
Abdurrahman Dilipak
Kurbanlıklarınız hazır mı!?
Dün biz “19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramı”nı kutlarken İsrail Gazze’ye havadan ve karadan saldırdı ve bir süpürme harekatı başlattı.
16 Gün sonra da Kurban Bayramı var.
6 Haziran Cuma günü, Kurban Bayramının 1. Günü.
O gün Bayram namazı kılacağız. Bakalım Diyanet o gün nasıl bir hutbe hazırlayacak? Siyasiler nasıl bir bayram mesajı yayınlayacak!?
Gazze’de kurban kesilmeyecek. Çünkü Gıda ambargosu var. Gazze Ümmetin kurbanı oldu. Kasap İsrail olsa da, Gazze trajedisi karşısında sesiz kalan herkes, İslam dünyasının bütün VIP ve CIP’leri. Bu cinayette suç ortağıdır. Daha dün Bakü’de Türkiye ile İsrail’i Suriye konusunda masaya oturtan akıl, önceki gün de İsrail’le Suriye rejimini masaya oturttu.. Göreceksiniz, ne BM GK, ne İslam Konferansı, ne Arab Birliği, ne Afrika Birliği, ne D8 toplanacak.. Toplansa ne ki, kınama mesajından öte bir adım atacak kimse kaldı mı? Belki Yemen birkaç füze fırlatır. Türkiye esip gürleyecektir, ama korkarım arkası gelmeyecek. Bugüne kadar hep böyle oldu.
Eğer onların dediği olacaksa, Gazzeliler önce Sina’ya sürülecek, oradan öyle görülüyor ki, büyük bir kısmı Libya’ya gönderilecek. Oradan da nereye giderlerse, kim kabul ederse.
Bütün bunlar biz Linet’in konserini konuşurken oldu.
Biz bu hazırlıklar olurken, Linet’i protesto etmenin doğru olup olmadığını konuşuyorduk, Hacı Bayramı Veli üniversitesinin çatısı altında. Hacı Bayram-ı Veli herhalde mezarın da irkilmiştir bu yaşananlar karşısında.
Biz Gazze’yi konuşurken, bu arada Hicaz toprakları işgal edildi, biz farkına varmadan. Trump bu olaylar olurken, işgal etmekte olduğu topraklardan haraç toplamaya geldi ve Arab şeyhlerini soyup soğana çevirdi ve gitti. Hani, Calud / Goliath haraç toplamak için Kudüs'e gelmişti de, ağır vergiler karşısında Halk İşa'ya peygambere gidip yol göstermesini istemişti, o da Talud’u işaret etmişti ya. Talud’un ordusu nehre gelince “içme!” denilen suyu içinde nehrin bu yanında uyuya kalmıştı. Geriye 300+1 kişi kalmıştı. O 1 Kişi bir çocuktu. O Elindeki sapanı ile orduya katılan Davud’du. Calud’un 100.000 kişilik ordusunu yenilgiye uğratan. O 1 kişi idi. Silahı ise sadece sapan taşı idi. Bugünkü Gazzeliler o 301 kişinin manevi mirasçılarıdır işte. Ey Zebur’u verdiğin Davud’un Rabbi, sana sığındık. Ey Hz. Süleyman’ın Rabbi İlk Kıblemize saldırmaya hazırlanan Çağdaş Ebrehelerin fil ordularına karşı yardım et kardeşlerimize. İslam dünyasındaki, iktidar ve servet sahibleri, ümmetin önünde gidenler davana ihanet ettiler. Çağdaş Firavunlar, Ebu Cehiller’le, Ebu Leheb’ler, Karun’lar, Belam’lar, Haman’larla kuşatıldık. Siyonistler yalnız değildi. Ya Rab bize uyanış ver de, bizim ellerimizle cezalandır zalimleri ve bizim ellerimizle yardım et mazlumlara. Ey Mekke-i Mükerreme’nin, Medine-i Münevvere’nin Kudüs-ü Şerif’in sahibi, Mülkünün emanetini koruyamadık ve şimdi, senin emrindeki Göklerin ordularının yardımını bekliyoruz.
Selam sana Ey Yakub selam sana Ey Musa (selam sana) kavmini sizlere şikayet ediyorum. Selam sana Ey Harun, selam sana ey Yuşa, Selam sana ey Hızır, selam sana ey Davud, selam sana ey Süleyman, selam sana ey Mesih ve annemiz Meryem ve İmran ailesi (Hepinize salat ve selam olsun), ruhaniyetiniz bizi kuşatsın, ufkumuzu aydınlatsın da Şeytan’ın zincirlerinden kurtulalım inşallah!
Bugün Gazze’de, yine yüzlerce Şehid verdik!
