Abdurrahman Dilipak: Zilhicce'den dersler

Abdurrahman Dilipak: Zilhicce'den dersler

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: Zilhicce'den dersler/Habervakti.com

Bugün 2 Zilhicce 1446. Bu ay “Haram aylar”dan. Ve ilk 10 günü, Hacca ve Kurbana hazırlık ve girişi ifade eder. Hac ve Kurban bayramı, sadece Hacca giden ve kurban kesenlerin bayramı değil, bütün Müslümanların bayramı. Zilhicce’nin ilk 10 günün ve özellikle Kurban bayramı arefe’sini oruçlu geçirmek, manen Hac ibadetine katılmak anlamı taşır. İmkanı olup, da yol bulup gidemeyenler için de bir teselli armağanıdır.

Zilhiccenin ilk 10 günü Gazze’ye ve Kudüs’e, ARAFATta buluşanlara selam günü olsun. Bayram namazında Kudüs’e selam duralım, Gazzeli kahramanlara selam olsun. Ölümsüzlük makamına eren şehidlerimize selam olsun..

Yürü Hz. Halil İbrahim’in mavevi kızı. Ateş seni yakmadı. Bulut’ların Karınca’ların ve, kuşlar’ın göz yaşlarından başka su taşıyan kalmamıştı oysa o ateşi söndürmek için. Bütün yollar kapanmıştı sana giden. Ve Rabbim Ateş’e buyurdu: (Enbiya 69): “Onu ateşe attıklarında ise biz: “Ey ateş! İbrâhim'e serin ve selâmet ol!” diye emrettik”. O dilerse ateş bizi yakmaz, su bizi boğmaz. Küçücük bir kız ümmettin göz aydınlığı oldu, Zilhicce’ye girerken.. Meryem’in, Asiye’nin, Maşite’nin, Haacer'in manevi kızı ve Yaşayan şehide’ye selam olsun. O kızın adı Verd. Yani Gül ve 7 yaşında. Verd eş-Şeyh Halil, Gazze'de İsrail ordusunun Fehmi el-Cercavi Okulu’na düzenlediği saldırıda hayatta kalan 7 yaşındaki Filistinli bir kız çocuğudur. Bu saldırıda annesini ve beş kardeşini kaybetmiştir. Babası ve bir erkek kardeşi hayatta kalmış, ancak babası ağır yaralı olarak yoğun bakımda bulunmaktadır. Taç ve Taht sahibi olup yeryüzünde kibirlenerek yürüyenlerin boyunları senin önünde eğik. Yarın, din gününde kitapları ellerine sol taraftan verildiğinden süklüm püklüm Cehenneme götürülürken gör sen o zaman onları bir de.

Gül yüzlüm. Gülsün yüzün. Rabbin seninle. Bitecek hüznün, elbet, bir gün, ama mutlaka!

Senden önce gidenler, senden sonra gidecekler, Seni kucaklamaya hasret, seni bekleyecekler. Şeyh Halilin GÜL’ü Verd eş-Şeyh Halil’in Rabbine ve Rabbimizin elçisi Hz. Musa’ya selamla başlıyorum, Maide suresinde İlah’ımızın hükmüne, mealen: (Hz. Musa ile kavmi arsında Kudüs yolunda geçen diyaloğu Kur’an-ı Kerim bize şöyle aktarır): ﴾Maide 21-26﴿: “Ey kavmim! Allah’ın sizin için (yurt olarak) yazdığı kutsal topraklara girin, sakın geri dönmeyin, sonra siz kaybedenlerden olursunuz.” Dediler ki: “Ey Mûsâ! Orada zorba bir topluluk var, onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Ama oradan çıkarlarsa biz hemen gireriz.” Korkanlar arasından Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu iki (yiğit) adam şöyle dedi: “Kapıdan üzerlerine hücum edin; oraya girdiğiniz an artık kesinlikle siz galipsiniz. Eğer müminler iseniz ancak Allah’a güvenin.” İsrâiloğulları, “Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!” dediler. Mûsâ, “Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık bizimle bu yoldan çıkmış kavim arasında sen hükmet” dedi. Allah buyurdu ki: “Öyleyse onlar yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşmak üzere oradan (kutsal topraklar) 40 yıl mahrum bırakılmışlardır. Artık sen yoldan çıkmış toplum için üzülme!”


Karanlığın kırallığına sığınanları lanetliyoruz da, “Sabah’ın Rabbi”ne sığındığını söyleyen, ama gerçekte imanın hakikatin habersiz içimizdeki taht, saltanat, hüküm sahibi dalalet ehlinin hali, lanetlediklerimizin halinden farklı mı sanki!

