Abdurrahman Dilipak: İsrail Türkiye'den uzaklaşabilir mi?

Abdurrahman Dilipak: İsrail Türkiye'den uzaklaşabilir mi?

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak İsrail Türkiye'den uzaklaşabilir mi?/Habervakti.com

Dün kaldığımız yerden devam edelim.

Bu coğrafyanın tarihi, bugünü ve gelecekteki ifade ettiği anlam ve değerlin farkında olan hiç kimse Türkiye’den vazgeçemez. JeoPolitik, JeoStratejik önemi ötesinde TeoPolitik ve TeoStratejik açıdan da bu böyle.. Birileri bu ülkenin yöneticilerini yetersiz ya da kendi planları açısından kendileri için engel görebilir. Ancak bu onların bu topraklardan vazgeçecekleri anlamına gelmez. Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. İsa, Hz. Musa bu topraklarda, bizim yüzyıl önceki sınırlarımız içinde yaşadı.

Bizimkiler dedelerinin doğduğu, burunlarının dibindeki toprağı, o toprağın altından, üstünden, tarihinden ve gelecekteki rolünden habersiz, bizim oralarda ne işimiz var derken, binlerce KM uzaktan ABD, İngiltere burada! İncil burada toplandı, Ortodoksluğun merkezi burası, Katoliklik bu topraklarda doğdu.. Burası aynı zamanda kıyamet zamanına ilişkin işaretleri içinde taşıyan bir coğrafya.

Bugüne geri dönecek olursak...

Şimdi Ankara’ya yeni bir AŞK lazımdı. “Eskiden taptığımı bugün taşlamam gerek” / “Yeni bir haber yeni bir kader / Bunlar için bana şans lazım / Yeni bir duruş yeni dokunuş” Sertap Erener böyle diyordu. 28 Ağustos 2014’de Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu, zaten ondan sonra, bir şeyler oldu, süreç hızlandı..2 Eki 2018’de Mc Kinsey skandalı patlamıştı Ankara’da. “27.2. 2019’da ‘ Kushner Beştepe’ye çıktı, yanında Berat Albayrak vardı. Bizim “Dahlan projesi” diye karşı çıktığımız yeni bir projenin temelleri atılıyordu o günlerde. Bu projenin tanıtımı “Yüzyılın buluşması” projesi olarak yapılıyordu. Dahlanist’lere göre Kushner Ankara’ya “bir güneş gibi doğmuştu. Artık bu perde arkasından ilerleyerek “Nuhi Yasalar” temelinde HAZARA Devletine ve KARAY BİRLİĞİNE giden yol açılabilirdi. Bunun için insanımızın BİREY’leştirilmesi, yani, din ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız GENDER diye tanımlanan GENOM NESNE’lere dönüştürülmesi gerekiyordu. Soylu, 31 Ağustos 2016'da istifa eden Efkan Ala'nın yerine İçişleri Bakanlığı görevine atandığında masasında Kimlik Kartlarına GENDER yazılması ile ilgili hazırlanmış bir kararname buldu.. AGARTHA’ya yol verilmişti artık. LGBT cemaati özgürdü. Sıra Dahlan’da idi. Berat Albayrak 16.4.2019’da Kushner’le birlikte Beyaz sarayda, Trump’la beraberdi. Bu arada gelenler-gidenler oldu. 22 Aralık 2021’de HABAT Beştepe’deydi..

9.3.2022’de İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog Ankara’daydı. Beştepe’deki törende Türk ve İsrail bayrağı birlikte dalgalanıyordu. "Amacımız, (Türkiye-İsrail) ülkelerimiz ve halklarımız arasında dostane ilişkilerin gelişmesinin temellerini atmaktır." dedi. Sonraki süreci biliyorsunuz, 11.1.2023’de Ankara ve Tel Aviv arasında ilişkilerin normalleşmesi sürecinde ileri bir adım atıldı ve İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ülkesine davet etti. Bu arada Netenyahu Ankara’ya gelecekti. Ama öncesinde Erdoğan HAMAS ile FKÖ’yü masaya oturtacak, HAMAS’ı FKÖ ile birlik olmaya ikna edecekti. HAMAS ve KASSAM’dan isimleri arananlar listesinde olmayanların Türkiye’ye iskanı bile gündemdeydi. Ama 7 Ekim’de Kassam İsrail’in saldırılarına karşı harekete geçince bu plan da suya düştü. Netenyahu gelemedi, Erdoğan gidemedi, Yüzyılın projesi gerçekleşemedi. Oysa BM Genel Kurulunda Netenyahu Büyük İsrail haritasını açıklamış, İran Cumhurbaşkanı Mehdinin dönüşünü ilan etmişti. Oysa BM’ genel kurulunda da Erdoğan ve Netenyahu 19 Eylül’de de bir araya gelmişti.

G20 Hemen öncesinde 9-10 Eylül 2023 de yapılan Yeni Delhi zirvesi, Yeni dünya düzeni için 51 sayfalık bir mutabakat metni imzalanmıştı (Bu metin sadece 7 madde halinde 10 satırlık bir metin olarak açıklandı. “Bizim Rabia’mız”ın yerini (Zaten artık kullanılmamaya başlanmıştı) “Tek dünya, tek aile, tek gelecek” (One Earth, One Family, One Future) almıştı.

Aslında 2009’da, 29 Ocak 2009’daki “One minute”den hemen sonra AK Gençlik Ankara’da MOSSAD eski başkanının başkanlığında başlatılan Glokalist hareket, Erdoğan ve Melih Gökçek’in de katılımı ile çalışmalarına başlamıştı. 29 Ocak 2009, Yani bu işler böyle bir anda olmadı. Markalar “Glokalizm” yaklaşımıyla daha büyük sonuçlar elde edebilir yerelden evrensele, şehir markaları, yerli ve milli tartışmaları. Bir anda Glokalizasyon sürecine girdik. Artık “Küresel Düşünecek ve Yerel Hareket Edecektik” Yerel yönetim, yerinden yönetim, yerel yönetim özerklik şartı gibi konular, HDP çevrelerinde daha çok konuşulmaya başlamıştı.

31.10.2023’hal ve gidişat hakkında şunları yazmışım: “(DP-CHP, iki damat+dahlan-HABAT VE Mckinsey) Bakın, bize CHP’yi gösterip DP’ye razı ettiler. DP CHP’nin rahminden kazınarak klonlandı. Başlarında da Bayar vardı. “Küçük ABD” olma hayalleri ile batı güvenliği için batıya kalkan trene binip NATO’ya asker yapılacaktık. DP, Milli Kalkınma Partisi, Millet Partisi gibi, anti siyonist ve daha dindar siyasi oluşumların önünü almak için, NATO’nun kullanımına açık, ABD ve İngiltere’nin ortak projesi olarak örgütlendi. İncirlik Üssü, Aralık 1951'de Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Amerikan Hava Kuvvetleri'nin hizmetinde ortak kullanıma açıldı.” Yazının devamı için bakınız: https://x.com/i/web/status/1719281428142153821

Anlayacağınız, Şark cephesinde de Garp cephesinde de yeni bir durum yok. “Tavşana kaç tazıya tut” diyorlar. Hani dünyada ne var ne yok diyene “Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam oldu” dersiniz, onlar anlar fıkrası gibi bir şey, BrettonWoods anlaşması ile tarihin en büyük soygununu yapan, Kızılderilileri öldürüp, kara derilileri köleleştiren, sarı ırkı sömüren, bu global yağmayı paylaşamadıkları için kendi aralarında 100 yıl savaşan, daha sonra dünyaya 2+ soğuk savaşla birlikte 3 dünya savaşı “armağan”!? eden, yüzlerce darbe, halk ayaklanması, terör örgütünün arkasındaki ülke olan ABD ile biz müttefikiz, Stratejik ortağız, İslam ülkelerini yola getirmek için örgütlenen BOP’ta o ülke ile eş başkanlık yapıyoruz. NATO’nun ucuz askeri, savaş paratoneri, sıçrama tahtasıyız, Ve biz, 3 çeyrek asırdır, AB’nin kapısında, mizahi bir anlatımla, yavrularını emziren anaç domuzu emmek için Domuz ağılının kapısında bekleyen koyun gibi beklemeye devam ediyoruz.

2. Mahmud’un Tanzimatı, İttihat Terakkinin darbesi yetmedi, bu sürecin devanı olan Kamalist devrimler de yetmemiş anlaşılan ki, hala bekliyoruz..

Ver Erener’den bir parça, (Mehter bu işin kandırmacası) “Kendime yeni bir ben lazım, aah. Bunlar için bana şans lazım / Yeni bir duruş yeni dokunuş..”

Araya Necip Fazıl’dan bir şiir: “Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat... / Beni Allah tutmuş, kim eder azat? / Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem../ . Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!”

Zeki Müren ne diyordu sahi: “Bir gülüşün var ki kaş çatar gibi / En sıcak sözlerin azarlar gibi / Hiç bağlanır mıydım çocuklar gibi / Ah, bu şarkıların gözü kör olsun”

Bizim ülkemizde Poetika ile Politika arasında ilginç bir bağ vardır. Şairlerin bir kımı efendilerinin meddahlarıdırlar, ama bir kısmı da Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesidir. Hakkın seli olan Şairlere de Politikacılara da gazetecilere de selam olsun. İnsin Şeytanı olanlara ise Lanet olsun! Selam ve dua ile.