Sana kurban oldu bebeklerimiz, çocuklar, anneler, erkekler, yaşlılar, biçareler. Onların Rabb'i sensin! Hayatta kalanlar ve bizler sana muhtacız. Ya Rab biz aciz kaldık. “Sen yeter”din ama biz senin ipini bıraktık. Biz zalimlerden olduk. Korkarız ki Gazzeliler’in başına gelenler, bizim başımıza da gelecek, o zalimleri yakan ateş, bizi de yakacak! Ya Rab, içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizleri topyekun helak etme. Kalbinde, iman ve merhamet olan, vicdan sahiplerinin yüzüne bak ve bizleri bağışla.
İman edenler kafirlerden, zalimlerden, münafıklardan korkmaz, onlara sığınmaz, onları dost ve veli edinmez.. Onların Amerika’sı, dolarları Atom bombaları, F35’leri varmış, ne yazar! Bizim, Kadere, rızga ve ecele hükmeden, “ol” deyince olduran, “öl”deyince öldüren Kadir-i Mutlak ve bir olan bir Rabbimiz var, ne gam! Düşmanımızın gücü ve cür’eti bizim cahilliğimiz ve korkaklığımız kadar büyük! Ne diyelim ki, sözün bittiği yerdeyiz.: Zalimler için yaşasın cehennem! Kahrolsun işbirlikçiler. Bu yüzle biz nasıl bayram yapabiliriz ki! Bu yüzle nasıl Kurban kesebiliriz, bu iki yüzlülüktür. İbrahimi gelenekte kurban, Allah (cc) yolunca can feda etmektir. Eğer bu manayı kaybederseniz, Kurban Kurban olmaktan, bizi Allah’a yaklaştırmaktan çıkar ve “Kebab Bayramı” olur. O bağışladığınız kurbanlar da gerçek olmaktan çıkar, vicdani bir tatmine dönüşür, dini değil, beşeri bir erdem olarak kalır.
Resulullah (sav) bize böyle bir İslam bırakmadı. Allah’ın dini, yeri-göğü, ölümü ve hayatı açıklar, ama bizim yaşadığımız din, ne aile kavgasını çözer, ve İstanbul sözleşmesini, ne İklim yasasını, ne ChemnTrails’i, ne Toplumsal cinsiyeti ya da TransHumaniz mi! Birileri dinin. İçini boşalttı, ambalajına övgüler diziyoruz. Hattatlarımız tesettür ayeti yazıp satıyorlar, ama kendileri tesettüre girmiyorlar. Anlayacağınız “Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam olmuş” örneğindeki gibi ironik bir durum. 5 yıldızlı otellerde turistlerde ney üfleyen neyzenlerimiz, kadın-erkek birlikte rengarenk sema yapan semazenlerimiz, biraz alkol, hatta hafiften esrar çekince daha bir coşuyor olsalar gerek!?
Ah, ah! “Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır”. CHP’liler, tarikatlere, İmam Hatiplere, kuran kurslarına bakıp irtica geliyor diye korkuyorlar. Bizimkiler laiklik gelecek din elden gidecek diye korkuyorlar. İşin içi beni, dışı onları yakıyor. Buradan kaçan oraya, oradan kaçan buraya sığınıyor, ama her ikisinin arkasında da aynı Şeytan ve onun dostları ellerini oğuşturuyorlar.
Biz Gazze’ye boş gözlerle bakarken, adamlar Arab yarımadasını işgale başladılar ve adım adım işgal sürüyor. Sadece toprak işgal etmiyorlar, aklımızı, kalbimizi, midemizi, damarlarımızı işgal ediyorlar. Çocuklarımızı çalıyorlar. Geleceğimizi çalışıyorlar.
Soğuk savaş yıllarında da öyle olmadı mı, birileri , Sağ-Sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt diye aynı ülkenin çocuklarını birbirine kırdırıp, onların kanları ve gözyaşları üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretmediler mi? UYANIN ARTIK, bu ölüm uykusundan UYANIN! Unutun O Yüzyıl hikayelerini, önünüze bakın.
“Artık ey millet-i merhûme, sabâh oldu uyan!
Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan?
Veriniz baş başa; zîrâ sonu hüsrân-ı mübin:
Ne hilafet kalıyor ortada billâhi, ne din!”
Şunu herkes biliyor artık,
"Medeniyyet!" size çoktan beridir diş biliyor;
Evvela parçalamak sonra da yutmak diliyor:”
Peki onlarla nasıl müttefik, stratejik ortak, bölge devletlerini onlarla birlikte uluslararası sisteme boyun eğmeye zorlamak için eş başkan oluyoruz? Evet, evet, Akif ne diyordu:
“Seni tahrîk eden üç beş alığın ma´rifeti!
