Abdurrahman Dilipak
Ey İman edenler, İman ediniz!
Dinleyin ey Papa ve ey İseviler: Gul hüvellahu ehad. Allahüssamed, lem yelid ve lem yuled ve velem yeküllehu küfüven ehad! Allah (cc) (Nisa 136)’da şöyle buyurdu: “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin...” Allah’ın bu emri, bütün iman ettik diyenleri kapsar. Neye iman ettiğimizi gözden geçirmezsek, Şeytan bizi Allah’la aldatmak için kapımızı yine çalacaktır.
(Lokman 33)’de ne deniliyordu: “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Baba’nın evlâdı, evlâdın da babası adına hiçbir şey ödeyemeyeceği günü (kıyameti) düşünün. Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O çok aldatıcı (şeytan) da Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” Nasıl Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. İsa’ya gelen bizi bağlıyorsa, aslında Kur’an-ı Kerim de onları bağlar. Aynı kaynaktan geliyor ve Hz. Adem’den başlayarak, Hz. Muhammed’e kadar hepsi, aynı dinin peygamberi.
İsevilerden başlayalım. Nasıl Hz. Musa’dan Hz. İsa’ya kadar bütün peygamberler, adı “İslam” olan aynı dinin tebliğcisi ise, İsevilik, Musevilik diye bir din yoktur, olamaz. Bu anlamda biz de “Muhammed’i” değiliz. “Hanefi-Şafii” dediğinizde “Müteşabih” alanda “Beşerî yorum” konusunda bir taraf seçmiş oluyorsunuz. Muhkem nas konusunda içtihat olmaz, içtihat olmayan konuda da mezhep olmaz.
Kendilerine “İsevi” diyenlerden başlayacak olursak, önce tevhidi bir imana sahip olmaları gerekir. Hz. İsa, kendilerine Musevi denilenlerin dini tahrif ettiklerini söylemedi mi, hatta onların şeytana taptıklarını ve bu konuda kendine inananların onlardan uzak durmalarını söylemedi mi onlara. Unutmayalım ki, “Hristiyanlık” diye bir din icat eden kişi, Romalılar adına Hristiyanları yakalayıp cezalandıran bir Yahudi idi. Madem Tevrat’a, 10 Emir’e inanıyorsunuz, Teslise nasıl inanırsınız, Çarmıha nasıl inanırsınız. İsevilerin önce tevhidi bir imana sahip olması gerekir. Akait ile temellenmemiş bir din hakiki bir din değildir. İncilin tahrifi Hz. İsa’dan 50 yıl önce başladı ve nerede ise günümüze kadar devam etti ve etmeye devam ediyor. Bir önceki papa LGBT’lileri de takdis etmişti.
Hristiyanlıkta 2 put kırıcılığı dönemi var. Birinci İkonoklazma (726–787) yılları arasında İmparator 3. İsauriali Leo ve Oğlu V. Konstantinos döneminde yaşandı. Tevrat’taki “put yapma” emrine (Çıkış 20:4) karşı olduğu gerekçesi ile mabetlerdeki Saul’ün (Pavlus) takipçilerinin Arius’çuların direnişine rağmen Mabetlerin Hz. İsa ve Meryem ana, havarilerin resim ve heykelleri ile doldurulmasına karşı bir ayaklanmaydı. 61 yıl sürdü. İkinci İkonoklazma (815–843) yılları arasında İmparator 5. Leo (Ermeni) ve İmparator Theophilos tarafından uygulandı. 28 yıl sürdü. 843’te İmparatoriçe Theodora ve Patrik Methodios tarafından süreç resmen sona erdirildi. 11 Mart 843’te Ayasofya’da yapılan büyük ayinle ikonlar tekrar kiliselere kondu. Bu olay o kadar önemliydi ki, her yıl Lent’in (Büyük Perhiz) ilk pazarına “Ortodoksluk Pazarı” denir ve hâlâ Doğu Ortodoks Kilisesi’nde kutlanır. Hz. İsa’dan 843 yıl sonra mabede put sokuldu. Bugünkü Hristiyanlık Thedora’nın ve Methodios’un dinidir, Hz. İsa’nın dini değil.
