Merhametin unutulduğu yer; Tuzla!

Merhametin unutulduğu yer; Tuzla!

Tuzla Tersanelerindeki 150 bin işçi cinayete kurban gideceği günü bekliyor.

Tuzla ölüm kampı!

Devletin ve medyanın "iş kazası", işçilerin ise 'seri cinayet' dediği ölümler, genelde Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden gelen genç yaştaki vasıfsız işçilerin sendikasız olarak çalıştırıldığı bir ölüm kampını andırıyor. 2000 yılından bu yana kanı pahasına ekmek parası için mücadele eden 40'a yakın işçi "iş kazası" sonrası hayatını kaybetti. Bekar evlerinde 15 kişinin bir odada kaldığı işçiler ise ölüm pahasına da olsa iş buldukları için mutlu. Çalışma Bakanlığı ve Valiliğin sadece "kapatma" kararları ile sorunun çözülemeyeceğini ifade eden tersane emekçileri, "Yüz binlerce insanın ekmek yediği bir yeri kapatmak, hangi mantığa, hangi vicdana sığar? Sadece işçilerin de insan olduğu unutulmasın yeter!" diyor.

Merhametin unutulduğu yer; Tuzla!

Son bir yıldır verdiği canlarla Türkiye gündemine girmeyi başaran Tuzla Tersanelerinde ölüm sırasını bekleyen (yan sanayi dahil) yaklaşık 150 bin işçi var. Resmi açıklamalarda 30 bin civarında gözükmesine rağmen, taşeron firmalarda çalışan 10 binlerce kayıtsız işçi var. Tuzla'daki seri cinayetlerin faili vahşi kapitalizme karşı direnen sendikalı işçi sayısı ise sadece 5 bin! Çalışma Bakanlığı'nın hazırladığı iki raporda da, 'Tersanelerin kusur dolu olduğu' itiraf edilmesine karşın, 'devlet baba' resmi hiçbir adım atmadı! En az 300 bin kişinin ekmek yediği tersanelere, maalesef ne işverenin ne de devletin merhameti uğramıyor!

HABER/ARAŞTIRMA: Selami Çalışkan/Ahmet Zeki Gayberi

Son bir yılda 30'un üstünde, 2000 yılından bu yana da 50'den fazla işçi Tuzla ölüm Tersaneleri'nin kurbanı oldu. Biraz daha geriden alırsak 1985'ten bu yana tutulan kayıtlara göre Tuzla'da bugüne kadar 100'ün üzerinde işçi hayatını kaybetti. İşçilerin en çok patlama, elektrik çarpması ve yüksekten düşme sonucu hayatını kaybettiği görülüyor. Geçen Şubat ayında altı işçinin hayatını kaybetmesinden sonra Tuzla Tersaneleri yoğun biçimde gündeme girdi. Çalışma Bakanlığı'nın hazırladığı iki raporda da, 'Tersanelerin kusur dolu olduğu' itiraf edilmesine karşın, 'devlet baba' resmi hiçbir adım atmadı! Tuzla da halen 44 tersane faaliyette bulunuyor. Devletin ve medyanın "iş kazası", işçilerin ise 'seri cinayet' dediği ölümler, genelde Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden gelen genç yaştaki vasıfsız işçilerin sendikasız olarak çalıştırıldığı bir ölüm kampını andırıyor. Tuzla Tersanelerinde hayatı pahasına ekmek parası mücadelesi veren yan sanayi de dahil edildiğinde yaklaşık 150 bin işçi var. Ancak bunlardan sadece 5 bini sendikalı!

İş giysileri bile işçilere aldırılıyor

2000 yılından beri 50'den fazla işçi kazalarda öldü. Çalışma Bakanlığı'nın yaptığı tek iş ise İş Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın 1 Ağustos 2006-31 Ocak 2007 tarihleri arasında hazırladığı Teftiş Raporu. Bu Rapora göre 51 işyerinde 99 madde başlığı altında 1061 noksan vardı. İşyerlerindeki 16 bin 173 işçiden 12 bin 427'si ise taşeron şirketlere bağlı olarak çalışıyor. Raporda, "Ucuz maliyet ve işçiliğe dayalı taşeron sistemi iş güvenliğini dinamitliyor, işçi sağlığı umursanmıyor, iş giysileri işçilere aldırılıyor, sigorta primleri eksik yatırılıyor" deniliyordu.

