
Abdurrahman Dilipak: Ülkemiz, bölgemiz ve dünyada hal ve gidiş
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Ülkemiz, bölgemiz ve dünyada hal ve gidiş/Habervakti.com
Bölgedeki gidişat nasıl. Eskiden mektep karnelerinde “Hal ve gidiş” diye bir not hanesi bulunurdu. Ben de bugün, İran'daki ve bölgedeki durum ile ilgili bir hal ve gidiş yazısı yazayım dedim.
Halimiz ortada, ve bunun sonucu gidişat da iyi değil. Savaş başladı. Mısır’da, Ürdün’de, Suudi Arabistan’sa yaşananlar utanç verici. Şam yönetimi de, İran’ın İsrail’e saldırıları konusunda, önleyici, ama İsrail'in İran'a yönelik saldırıları konusunda sessiz kalmayı tercih ettiği haberleri geliyor. İran İsrail'in ilk saldırısında adeta felç oldu, sama bugün İsrail, İran saldırıları konusunda aciz kaldı. Çelik kubbe başlarına yıkıldı. Önemli şehirleri, limanları, hava alanları vuruldu ve vurulmaya devam ediyor.
Bu arada Bilderberg toplantısı da yapıldı. CIA ayrı, FBI ayrı, Pentagon ayrı, NATO ayrı, Vatikan ayrı, WEF ayrı, İngiliz Masonları, Fransız Masonları ayrı, her kafadan bir ses çıkıyor. İlk defa, korkuları umutlarından büyük.. Ve ilk defa böylesine derin bir ihtilaf yaşıyorlar. Daha önce seçeneklerin tümü de onlara hizmet ediyordu ve herhangi birinin tercih edilmesi hayati bir risk taşımıyordu.
İlk başta karar vericiler masada 5 kişiydiler. Ama 5’li çete, Çin ve Rusya'yı istemedi. Onları dışladılar ve tehdit ettiler. Ama olmadı. GlobalResetçiler “Devlet” istemiyordu. Demokrasi, Cumhuriyet, Sivil Toplum, Siyasal topluma da gerek olmayacaktı yeni düzende. “Human 2.0” “Toplum 5.0” “Endüstri 4.0”, “Eğitim 4.0”, “Ekonomi4.0”. GlobalReset sadece nüfusu resetlemiyor, “Toplum 5”de “Cemaat “da yok “Parti” de, “Sendika” da yok, STK’da. din, ahlak, gelenek, tarih, biyolojik cinsiyeti de resetleniyor. Eğitim yeniden yapılandırılınca Media da olmayacak tabi. Biyolojik insandan farklı bir canlı türü idi. Buna Amerika karşı çıktı. ABD, AB, İngiltere bir Şeytan üçgeni kurmak istediler o da olmadı. Çünkü liderlik, yöntem ve nihai hedef de anlaşamadılar.
Bugün gözümüzün önünde patlayan bombaların arkasındaki asıl gerçek bu. Gazze aynı gerçeğin bir parçası. ChemTrails da “İklim Hokkabazlığı”, “Karbon ayak izi”, “sıfır atık” aynı oyunun parçaları. Epstein, dünya “Lidercikleri”ni hizaya getirmek için CIA ve MOSSAD’ın elinde bir sopa. “Cemaat”lar nasıl dağıtılıverdi, LGBT nasıl gündeme oturtuldu, partiler kendi içlerinde 40 parçaya bölündüler. Bütün bunlar bir günde, bir ayda, bir yılda olmadı.
Suudlar Fransa ile anlaştı, Gazze’nin silahsızlandırılarak, oranın Abbas’ın başkanlığındaki Filistin devletine bağlanması haline tanıyacaklarını açıkladılar. İsrail ve ABD’nin Filistin devletini tanımaya niyetleri yok. Abbas’ın bu işin üstesinde gelebileceğine inanmıyorlar. Sisi yönetimi, Gazze’ye insani yardım için gelen sivil halka karşı zor kullanıyor ve insani yardımı engelliyor, bu nasıl insanlık, nasıl bir Müslümanlıksa. Ürdün kıralına gelince İran’ı vurmaya giden İsrail füzelerine dokunmuyor, İran’ın İsrail’e fırlattığı füzeleri engelliyor.
Bu arada BAE de bir gökdelende yangın çıktı. Yarın “bu sabotajı İran yaptı” diyebilirler. ABD ve İsrail 11 Eylül misali, hem kendi ülkesinde, hem de diğer bir çok ülkede sivil hedeflere benzer saldırılar düzenleyebilirler.. Önümüzdeki günlerde, ABD bölgedeki Amerikan üslerinden İran’a saldırılar gerçekleştirebilir. Bu şekilde İran o ülkelere de füze fırlatacak olursa, savaş bir anda bölgeye yayılabilir.
İsrail’in hedefi belli, Önce askeri hedefler, ardından hava alanları, limanlar ve sanayi tesisleri, petrol rafinerileri ve şehirlerin altyapısı ile yollar, köprüleri vurmayı planlayacak. Bunu yaparken hedefi iç isyanlar için zemin oluşturmak. Zaten geçen ay Belücistan’da bir takım olaylar başlatıldı. Bu ayaklanmanın arkasında ise İsrail ve Hindistan vardı. Şahın oğlu tekrar İran’a geri dönme hayalleri kuruyor. Bu arada PJAK’da bir takım hareketlilikler gözleniyor. Kürdistan sınırlarını Azerbaycan’a doğru genişletmeye çalışacak gibi gözüküyor. Ve tabi eş zamanlı olarak iki Azerbaycan’ın birleşmesi gündeme gelecek. İran’da rejim değişikli tartışmaları ile birlikte Halkın Mücahidleri, yani Laikçi Sol kesim ile Şah yanlıları harekete geçirilebilir. Bir diğer önemli bölge Huzistan bölgesi. Körfez bölgesindeki Arab Şiası’nın Tahranla bağını kesip, Iraktaki Necef/Kerbela ile ilişkilerinin önü açılabilir. Çünkü hedefte, İran'ın Rehberlik makamının elinden alınması da var.
Peki İsrail cephesinde durum ne? İsrail ABD’yi, AB’yi, İngiltere’yi ve NATO’yu yanına almak istiyor. Psikolojik harp ve global media desteği üstünlüğünü koruyor. 6. Kol faaliyetlerine hız verebilir. İran da buna aynı şekilde, dünyadaki Siyonist hedeflere milis saldırıları düzenleyebilir. Siyah bayram operasyonları ile İsrail, savaşı bölgeye yaymak ve NATO ülkelerinin kendi yanında savaşa dahil olması için emrivaki bir takım saldırılar gerçekleştirebilir. Bu arada İsrail Yunanistan, Hindistan ve Azerbaycan'ı yanına aldı. Mısır, Ürdün, Suud, BAE, Bahreyn ve hatta Katardan sonra Şam yönetimi de en azından İran-İsrail çatışmasında İran’ın karşısında yer aldığına ilişkin BRİCKS’den bir açıklama geldi. Tabi, herkesin bir planı var, Allah’ın (cc) ise bir hükmü. Galib olacak olan Onun hükmüdür. Piyasada kim kimdir, kimin eli kimin cebinde belli değil. Ama bu süreçte birileri “şecaat arz ederken, sirkatlerini söylediler” de kim olduklarını öğrenmiş olduk, ama hala onlardan çok sayıda BİREY’in kim olduklarını şu an için bilmiyoruz, ama artık hissedebiliyoruz.
Türkiye cephesinde neler oluyor? CHP, Anayasa, Genel Af, Ekonomik durum, siyasi, belirsizlik arka masada bekliyor ama bir yandan da Ankara “Barış diplomasisi” yapıyor. “Barış diplomasisi” dedikleri, ABD başkanı Trump, Umman Sultanı Heysem bin Tarık bin Teymur El Said, Kuveyt Devlet Emiri El Sabah ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya Es Sudani, İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, Suud Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Ürdün Kralı 2. Abdullah, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah (Fettah’ın, yani fetihler yapanın / fatih’in kulu. Allah'ın 99 isminden biri.. Allah’ın zafer veren sıfatına hizmet eden kul. Allah Allah..) es-Sisi, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Peki sonuç. Sahi kim bunlar. Bari Gazze’ye yardım için Mısır, Ürdün ve Suriye’nin kapılarını açmaları konusunu konuşsaydık. Hani Mısır’da Türkler de mahsur kaldı da!?.
