Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

AH CHP, VAH SİYASET!

AH CHP, VAH SİYASET!

Mutlak Butlan” davası düştü sayılır. Tamam İstinaf ve Yargıtay yolu açık, ama kimsenin 2 yıl bekleyecek hali yok. CHP’nin diğer davaları devam ediyor. İmamoğlu’nun bundan sonra işi zor. Başına bir de “Ajanlık” davası sardılar, bu girdab’dan yakasını zor kurtarır. İmamoğlu Kur’an Kursu kökenli bir politikacı. ANAP ta başladığı siyasi kariyerini AK Partide sürdürmek istedi ama, hemşehrileri onu aralarına almak istemediler, o da gitti CHP’ye girdi. Erdoğan İBB’den başladı, o da İBB’den yola girdi, ardından Erdoğan gibi kendince bir Mağduriyet yaşadı derken, girdiği girdaptan bir türlü çıkamadı.

CHP’nin başına kim geçecek, CHP’nin Cumhurbaşkanı kim olacak derken, İmamoğlu ne ideolojik kariyeri, ne geçmişi itibarı ile CHP’nin başına geçecek bir isim değil. Ankara Büyükşehir belediye başkanı Mansur Yavaş ise, aslında CHP den seçilse de MHP, İYİ Parti ve CHP arasına sıkışmış bir politik figür. CHP’yi bu güne taşıyan Millet İttifakı’nın içinde, “6’lı masa” dedikleri CHP+“Gelecek, Deva, Saadet, DP, DEM” yer alıyor. Aslında Mansur Yavaş örneğinde olduğu gibi CHP ile İYİ Parti ve MHP tabanı ile de bir şekilde bir temas kuruldu. Aslında CHP de yaşanan durum diğer partilerde de yaşanıyor. Partiler bu süreçte alamet-i farikalarını / ayırt edici özelliklerini kaybettiler. “Yok aslında birbirlerinden pek farkları, tek farkları adları” denilebilecek bir yere savruldular. Özellikle batıdan gelen talepler konusunda AK Parti-CHP, MHP-DEM arasında bir fark kalmıyor. Bunu İstanbul sözleşmesi ile başlayan süreçte çok açık bir şekilde gördük.

Bugünkü siyaset’de “olmaz olmaz” diye bir şey yok. 28 Şubat’ta CHP’nin hedefinde Saadet Partisi vardı. Bugün CHP gelinen noktada SP ile ittifak kurdu. CHP’nin elinden iktidarı alan DP, bugün CHP’nin payandası olan bir parti oldu. Kürtlerin ağırlıkta olduğu DEM esasen CHP çizgisinden oldukça uzak Demokrasi ve Sosyalizmi savunan milliyetçi bir parti aslında. O da CHP ile birlik oldu.

Özgür Özel desen, entelektüel bir derinliği yok, İdeolojik bir duruşu da yok. Geleneksel tabanı da temsil etmiyor, genç nesli de. CHP’nin o ulusalcı derin kadroları tarafından da desteklenen biri değil. İmamoğlu+Özel ikilisinin elinde CHP aromasını, özgül ağırlığını kaybetti. Bir grub kifayetsiz muhteris iş adamının elinde oyuncak oldu. AK Partililer CHP’nin Özgür Özel’in eline düşmesinden memnun gözüküyorlar. Onu kendileri için kolay bir av olarak görüyorlar. Özel aslında geçen kısa süre içinde bir çok yara aldı? Yaralı attan yarış atı olmaz.

Görünen o ki, CHP’de kısa sürede sular durulmayacak. Parti “kifayetsiz muhteris” polemiklerle işi götürmeye çalışan bir grubun elinde bir süre sonra dağılıp gidecek.

CHP bu güne kadar AK Parti karşıtlığı ve mağduriyet psikolojisi üzerinden bir rüzgar yakalamıştı ama bundan sonra o rüzgarın etkisi gün geçtikçe azalacağa benziyor. Toplumsal muhalefet, siyasi bir partinin bayrağı ardından değil, doğrudan sivil bir kimlikle sesini yükseltecek. Bu AK Parti için daha da yıpratıcı yeni bir sürecin başlaması anlamına geliyor. Hatta bu sivil hareket, CHP tabanını da kendine çekebilir.

