Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Ah şu 30 bin lira aşk olsun sana!

Haber şu:

“TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, üst düzey kamu yöneticilerinin maaşlarına 30 bin TL’ye kadar seyyanen zam yapılmasını öngören teklifi kabul etti.”

Haber Türkiye’yi çalkaladı, çünkü, milyonların hayat şartları içinde boğulma hissine sürüklendiği bir zamanda iktidarın belli bir kesimi kolladığı kanaati oluştu.

Oysa işin gerçeği, hani o milyonların yaşadığı boğulma hissi var ya, işte ondan, devletin üst yönetici olarak istihdam ettiği insanlar da nasibini alıyor, teker teker devlet gemisinden ayrılıp, bütün nitelikleri ile özel alanlarda çalışmaya yöneliyordu.

Birikimleri vardı, eğitimleri, tecrübeleri vardı, devlet görevi açısından bulundukları yerler son derece hassastı, ama onlar için de “viran olası hanede evlâdü ıyal var”dı. Çocuk okutuyorlardı, kira veriyorlardı, pazara çıkıyorlardı, giyim kuşamlarına dikkat etmeleri gerekiyordu vs…

Ek destek listesine alınanların sıralaması için farklı şeyler söylemek mümkündü, ama diyelim imzaları milyarlara tekabül eden insanların gözünün tok olması da gerekmiyor muydu? Ya da her kararında içinde “cüzdan – vicdan kıyaslamasına sürüklenmemesi” gerekmiyor muydu?

Sorulması gereken soru şu idi: Bu para gerçekten sadra şifa olabilecek bir para mıdır? Bir açıklamaya göre ilân edilen listedeki herkes 30 bin lira alacak değil, bir kere. Deniyor ki: “Bahsi geçen tutar üst sınır olup, ilgili memurun kıdemine göre 8.257 TL ile 29.684 TL arasında bir iyileştirme öngörülmüştür.”

Ne dersiniz, bu kariyer memurlarının yaşadığı illerde ortalama ev kiraları 30-40 bin bandında ise, belki statüye göre çok daha yükseklerde kira ödemek durumunda kalınıyorsa, rakam 30 bin lira bile olsa hayat şartları açısından devede kulak kalmıyor mu? 8 binli rakamlar ise leblebi çereze dönüşmüyor mu?

Milyarlık denetlemelere imza atan devlet görevlisi, araba, ev, çocuğunun okul taksidi hesapları içinde kıvranıyorsa onu dizginleyecek “iç denetim”in ne kadar güçlü olması gerekiyor!

Bu düzenleme mesela üniversite öğretim üyelerini kapsamıyor. Oysa şu gerçeklik var: Bir teknik üniversite mezunu, ilk işinde kendisini eğiten profesörden daha fazla maaş alabiliyor. Ne yapsın bu profesör? Yıllarca dirsek çürütmüş olmanın getirdiği ekonomik vasat bu ise, nasıl çıksın bu girdaptan? O profesör mesela milyarların konuşulduğu bir sorunda bilirkişi olmuşsa, vicdanında nasıl sıkışmalar yaşayacaktır?

Şunu da soralım: Profesörünün aldığı maaşı ve hele büyük şehirlerde geçinme zorluğunu gören gençler, akademik kariyer yapma yoluna girerler mi, bilimsel çalışma yapabilmek kaf dağını aşmaktan daha zor hale gelmez mi?

Türkiye’de çalışanların yüzde 45’i asgari ücret alıyor, yüzde 54’ü asgari ücret çevresinde “bi-tık üzerinde” bir maaşa çalışıyor. Emekli maaşında 25 binin üzerinde alanlar emeklilerin sadece yüzde 4’ünü oluşturuyor. En düşük emekli maaşı da 16 bin küsur lira. Yani on milyonlarca insan için 30 bin çok büyük para.

Tam bugünlerde, yani asgari ücretin, yıllık maaş artışlarının gerçekleşeceği günlerin arefesinde TÜİK’imiz aylık enflasyonu yılın en düşük rakamında belirlemiş durumda. Herkes bunu devletin maaşlara daha az zaman yapabilmesini sağlamak için gerçekleştirilmiş bir “TÜİK oyunu” olarak değerlendiriyor.

İşte 30 bin liranın “Oooo, 30 binlik kıyak” gibi okunmasının arkasında bu genel boğulma ortamı var.

Açlık sınırı altında yaşayan insanlar bile, 30 bin lira ile ne yeni araba taksiti verilebileceğini ne bir ev taksitine girilebileceğini, hani şöyle ferah – fahur bir ay geçinilebileceğini düşünmüyor. Pazara git gel, aşınsın 30 bin…. Öyle bir duygu yüklenmiş insanların yüreğine…

Ama toplam 30 bin lira bile geçmiyorsa milyonlarca insanın eline, herkes birbirine “Aldığı maaş şu, ev kirası şu, nasıl geçiniyor bu durumda insanlar?” sorusunu soruyorsa, 30 binin devlet tarafından verilmesini yadırgar insanlar…

“Herkese versin devlet, varsa…” der insanlar.

Devlet emeklilere bin lira fazla verirken eli titriyor oysa… “16 milyon emekli var” diyor arkasından…
Hem “Çok versek çok harcarlar, bu da enflasyonu tırmandırır” geliyor.

“Asgari ücrete fazla zam yaparsan işyerleri çöker” gerekçesi geliyor sonra…

Ah 30 bin lira ah! Ülkenin ekmek kavgasını böylesine çıplak biçimde ortaya koydun ya, aşk olsun sana!

Bu yazı toplam 35 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar