerini, düşmanlara haksızlık konusunda uyaran, sınırlandıran tek dindir. Bir kavme olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecektir.

İslam, esirlere karşı merhameti emreder, esir alınan kişiye kendi askerimizin yediğinden yedirilecek, giydiğinden giydirilecektir. Silahını bırakıp, “eman” dilediğinde eman verilecek, kalkan kılıç muhatabının bedenine inmeyecektir. İslam’da bu geleneği örnekleyen bir çok “Emanname”ler, “Fütüvvetname”ler vardır. “Fetih” “kapatmak” değil, “açmak”, “özgürleştirmek” demektir aslında. İster Hz. Ömer’in. Kudüs Emanname’sine bakın, isterseniz Fatih’in İstanbul beyannamesine. Fatih İstanbul’u Bizans’tan almadı. İstanbul’u Latin işgalinden kurtardı, Bizans halkı da Fatih’i “Bizans İmparatoru” ilan etti. Feth’i “kılıç kalkan oyunu”na biz benzettik, mefahir üreteceğiz diye. Yoksa Fatihin Edirnekapı’daki asker sayısı Bizans’ın nüfusundan, Fatihin ordusundaki gönüllü gayrimüslim asker sayısı Bizans’ın ordusundan fazlaydı.

Haram aylarda Receb’deyiz. İslam’da 4 ay, haram aydır, o aylarda Müslümanlar savaş kararı almaz, operasyon yapmaz. Tabi eğer düşman tarafı saldırmamışsa, açık ve yakın bir tehlike oluşturmamışsa tabi. Sadece savaş değil, jandarma da, polis de, istihbarat elemanları silahlı operasyon bile yapamaz. Bu kuralı düşmanlarımızın bilmesini beklemeyin, Müslümanlar bile bundan pek de haberdar değil gibi ve uygulamalar da ortada.

Haram aylar İslam’da Eşhürü’l-Hurum (hürmet edilen, saygı gösterilmesi gereken aylar) olarak bilinen dört aydır. Bu aylar şunlardır: Zilkade (Hicrî takvimin 11. Ay’ı) , Zilhicce (Hicrî takvimin 12. Ay’ı , Muharrem (Hicrî takvimin 1. Ay’ı), Receb (Hicrî takvimin 7. Ay’ı).. Receb 1437 / Haziran 2016 başı – Temmuz 2016 başı, Zilkade 1437 / Ekim 2016 ortası – Kasım 2016 ortası, Zilhicce 1437 / Kasım 2016 ortası – Aralık 2016 ortası (Kurban Bayramı da bu ayda), Muharrem 1438 / Aralık 2016 sonu – Ocak 2017 başı (Aşure günü de Muharrem ayındadır)

Bu dört ay, Hz. İbrahim döneminden beri gelen bir gelenek olup, Cahiliye Arapları tarafından da savaşın yasak olduğu (barış ayları) olarak kabul edilirdi. İslam bunu onaylayıp korumuştur. Üçü peş peşe (Zilkade, Zilhicce, Muharrem), biri ayrı (Receb) gelir. Haram Ayların Özellikleri ve Yasaklar Haram ayların en önemli özelliği, savaşmanın ve çatışmanın büyük günah sayılmasıdır (savunma hariç). Bu aylarda, Savaş ve çatışma başlatmak haramdır (kendisine saldırı olursa karşılık verilebilir. dokunulmazlık karşılıklıdır. Günah işlemek daha büyük sorumluluk getirir. İyilik ve ibadetlerin sevabı daha fazladır (nafile oruç, sadaka vb. çok teşvik edilir).

Bu aylar barış, saygı ve Allah’a daha çok yönelme zamanları olarak görülür. Kur’an-ı Kerim’de Haram Aylar ile İlgili Ayetler meal olarak şöyle: (Tevbe 5): (Haram ayların bitişi bağlamında) “Haram aylar çıkınca, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayın, onları hapsedin ve her gözetleme yerinde onları bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı kılar ve zekâtı verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir”. (36): “Şüphesiz, Allah katında ayların sayısı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru hesap budur. O halde o (haram) aylarda kendinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle top yekün savaştıkları gibi, siz de onlarla top yekün savaşın. Bilin ki Allah (günahlardan) sakınanlarla beraberdir.”

(Bakara 194): “Haram ay, haram aya karşılıktır. (Bütün) hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır. Kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir.”. (217): “Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: ‘Onda savaşmak büyük günahtır. Fakat Allah yolundan alıkoymak, O’nu inkâr etmek, Mescid-i Haram’a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Fitne öldürmekten daha beterdir…'”

(Mâide 2): Ayet “Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) işaretlerine, haram aylara, Kâbe’ye hediye edilen kurbanlıklara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinin lütuf ve rızâsını isteyerek Beyt-i Haram’a gelenlere saygısızlık etmeyin…”

Mesela silahsız ruhaniler, kadınlar, çocuklar, hastalar, engelliler savaşın muhatabı olamaz. Mabedler ve hastahaneler, sivillerin meskun olduğu mahallere karşı yıkıcı eylemler yapılmaz.

