Abdurrahman Dilipak
Allah'tan Korkun!
Bugün ABD başta olmak üzere, Avrupa’da Asya’da, Afrika da ve tabi bir çok İslam ülkesinde de Adalet de yok, barış da, özgürlük de. İnsanların, istisnalar dışındakilerin tamamı hüsranda. Kurtuluşa erecek olanların önemli bir kısmı da direnen mazlumlardan oluşuyor.
Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Halimiz ortada. Ehliyet de yok, liyakat’ta. İstişare de yok şura da. Cahillik, zulüm, fuhuş, uyuşturucu, alkol, kumar, hertürlü ahlaksızlık almış başını gidiyor. Aile, akrabalık ilişkileri, komşuluk ilişkileri ve gençlik paramparça.. Din, tarih, gelenek herşey magazinleştirildi. Yolsuzluk ve rüşvet olağan hale geldi. Magandalık revaçta, Din ve devlet adamlarını adeta İlah ve Rab edinmeye başladı insanlar. Kimi Deist, kimi Agnostik, kimi Şaman oldu, kimi Satanist oldu memleketimizde. Sosyal Media, fuhuş’u, kumarı evin içine taşıdı. Yasalar da zaten onlardan yana. İstanbul sözleşmesi, CEDAW, Lanzarote, UN Woman hepsi üstüste geldi. Bir ara sigara içen azalıyor gibi idi, şimdi patladı, genç-yaşlı, kadın-erkek hepsi sigara içiyor. Herkes herkesle kavgalı. Öfke patlaması yaşıyor insanlar. Bir çok kişi antidepresan kullanıyor, yani milletçe hapçı olduk! Sadece siyaset değil, her yerde bir “Kaht-ı Rical” dönemi yaşanıyor.
Şair öyle diyordu: “Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?” işte öyle bir zamandayız. (“Yargı borsası”ndaki fiyatlar uçuk!) “Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem! / Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem, / Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları, / Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları. Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş.”..
Beşeri zaaflar, ahlaksızlık sadece toplumsal ilişkilerde sorunlara yol açmıyor. İlahi gazab vesilesi de oluyor. Afetler, kuraklık, kıtlık giderek daha vahim bir hal alıyor. İnsanlar bir takım dindarlara bakıp dinden soğudular, dindarlara, dini kurumlara güven kalmadı. Topluma örnek olması gereken VIP ve CIP taifesi maalesef kötü örnek oldular. Siyasi tartışmalar “it dalaşı”na döndü. Artık yerli ve milli devlet garantili Karnavalımız bile var.. LGBT’liler onur yürüyüşü yapıyorlar. Bazı belediyeler ve holding patronları onlara pozitif ayırımcılık uyguluyor. Kızlar iç çamaşırları ile geziyor sanki. Fuhuş sokaklara kadar indi. Hastanelerden doktor da şikayetçi hasta da.. Kalp, kanser, alzaymır, Şeker, panik atak patlamış durumda, Herkes karamsar, gelecek günlerin geçen günleri aratmasından korkuyor insanlar. Boşanmalar artmış, intihar vakaları, psikolojik bozukluklar da öyle. Fuhuş tarihi zirvesinde. Pahalılık her yerde ve her gün. İşsizler, asgari ücretliler, emeklilerin çoğu perişan. Gıda, konut ve kira fiyatları el yakıyor. Para pul oldu. “Devletin malı deniz yemeyen domuz”, “selam verdim rüşvet değildir deyu almadılar” zamanına döndük, Hırsızlık sıradan bir şeyk oldu. İlk mektebinden ünivesitesine neresinden tutsanız elinizde kalıyor. “Cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkündür” diye boşuna dememişler. Siyaset ve bürokrasi dünyası, yerel yönetimler dökülüyor. Evet, “Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç; / Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç”. Her yerde hertürlü yolsuzluk var, Mevzuat desen o ayrı bir alem. “Taşları toprağa bağlayın, köpekleri, salın sokağa” diyor sanki mevzuat. . Toplum din, mezhebi, etnik, ideolojik ve politik sebeplerle 40 parçaya bölünmüş. Hepsi kendini “Fırka-i Naciye” zannediyor.
