Ceset Dolu Ölüm Kuyuları

Ceset Dolu Ölüm Kuyuları

"Kuyu önce 96'da açılıyor. 5-6 ceset çıkartılıyor. Ama bakıyorlar ki, cesetlerin sonu yok, kuyu hemen geri kapatılıyor. "

Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 10 gündür ölüm kuyularında yürüttüğü kazılar tamamlandı. 3 kuyudan; kemik parçaları, bir kafatası, elbise parçaları ve düğümlü ip gibi materyaller bulundu. Yıllardır JİTEM tarafından öldürülen insanların bu kuyulara atıldığı iddiası var. Peki, bu kemiklerin kimlere ait olduğu nasıl tespit edilecek? Yakınları kaybedilenler ne yapmalı? JİTEM sorgularında kaybedilen insanlar gerçekten bu kuyulara mı atıldı? Başka nerelere gömüldüler?
 
İşte bu soruları ölüm kuyularını açtıran isim olan avukat Tahir Elçi'ye Sabah Gazetesi'nden Ecevit Kılıç sordu.
 
Elçi, 1992'den bu yana neredeyse bütün yaşamını kayıplar ve davalarına adamış durumda. İlk önce Ergenekon'da da yargılanan emekli albay Arif Doğan'ın aralarında yer aldığı sanıklar hakkında ölümlerle ilgili JİTEM davasının açılmasını sağladı. Elçi, şimdi Ergenekon'da yargılanan JİTEM'cilerin Güneydoğu'daki faili meçhul cinayetlerden de yargılanması için çaba sarf ediyor. En büyük yakınması ise ölüm kuyularında bulunan kemiklerin medyada yeterince yankı bulamaması. Haksız da sayılmaz Şili'de toplu mezarlar açıldığında bütün dünya basınında yer almıştı.

* Kuyuları açtıran avukatsınız. Kemik çıkmasını bekliyor muydunuz?
Sinan Tesisleri denilen yerde açılan kuyularda JİTEM tarafından öldürülmüş insanlara ait ceset veya kalıntıların bulunacağını bekliyordum. Bu tesislerin hemen arkasındaki Doruklu köyünden bir müvekkillim 1994- 1995 yılında bu tesisin bahçesindeki kuyunun üzerinde yapılan JİTEM infazlarıyla ilgili tanıklığını anlatmıştı. Köylüler, yaz akşamları damda otururken JİTEM'in infaz timine ait bir otomobil, ana yoldan saparak ve zikzaklar çizerek tesisin arkasındaki kuyunun başına gidiyor, 1-2 silah sesinden sonra otomobil aynı hızla yeniden ana yola girip uzaklaşıyor. Bu sıklıkla tekrarlanıyor.

* Kimse bakmamış mı bu tarihe kadar?
1996'da açılıyor. Ancak karşılaşılan korkunç manzara ve o tarihteki psikolojik ortam nedeniyle üzeri yeniden kapatılıyor. Tanıklar var.

* Nasıl açılıyor bu kuyu?
Korucubaşı ve aşiret reisi Osman Demir'in bir akrabası, JİTEM'ce öldürülüp bu kuyuya atılıyor. Ama Demir'in adamları, JİTEM'cileri takip ediyor. Sonra bu kuyu açılıyor, 5-6 ceset çıkartılıyor. Ama baktılar ki, cesetlerin sonu yok, kuyu hemen geri kapatılıyor. Bu kuyular faili meçhul cinayetlerin simge ve sembolü.

* Kuyuların açılıp cesetlerin çıkartılmasıyla ilgili o dönemde yasal bir işlem yapılıyor mu?
Hayır. Ama kuyuların açılmasının tanıkları şimdi bunları savcıya anlatacak.

* Kaç kişinin cesedi kuyularda olabilir?
Hepsi kuyularda olmazsa da, Silopi ve Cizre'de kimliği saptanmadan gömülen ya da halen kimsesizler mezarlığında bulunan yüzlerce cesetten söz etmek mümkün. 1990'larda JİTEM infaz grupları tarafından tek tek veya bazen birkaç kişi toplu olarak alınıp götürülen kişiler öldürüldükten sonra kimliklerinin teşhisine yarar her türlü eşyaları alınarak cesetleri bırakılıyordu. Daha sonra bir şekilde resmi makamlar cesetleri alıp 3 gün morgda beklettikten sonra, yakınları sahip çıkmayınca kimliği belirsiz olarak gömülüyordu. O yıllarda öyle korkunç ve dehşet bir hava hâkimdi ki kimse korkudan "Şu ceset yakınıma ait" diyemiyordu. Kimliği belirsiz olarak gömülecek cesedin normal şartlarda otopsi işlemi sırasında teşhise olanak verecek şekilde fotoğraflanması, bunların dosyaya konulması ve belediyenin, mezarına bir numara verilmesi gerekiyordu. Ama bunların hiçbiri yapılmadı.
 
BİR DE ÖLÜM TARLALARI VAR
 
* Güneydoğu'da Silopi'den başka bu şekilde başka kuyular veya 'JİTEM mezarlığı' diyebileceğimiz yerler var mı? JİTEM'in öldürdüğü bütün sivilleri kuyulara veya Tuncay Güney'in dediği gibi asit kuyularına attığını zannetmiyorum. Güney, biraz abartıyor. JİTEM, o tarihlerde o kadar rahat, gün ortasında insanları evlerinden, işyerlerinden insan alıp götürüyordu ki, sorguladıktan sonra öldürüp, sağa-sola atıyordu. Bölgedeki herhangi bir kuytu yer JİTEM'in infaz ettiği insanların cesetlerini bıraktığı nokta olabilir. Ölüm tarlaları var. Aslında Güneydoğu'nun neredeyse her yerleşim biriminde bir kimsizler mezarlığı var; Cizre'de, Diyarbakır Mardinkapı'da... Her bayram ve cuma akşamları insanlar mezarlıklara gidip ölülerini ziyaret eder, dua okur. Ardından bir de kimsesizler mezarlığının başına gidip, orada dua okur. Bu gelenek haline geldi.