Hele onları savaşa kışkırtmak için bir “sahte bayrak” operasyonu asla yapılamaz. Öyle yapanlar, düşmanlara benzemiş olurlar. Düşmanı şavaşa zorlamak ve onları hazırlıksız yakalayıp çökmek için, düşman saldırıyormuş gibi bir komplo

Hatta savaş şartları oluşturmadan, güzel söz ve hikmetle Hakka davet yapılır. Kardeş olmaktan söz edilir. İnsanların malları, canları, namusları, akıl ve inançları, nesillerine yönelik tehdit oluşturulmamaları konusunda uyarılırlar.

Savaş öncesi, sadece kendi insanlarınız için değil, o ülke halkından mağdur ve mazlumlar için de koruyucu tedbirler alınmalı. Şehri yakıp yıkmadan ele geçirilmesi, tarım ve hayvancılığın kalıcı şekilde zarar görmemesi için de tedbirler alınır.

Zihin kontrolu bizde İlahlık ve Rab’lik anlamında büyük bir haramdır. Eğer zihinlerini kontrol ediyorsanız, savaşmaktan vazgeçmeleri, Hakka ve hakikata teslim olmalarını sağlayın. Algılarını yöneterek, gerçekleri anlamalarını, hakikat’ı idrak etmelerini engelleyemezsiniz ya da iradeleri dışında onları bilmedikleri bir şeye ikna etmeye, yönlendirmeye çalışamazsınız. Toplum Mühendisliği ve beyin kontrol Firavuni bir tehdit, fıtrata yönelik bir tecavüzdür. Sayınızı çok gösterebilir, onlara bir yerden saldırıyormuş gibi yapıp, başka bir yerden saldırabilirsiniz.

“Sizin şarabı ve kadını sevdiğiniz kadar, biz şehadeti seven bir orduyla geliyorum. Biz ecelimizden önce canımızı alacak kimse yoktur. Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır. O da bizim için sevgiliye kavuşma günüdür. Ecelimiz bizim ömrümüzün kefilidir. Bu dünyaya geldik, rızgımızdan az ya da çok yemeden geldiğimiz yere gitmeyeceğiz” gibi, manevi, ve ahlaki yönden zaaf içermeyen meydan okumalar, düşmanı caydırmak için işe yarayabilir. Ve tabi bunun aynı zamanda bir hatırlatma, bir davet olma yönü vardır. Biz Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmak için buradayız. Çünkü Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istiyor”. Bu düşmanlar üzerinde çok etkili, manevi bir mesaj etkisi yapacaktır.

Bugüne gelirsek, CIA, MOSSAD, MI6 bu işlerin üstadlarıdır(!?). 11 Eylül İkiz kuleler saldırısı, Irak’ın işgali, aslında bu tür eylemlerdi. Avusturalya’daki saldırıyı da İsrail, Hindistanlı elemanlar üzerinden gerçekleştirmiş mesela. Senaryoya göre Müslümanları saldırgan gösterecekler, Yahudileri de mağdur.

Tarihin en büyük sahte bayrak operasyonlarının başında Nazi komplosu gelir. Hitler bir Yahudi idi, Avrupa’daki, Balkanlar’daki Yahudileri Filistin’deki topraklara göçe zorlamak için kurgulanmış bir komplo. Bu komplonun merkezinde tabii ki MOSSAD var, ama öte yandan günah keçisi olarak Faşistler ve Komünistler var.. Kenedi suikasti da böyle değil mi idi.

Önümüzdeki günlerde daha bir çok faili meçhul cinayetlere, intiharlara, sahte bayrak saldırılarına şahid olacağız. Bir çok sabotaj gerçekleştirecekler.

Şimdiden MOSSAD sosyal media da sahte isimler altında Sağcı-solcu, laik-İslamcı / Kemalist, Milliyetçi, anti semitik Avatar karakterler örgütlüyorlar ve bunlar üzerinden bir çok sosyal media grubları içine sızarak hedef gösteriyor, gerçekleri çarpıyor, kışkırtmalar yapıyorlar. Artırılmış sanal gerçeklik ürünü belgeler, videolar yayınlıyorlar. Onun için fasık’lar, münafıklar, İslam düşmanı inkarcılar ve kaynağı belirsiz haberler konusunda ihtiyad edelim, araştırmadan paylaşmayalım. Her şey birbirine karıştı. Herkes kendi, adamını kurtarma, ötekinin adamını karalama derdinde. Her yerdeler. Kimse kendini aklamaya çalışmasın. Bunlar kendilerini kurtarma karşılığı en yakın arkadaşlarını, adamlarını bile harcayabilirler. Yabancı istihbarat örgütleri ve onun yerli elemanları da, süreci manipüle etmek, hedefteki kişi ve kuruluşlara karşı tehdit, şantaj her şey yapabilirler. Köşeye sıkışıp, bunalan, gidecek yer bulamayan birileri intihar da edebilir. Birileri günah keçisi ilan edilip, faili meçhule kurban da edilebilir, infaz da edilebilir.

Bunlar bilinmiyor değildi, kimse cesaret edip konuşamıyordu. Chabat Türkiye’de yok mu, Agartha yok mu? Epstein’in adamları yok mu, yerli ve milli Çakma Epstein çeteleri yok mu?

İnşallah bu rezaletin üstü örtülmez. Bu süreçte Polis, Jandarma ve yargının istihbarat örgütleri tarafından yakın takibe alınması gerek. Ve yargının rahat bırakılması şart.

Selam ve dua ile.

mirathaber

Bu yazı toplam 37 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar