
Abdurrahman Dilipak: Terör bitti mi?
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Terör bitti mi?/Habervakti.com
Kulağa ne kadar da hoş geliyor değil mi, “Terör’süz Türkiye”!
Benim “Terörizm / Terörist Kim” diye yıllar önce yayınlanmış bir kitabım var. 1970’lerden itibaren gazeteci olarak bir çok cephede o savaşları izledim. Direniş hareketlerinin liderleri ile görüştüm. Mesela “İslami direniş cephe liderleri” ile yaptığım röportajlardan oluşan “İslam Savaşçıları” diye başka bir kitabım da var. Türkiye’deki, sağ-sol, İslamcı, milliyetçi direniş örgütlerini de yakından tanıyorum. 1980 öncesi DEV GENÇ’i de bilirim, bölündükten sonra DEV SOL, DEV YOLU da. TKP’yi de bilirim. Doğu Anadolu’da “Akil Adamlar Heyeti”nde idim. Daha önce de askerlerle 15 gün Doğudaki askeri birlikleri gezdim. Ankara ve İstanbul’daki ordu birliklerinde askeri yetkililerle konuştuk, Harb okullarından, Milli Güvenlik Akademesine, genel Kurmaya kadar, bir çok yerde.
Terör konusundan bu kadar muzadarip olup da bu konuda teorik olarak bu kadar cahil, örgüt ve eylem bağlamında bu kadar aklı karışık bir toplum görmedim desem yeridir. Polisi ayrı, jandarması ayrı, TSK’sı, MİT’i ayrı, MGK’sı ayrı, iktidarı ayrı, muhalefeti ayrı. Bilgiden bağımsız olgu, algı, kanaatlar ve talimatlarla hareket ediyorlar. Partiler, Cemaat ve kanaat önderleri, herkesin kendine ait zannettiği media’ları üzerinden adeta toplum emir komuta ile yönetiliyor. Hiç sanmam, ama bekleyip göreceğiz. Biz geleceği bilmeyiz. Ve de bize hayır gibi gelen şeylerde şer şer gibi gelen şeylerde Allah (cc) hayır murat etmiş olabilir. Kutsanan devletin arkasında bir ne idüğü belli olmayan bir derin devlet var, onun da arkasında, ABD, AB, İngiltere, İsrail, NATO, Mason Locaları falan, say say bitmez. Bunların kadrolarında Şeyh de var, Fahişe de. Sağcı, solcu, Dinci, Liberal, Milliyetçi, Laik herkes var! Daha sonra FETÖ dediklerinizin de arkasında onlar vardı, BÇG’nin de arkasında onlar var. Bu Şeytani yapı, mesela 15 Temmuz’da AK Partiyi de destekledi, FETÖ’yü de. İkisini de zayıflatmak, kazananla yollarına devam etmek istiyorlardı. Ölen ölür, kalan sağlar onların olacaktı çünkü.
Kurtlar vadisi ile nasıl da derin devleti akladılar, toplumsal hafızada meşrulaştırdılar.. O dizi filmlerle toplum dönüştürülürken, mesela Tarih üzerinden bugünün siyasetini meşrulaştırmak için menkıbeler uydurdular. Hoş, artık artırılmış sanal gerçeklik var. Dünki yöntemlerle bile, düne kadar “Bebek Katili” diye kınadıklarını birini, bir anda “Barış meleği”ne nasıl da çevirdiler ama. Toplumda zaten kendi media’sına bakıyor, kendi partisi, şeyhi, lideri ne derse onu mutlak bir doğru olarak kabul ediyor. Din ve devlet büyüklerini İdolleştiriyor, İlah ve Rab konumuna yükseltiyor! PKK nerede başlayıp, nerede bittiğini biliyor muyuz?. Pek çok kişi bilmez. Bilmediğini de bilmez, öğrenmek de istemez, gerçeği söylesen de kabul etmek istemez. Çünkü sizin söyleyecekleriniz onun ezberlerine uymayacaktır. Ve onun zihinlerini kuşatan duvardan bir tuğla çekerseniz, o duvar çöker. O zanna dayalı kanaat, din ve tarihle perçinlenmiştir.
PKK 1973’de fikir olarak bir Grub Türk tarafından ortaya atılmış, 1976’da bir Kürt hareketi olarak Kürt nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde örgütlenerek yayılmaya başlamış, 1978’de de ilk kongresini toplayarak PKK kimliğini kazanmış süreç içinde Suriye Muhaberatı, Rus KGB’si, MOSSAD, Bulgar istihbaratı, Yunanistan, Ermenistan, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, İsveç gibi ülkelerle de yakın ve sıcak temas kurdu. Hatta Libya ve Suudi Arabistanla da. Solcu görünüyorlardı ama, NATO’nun gölgesinde bir solculuk bu. Bugün gelinen nokta ile ilgili DEM "Tarihi bir eşik: Barışın ve kardeşliğin yeni şafağı" başlıklı bir açıklama yaparak "PKK'nin tarihi kongre kararlarıyla birlikte elli yıllık çatışmadan barış ufkuna bir adım daha yaklaşmış oluyoruz" dedi.