Milletvekillerinin tersaneleri

Bu yılın Ağustos ve Eylül aylarında ölen işçilerin çalıştığı adres ise AKP'li eski milletvekili Cengiz Kaptanoğlu'na ait Desan ile MHP Milletvekili Durmuşali Torlak'ın kuzeni Kenan Torlak'a ait Torgem tersaneleriydi. 17 Şubat'ta 25 yaşındaki kaynak ustası Mikail Kavak, Desan Tersanesi'nde elektrik çarpmasından öldü. Bu kez Tersane sahibi AKP'li milletvekili Kemal Yardımcı idi. Limter-İş sendikası beş işçinin öldüğü Desan, Torgem, Selah, Umut Gemi ve Tuzla Tersanecilik hakkında 'ihmal sonucu ölüme sebebiyet vermek'ten suç duyurusunda bulunmasına rağmen, savcılık'tan 'takipsizlik' kararı çıktı.

En büyük kul hakkı ihlali

Tuzla Tersaneleri'nde 19. yüzyılın çalışma şartlarında köle gibi çalıştırılan işçilerin hiçe sayılan hayatları, en büyük insan ve kul hakkı ihlalidir. Gelişen 21. yüzyıl teknolojisi yerine iki yüzyıl önceki şartlarda ölümle burun buruna çalışan işçilerin, elektrik çarpmasından, denize düşerek veya 5-10 yıl vadede ölümcül olabilen kanserojen içeren maddeler yüzünden ölmesi işten bile değil.

Neler yapılmalı?

- Kârlılık ve rekabet edebilirliğin yanı sıra ağırlaştırılmış mesai saatlerini düşürerek çalışma sürelerini insani sınırlara çekmek..

- İşçi sağlığı ve iş güvenliğine yatırım yapmak.

- Ortaya çıkamayan meslek hastalıklarını tespit ederek metal tozu ile raspalama yöntemini terk etmek.

- Tuzla Tersaneler Bölgesi'ndeki daralmayı aşmak için yeni tersane kurulum alanlarını belirlemek.

- Mesleki eğitim kurumlarının oluşturulması.

- Yan sanayi kuruluşları için organize sanayi bölgesi oluşturmak.

- İşçileri merkezi bir otomasyon sistemi ile gözetim altına almak.

- Tuzla'daki kanun dışı taşeronluk sistemine son vermek.

- Parçalı sigortalılık sistemine son vermek.

- Sendikal örgütlenme önündeki engeller kaldırılmalı.

- İşyerlerinde, Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği'ne uygun davranılıp davranılmadığı kontrol edilmeli.

- Tuzla Tersaneler bölgesinde kayıt dışı istihdamın önüne geçilmeli.

- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, sağlık birimlerini ve hizmetlerinin standartlarını artırıcı tedbirler getirmeli.

300 bin kişi ekmek yiyor!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, basının Tuzla tersanelerindeki ölümleri öne çıkardığı dönemde, üç tersaneye sadece "kapatma" değil, "kısmi durdurma"yı önerdi. Bu üç tersane de, bazı eksiklerini çabucak giderek aynen üretime devam ettiler. Sadece Tersanelerin kapatılmasını önermek de akılcı bir öneri değil. Zira taşeron firmalarda çalışanlarla birlikte 50 bini bulan işçilerin beslediği nüfus ise en az 300 bine tekabül ediyor. 21 Şubat 2008 tarihinde toplanan Meclis Tuzla Araştırma Komisyonu, Tuzla'daki insan hakları ihlalleri konusunu inceledi ve bir alt komisyon da ön rapor hazırladı. Ancak bu rapor da "taraf"ları dinlemekten öteye geçmeyen yüzeysellikte kaldı.

Bekar evleri mezar gibi

İşçilerin kaldığı bekar evlerinde bir odada 15 kişi yaşıyor. Ailelerini bırakıp gelenlerin çoğu Güneydoğulu. Tuzla'nın arka mahallelerinde, küçük odalarda yaşayan, hayatlarında deniz dahi görmemiş Urfalı, Diyarbakırlı, Bingöllü genç insanlardan oluşuyor işçiler genellikle. Kartonlarla bölünmüş mezarlığı andıran kutu gibi alanlarda kalıyor işçiler. Ve ev sahipleri bu mekanlar için 1500-2000 YTL arası kira alıyor. Zira "15 işçinin her biri aylık 100 YTL verse çok mu?" diyorlar. Tabii Karadeniz'den, İç Anadolu'dan Doğu Anadolu'dan gelmiş çok sayıda işçi de var. Ailesini memlekette bırakan binlerce işçi bu tip insani olmayan mekanlarda kalmak zorunda.