Hz. İsa domuz yemedi, bunlar yiyor. Şarap konusunda, mesela Mormonlar, 7. Gün Adventistleri “Şarap” kelimesinden içilen meyve suyunu anlarlar ve Şarap yerine “Üzüm suyu” kullanırlar. Bunların kutsal kabul ettikleri 4 İncilin 4’ü de farklı, bu İnciller Hz. İsa’dan 325 yıl sonra, İmparatorun gölgesinde ve Ariusçuların katılımı engellenerek gerçekleştirildi. Bugüne kadar 21 Konsil gerçekleştirilmiş, ilk 7’si Anadolu’da (1. İznik (325), İznik 1. Konstantinopolis (381) İstanbul, Efes (431) Selçuk/İzmir, Kalkedon (451) Kadıköy/İstanbul, 2. Konstantinopolis (553) İstanbul, 3. Konstantinopolis (680-681) İstanbul, 2. İznik (787) İznik. Diğer konsüller Avrupa’da, daha çok İtalya’da Katoliklerin gölgesinde gerçekleşti.
Hz. İsa’yı “Rab” ilan edince Saul, Havarileri de Resul ilan etti, kendi de Resul oldu bu arada. Hz. İsa Rab olunca, onun her sözü de Vahiy kabul edildi. Havarilerin odan rivayet ettikleri her söz vahiy kabul edilince bu günkü İncil karmaşıklığı ortaya çıktı. Vahiy Allahtan Cebrail’in getirdiği mesajı ifade eder. Oysa Hristiyanlıkta Hz. İsa Rab olunca, Cebrail’e gerek kalmadı. Bu anlamda mesela Hz. İsa’dan “Hadis” diye rivayet edilen bir mesaj yok. Dolayısı ile Vahiy ile Hadis ayrıştırılmadan ortaya kutsal bir kitap çıkartılamaz. Bugünkü İncillerde bu ikisi karışıktır ve ayrıca bir de yanlış anlamalar, yorumlar, aktarımlar ve tahrifat söz konusudur. Onun için Musevilerin de, İsevilerin de “yeniden iman etmeleri” kaçınılamaz.
Kur’an-ı Kerim, son resule gönderilen kitap olduğu için onda tahrif olmayacak. Ama yorumda tahrif oldu ve olmaya devam ediyor. Onun için bizden öncekilere emredildiği gibi bizden de yeniden iman etmemiz, imanımızı Allaha has kılmamız isteniyor.
Bugün İslam dünyasındaki tahrif, Kitapta değil, Kitabı yorumlayanların yorumlarıyla ve onları esas alanların uygulamaları, Siyaset, Cemaat ve İslam karşıtlarının İslam’a sokmaya çalıştıkları uygulamalarla sınırlıdır. Kaldı ki Kitap bize “İman ettik demekle yakamızın bırakılıvermeyeceğini” de söyler.
Aslında kendilerine Hristiyan diyenler derebeyleriyle Vatikan arasında sömürü mirası pay edilip, “Ulus devlet ve uluslararası düzen fitnesi” bu çerçevede şekillendirilmeye başladığında, gerçek iman sahipleri sömürü mirasını reddetmeliydi ve Kızılderililerin katliamına, kara derililerin köleleştirilmesine ve sarı ırkın sömürülmesine hayır demeliydiler. Hani “bir yüzüne vurulduğunda öteki yüzünü çevireceklerdi”. Söz konusu güç ve servet olunca, daha sonra dünya savaşları ve soğuk savaşta da gördüğümüz gibi aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden kendilerine servet ve iktidar üretmeye devam etmediler mi? Bugün gelinen noktada Hristiyan dünyasının hali ortada. Epstein skandalı Yahudi Hristiyan hepsini kendi içine çekmiş. Fuhuş, alkol, uyuşturucu, haksız kazanç ve zulüm her yerde. Bugünkü Hristiyanlar, Dünkü Yahudilerle kucaklaşıp, bugün birlikte hareket ediyorlar. Hz. İsa’yı öldürmek isteyenlerle bugünkü İseviler kol kola. Siyonizm bu konuda aralarındaki ittifak noktası oldu.
Aslında Endülüs sonrası süreç, Haçlı seferleri bazı gerçekleri anlamak için fırsat olabilirdi ama, Şeytani ihtirasların zebunu olan krallar eliyle din tekrar tekrar tahrif edildi. Hristiyanlık, Hz. İsa’nın “Şeytana tapıyorlar” dediği ve onlardan uzak durmalarını söylediği çevrelerle iç içe geçti. Bugün aralarındaki farkı fark edemiyorsunuz bile. Hristiyanlık dedikleri inanç, büyük ölçüde, Siyonistlerin, Hristiyanların elinde oyuncağa dönüştü.