Bu ay Zilhicce ay’ı. Zilhicce ayında Müslümanlar hiç kimseye ve hiçbir yere bir saldırı yapmaz. Bu ay Haram ay. Böyle 4 ay var, bir de Receb.. Maalesef Diyanet’in dini günler listesinde bile bugünler açıkça yazılmıyor ve hutbelere bile konu edilmiyor. TEOPOLİTK bir bakışla kimse işgal altındaki topraklarda sorunun çözümü için Hz. ÖMER BEYANNAMESİnden söz etmiyor. Biz bu diplomasi ile kimi nereye çağırıyoruz, o belli mi? Biz Mısır’dan insani yardım’ın Gazzeye ulaştırılması için kapının açılması konusunda bir etki ve yetkiye sahib miyiz, ona bakalım önce.. Mesela, Rusya ile ABD’yi barıştırmaya, buluşturmaya çalışıyoruz öte yandan Ukrayna konusunda. Oysa bizim bu konuda NAS çerçevesinde Müslümanca bir barış planımız yok. İslam ülkeleri ile İsrail’i barıştırmak bize mi düştü!?. Gazze’ye, Lübnan , İran’a saldıran İsraile karşı, İslam ülkeleri olarak kendi aramızda birlik olup, yardımlaşarak her yerde, her zeminde topyekun, Allah’ın İpine tutunup İsraile karşı tavır almamız gerekmez mi idi. Bunu konuşmamız gerekirdi, görüştüğümüz ülkelerle. Ama o ülkelerin çoğu İsrail'le müttefik, biz de zaten İsrail'in dostu ABD ile, Haçlı ittifakı ile müttefik ve stratejik ortak, aynı hedefte eş başkan değil miyiz? O Haçlılar, İslam'a karşı Siyon ortakları ile ittifak kurabiliyorlar, ama biz ne yapıyoruz? Bakın, Haram aylardan birinde, bir topluluk Müslümanlara saldırırsa bizim de onlara cevap verme hakkımız var. Bu durumda saldırgan teslim olana, eman dileyene kadar savaş sürdürülür. İki Müslüman ülke arasında çatışma olursa adil bir hakemlikle çatışma durdurulur. Eğer bir barıştan söz ediyorsanız, onun şartı ne? Suudların destek verdiği Fransız barış planında Gazze’nin silahsızlandırılması ve savaşçı unsurların tahliyesi var. Buna razı mısınız, Gazze halkı direnecek olursa, İsrail’le birlik olup, Gazze’yi zorla tehcir mi edeceğiz.
Bakın , bu ay HARAM AY.. Bir Müslüman ülkenin Müslüman ülkelerle Barış diplomasisi, bu temel üzerinde olması gerekir. Yahu Mısır, Suud, Ürdün, Umman, 2. Abdullah tercihini yapmış. Onlar İsrail’le birlikte. Onlar İsrail’le barışmışlar, ABD ile barışmışlar, onların tarafı belli. PR yapacağız diye, kulağa hoş gelen kampanyalar düzenleyerek aslında odaklanmamız gereken işleri ıskalıyoruz. Bir şeyler yapıyormuş gibi gözükerek zaman kaybediyoruz.
Sahi niye hala BM toplanamıyor (GK var değil mi), Niye İslam konferansı, D8, Arap Birliği, Afrika Birliği toplanmıyoruz. (Toplansa ne olacak ki, Epstein korkusu var). Biz AB’nin kıdemli aday üyesiyiz değil mi, neden Avrupa Parlementosunda konuyu ele almıyoruz. Neden NATO toplanmıyor? Neden Dışişleri Bakanlığı bir çok heyetle uluslararası istişareler yapmıyor. Niye? Uluslararası sistem ne alemde derseniz, BM, Avrupa Birliği, Arap Birliği, İslam Konferansı, Afrika Birliği, kör, sağır dilsiz. Güvenlik Konseyi kilitlenmiş duruma, UCM’de etkisizleştirildi. Netenyahu Kıbrıs Rum kesimine, Atina’ya gidiyor, UCM kararları uygulanmıyor. Rum kesiminde ABD, İngiltere, Fransa ve Yunanistan da var oysa. İsrail Nükleer silahlarını Yunan adalarına aktarıyor, “Uluslararası Atom Ajansı”ndan ses yok!
Rusya, Çin, Kuzey Kore cephesinde duruma gelince Rusya ve Çin, K.Kore İranı destekliyor ama sınırlı bir yardım söz konusu. Zaten daha önce bu ülkeler burada bir takım rezervler oluşturmuşlardı. Sınırlı bir askeri destek sözü var ama, bu ülkeler üzerinden ikmal kısa sürede mümkün. Bu arada Pakistan İran’a nükleer saldırı olması halinde karşı nükleer güç kullanma seçeneğinden söz etti. Pakistan İran'ın yanında yer alırken, Hindistan'ın tercihi başından beri İsrail.
ABD, AB, NATO ülkeleri çatışma istemese de, çatışma halinde İsrail’in yanında yer alacaklar. Ama onların da içinde, muhalefet kanadı ve sivil toplumda giderek artan bir tedirginlik ve karşı çıkış söz konusu. Neyse işte böyle. Daha yazacak pek çok şey var da, bu günlükte bu kadar. Selam ve dua ile.