Denetim yok

Tuzla Tersanelerindeki travmanın en büyük sorumlusu olarak "bu tersanelerin kentin merkezinde kalmasını" gösterenlere karşın, tersanelerden ekmek yiyen işçiler ve bakmakla yükümlü oldukları en az 250 binlik kitle, sorunun bu kadar basit ve yüzeysel bir şekilde geçiştirilemeyeceğini, hayatta kalmak için çalışmak zorunda olduklarını söylüyorlar. Tersanelerde asıl sayısı 1500'ü bulan küçük ve orta boylu taşeron şirketi var. Bu firmalarda çalışma süreleri öyle ki bazen 24 saate varıyor. 1980'lerin başından bu yana uygulamaya konan ve artık kurumsallaşan "esnek çalıştırma modeli"nin çözümü için Bakanlığın ve gemi inşa sanayicilerinin biran önce masaya oturmasının gerekliliği vurgulanıyor.

İşveren kan parasıyla olayı kapatıyor

Tuzla'da üretilen her geminin bedeli birilerinin kanıyla ödeniyor. İşveren örgütleri, ölen işçinin yoksul ailesine kan parası ödeyerek şikayetçi olmalarını engellediği söyleniyor. İsmini vermek istemese de bu konuda bize dert yanan yüzlerce işçinin isyanına şahit olduk.

TBMM Tuzla Araştırma Komisyonu üyesi Ali Rıza Öztürk:

Bakan istifa etsin!

Tuzla'da yaşanan ölüm olayları cinayettir. Bir işyeri, öngörülebilir risklere göre iş ve işçi güvenliğini sağlayacak tedbirleri aldığı halde meydana gelen kazalar için söylenebilecek bir şey yok. Ancak, riskler öngörülebilir olduğu halde işveren bir önlem almıyorsa, o olayın adı kaza değil, cinayettir. İncelemelerde gördük, Tuzla'da işverenler işçi sağlığı ve işyeri güvenliği konusunun A harfini bile yerine getirmemişler. Orada çalışma ortamı tamamen işverenlerin vicdanına teslim edilmiş durumda. Bana göre Türkiye'de yasal düzenlemelerde hiçbir eksiklik yok. Sorun bu yasaların uygulanması ve denetlenmesinde. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Çalışma Bakanı hemen istifa etmeli.

Kanber Saygılı (işçi)

Maske vermiyorlar, ciğerlerimiz yanıyor!

Dört yıldır tersanelerde çalışıyorum. İnsan gibi çalışma koşulları için mücadele ediyoruz. Binlerce işçi sağlıksız şartlarda çalıştığı için ölüyor. Maske, eldiven ve yanmaz elbise vermiyorlar. Ciğerlerimiz yanıyor. İş güvenliği sağlanmadan, sendikal örgütlenme halledilmeden polisiye tedbirlerle sorunlar çözülemez.

Ayhan Duman (işçi)

Kapatılması çözüm değil

Dört senedir Selah Tersanesi'nde ustabaşı olarak çalışıyordum. Tersanemiz kapatıldı. Radikal Gazetesi'nin "Ölümlü kaza olan tersaneler kapatılsın" önerisi çözüm değil. Çözüm, işverenin iş güvenliği tedbirleri alması. Eceli gelen ölür. Ölenle ölünmüyor. Bu tersanede bin kişi çalışıyor. Bize kim ekmek verecek? Radikal gazetesi mi?

Ferit Ekin (işçi 30)

"Yavaş çalıştığım" için işten atıldım!

Çiçek Tersanesi'nde 40 YTL günlük yevmiye ile montajcıydım. Dikkat ettiğimizden, yavaş çalıştığımız gerekçesiyle üç arkadaşla birlikte işime son verildi. Taşeron "acele edin" diyor. Bu da strese, paniğe ve ölümlü kazalara yol açıyor. Bu yara izi kaynak sıçramasından oluştu. Eldiven ve yanmaz elbise vermiyorlar. Hiçbir güvencemiz yok. Şu anda işsizim.

Mustafa Bayram (işçi 30)

İş güvenliğimiz yok!

Tersanede taşeron firmaya 50 YTL yevmiye ile boru ve montaj işinde çalışıyorum. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Ayda 300 YTL kira ödüyorum. Çalıştığım işten memnun değilim. Çünkü iş güvenliği önlemi alınmıyor. Taşeron işin acele bitmesini istiyor. Hiçbir sendikaya üye değilim.

Hakkı Demiral: (işçi)

Ölümleri protesto ettik, işten atıldık!