Bu saatten sonra CHP’nin ne olacağını kestirmek kolay değil. CHP’nin bölünmesi ya da parti tabanının yeni kurulacak partilere kayması mümkün. Burada belli bir kesim Kılıçdaroğlu’nun bundan sonra atacağı adımlara bakıyor. Bir başka grub, “Yeni sol”dan söz ediyor. Yeni CHP “Kemalist” bir parti olmayacak. Zaten tek bir “Kemalist” görüş de yok. Atilla İlhan’ın “Hangi Atatürk” sorusuna, Nadir Nadi’nin ben “Ben Atatürkçü değilim” dediği gibi, kimse bir diğerinin Atatürk’ünü savunmayacak. Bu işin önünü açık bırakırsanız Hafız, ehlibeytten bir Mustafa Kemalle de karşılaşmak sürpriz olmaz. 19.YY sonunda savaş yıllarında, Kapitalizm, Komunizm ve Faşizmin gölgesinde şekillenen kavram ve kurumları ile 21.YY açıklamak zaten mümkün değil. Öte yandan resmi tarihin yalanları artık bu gün sosyal media’da tek tek ifşa edilirken, Kemalist ideoloji üzerinden siyasi bir ideolojinin toplumda karşılığını bulmak çok kolay olmayacaktır.

Aslında Baykal sonrası CHP dağılmaya başlamıştı. Kılıçdaroğlu sonrası merak ediliyordu. Bu gün gelinen noktada CHP tabanı bir yol ayırımında. CHP’nin artık bir Kadrosu yok. Aydın kesimden gelen ciddi bir destek yok. Media ve STK’ları da artık partiden bağımsız hareket ediyor. Bir takım asker emeklileri, ya da silahlı kuvvetler içindeki kimi oluşumlara sırtını dayayarak siyaset yapmaları da mümkün değil. Türkiye’de siyaset aslında şirazesini kaybetti. Siyasi ahlaktan söz etmek mümkün değil gibi. Her devrin adamı birileri her yerde kendine çevre bulabiliyor. İçeride siyaset yapmak için dışarıdan destek bulmak artık garipsenen bir durum değil. Hatta bir takım lobilerde de destek bulmanız gerekiyor. Son zamanlarda bu konuda ilginç örnekler görmek oldukça sıradan bir iş haline geldi. Görünen o ki, bugün CHP bölünecek olursa en az 3’e bölünür. Mevcut ittifaklar da dağılır. Bu 3’e bölünen grubların tekrar bir araya gelmeleri de kolay olmaz. Parti 3’e bölününce 4. Bir grub da partisine küsecek, siyasetten elini-ayağını çekecektir.

CHP müzmin bir muhalefet partisi olarak öncelikle muhalefetini kendi içinde yapacaktır. CHP’nin müzmin muhalifliği aslında AK Partiye de bulaştı ve AK Parti muhalefete muhalefet yapıyor. AK Parti kendine muhalefet edecek kimse bulamayacak yakında politik anlamda o zaman da kendi kendine muhalefet edecek. Her şey zıddı ile kaimdir. Zıddınız yok olduğunda siz de yok olursunuz. Bu durum diğer partiler için de geçerlidir maalesef. İnsan ötekini yok ederken kendini yok eder aslında. Onun içindir ki şair şöyle der: “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın, gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın. “Hayat iman ve cihaddan ibarettir” derken, aslında sürekli kazanma ve sürekli olarak zulmü cezalandırma. Ama bunu yaparken, zalimi değil, zulmü! Zalimi, ilk adımda engelleme, 2. Adımda kazanmaya çalışmak, 3. Adımda eğer zulümde devam ediyorsa cezalandırma.

Siyaset imha değil, ihya aracı olmalı temelde. Siyasetin gayesi “Maslahat” olmalıdır, yani sulh etmek olmalıdır öncelikle. “Barış daha iyidir”. Öncelik barışa verilmelidir. Barışın ferdi ilk adımı akılla vijdanı barıştırmaktır. Aklı ile vicdan’ı barışık olmayan, “gayeye giden her yolu meşru gören” bir anlayışla barış olmaz. Barış’ın 2. Adımı, insanı insanla barıştırmaktır. Aile, toplum, ülke ölçeğinde barışı tesis edemiyorsanız, ülkelerarası barış hayaldir. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamanın birinci adımı ahlak, 2 adımı hukuktur. 3. Adımı ise sahih bir imana, gerçeklik basamaklarından yükselerek hakikat bilinci, ve bilgisine sahip olmaktır. “Salim/Selim akıl” olmayan insanlarla barışa varılmaz. Hakimler/Savcılar, Siyasiler, bürokratlar, asker-polis şunu aklından çıkarmamalı: Adalet yoksa, barış da yok. Zulüm adaletin yokluğudur. Zulüm var ve orada toplum sessizse, orada barış değil, teslimiyet vardır. O kalabalıklar haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytanlara dönüşmüşlerdir, ya da acziyetin pençesince çaresizce kıvran esir alınmış bir halktan söz etmekteyiz ki o durumda da “aklı hür, vijdanı hür” diğer insanlar eğer bu durumda, Hak’tan, Haklı’dan yana tavır içinde değillerse, onlar da bu zulmün suç ortağıdırlar.