Bir Fuad Doğu vardı, Jandarma Komutanı sonra MİT Müsteşarı oldu. Onlar bu işin aslını bilirler, Apo da bilir. Kesire kim? Kesire’nin babası nerede görev yapıyordu? Onların bilgileri cesetleri ile birlikte toprağa gömülecek. Ama bir gün o ölüm denilen derin uykudan uyandırıldıklarında, gizledikleri tüm bilgiler ellerine tutuşturulacak, yapıp-yapmadıklarından hesaba çekilecekler. Mezara gömdükleri, toprak olduğunu sandıkları her şey aleyhlerinde delil olarak kullanılacak ve bunun bedelini ödeyecekler.
Bugün de, kozmik odalarda, kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuşulanları, kriptolu, kuryeli haberleşmeleri, gizli damgalı belgeleri gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var! Kurdukları ve geçilmez sandıkları bariyerleri aşan Melekler de var, Cinler de, Şeytanlar da!
Sahi bu son süreci başlatan MHP değil de, CHP olsaydı ne olurdu? Ya da Kürt konusu konuşulurken, HÜDAPAR bu işin neresinde. Cumhur İttifakına DEM de katılacaksa, HÜDAPAR ve DEM yan yana mı duracak.. AK Parti ve MHP’nin tabanı bu işe ne diyecek. DEM’in tabanında hiçbir itiraz gelmeyecek mi? Hepsinden önemlisi 20 kadar ülkeye dağılan PKK’lılar o ülkelerdeki ilişkili oldukları istihbarat örgütleri ile bu süreç içinde karşılıklı anlayış zemini oluşturabilecekler mi?
PKK’nın kendi kendini fesih kararı, pamuk ipliğine bağlı bir sürecin ürünü. Eğer Türkiye ABD, AB, NATO ve İsrail ile bu konuda bir mutabakat sağlayamaz ise bu süreç çok uzun sürmez.
Zaten Şam’a sıkıştırılan Suriye yönetiminin eli kolu bağlandıktan sonra, Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı da sonlandırılacaksa, İran’dan Akdeniz’e, Kürdistan’a giden yol, Irak, Suriye hattına paralel Türkiye üzerinden de siyasi zeminde olgunlaştırılacak şartlar kıvama geldiğinde Birleşik Kürdistan’ın gündeme gelmesi uzak bir ihtimal olmayacaktır. Kaldı ki, PKK gitse de yerine PYD’nin yanında bir KCK var. Her iki örgüt de ABD ve İsrail, İngiltere ve AB, NATO ile yakın temas halinde. Dahası da var, PYD de, KCK da, SDG’nın içinde. Burada Matruşka bir yapı var ve burada Kürtler dışında Süryaniler, Ermeniler, Ezdiler, Dürziler ve Nuseyriler de var. Sahi, biz Türk Mafiası ile baş edemezken, şimdi başımıza bir de Kürt Mafiasını saracağız. Zaten Suriye Mafiası da her iki kesimle arkadaş oldular. İran Mafiası da vardı burada, Irak Mafiası da. Agartha da var burada Chabat’da, olmayan yok ki! Kazak Mafyası da var, Rus Mafyası da, Ukrayna mafyası da.
Afganistan’dan gelen, hani şu Raşid Dostumun korucuları olan Özbekleri ne yapacağız bu arada! Altın, elmas işiyle ilgili Afrika’dan da geldi birileri ve onlar da artık vatandaş oldular. ABD, İngiltere, AB, NATO’dan gelen istihbarat örgütlerinin bu yapılar, STKların, Media ve İş adamlarının çevrelerindeki elemanlarını saymıyorum bile. Neyse olan oldu. Beklenen kongre gerçekleşti. Fırat Haber Ajansı'nın haberine göre, kongre, “Kürdistan Bölgesi toprakları” olan ve PKK’nin "Medya Savunma Alanları" olarak adlandırdığı alanda iki farklı bölgede eşzamanlı ve paralel olarak gerçekleştirildi. “Medya alanları” dedikleri MED’lere bir gönderme, yoksa bizim bildiğimiz şekli ile “Medya” değil. Kongreye, aralarında PKK Yürütme Kurulu üyeleri, PKK Merkez Komite üyeleri, Kürdistan Topluluklar Birliği Yürütme Konseyi eş başkanları ve konsey üyeleri, HPG Askeri Konseyi üyeleri, KJK ve PAJK koordinasyonu üyelerinin de olduğu 232 delege katıldı. Bakalım bu işin bundan sonraki seyri nasıl olacak? Hele şu Kurban bayramı bir geçsin, Trump geliyor mu, Putin ve Zelensky gelecek mi, onu da bir görelim bu arada.
