Abdurrahman Dilipak
MÜSLÜMANCA YAŞAMAK!
Genelde toplumsa şöyle bir kanaat var: Birileri bir mücadele veriyor, yapılan haksızlıklar karşısında mağduriyet yaşayanlar, kurtulduktan sonra yaşadıklarını ve o gün kendilerine destek olanları unutup başkaları ile başka bir zulmün, ahlaksızlığın, hukuksuzluğun bir parçası olabiliyorlar.
Birileri de bu durumda ortaya çıkıp diyor ki: Değer miydi bunlar için gecemizi gündüzümüze katmamız. adamlara yardım ettik, dün şikayet ettikleri şeyi kendileri yapıyorlar. Başörtüsü mücadelesini birlikte olduklarımızın bir kısmı siyaset ve servetle tanışınca değişiverdiler, eski günleri ve eski dostları unutmuş gözüküyorlar.
Bana kalırsa değerdi. Çünkü biz bunları Allah rızası için yaptık, servete ve iktidara ulaşmak için değil. Ama birileri böyle bir hesabı var idi ise, ki vardı tabi, ihtirasla istedikleri o şeyler imtihanları oldu, bana kalırsa dünyalarını kazanırken, ahiretlerini kaybettiler. Bu dünyada Allah’ın kendilerine verdiği şeyi Allah (cc) yolunda harcama konusunda cimrilik ettiler. Oysa o günlerde, mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle Allah (cc) yolunda haksızlıklara, zulme ve sömürüye karşı mücadele sözü veriyorduk. “Galu bela zamanı”nda, “Elestü bezmi”nden verdiğimiz sözleri unuttuğumuz gibi, bu dünyada verdiğimiz sözleri de unutuyoruz.
Bugünkü sıradan başörtülülere bakıp, dün verdiğimiz başörtüsü mücadelesi ile ilgili olarak şöyle bir düşünce daha doğru değil mi? “Bizlerin sayesinde, verdiğimiz mücadele sonucu başörtüsü mücadelesi kazanılmadı”. Hakikat şu ki, Biz Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmak için böyle bir sorumluluk üslendik ve Allah (cc) de bizleri vesile kıldı. Allah (cc) dileseydi, bu işi bukağılı Şeytanlara da yaptırabilirdi. Allah (cc) iradesinin tecellisi için kimseye muhtaç değil. Ne bir şeyhe, ne bir parti başkanına, ne de bir örgüte ya da kişiye. Onun için, hiçbir ücret ve karşılık beklemeden, Hak bir dava uğruna başkaları için yaptığımız şeylerin karşılığı Allah (cc) indinde makbul ve mahfuzdur. Bizim açımızdan bir kayıp yok. Yoldan çıkan, başörtüsünü bir aksesuara dönüştüren kalabalıklara gelince, onların hesabı da Allah (cc) nezdinde merdud ve mahfuzdur. Şunu bilelim, hayır ya da şer, olan herşey Allah’ın iradesi içindedir. O Kader’dir, Kader’de ileri ve geri ihtimal hesabı yapılmaz. Biz bir çok konuda görünen gerçekler karşısında aklederek “adil şahidler” olarak kendi tavrımızı belirleriz. Yoksak toplum bizi arzuladığımız şeye layık değil, onu hak etmemişse o şey olmayacaktır. Ya da Allah (cc) zaman zaman bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman bizi imtihan edecektir. Akleden insanlar için “Hayat iman ve Cihad’dan ibarettir”. Yani “iman ettim” dediğiniz şeyi hayatınıza hakim kılmak için bütün gücü ile çabalamaktır.
Kemalist eğitim insanları bu konuda edilgen kıldı. Mustafa Kemal’in şahsında, “her iyi şeyi o yaptı, vatanı o kurtardı, o olmasa biz Yunana esir olacaktık” gibi saçma sapan, şirk kokan ifadeler bu ülkede her kişinin çeyrek asrında yoğun olarak, öbür boyu muhatab olduğu bir söylem. Bunun bulaşığı da kurtarıcılık isnat edilen dini ve siyasi kişiliklerde kendini gösteriyor zaten. Bu sapkın düşünceler, ilkokuldan beri insanların zihinlerine nakşediliyor. Bunun sonucu birileri nasıl Mustafa Kemal’i Putlaştırıyorsa, birileri de dini ve siyasi liderleri putlaştırıyor. İdol ediniyor. Kemalistler’in Mustafa Kemal’den bekledikleri, yükledikleri anlamı birileri bugün, Şeyhlerine, parti liderlerine yönlendirmiş durumdadır. Bunun sağı-solu, dindarı laik’i yok. Hem zaten birilerine göre Kemalizm bir din değil mi? Mustafa Kemal de bu dine karşı din’in ruhani bir kişiliği..
Parti kongrelerine bakarsanız, ortada dev bir Türk bayrağı, onun iki yanında dev birer Mustafa Kemal ve genel başkanın resmi, her iki kenara birer parti bayrağı.. Manzara bu. Her Kurtarıcı aslında toplumsal hafızaya kazanan bir algı olarak Küçük birer Mustafa Kemaldir.
İslam inancına göre, her hangi bir kişinin, her hangi bir kişiyi, doğrudan onun zeka ve iradesine bağlı kurtarıcı bir misyon yüklerse, o kişi ya da kurumu İlah ve Rab konumuna yükseltmiş olur. Bu bir örgüt, ya da ideoloji, topluluk da olabilir.