20 senedir tersane işçisiyim. Deersan Tersanesi'nde bir taşerona çalışıyordum. Ölümlü kazaları protesto olaylarına katıldığım için benim yüzümden 23 işçi arkadaşla iş yapan taşeronun da anlaşmasını tersane sahibi iptal etmiş. Şu anda ben 23 arkadaşımla birlikte işsizim. O taşeronun ismini diğer tersaneler de iş vermeyebilir diye vermiyorum.

Cem Dinç- Limter İş Sendikası Genel Başkanı:

Bizi kanunsuzluk ve kuralsızlık öldürüyor

DİSK'e bağlı Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Cem Dinç, "Bizi kanunsuzluk ve kuralsızlık öldürüyor" dedi. 30 yaşındaki evli ve 8 senedir Tuzla Tersanelerinde kaynakçı olarak çalıştığını belirten Cem Dinç ile tersanedeki ölümleri konuştuk.

* Tuzla tersanelerinde neler oluyor?

– Tuzla Tersanelerinde işçilik ucuz olduğundan dünyanın her yerinden gemi yaptırma talebi geliyor. Şu anda işçilik Çin ya da Hindistan seviyesinde diyebilirsiniz. Ukrayna'dan bile armatörler burada gemi yaptırmak istiyor. Çünkü işçilerin sendikalaşmasına fırsat verilmiyor.  Tersane sayısı da işçi sayısı da artıyor. İşler hızlı yapılsın diye acele ediliyor. Bu yüzden iş kazaları artıyor. İşçiler ölüyor. Birçok kazadan haberdar olamıyoruz. Kimse bilgi vermiyor. Kazadan sonra işçinin akrabalarının sendikamıza başvurusu üzerine bilgi sahibi oluyoruz. O tersane hakkında iş güvenliği önlemi almadığı gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunuyoruz. Savcılık : ya "Kovuşturmaya gerek yoktur" kararı veriyor ya da "Siz o tersanede sözleşme yapmaya yetkili değilsiniz. Dava açamazsınız" diyerek talebemizi reddediyor.

* Tersanelerde "taşeron"luk sisteminin çok yaygın olduğunu biliyoruz. Doğru mu?

– Maalesef doğru. Halbuki 4857 sayılı iş yasasının 2. maddesinde deniliyor ki: "İşveren asıl işi, taşeron firmaya veremez. Ancak teknoloji ve uzmanlık isteyen geçici işleri verebilir." Tersanelerin asıl işi gemi yapmaktır. İş yasasında "Gemi yapım işini tersane sahibi taşerona veremez" deniliyor. Mesela tersane inşaatı, bilgisayar donanımı yapılması gibi işler geçici işlerdir. Ancak Tuzla tersanelerinde bir gemi yapım işi 30 parçaya bölünerek taşeronlara veriliyor ki, bu iş yasal değil. 1500 YTL'si olan bir şirket kurup taşeron olabiliyor.

* Taşeronlar nasıl para kazanıyor?

– İşçinin ücretini düşük vererek, sigorta primini ya hiç ödemeyerek, ya da üç ay çalıştırılan işçiyi bir ay sigortalı göstererek, saat ücreti yerine yevmiye ödeyerek, işçiyi uzun çalıştırarak para kazanıyorlar.

* Tersanelerdeki çalışanların sayısını biliyor musunuz?

– Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bütün Türkiye'de gemi inşaatı iş kolunda çalışan işçi sayısının 17 bin 572, Ulaştırma Bakanlığı 28 bin, İstanbul Sanayi Odası 5 bin, Gemi İnşa Sanayicileri Birliği Başkanı Murat Bayrak ise sadece Tuzla Tersanelerinde çalışan işçi sayısının 50-60 bin olduğunu söylüyor. Aynı şahıs, (Murat Bayrak) CNN Türk TV' de yaptığı konuşmada Tuzla'da tersanelerin 100 bin işçiye ekmek kapısı olduğunu söyledi. Bu açıklamalara bakılırsa, Çalışma Bakanlığının, Ulaştırma Bakanlığı'nın, İSO'nun, ve GİSBİR'in açıklamalarının birbirini tutmadığı görülür. Bu da bize kayıt dışı işçiliğin, sigortasız işçi çalıştırmanın, kontrolsüzlüğün, denetimsizliğin kuralsızlığın ve kanunsuzluğun ne kadar büyük boyutlarda olduğunu gösteriyor.

* Çalışma Bakanlığı ne yapıyor?