CHP ve hatta bir çok parti, kullanım süresini doldurmuş partilerdir. Kadrolarını kaybettiler. Bir “Kahtı rical” dönemi yaşıyorlar. “Dökme su ile değirmen döndürmeye çalışıyorlar”. “İthal adamlarla, payanda partilerle ayakta durmaya çalışıyorlar”. Sadece iç siyasi destek yetmiyor, dış siyasi ve iktisadi desteğe muhtaç duruma düştüler. O zaman da gün geliyor “borç alan emir de alıyor”. Sonuçta “parayı veren düdüğü çalıyor”. Yasama, yürütme ve yargı çevresinde bir çok kişi ve kurum İnandırıcılıklarını, ciddiyetlerini kaybettiler. Bu sadece siyasette değil, STK, Media, hatta cemaat yapılarında da bu böyle! Her alanda topyekun bir çözülme yaşanıyor.. Neyse ki, bu gibi durumlarda şöyle bir kapı da açılır kurtuluş için: “Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır”. Akıl, vijdan, ahlak ve iman kırıntısı kalan herkes artık “sağır sultan”ın bile duyduğu gerçeği görüp, duyarlar. Eğer yine de, gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyorsa, o zaman o ülkenin akıllarını kiraya vermiş, korku ve ihtirasları sebebi ile aklı zail olmuş o ülkenin insanlarının başlarına gelecekler vardır.

Siyaset artık çözüm değil, sorun üretiyor. Bu haliyle “kendileri himmete muhtaç bir dede, nerde ki gayrıya himmet ede.” Bize “HAYIR” diyebilen siyaset adamlarına, bürokratlara, ilim adamlarına, media’ya ihtiyacımız var. Maalesef bu zemini de kaybettik. Daha fazlasını ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Derdim çoktur, hangisine yanayım. Sadece ülkemizin değil, bölgemizin, dünyanın halini görüyorsunuz. Gazze’de yine kan akmaya devam ediyor. “PeaceMaker/Barış yapıcılar” olarak Trump’un arkasında saf tutanlar, şimdi ne yapıyorlar. Dillerini yuttular. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım?” (Araf 155)

Neyse ben bugün yaşananlar karşısında ne diyeceğimi bilmiyorum. Sözü “Hisli yürekAkif’imize bırakıyorum, onun bir asır öncesinden, mezarından size söyleyecekleri var: Gelin şunu bizde itiraf edelim: “Eyvâh! Beş on kâfirin îlhadına kandık; / Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!Trump’un, “Uluslararası sistem”in peşine takılanlara söylüyorum bunu! “Ya harîminde yatan, şapkalı sarhoşlar kim?” diye soran Akif o zaman kimleri görmüştü acaba? “Hani, milletlere meydan okuyan kavm-i necîb? / Görmedim bir kişi, tek bir kişi meydanda…Garîb!” Ama, o kavmi necibin torunlarından protesto edenleri tutukluyorlar!Tükürün milleti alçakça vuran darbelere! – Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere! / Tükürün Ehl-i Salîb’in o hayasız yüzüne!” Onlar VIP ve CIP taifesinden olanları da var! “Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!” ama onlar artık bizim müttefikimiz, stratejik ortağımız, eş başkanımız onlar bizim! Nasıl olacak bu iş?. Evet; “Câni geziyor dipdiri… Can vermede mâsûm! / Suç başkasınındır da niçin başkası muhkûm?” UCM kararları ortada. Suçlulara yargı işlemiyor. Peki o zaman “Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? – Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

Selam ve dua ile.

mirathaber

Bu yazı toplam 256 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar