
Ozan Soyer: Direnişin, İsrail Denklemini Sarsan Silahı
İslami Analiz.com yazarı Ozan Soyer'in yazısını iktibas ediyoruz
Ozan Soyer: Direnişin, İsrail Denklemini Sarsan Silahı
Filistin Direnişi ile işgal rejimi İsrail arasında asimetrik bir güç farkı var. Elbette bu farkı, Direniş önderleri de bilmekte hatta dile getirmekten de çekinmemektedirler. Fakat İslami Direniş hareketleri, işgal rejimine karşı ciddi derecede siyasi ve askeri başarılar da elde etmiştir, etmektedir ve edecektir de. Aksa Tufanı bunu net şekilde göstermiştir. Tam 19 aydır işgalci İsrail, Kassam Tugayları’na karşı nihai bir askeri zafer kazanamamıştır. Aynı şekilde işgalci İsrail, Lübnan İslami Direniş Hareketi Hizbullah’a karşı da nihai bir zafer elde edememiştir. Keza hem Amerika hem İsrail, Yemen İslami Direniş Hareketi Ensarullah’a karşı da nihai bir zafere ulaşamamıştır. Peki taraflar arasında böylesine asimetrik güç farkına rağmen bu tablo nasıl mümkün olmaktadır?
Bu sorunun cevabının birçok başlığı var. Şüphesiz Direniş hareketleri de gerekli askeri ve siyasi çalışmaları yapmakta, teçhizatları hazırlamaktadır. Bu tartışma götürmez bir gerçektir. Fakat tüm bu hazırlıkların aradaki asimetrik güç ilişkisini dengeye dahi getirmediğini söylemek mümkündür. Peki güç denklemindeki “açık” nasıl kapanmaktadır?
Hamas yetkilileri bu soruya, “insan” modeli diyerek cevap veriyor. Aziz Şehid Yahya Sinvar’ın da hapishane arkadaşı Hamas Siyasi Büro Üyesi Casir Bergusi şöyle diyor: “En önemli şey insana yatırım yapmaktır. Gazze'nin bu kadar sabırlı olmasını sağlayan nedir? Pratikte Gazze'de insandan başka ne var ki? Hamas pratikte insana yatırım yaptı ve bu insanın, tarihte benzeri görülmemiş bu soykırıma meydan okuduğunu gördük”
Sinvar’ın bir başka hapishane arkadaşı Dr. Sami Ebu Zuhri ise şöyle diyor: “Silahlarımız Amerika'nın silahı gibi değil, eğitimlerimiz aynı seviyede değil. Ancak biz irademizle ve Allah Subhanehu ve Teala'ya olan yakinimizle direnmeyi başardık. Netanyahu da Trump da farklı bir halkla karşı karşıya olduğunu idrak etmeli.”
Bir başka Hamas yetkilisi Mahmud Merdavi ise şöyle söylüyor: “Gazze'de dünyanın hiçbir yerinde bulamayacağınız insani kapasite ve güçlü bir irade var”
İslami Direniş Hareketleri olarak Filistin’de Hamas’ın, Lübnan’da Hizbullah’ın ve Yemen’de Ensarullah’ın dünyanın en büyük güçlerine meydan okuduğunu gördük. Bu meydan okumayı gerçekleştiren “insan” modeli üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Çünkü başka coğrafyalarda maddi unsurlar açısından çok daha güçlü ve ciddi imkanlara sahip Müslümanlar bulabiliriz. Fakat Direnişi onlar değil de maddi imkanlar açısından daha zayıf olanlar ortaya koydular.
Taraflar arasındaki asimetrik güç ilişkisinde Direnişin tarafında olan insanların bu denklemde çok önemli bir unsur olduğunu görmekteyiz. Siyasi ve askeri sahadaki asimetrik güç ilişkisi, insan sahasında değerlendirildiğinde, terazinin tam tersine döndüğünü; bu kez Direniş ve İsrail arasında asimetrik bir güç ilişkisinin oluştuğunu görüyoruz. Özellikle Direniş’in önderleri ve öncü isimleri bu asimetrik güç ilişkisinde “kantarın topuzunu kaçıran kişiler” olarak karşımıza çıkıyor. Bu insanlar, varlıklarıyla, karşı tarafın askeri ve siyasi anlamdaki asimetrik güç farkını bir ölçüde işlevsiz hale getiriyor ve onun etkisini kırıyor. Uzaydaki hacimce büyük bir nesnenin zaman ve mekanı bükmesi gibi “bu insan” da adeta dünyadaki zaman ve mekanı büküyor, denklemleri alt-üst edebiliyor. Nitekim İsrail’in hedef listesinin en başında da “bu insan”lar yer alıyor. Onları ortadan kaldırmayı savaşı kazanmakla eş değer görüyorlar.
Fakat yanıldıkları şey şu: Bu insanları “bu insan” yapan temel özellik, onlara ait değil. Başta Aziz Şehid İsmail Heniyye olmak üzere bütün şehitlerimizin dediği gibi “bir lider giderse bir lider gelir”. Çünkü “bu insanı” ayakta tutan hakikat, Kaim ve Baki olan Allah Tealadır.
Sonuç şudur: Türkiyeli Müslümanlar olarak bu durumdan ibret almalıyız. Çünkü bizler, “bu insan”a yatırım yapmayı ve farklı bir insan modeliyle denklemleri alt-üst etmeyi unuttuk. Denklemi lehimize çevirecek birtakım unsurlar elde ettik belki süreç içerisinde. Fakat bu unsurları kullanacak “insan” ortada yok ve doğrusunu söylemek gerekirse Türkiyeli Müslümanlar olarak Aksa Tufanı imtihanında sınıfta kaldık. Şehidimiz Sinvar’ın dediği gibi, Gazze hepimizin ne olduğunu ortaya çıkardı. Vakit kavga etmek, hanemize puan yazma vakti değil. Hep birlikte Allah’a tevbe etme, kalplerimizdeki hastalıkları giderme ve Allah’ın ipine tutunup “o insan”ı yetiştirmektir.
Yazımı bitirirken sizleri, Hizbullah’ın 2006 yılında İsrail’e kazandığı zaferde büyük emeği olan Şehid İmad Muğniye’nin şu sözleri üzerine düşünmeye davet ediyorum: “Mücadelede esas olan ruhtur, maneviyattır. Maddi unsurlar sadece bu maneviyatı destekleyip yardımcı olabilirler. Peki hangi ruhtan bahsediyorum? İman ve cihat ruhundan. Bu ruhun kaynağı bunlardır. Bunlar olmadan maddi unsurlar hiçbir işe yaramaz. Düşman maddi imkanlar açısından çok iyi ancak onlarda ruh ve maneviyat yok. İşte esas olan bedendeki güç değil ruh ve maneviyattır.”
(Ozan Soyer/İslamiAnaliz)