– Tersanelerdeki ölümlü kazalar artınca, Bakanlık müfettişleri Şubat ayında Tuzla'da 43 iş yerini gezdiler. Sonuçta yazılan rapordan anlıyoruz ki 43 işyerinden 14'ünün vergi dairesi numarası bile yok. Kocaman gemiler yapan tersane gibi işyerlerinin vergi dairesi numarası bile olmazsa, işçilik ya da iş kazalarında ölümler gizlenmez mi?

* Tuzla tersanelerinde ne kadar ölümlü kaza oldu?

– Vergi numarası olmayan tersanelerde ölenler de kayıt dışı. Bizim çabalarımız sonucu yaptığımız tespitlere göre 19 ayda Tuzla Tersanelerinde meydana gelen iş kazalarında ölen işçi sayısı 28, on altı yıl içinde (1992-2008) 96 ölümlü iş kazası bulduk. Normalde bu sayıyı Savcılığın, Emniyet Müdürlüğünün, Çalışma Bakanlığı'nın vermesi gerekiyor. Mesela geçenlerde birisi sendikamızın elektronik posta adresine gönderdiği mesajda burada, Çeksan Tersanesi'nde çalışan Dok Gemi –İş Sendikası'nın iş yeri temsilcisinin (Sadi Üstünbaş) iş yerinin bir odasında ölü olarak bulunduğunu, bütün kemiklerinin kırıldığını ifade ediyordu. Dok Gemi- İş Sendikası'nın 5 bin 500, bizim (Limter-İş Sendikası) 1360 kayıtlı üye sayımız var. Biz nerede örgütlenmeye çalışsak, Tersane sahipleri Dok Gemi-İş Sendikası'nı getiriyorlar, işçileri toptan ona kaydettiriyorlar. Üye olmayanları işten atıyorlar. Dok Gemi İş Sendikası iş yeri temsilcisinin öldürülmesine bile seyirci.

* Desan Tersanesi ortaklarından AKP eski milletvekili Kaptanoğlu'nun Hürriyet gazetesindeki "Tuzla MİT'lik" beyanatı ile Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan'ın "Tersanelerimizi baltalamak isteyen dış mihraklar var" beyanatını nasıl yorumluyorsunuz?

– Hedef saptırmak olarak yorumluyoruz. MİT'in ya da Emniyet'in burada araştırma yapmasını biz istiyoruz. Olaylar ve ölümlü kazalar kamuoyundan gizlenmesin. Tersanelerin kapıları basın ve kamuoyuna açıklansın diyoruz. Siz gazeteci olarak bir tersaneye gidin bakalım kapısından girebilir misiniz? (Gittik ve hiçbir Tersaneye  giremedik) Giremezsiniz. Geçenlerde bir tersanede gaz sıkışmasından patlama meydana geldi, o zaman da dediler ki: "Sabotaj var" İş güvenliği ve yasal çalışma şartlarının sağlanmaması için hedef saptırıyorlar. Açık ve net konuşsunlar. Yani çözüm yerine çözümsüzlük üretmesinler.

Limter -İş Sendikası'nın talepleri neler?

1. İş cinayetlerinin sorumluları yargılansın. (Burada hiçbir patron yargılanmadı. Şayet yargılansaydılar, iş güvenliği almıyorum diyemezlerdi.)

2. Taşeronluk sistemi tamamen ortadan kaldırılsın.

3. Ağır ve Tehlikeli İş Kolu Yönetmeliği Uygulansın.

4. Günlük çalışma yedibuçuk saate çekilsin.

5. Sigortalar ana firma tarafından ve alınan gerçek ücret üzerinden ödensin.

6. Tersanelerin kapısı basına ve kamuoyuna açılsın.

7. "Tuzla Tersaneler Bölgesi İzleme ve İnceleme Komisyonu"na Çalışma Bakanlığı ve GİSBİR'den de katılım sağlanarak tersaneleri inceleme ve denetleme yetkisi verilsin.

8. Çay molaları verilsin

9. Soyunma odaları düzenlensin

10. Bekar odalarında yaşayan tersane işçilerine sağlıklı ve ücretsiz barınma odaları yapılsın.

11. Örgütlenmenin önündeki tüm engellemeler kaldırılmalı. Sendikamızın çalışmalarına katıldığı için işçi arkadaşlarımız kara listelere alınmamalı, işten atılmamalı. Limter-İş Genel Sekreteri Kanber Saygılı, sendikal çalışmalarından dolayı işten atıldı. 30 tane tersaneye girişi yasaklandı.

Milli Gazete