Buyurun bugüne bir de yaşananlara vahiy penceresinden bakalım: Bizim laikçi Müslümanlar, akıllarınca herkese akıl öğretirler. “Allah’tan korkulmaz, saygı duyulur, Allah korkunç, korkulacak biri değil” Ne güzel değil mi? Kulağa da çok hoş geliyor. Ama, Allah’ın kitabında doğrudan ya da dolaylı olarak Allah’tan korkulması gerektiği, bu anlama gelebilecek ayetlerin sayısı 150’ye kadar çıkabiliyor. Hemen belirtmek gerekir ki, ”suç” varsa “ceza” da vardır. Adaletin gerçekleşmesinin bir şartı da ceza’dır. Yani yapanın yaptığı yanına kar kalmaması gerekir. Burada asıl korkulması, sakınılması gereken Ceza’dır. “İlahi adalet” bu anlamda hem “sığınılacak” hem de “korkulacak” bir makamdır. O makam aynı zamanda, tövbe edenler, verdikleri zararı tazmin edenler için bir “bağışlama” makamıdır.
Maalesef insanlar “Allah’tan korkmuyor”, yani Allah’ın cezalandırmasından korkmuyor, ama güç vehmettikleri herkesden korkuyorlar. Cennetin de Cehennemin de sahibi Allah’tır. Öte yandan her şey, hayır da olsa, şer de olsa Allah’ın iradesi içindedir. Bize düşen ise O’nun rızasına sığınmaktır. Kötülerin korkması gereken Allah iyilerin sığınadır. Onların intikamını alan ve alacak olandır. Kur’an-ı kerim’de geçen “ittakullah” kelimesi “Allah’tan sakının” ya da “Allah’tan korkun” şeklinde tercüme edilir. Bu ayetlerden bazıları mealen şöyledir: Bakara 197: “…Ve Allah’tan korkun (sakının) ve bilin ki, siz O’na toplanacaksınız.” Âl-i İmrân 102: “Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun (takva ile sakının)…”Nisâ 1: “…Allah’tan korkun ki, O’nun adına birbirinizden dilekte bulunuyorsunuz…” Mâide 2: “…Allah’tan korkun (sakının). Şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır.” En’âm 155: “…Buna uyun ve Allah’tan korkun ki size merhamet edilsin.” Allah’ın cezasından kurtulmak için ise Takva sahibi olmak, yani imanı güçlendiren bir takım gayretlerin peşinde olmak gerekir.
Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Gazabından, Azabından söz eden ayetlerin sayısı, benzer ayetlerle birlikte 20-30 civarındadır.. Bu ayetlerden bazıları şöyledir: Fâtiha7: ” (Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet) Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil.” Bakara 61: “Allah’ın, kullarından dilediğine lütfundan indirmesine haset ederek Allah’ın indirdiğini inkâr etmekle kendilerini ne kötü bir şeye sattılar. Böylece gazap üstüne gazaba uğradılar.” Âl-i İmrân 112: “Onlar (Peygamberlere isyan edenler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ve insanların güvencesi dışında zilletle damgalandılar. Onlar, Allah’tan bir gazaba uğradılar.” Mâide 60: “De ki: Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi? Onlar, Allah’ın lânetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden bir kısmını maymunlar ve domuzlar kıldığı kimselerdir.” Tevbe 14: “Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mümin topluluğun gönüllerini ferahlatsın.”
Kur’an-ı Kerim’de Azab’a uğrayan, Helak edilen Nuh, Lut, Ad, Semud gibi kavimlerin hallerinden de söz edilir. Allah bunlara lanet de eder. Allah’ın Merhameti gazabından büyüktür. Ama Hüsrana uğrayanlara gelince onlar çoğunluktadır, kurtuluşa erenler istisnadır. Hatırlayalım, Hz. Nuh zamanında bütün insanlar helak oldular, sadece bir gemi dolusu insan hayatta kaldı..