Papa Ankara’da 3. Dünya savaşına işaret etmiş, onların Armagedon dedikleri Megitto savaşına, İznik ve İstanbul’da ise Mesih’in dönüşüne vurgu yapmış. Megitto bölge olarak Celile (Galile) ile Samiriye arasındaki Yizreel Vadisi (Bereket bolluk, intikam vadisi) olarak da tanımlanır, nam-ı diğer Esdraelon Ovasına denir. İsrail’in kuzeyindeki bu yer aynı zamanda arkeolojik açıdan önemli kazıların yapıldığı bir yerdir. İncilin Vahiy 16:16 bölümünde kıyamet savaşının gerçekleşeceği yer olarak geçen “Armagedon” aynı zamanda bu ovadaki tepenin adıdır. Müslüman dünyasında kıyamet savaşına “Melheme-i Kübra” denir ve o savaşın coğrafi alanı da Hatay, Antep, Maraş arasındaki, Amanoslar’ın (Gavur dağı) eteğindeki Amik ovasıdır.
ABD ve batı dünyasında bu Satanist, Pedofilik Siyonistler durduk yere çıkmadı. Aslında Şeytan insanları saptırmak için ilk günden bugüne, tarihin sonuna giden yolda tüm maharetini göstererek insanları yoldan çıkartmaya çalışıyor. İçindekilerle birlikte dünyayı, İnsanoğlu ve Cin topluluğu saptırmaya çalışıyor. Ehli kitabı Hakka dönüşe çağıralım. Sadece onları değil, herkesi çağıralım Hakka. Biz de yüzümüzü hakka dönme konusunda kendimizi gözden geçirelim. İnsanları ortak bir kelimeye çağıralım. Biz onları kedimize değil, Allah’a çağırıyoruz. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati bize gösterileceği günde mahzun olanlardan olmayalım.
Bugünkü Hristiyanlar, Hz. İsa’dan sonra da peygamberler geldiğini kabul ediyorlar. Hz. İsa Rab olunca Havariler de peygamber olmuştu ya, Havariler onların gözünde birer resule dönüşmüş oldu. Onlar Cebrail olmadan Mesih’ten doğrudan vahiy almış oluyorlardı. Hz. İsa’nın her sözü Allah’ın kelamı gibi kabul edildi bu yoruma göre. Hal böyle iken Havarileri resul kabul edenler, Hz. Muhammed (sav)ın Risalet’ini kabul etmek istemiyorlar.
Biz Hz. İbrahim’e de Yakub’a, Eyyüb’e, Hz. Musa’ya, Yahudiler ve dolayısı ile İseviler Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ın Risalet’ine iman etmeseler de biz Hz. Davud’a ve ona vahyedilene, Mabedi inşa eden Hz. Süleyman’ın Risalet’ine iman ediyoruz. Al-i İbrahim’e ve Al-i İmran’a selam olsun. Zekeriya Aleyhisselam da Hz. Yahya da bizim peygamberimiz. Hz. Meryem de Mesih’in annesidir. Hz. İsa, Hz. Muhammed’den önceki peygamberimizdir. (Onlara salat ve selam olsun). Biz Amentüde, Allaha, Resullerine, kitaplarına Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an’a iman ediyoruz. Bugünkü Museviler ve İseviler de kâmil bir ahiret anlayışı da yok. Aslında İsevilerin Hz. İsa’yı Rab ilan etmeleri, Yahudilerin eski iddialarından intikal eden bir sapkınlıktan başka bir şey değil. Yahudiler kendilerini “Tanrı’nın ailesinden” gördükleri gibi, mesela Hz. Üzeyir’e de daha o zamandan “Allah’ın oğlu” demişlerdi. Kur’an-ı Kerim aynı zamanda sahih olan Tevrat, Zebur, İncil’i doğrulayan bir kitaptır. Kur’an-ı kerimde, tahrif edilmemiş ayetlerin tekrarını görmek mümkün.
Gelin “DİNLER arası DİYALOG” saçmalığından yakamızı kurtaralım ve yüzümüzü Allah’ın din’ ine dönelim, kardeş olalım. Şeytanın nefsimize hoş gösterdiği şeyleri de artık hoş görmeyelim.
O zaman ey Museviler, ey İseviler, gelin hep birlikte Allah’ın dinine dönelim ve yeniden Müslüman olalım. Yahudi Saul ve onun zihniyet ikizleri, Doğu ve batı Paganizminin, Roma ve Bizans imparatorlarının tahriflerinden yakamızı kurtaralım. Selam ve dua ile.