Bakın, bu işte bir çok boşluk var. Taşlar yerine oturmuyor. Bu şekilde aceleye getirilmiş, içinde başka hesaplar barındıran bir plan söz konusu.. Anayasa değişikliği gerekecek ama bu sadece bu konuyla ilgili olmayacak. Yani Türklük konusu tartışılmayacak sadece Cumhurbaşkanlığı seçimi ve başkanlık sistemi de, Erdoğan’ın görev süresi de tartışılacak. Ayrıca bir de Genel Af konusu var. PKK’lıların yanında FETÖ’cüler de büyük ölçüde serbest kalacak. Bu arada genel affın içine korkarım kaset ve dosyalara konu olan bir çok usulsüzlük, yolsuzluk, kaçakçılık, tehdit, şantaj, çökme, gasb, haksız mal edinimi, ihaleye fesat karıştırma, yargı borsası iddiaları, sahte diploma tartışmaları konusu ile ilgili işlemler de toprağa gömülecek.. Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Tarih bir toplumun ortak hafızası ve tecrübeler birikimidir. Tarihten eğrisiyle doğrusu ile ders alınır. Tarih bir ders kitabıdır. Ama korkarım bu tarihten çıkartılacak bir ders yok, acı hatıralar, kan, gözyaşı, utanç, gasb edilen alınterlerinden başka!
Bir de PKK’nın “52 yıllık tarih” tartışması var.. Genel olarak bilinen PKK’nın 27 Kasım 1978 de Diyarbakır’ın Lice ilçesinin Fis köyünde kurulduğu. O zaman orada KUK’çular, Rızgari’ciler, KOMKAR, Tekoşinci’ler, Beş Parçacılar (Türkiye, İran, Irak, Suriye’nin yanı sıra Ermenistan parçasını’ da isteyen grublardan oluşuyordu) PKK’nın ilk kurucuları Türkler. Haki Karer, Antepli, Duran Kalkan Adanalı. Karadenizli, solcu olanı var. Laz Kemal lakablı Kemal Pir’de var mesela Gümüşhaneli. Yılmaz Bahrareş kod adlı Osman Nuri Ocaklı Rizeli.
Eğer Sadist ya da Mazoşistseniz Türkiye o birileri için çok eğlenceli bir ülke. Sahi bu süreçte dökülen kanlar için “biz nerede yanlış yaptık” diye düşünen birileri var mı? Peki, helalleşmeyecek miyiz, sadece unutacak mıyız? Bu işin suçluları, sorumlularını hepsini, kim suçlu kim suçsuz demeden affedecek gidecek miyiz? Bu süreçten kendimizi eleştirmeyeceksek, nasıl bir ders çıkartacağız. Tarihe ve gelecek nesillere nasıl bir miras bırakacağız? Öbür dünyada ölüler diriltildiğinde bugün işin mimarlarının halleri ne olacak merak ediyorum. Kim kaçacak kim, kimi kovalayacak.. Ben bugünkü süreçten doğru bir sonuç çıkacağından emin değilim. Çünkü “Tersin yolundan giderek Mersin’e varılmaz”.
6 ay, 1 güz gittikten sonra bir arpa boyu yol katetmediğimiz ortaya çıkarsa, işte o zaman Necip Fazıl'ın şu mısralarını okumak gerek: “Gir de bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar”. Allah cahillere ve zalimlere, gözleri olup görmeyenlere, kulakları olup duymayanlara, kalpleri olup hissetmeyenlere yardım etmez. Terör bitti mi, bitecek mi, bitse de başlatmak zor değil, Hatta yeniden başlatmak, bitirmek kadar zor değil, çok daha kolay. Bakın müzakere sürecinde, siyasi haklara dayalı talepler konusundaki taahhütler, uluslararası hukuk açısından karşı taraf için mükteseb bir hak anlamına gelecektir. Yarın ipler koparsa, o noktadan geri adım atmak kolay olmayacaktır.. Bu konu bu haliyle, her türlü komplo teorileri, senaryo ve spekülasyonlara açık hale getirildi. Unutmamak gerekir ki, söylenti, bazen en tahripkar gerçekten daha yıkıcı olabilir. Dünü, bugünü, bundan sonra olacaklarla, meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Selam ve dua ile.