* Cinayetler en çok nerelerde işleniyordu?
Özellikle Diyarbakır ve Silopi'de yoğunlaştı. JİTEM ekibi, Diyarbakır'dan birini alıp cesedini Cizre veya Silopi yakınlarına atıyor, Cizre'den aldığını da getirip Diyarbakır JİTEM de sorgulayıp Diyarbakır, Elazığ veya Şanlıurfa civarına atıyordu. Diyarbakır'da gözaltına alınan Murat Aslan'ın cesedi Abdülkadir Aygan'ın beyanları üzerine Silopi BOTAŞ Karakolu'nun yakınında bulundu. Cizre'de alınan İzettin Acet ve Emin Kaynar ise Şanlıurfa sınırları içinde kafalarına kurşun sıkıldıktan sonra, üzerlerine benzin dökülerek yakıldı. Bunların belgesi, delili ve dosyası var. Ama ne yazık ki bu güne kadar bu olaylarla ilgili kayda değer bir soruşturma yapılmadı. Adli ve idari makamlar, Güneydoğu'da bir tavuk çalındığında gösterdikleri hassasiyeti ve ciddiyeti insanların kafalarına kurşun sıkılıp, yakılmasına karşı göstermediler.

* Bolu-Düzce- Sapanca'daki cinayetlerdeki gibi ölüm üçgeni var mı?
Var. Diyarbakır-Cizre- Silopi güzergâhı. . Bu güzergâh 1987'ye, JİTEM'in kuruluşuna kadar uzanmaktadır. JİTEM'in ilk faal grup komutanlıkları ve timlerinin bulunduğu bölge Diyarbakır ve Silopi'dir. Ahmet Cem Ersever ve Arif Doğan, buralarda faaliyet yürütüyordu. Benim müdahil avukat olduğum JİTEM davasında müvekkillerimin üç yakını 1989'da Cem Ersever ve Arif Doğan'ın talimatıyla gözaltına alındıktan sonra Silopi JİTEM' de sorgulanıyor, ardından İdil'de kurşuna diziliyor. İşte o günün JİTEM liderlerini bugün Ergenekon soruşturmasının önemli aktörleri olarak görüyoruz. Bütün bu olaylar, belgeler ve dosyalar incelendiğinde Ergenekon soruşturmasının JİTEM'i de kapsamadan sağlıklı yürümeyeceği ortada. 20 yıldır süren JİTEM soruşturmasına, bir hukuk devletinde olması gereken asgari özen gösterilseydi, 2003- 2004 yıllarında darbe planları bu kadar rahat yapılamazdı.
 
KEMİKLERİN TEŞHİSİ ÇOK ZOR
 
* Bulunan kemikler ve kafatasıyla ilgili yasal prosedür ne olacak? Bulunan parçalar büyük ihtimalle kayıp insanlara ait. Ama yine de bu kemik ve bulgular savcılık tarafından kaydageçirildikten sonra bu hafta öncelikle nitelik saptaması için Adli Tıp'a gönderilecek. Buluntular insana mı yoksa başka bir canlıya mı ait? Sonrasında da bukemiklerden elde edilecek örnekler ile kayıp yakınlarından alınacak kan örneklerinin karşılaştırılması yoluyla DNA incelemesinin yapılması gerekiyor. Öldürülen insanlarla ilgili ne fotoğraflama ne de numaralandırma yapılmadığı için bu tespit zor olacak.Şimdi biri gelip "Yakınımın şu kimsesizler mezarlığında bulunduğunu düşünüyorum" dese teşhis yapmak neredeyse olanaksız olacak.

* Kayıp aileleri ne yapmalı? Çok sayıda kayıp yakını bir süre önce Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurmuştu zaten. Ama, savcılığın çağrısını beklemeden de bulunan bulguların yakınlarına ait olup olmadığının saptanması için kan örneklerinin alınmasını istemelerinde yarar var.
 
HANEFİ AVCI MUTLAKA DİNLENMELİ
 
* Sizin avukatlığınızı yaptığınız kaç faili meçhul dosya var? Devletin görünen resmi güçlerince, örneğin üniformalı birliklerinin sorumlu olduğu ölümleri bu kategoriye koymuyorum. Sivil görevliler ile onlarla birlikte olan itirafçı ve diğer sivillerden oluşan infaz gruplarının yani JİTEM'in öldürdüğü ve kaybettiği 50 kişiden söz edebilirim.

* Arif Doğan'ın da sanık olduğu JİTEM davası ne aşamada? Olayların başladığı tarihten neredeyse 20 yıl sonra, davanın açıldığı tarihten 10 yıl sonra, daha yeni yetkili ve görevli mahkeme belirlendi. Mahkeme, en son Ergenekon iddianamesini istedi, ayrıca JİTEM konusunda Hanefi Avcı'nın dinlenmesi ve Arif Doğan'la ilgili ikinci iddianamenin de incelenmesi konularında duruşma arasında bir karar vermek üzere oturumu erteledi. Edirne Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, mutlaka dinlenmeli. Çünkü o döneme Diyarbakır İstihbarat Daire Müdürü'ydü. Her şeyi biliyor. Diyarbakır'daki JİTEM ana davasındaki belgelerde Avcı'nın çok şey bildiği görülüyor. Bunların bir kısmını da Susurluk'ta anlattı zaten.