Malezya Türkiye Olmak İstemez

Malezya Türkiye Olmak İstemez

Türkiye’de inançlarının gereği başlarını örtenlerin örtülerinin zorla çekilmesinden, saçlarının yolunmasından, metro istasyonlarında kendilerine meydan dayağı atılmasından...

Türkiye’de inançlarının gereği başlarını örtenlerin örtülerinin zorla çekilmesinden, saçlarının yolunmasından, metro istasyonlarında kendilerine meydan dayağı atılmasından, binlerce genç kızın sırf inancının gereğini yerine getirmeleri sebebiyle hayatlarının karartılmasından haz duyanlar, aynı manzaraları Malezya’da da görmek istiyor olabilirler. Ama Malezya halkının bu manzaralara şahit olmayı asla istemeyeceğinden eminiz.

Aslında Malezya halkının Türkiye halkına sıcak bir ilgisi vardır. Türkiyelileri genellikle severler. Ben birçok ülke ziyaret ettim. Pasaport kontrol noktasında adeta bir misafir gibi karşılandığımı sadece Malezya’da gördüm. Ama dayatmacı zihniyetin insanlarımıza sadece içeride değil ülke sınırları dışında da zarar verdiğini görüyoruz. Dayatmacı zihniyet kendi uygulamalarına gerekçe oluşturmak için öteye beriye sataşırken, iftira atarken insanlarımızı yalnızlığa itiyor. Örneğin Türkiye’deki medya organlarında, Malezya kraliçesinin başörtüsünden dolayı bu ülkede isyan çıktığına dair haberler yayınlandığının duyulması Malezya’da Türkiye’ye karşı bir soğukluk oluşmasına yol açmış. Bu soğukluk bir şekilde bu ülkenin oradaki insanlarına da etki ediyor. Zira kimse yalanı uyduran medya organlarını yakından tanımıyor ve nerede, hangi noktada durduklarını da bilmiyorlar. “Türkiye medyası” diye bir genel başlık altında değerlendiriyorlar. Sen de bir “Türkiyeli” olarak aynı başlığın altına sokulanlar arasında görüldüğünden toplumda oluşan soğukluktan etkileniyorsun. Tabii bu, henüz çok geniş bir alanda etkisini göstermiş değil. Ama olayları yakından takip eden, gelişmelere muttali olan kesimde hissediliyor. Özellikle Malay milliyetçiliğinden etkilenmiş olanlarda biraz daha dışa vurduğunu söylemek mümkün. “Türkiye Malezya olur mu?” tartışmalarının bu ülkede duyulması ve konuşulması durumunda söz konusu psikolojik etkilenmenin düzeyinin biraz daha artacağı kesindir.
Düşünün ki Malezya toplumu normalde Türkiye halkını sevdiği, bu halka oldukça sıcak yaklaştığı halde kartel medyasının dayatmacı uygulamaları gerekçelendirme çabalarından dolayı öteleniyor ve bunun Türkiyeliler açısından geriye dönüşü dostlarını kaybetme ya da en azından araya mesafe girmesi şeklinde oluyor. Hayat felsefelerinin çerçevesi pragmatizme göre şekillenmiş olan ve iç dünyalarındaki haçlı kinini bir türlü söküp atamayan kesimlere ise ne kadar yalakalık etseniz kendinizi kabul ettiremiyorsunuz. Artık bu durum karşısında aklımızı başımıza toplamamız gerekmiyor mu?

DAYATMALAR İNSANLIK AYIBI
Her ülke ve her toplum kendi şartlarına göre değerlendirilir. Hiç kimse kendisi için belirlediği tabuları evrensel değerler ve doğrular olarak görmemeli. Böyle yapanlar insanlığın tecrübesine sırt çevirmiş olurlar. İnsanlık bir çeşitlilikten ibarettir ve bize düşen birlikte yaşamanın formüllerini bulabilmektir. “Herkes benim gibi düşünmeli ve tüm insanlık benim dayatmalarıma göre kendine yol belirlemeli” diye düşünenler bu isteklerini gerçekleştiremeyecekleri gibi kendilerini dar bir çerçevenin için kapatmış, insan aklını tatile gönderen taassubun esaretine düşmüş olacaklardır. Türkiye’de inançlarının gereği başlarını örtenlerin örtülerinin zorla çekilmesinden, saçlarının yolunmasından, metro istasyonlarında kendilerine meydan dayağı atılmasından, binlerce genç kızın sırf inancının gereğini yerine getirmeleri sebebiyle hayatlarının karartılmasından haz duyanlar aynı manzaraları Malezya’da da görmek istiyor olabilirler. Ama Malezya halkının bu manzaralara şahit olmayı asla istemeyeceğinden eminiz.

ÖĞRENCİLER MALEZYA’YI ANLATIYOR: Zehra Yaman: Malezya’da farklılık zengilik görülüyor
Vakit: Önce kendini tanıtır mısın?
İsmim Zehra Yaman. Zonguldaklıyım. Burada üçüncü yılım. Siyasal Bilimler’de birinci sınıfı bitireceğim inşallah. Birçok arkadaş gibi hatta tüm bayan arkadaşlar gibi buraya başörtüsü yasağı sorunundan dolayı geldim.
Türkiye’de ve burada yaşadığın tecrübelerinden özetle söz eder misin?
Türkiye’de başörtüsü yasağı sorunuyla beş yıl uğraştım. Okuldan atıldım. Sekizinci sınıftayken Bartın Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden atıldım. Liseyi beş farklı ilde okumak zorunda kaldım. Türkiye’de artık hiçbir şey yapamayacağımı anladığım için tek çare olarak Malezya’ya geldim. Çünkü başka hiçbir şansım yoktu.
Malezya’da daha havaalanında uçaktan indiğimizde bile bambaşka bir dünyayla karşılaştık. Malezya’ya geldiğimizde hiç beklemediğimiz bir şeyle karşılaştık. Sınırlanmaktan ziyade insanların bize saygı duyduğunu gördük. Türkiye’yle Malezya’yı bu konuda kıyaslayamam. Çünkü ortak noktası yok başörtüsüyle ilgili. Burası insanların dinlerini rahatça yaşayabildikleri, farklılıkları zenginlik olarak gördükleri, bir sorun haline getirmedikleri bir ülke. Ama Türkiye’de aynı toplumda yaşamamıza, aynı dine mensup olmamıza rağmen örtülerimiz sorun ediliyor. Bu açıdan Türkiye eğer burayı tartışacak, gündemine alacaksa buradaki sosyal istikrarı kendine örnek alabilir, demokrasideki istikrarı örnek alabilir.
Malezya’da gördüklerinizden yola çıkarak düşünürseniz size göre, Türkiye’de başörtüsünün serbest olması rejimi değiştirecek bir olgu olabilir mi?
Rejimi değiştiren bir olgu olamaz. Bunlar yani rejimin değişmesiyle insanların rahat bir şekilde yaşaması farklı şeyler zaten. Birinde devletin yönetim şeklinden söz ediliyor diğerinde insanların ellerindeki hakları kullanmalarından. Bu hakların kullanılması zaten hükümetin ya da devlet dediğimiz yapılanmanın sağlaması gereken bir şey.

Ahmet Varol / Vakit