Amr el-Kindî şöyle demişti: “Ey Allah'ın elçisi! Biz sana İsrâiloğulları'nın Mûsâ'ya dediği gibi 'Git, sen ve rabbin beraber savaşın, doğrusu biz burada oturacağız' demeyiz. Fakat, 'Git, sen ve rabbin beraber savaşın, biz de sizinle birlikte savaşacağız' deriz” (Buhârî, “Tefsîr”, 5/4). Bu sözler dünde kaldı, bugün böyle diyen makam sahibi biri var mı İslam dünyasında. Camilerde topluca dua eden Müslümanların dualarına bakın, “Yarabbi Gazze’li kardeşlerimize yardım et, Zalim siyonistleri kahru perişan et!” İyi de ayette diyor ki, “Allah sizin ellerinizle zalimleri cezalandırmak, mazlumlara yardım etmek ister”. Bizim Allah’tan istediğimizi, Allah (cc) bizden istiyor. Biz harekete geçersek, bize yardım edeceğini, bizim ellerimizle zalimleri cezalandırıp, mazlumlara yardım edeceğini söylüyor! (Tevbe 14-15)’de şöyle denmedi mi?: “Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları rüsvay etsin, onlara karşı size yardım edip zafer yolunu açsın, müminlerin gönüllerini ferahlatsın, kalplerindeki kin ve öfkeyi gidersin. Allah Teâlâ dilediğine tövbe de nasib eder”. Dua eder gibi yapıp kendimizi kandırmanın alemi var mı? Böyle yaparsak, Allah düşmanlarımızı başımıza musallat eder, işlerimizi sarp dağlara sardırır, üstümüze pisik yağdırır, kaçtığımız sandığımız şeye doğru koşarız da, farkına bile varmayız. Korumaya çalıştığımız, paramızı, malımızı, mülkümüzü, itibarımızı, saltanatımızı, tahtımızı yerin dibine geçirir.


Zaten bizimkiler de bu gün, dua eder gibi gözükerek İsrailoğulları’nın aslında, Hz. Musa’ya dediklerinin bir benzeri söylemiyor mu? İşte o zaman İsrailoğulları’nın başına gelenler, bizim de başımıza gelmemesi için vakit çok geç olmadan aklımızı başımıza toplamamız gerek.

(Furkan 27-29)’da bu gaflet erbabını uyarır: ”O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: ‘Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kuran'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor’ der”.

Unutmayalım, Gazze sadece Siyonistlerin imtihanı değil, bizim de imtihanımız. Bu durumda sadece o zalimler ceza almayacak, onları yakan ateş, Allah’ı unutup, onlar karşısında sessiz kalan, onlara yardım edenleri de yakacak. Siyonistleri yakacak cezanın şiddeti, onların peşinden gidenler kadar olmasa da Gazze’nin ateşinin yakacağı Müslüman sayısı Siyonistlerin sayısından kat kat fazla olacak. O gösteriş için, bir şeyler yapılıyormuş ya da yapılmak isteniyormuş gibi yapılan dualar, dua ile istenen belaya dönüşür. Önlerinde Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Yuşa, daha da önlerinde emanet sandığını taşıyan bir kıta melek var. Birlikte yaşadıkları bir mucize var, denizi yarıp geçmişler. 40 gün sonra gelinen nokta bu olunca, 10 günlük yolu 40 yılda zor geçtiler. Hz. Harun yolda vefat etti, Hz. Musa Kudüs’ü göremedi. Bu kişilerin hepsi de o günkü şartlarda “Sahabe” hükmündeki kişilerdi. Onların önemli bir kısmı daha yola çıkmadan, Hz. Musa Tur-u Sina’ya çıkınca, ellerindeki altınları eritip, tapınmak için altın bir buzağı yapmışlardı.


(Furkan 30-31) Mekke Müşrikleri’nin İslam’a ve Müslümanlara karşı düşmanca tavırları sebebi ile inmişti: “Peygamber: (Hz. Muhammed) “Rabbim! Şüphesiz kavmim bu Kur'an'ı ihmal edip büsbütün terk ettiler” dedi. 31: Rasûlüm! Ve işte biz böyle her peygamber için günahkarlardan bir düşman yapmışızdır. Bununla beraber hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter!”