Helak’la ilgili 50-60 ayetten söz edilirken helak kavramının (kavimlerin yok edilmesi, azap gibi) dolaylı olarak zikredildiği ayetlerle birlikte bu sayı 100’ü aşabilir. Özellikle geçmiş kavimlerin kıssalarının anlatıldığı surelerde (A’râf, Hûd, Şuarâ, Ankebut vb.) helak konusu sıkça işlenir. Kur’an’da Helak’tan söz eden bazı ayetlerin mealleri şöyle: A’râf 4: “Nice memleketleri helâk ettik. Azabımız onlara geceleyin veya öğle vakti dinlenirlerken gelmişti.” En’âm 6: “Onlardan önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görmediler mi? Onları yeryüzünde size vermediğimiz imkânlarla güçlendirmiştik.” Hûd 117: “Rabbin, halkı ıslah edici kimseler olduğu halde, o memleketleri zulüm ile helâk edecek değildir.” Şuarâ 172-173: “Sonra diğerlerini helâk ettik. Üzerlerine bir yağmur (taş yağmuru) yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötü idi!” Ankebut 31: “Elçilerimiz İbrahim’e müjde ile geldiklerinde, ‘Biz bu memleket halkını helâk edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdi,’ dediler.”
Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın intikam alması kavramı, genellikle Allah’ın adaletinin bir yansıması olarak, zulmedenlere, isyankârlara veya inkârcılara karşı cezalandırma şeklinde ifade edilir. fiilidir ve bu kelime, Allah’ın zalimlere karşı adaletini yerine getirmesi anlamında kullanılır. Ayrıca, azap, gazap veya helak gibi kavramlarla da ilişkilendirilebilir. Allah’ın intikam alması, O’nun adil, güçlü ve zulme karşı koyan sıfatlarını vurgular. Allah’ın intikamından doğrudan bahseden ayetler 10-15 kadardır. Fakat dolaylı olarak azap, cezalandırma veya helak’la ilişkilendirilen ayetlerle bu sayı artabilir. Allah’ın intikam alacak olması ile ilgili ayetlerden bazılarının mealleri şöyle: Âl-i İmrân 4: “Daha önce insanlara hidayet olarak ve Furkan’ı indirdi. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibi ve intikam alıcıdır.” İbrahim 47: “Sakın Allah’ın, peygamberlerine verdiği sözü tutmayacağını sanma. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibi ve intikam alıcıdır.” Secde 22: “Rabbinin ayetleriyle öğüt verilip de onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Şüphesiz biz suçlulardan intikam alıcılarız.” Zuhruf 41-42: “Eğer seni (dünyadan) alırsak, şüphesiz onlardan intikam alırız. Yahut onlara vadettiğimiz azabı sana gösteririz; çünkü bizim onlara karşı güç yetirme kudretimiz vardır.” Duhân Suresi 16: “O büyük yakalayışla yakalayacağımız gün, şüphesiz biz intikam alıcılarız.” Sonuçta herkes yaptığının karşılığını görecektir. Hem de misagale zerretin hayran yerah ve misgale zerretin şerran yerah ölçüsünde. Cennet dediğimiz yer, bu dünya hayatında iyilikleriniz, fedakarlıklarınızın, mutlulukların en az toplamı kadar, ve bunu yaparken katlandığımız güçlükler ve çabanıza göre, iyiliğinizin karşılığının on katı, yüz katı, hatta 700 katı ikrama sahip olmanız demek. Ya da verdiğiniz acılar, çaldıklarınız, eziyetlerinizin toplamı kadar acı çekeceksiniz. Bir bakıma bu dünya kazanma, ahiret yurdu harcama yeri ve duruma göre artırılmış bir mutluluk ve yaptıklarınızın tam karşılığı olan bir ceza.
Haksızlığa uğrayanların Rabbi olan Allah, mazlumların hakkı’nın hesabını soracağı günden, o zalimlerin korkması gerekir. Yoksa iyilik yapanlar mahzun olmayacaklardır. Onların korkusu, Allaha karşı bir günah işlemekten korkmak şeklindedir. Onun için Allah’a ve ahiret günü’ne iman her işin başıdır. Ahiret günü, aynı zamanda “Hesab ve Ceza günü”dür. O günkü adalet terazisinde, Mizan’ı tutturamayanların var haline.. O divanda karar kesindir. Ve Temyizi de yoktur. Yargılamanın şahidleri insanın elleri, diller, organlarıdır ve Kiramen Katibin Melekleridir. Zaten zamansız ve mekânsız bir yerde, Levh-i mahfuzda her şey kayıtlıdır. “Galu bela zamanı”ndan, “Elestü bezmi”nde verilen sözlerle dünya hayatındaki işlerimiz karşılaştırıldığında zaten her şey ortaya çıkmış olacak. Selam ve dua ile.
mirathaber