Ya neden beklemiyordun bu rezîl âkıbeti?”
Tarih, övgü ya da sövgü kitabı değildir, des kitabıdır, ders alınır, ders almazsanız, tarih tekerrür eder:
“Hani, milletlere meydan okuyan kavm-i necîb? / Görmedim bir kişi, tek bir kişi meydanda...Garîb!”
“Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk / Bak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!”.
Gazze’de benzer şeyler olurken de “Diriler koşmadı imdâdına, sen bâri yetiş” der Akif, göklere haykırarak.
Gazze’de yaşananları görüntülü olarak verdi bazı televizyonlar, dün Çanakkale’de olduğu günkü gibi:
“Tek kıvılcım kabarıp öyle cehennem kustu:
Ki hemen kol kol olup sardı bütün bir yurdu.
O ne yangın ki: Ocak kalmadı söndürmediği!
O ne tûfan ki: Yakıp yıktı bütün vâdîyi!”.
Bugün Gazze’deki şehidlerin babaları dün Çanakkale’de Kassam’ın komutasında yaşadılar aynı şeyi.
Çevrenize bakın, İslam ülkelerinde ses veren var mı, hepsi öldü mü yoksa korkularından saklanıyorlar mı?
“Âşinâ çehre arandım... O, meğer, hiç yokmuş...
Yalınız bir kuru çöl var ki, ne sorsan: Hâmûş!
Âşinâ çehre de yok hiçbirinin yâdı da yok;
Yakılan bunca hayâtın, hani, ecsâdı da yok!”
Şimdi Bekleyin, Gazze düşünce sıra Kudüs’e gelecek!
Siz “başkenti Doğu Kudüs olan Dahlan ve Abbas’ın kukla Filistin devleti hayali ile oyalanın, o da yetmez, bu Şeytani planda garantörlük rolü üslenin” diyorlar bize sanki!. Şimdi sırada Şam var, bir adım sonrası Haleb, bir adım sonrası kapımızı çalacaklar.
Eğer tevbe edip biz bugünden seferber olmazsak.
Sahi merak ediyorum, bakalım bugünden kaç ülke elçisini çekip, Milli Güvenlik kurulunu toplayıp, bundan sonrası için bir adım atacak. O İHA’lar, SİHA’lar bugün için değilse ne zaman için!?
Bugün gerçekten iman edenlerle etmeyenlerin kimler olduklarını göreceğiz. Bugün “İman ettim demekle yakalarının bırakılıvermeyeceği”ne iman edenlerin imanlarını isbat edecekler gündür. Gazze düşer, sıra Kudüs’e gelirse o günün hesabı bugünden daha şiddetli olacaktır. Dünyanın bir çok ülkesinde yüzbinlerce insan meydanlardaydı. Onlara iman nasib et Ya Rab onlarla kardeş olalım. Ey iman edenler, hadi siz de yeniden iman edin.Selam ve dua ile.
NOT: Şimdi bu şiiri lütfen, Gazze’yi ve İslam ülkelerini, İslam dünyasını düşünerek okuyun:
TÜKÜRÜN
Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım:
Ne yapıp ye'simi kahreyleyeyim bilmem ki?
Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!
Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan
Yatıyor şimdi Nasıl yerlere geçmez insan?
Şu mezarlar ki, uzanmış gidiyor, ey yolcu,
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu!
Bu ne hicrân-ı müebbed, bu ne hüsrân-ı mübîn
Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!
Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:
Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!
Bereden reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler!
Kim bilir hangi şenaatle oyulmuş gözler!
«Medeniyet» denilen vahşete lânet eder,
Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!
Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden!
Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkât;
Sonra nâmusuna kurban edilen bunca hayat!
Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!
Göğsü baltayla kırılmış memesiz vâlideler!
Teki binlerce kesik gözdeye âid kümeler:
Saç, kulak, el, çene, parmak Bütün enkaz-ı beşer!
Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,
Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!
İşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün,
Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!
Müslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük
Bir cinâyet ki: Cezâlar ona nisbetle küçük!
Ey bu toprakta birer nâş-ı perişan bırakıp
Yükselen, mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp
Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!
Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne! (Buna siz “Siyonistleri de ekleyebilirsiniz)
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!
Hele İ'lanı zamanında şu mel'ul harbin,
"Bize Efkar-ı umumumiyesi lazım Garb'ın";
Oda ALLAHI bırakmakla olur herzesini,
Halka iman gibi telkin ile, dinin sesini
Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün
Yine hicran ile çılgınlıgın üstünde bu gün,
Bana Vahdet gibi bir yar-ı musaid lazım
Artık ey yolcu bırak, ben yanlız ağlayayım..
Mehmed Akif Ersoy (Allah cc ona ve bizleree rahmet eylesin)