Bakın böyle bir dar zamanda insanlar nasıl değişiveriyorlar. Zor ve menfaat nasıl değiştiriyor onları. İktidar ve servet sahipleri ve alkışçıları bunu hiç mi görmezler. O haram para kasada durduğu gibi durmaz. Ondan nemalanan herkesin aklını, kalbini ve midesini zehirler. Hastalıklar onların yakasını bırakmazlar. Bu haram serveti sahiplenenler huzur yüzü görmezler, yedikçe açlıkları da büyür. Gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmez olur. Onlardan bazıları alkol, uyuşturucu, kumar ve fuhuş bataklığında can verir, kimi intihar eder, kimi aklını oynatır. Ve Allah onlara mühlet verir. Kimi tövbe eder, haksız elde ettiklerinin tamamını dağıtır, helallik alabildiklerinden alır, geçmişte yaptıklarına pişman olurlar ve “inni küntü minezzalimiyn” derler. Umulur ki, Allah onların kul hakkı dışında kalan ahvali şahsiyeye müteallik günahlarını bağışlar. Değilse onların alınlarını mühürler ve artık geri dönüşleri de mümkün olmaz. Allah onları, diğer zalim toplulukların başına musallat eder. Ya da Allah’ın ipine sımsıkı tutunan bir kavmin başına musallat eder, Allah da onların eli ile bu zalimleri cehennemin dibine boylar. Böyle ne kadar çok siyaset adamı, sermaye sahibi, yargı erki, güvenlikçi var dünyada.


Bugünlerde Gazze’yi daha çok düşünelim ve analım. Gazze gerçekten iman edenlerle etmeyenleri ya da iman ettim deyip de imanının gereğini yapmayanları görmemiz, bilmemiz açısından bir turnusol kağıdı görevi yapsın. ve bizlerde Gazze aynasında kendi nefsimizi sorgulayalım. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım” diyelim..

“Hac mevsimi”ndeyiz, “Kurban ay’ı”ndayız. “Haram aylar”dan birindeyiz. Haccın içinde hicret de vardır, sıla-i rahim de. Ana ocağına, baba yurduna seyahat var. Allah’ın evine yolculuğa çıkıyorsunuz. Bir bakıma tarihe yolculuk.. Mal ile, can ile, sevdiklerimizle imtihan oluyoruz. Kurban aynı zamanda Allah’a yakınlaşmak için “Can sunma” törenidir. Ölümsüz olma sırrına ermektir bir bakıma. Ölüm şerbetinde gizli bir hayat iksiri vardır, insanı ölümsüz kılan, adı şehadet şerbeti. Gazzeliler bugün bu şerbeti içiyor kana kana. Kudred helvası ile besleniyorlar herhalde, çünkü hala dimdik ayaktalar. Alevlerin içinde yürüyen çocuklar görüyoruz, İsra’nın makamının çevresinde.


Gazzelilerin kanı, ihtidaya susamış insanlar için ab-ı hayat oldu. İrtidat’a doğru yokuş aşağı koşar gibi gidenlerden pek az dönen olsa da çoğu için helak sebebi oldu. Gazze direnişi sadece siyonisitlerin değil, onlara destek veren içimizdeki, dışımızdaki herkesin maskesini indirdi. O kan, ne mübarek bir kanmış ki, bir kişi ölümsüzlüğe kavuşurken, binlerce ölü can, hidayete ererek diriliyor.

Onlar bir kahraman, bize gelince, ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.

Allah’ın kendi indindeki yerinizi görmek isterseniz, ya da kimin konumunu görmek isterseniz, Allah’ın onları neyle meşgul ettiğine, onların sözlerine ve işlerine bakın. Bakın bakalım size ne diyorlar ve fakat ayakları nereye gidiyor. Kimleri dost edinmişler ve çevrelerinde kimler var. Selam ve dua ile.


Not: Bugün Zihicce’nin 6’sı, 9. Güne dikkat! Ramazan ayında, o aya nisbetle Kadir gecesi neyse, Zilhicce’ye nisbetle Arafat’ta buluşulan Arefe günü o’dur. O gün çokça dua edelim, tövbe edelim, nefsimizi hesaba çekelim. Dualarımız olmasaydı ne işe yarardık ki!

Dikkatli olalım. Şeytan yeni planlar yapıyor, tuzaklar kuruyor olabilir. Netenyahu'nun kullanım süresi doldu. Görevini (!?) başaramadı. Onu günah keçisi yapabilirler. Görünen o ki, Trump’ın da kullanım süresi dolunca, onların efendileri, odu da tarihin çöplüğüne atacaklar. Şimdi de “Filistin devletini tanıyoruz” diye Abbas’ı Gazzelilerin başına bela edebilirler. Sırada bekleyen başkaları da var!