
Mehmet GÖKTAŞ
“Aksi takdirde, evet aksi takdirde…”
Biliyor musunuz, ben hep bu iki kelimeyi bekledim durdum.
Kimden mi? Terör devletini uyarıp duran ülkelerden, İslam ülkelerinden ve liderlerinden.
Sizin de bildiğiniz gibi cılız bir ses tonuyla da olsa Siyonist soykırımcı çeteyi “bu soykırıma son ver, durdur bu katliamı” demeyen İslam ülkesi kalmadı sayılır. Ama hiç birisi “aksi takdirde!” diye bu iki kelimeyi söyleyemedi, uyarının arkasını getirmedi, söyleyemedi. Çünkü bu “aksi takdirde” kelimeleri esas söylenecek söz, yapılacak şeyin kendisiydi.
Bireysel, günlük hayatımızda da böyle değil mi? Çocuğumuzu veya bir başkasını “sakın şunları yapma!” diye uyardığımızda arkasından “aksi takdirde...” demediğimiz takdirde muhatabımız bizim bu uyarımızın boş olduğunu anlayıverir.
Allah için Siyonist çeteyi uyarıp duran yetkililere sesleniyoruz; “aksi takdirde, evet aksi takdirde...” demenin zamanı gelmedi mi?
Özellikle Sayın Erdoğan’dan bekliyoruz bu “aksi takdirde” kelimelerini. Çünkü, hakkını yemeyelim, dünyada terör devletini ondan daha çok uyaran, defalarca “yeter artık” diyen ve bunu uluslararası platformlara taşıyan başka birisini tanımıyoruz.
Ama biz ısrarla ondan “aksi takdirde” demesini ve yapılacak neyse yapmasını bekliyoruz.
Başta kendi nefsimiz olmak üzere bizim “aksi takdirde” diyebilecek bir gücümüz, imkânımız hiç mi yok? Müslüman aktivistler olarak yazılarımızda, nutuklarımızda birazcık da Arapların Trump’a sunduğu üç trilyon iki yüz milyar doları konuşarak mı kendimizi temize çıkaracağız?
Unutmayalım ki bu hayatta “aksi takdirde”si olmayan kişiler de toplumlar ve devletler de bitip tükenmeye mahkumdurlar!
Ama biz biliyoruz ki Allah’a (cc) imanı olan herkesin yüreğinin bir köşesinde bir “aksi takdirde”si vardır.
Selam ve dua ile!