Allah (cc) bizden ne istiyor: “De ki: Eğer babalarımız, çocuklarımız, kardeşlerimiz, zevcemiz, akrabalarımız, elde ettiğimiz mallar, kesada uğramasından korktuğumuz ticaret ve hoşumuza giden evlerimiz, Villalarımız, işyerlerimiz, sahib olduğumuz imkanlar bize Allah’tan, Peygamberinden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyelim! Böyle davrananlar büyük günahlar işleyen günahkarlar topluluğudur. Allah fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez. (Ayet için bakınız: Tevbe 24)
Kafirlerden / İnkarcılardan korkmayın, onları dost da edinmeyin, Allahtan korkun, Allah’ın dostlarını dost edinin. Allah o inkarcıların kalplerine, Allah’a şirk koştukları şeyler yüzünden şiddetli bir korku salacak, eğer biz Allah’ın ipine sıkıca tutunursak.. O inkarcıların barınakları ateştir. Zalimlerin durağı ne kötüdür! Onlar ki, Allah’ın indinde hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koştular. Yakında Allah (cc) onlara açlık ve korku ile imtihan edecek..” (İlgi: Ali İmran 151)
Allah (cc) kitabında bir memleketi bize misal verdi: Bir memleket halkı güven ve huzur içinde idi, rızkı her taraftan bol bol geliyordu. Sonra Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarının cezası olarak açlık ve korku elbisesini giydirdi. Küfran-ı nimet edersek Allah (cc) da bize açlık ve korku elbisesi giydirir. (İlgi: Nahl 112)
Ne yeryüzünde ne de kendi hayatımızda meydana gelen bir musibet yoktur ki Allah (cc) onu gerçekleştirmeden önce levhi mahfuzda yazılmamış olsun. Kuşkusuz bu Allah’a kolaydır. Allah (cc) Kaybettiklerimize üzülmemenizi öğütler. Allah’ın ikramı olan servet, mal, makam, ilim, şöhret şeylerle şımarmamanız için O bizi uyarıyor.. Allah (cc), kendisini beğenip böbürlenen hiç kimseyi, zenginliklerini başkalarına göstermek için gösteri yapanları sevmez. (İlgi: Hadid 22-23)
A’râf Suresi 97-99: Kasabaların halkı, geceleyin uyurlarken azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular? Yoksa kasabaların halkı, kuşluk vakti eğlenirlerken azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular? Allah’ın azabından emin mi oldular? Oysa ziyana uğrayan topluluktan başkası Allah’ın azabından emin olmaz.
İnkârda sapıp birbiri ile yarışanlara üzülmeyelim.. Şüphesiz onlar Allah’a ve Allahın koruduklarına hiçbir zarar veremezler. Onlar için dünyada bereketsizlik, yüreklerine korku saldı. Ahirette de onlar için büyük bir azap vardır. Onlar İman karşılığında inkârı satın aldılar.. İnkârcılar kendilerine mühlet verilmesini kendileri için hayırlı olduğunu zannediyorlar.. Oysa bu mühlet ancak onların günahlarını dolayısı ile gazabı artırır. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır. (İlgi: Ali İmran 176-178)
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz.
Evet, biz toprak olduktan sonra tekrar dirilteceğiz. Öldüğünüz zaman ile, ölümden uyandığınız zaman size o “din günü”nde 1,5 günden daha az gelecek. Biz o gün yeni bir yaratılışla diriltileceğiz? Birileri inkarına devam etsin, onlarla orada görüşeceğiz. Bize tayin edilen ölüm meleği canımızı alacak, sonra bizi Rabbimizin huzuruna götürecek. O gün o inkarcılar, fasık’lar, münafıklar, zalimler, burnu havada müstekbir’ler, Mütrefin’ler Rablerinin huzuruna başları öne eğilmiş olarak getirildiklerinde “Rabbimiz! Gördük ve işittik, şimdi bizi geri gönder de salih amel işleyelim, artık kesin olarak inanıyoruz” derlerken bir göreceğiz. Allah (cc) dileseydi her nefse hidayetini verirdi. Fakat O’ndan şu söz hak oldu: “Andolsun ki cehennemi cinlerden ve insanlardan, hepsiyle dolduracağım!”. O gün kitabı sol taraftan verilenler için “Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi tadın azabı! Biz de sizi unutmuşuzdur. Yaptıklarınızdan dolayı tadın ebedî azabı!”, “Âyetlerimize ancak o kimseler inanır ki, kendilerine öğüt verildiği zaman secdeye kapanırlar, Rablerini hamd ile tesbih ederler ve büyüklük taslamazlar.” (Secde 15)
İyilik yapanlara gelince yaptıklarına karşılık olarak, onlar için gözleri aydınlatacak ne mutluluklar saklandığını kimse bilemez!. Amenna ve Saddakna.. (İlgi: Secde Suresi 10-17)
(Zümer Suresi 65-66) ayetlerde ne deniliyordu: “Andolsun ki, sana da senden önceki peygamberlere de şöyle vahyedildi. ‘Eğer Allah’a ortak koşarsan amelin kesinlikle boşa gider ve hüsrana uğrayanlardan olursun.’ Hayır! Yalnızca Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol”.
Cuma’mız hayırlara vesile olsun. İdrak ettiğimiz Veladet kandili, Risalet’in rehberliği için bir uyarıcı olmuştur bizim için inşallah. Herkes gibi ben de duanıza muhtacım.
Selam ve dua ile.
mirathaber