Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yarın ne olacak?

Herkes bugünü unuttu ve yarın endişesi taşıyor. Yarın ne olacak. Benim geleceğim ne olacak, çocuklarımın geleceği ne olacak, ailemin geleceği ne olacak, ülkemin, İslam dünyasının, dünyanın geleceği ne olacak?

Savaş kapıda mı? Deprem ne zaman? CoVID ne zaman bitecek? Ekonomi ne zaman yoluna girecek? Siyaset nereye gidiyor? Din ne diyor? Kehanetler ve Kahinler ne diyor? Stratejistler ne diyor?

Eskiden bu işler biraz meraktan kaynaklanıyordu. Şimdi meraktan çok korku hakim.. İnsanların gelecekten umudu giderek azalıyor.

ABD Stratejik Komutanlığı Başkanı Amiral Charles Richard, Rusya veya Çin ile nükleer savaşın ‘gerçek bir olasılık’ olduğu konusunda uyardı.

Nükleer savaş bir ihtimal, ama gerçek olan bir şey var, o da biyolojik savaş. CoVID bu anlamda somut bir gerçek. Dünyayı tek bir savaş beklemiyor. Yeni dünya savaşı sadece konvansiyonel bir savaş olmayacak. Biyolojik savaş, kimyasal savaş, uzay savaşı, ışın silahı, RF savaşı, ekonomik savaş, terör, psikolojik savaş, siber savaş, yani savaş içinde savaş planlanıyor. Hedef çok büyük, Dünya nüfusunu 7.5 milyardan 500 milyona çekmek.

Eskiden sağ-sol, Türk Kürt savaşı yaşardık. Savaşın nedeni, din, mezhep, ideoloji, etnik kimlik, politik ve ekonomik sebebler olabilirdi. Artık savaş kadın-erkek arasında, aile içinde canhıraş bir savaş sözkonusu. İnsanlar din, ahlak ve gelenekten bağımsız “Birey”lerden oluşuyor. İnsan insanla değil, insan kendi içinde akıl, vijdan, din, ahlak ve gelenek  arasında bir çatışma yaşanıyor. İnsanın aklı, kalbi, bedeni bir savaş alanı. İnsanlık ilk defa böyle bir tehditle karşı karşıya. CoVID bu fitnenin çıban başı, “Starter” dedikleri “Başlatıcı”sı.

Korkunun ecele faydası yok. Olacak olan ne varsa olacak. Biz o kötü ihtimallerin gerçekleşmemesi için çalışalım. Şiddetini düşürmeye çalışalım, ama bu gidişle, “ahir zaman”da yani “Tarihin sonu”nda, Kıyamet günü geldiğinde daha dehşetlisi olacak. Çünkü insanlar kan dökmeye, yalan söylemeye, zulme, sömürüye devam ediyorlar.

Biz verilen habere göre, iman edenler, gözleri yuvasından fırlatan o günü görmeden bir sabah vakti dünyayı terk edecek, ahirete göç edeceğiz. Yahudilerden kimileri, Nuh’un gemisi gibi, ama bu defa,  Tanrılarının “kendi ailesi”ni göğe yükselen bir uzay gemisi ile gökyüzüne çekip, sonra yeryüzünü helak edeceğine, ardından da bu uzay gemisinin dünyaya geri dönerek yeryüzünü yeniden imar edeceklerine inanıyorlar. Bu “Tanrının kırallığı”nı yeniden inşa edecek olan, Meşiah’ın önderliğinde göğe yükselirken, Tapınakçılar o gün, yeryüzündeki kozmik tapınaklarda insan ve hayvan genomlarını, bitki tohumlarını, kozmik ve teknik bilgileri, model ve yazılımları koruma altına alacaklar ve bunların birer kopyasını uzay gemisi ile gökyüzüne taşıyacaklar. Seçilmişler topluluğu yeryüzünün yeni Adem ve Havvaları olurken, Nuh’un gemisindeki mahlukatın yerini tohum, gen, dondurulmuş embriyolar, digital olarak klonlanmış genetik kodlar ve teknik bilgileri uzaya taşıyacaklar.

Uzayda koloni kurmanın teolojik bir arka planı var bu anlamda. Bu geçici bir süre, bir ara dönem için teolojik arka planı olan bir kurgu. Bu Şeytani akıl yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat aldatmacası ile peşinden gidenlere tekno mucizelerden söz ediyor olmalı.

 

Bizimkilerin gözlerine CoVID’i çok yaklaştırdıkları için, kibriti gözüne çok yaklaştıranların arkasında bir ormanı görmemesi misali, bu kibrit ateşi, arkadaki cehennemi planı görmelerine mani oluyor.

Bu Bill’in adamlarının Armageddondan, “Tanrıyı kıyamete zorlayan” Şeytani aklın planlarından haberleri yok. Ege bölgesindeki  7 kilise üzerindeki kıyamet teoloji ile ilgili şifreleri değil, İncil’in “Yuhanna vahyi” bölümünde anlatılanlardan bile haberleri yok bunların. Zahmet buyurup bakarlarsa; moda tabiri ile “Kıyametin şifresi” orada gizli, Hristiyanlar için. Efes’teki (Ephesus) (Selçuk) kiliseye muhtıra (Vahiy 2:1-7). İzmir’deki (Smyrna) kiliseye muhtıra (Vahiy 2:8-11). Bergama’daki (Pergamon) kiliseye muhtıra (Vahiy 2:12-17). Thiatira’daki (Akhisar) kiliseye muhtıra (Vahiy 2:18-29). Sart’daki (Salihli) kiliseye muhtıra (Vahiy 3:1-6). Filadelfiya’daki (Alaşehir) kiliseye muhtıra (Vahiy 3:7-13). Laodikeia’deki (Denizli yakınları) kiliseye muhtıra (Vahiy 3:14-22)..

Tekrar söyleyeyim, Kaderimizde ne varsa o olacak. Rızgımızdan az ya da çok yemeyeceğiz. Ecelimiz geldiğinde bu dünyadan göçeceğiz. Ne bir saniye önce ne de sonra. O zaman bu tedirginlik niye.

Başımıza gelen felaketlerin sebebi, sadece ABD, İngiltere, Batılılar, Ruslar, Çinliler, Hindular, İsrail filan da değil. Onların patronu olan Şeytan bizim içimizde de olabilir, Çevremizde de. Biz de çok masum değiliz. Kurtuluş için evet onlara karşı direnecek, onlarla mücahede edeceğiz, daha akıllı, dürüst, cesur olacağız, tamam da, Allah’ın ipini bırakır ve Allah’ın yardımından mahrum kalırsak işte o zaman hapı yuttuğumuz gündür. Başkaları ile mücadele ederken de önce kendimizi değiştirmemiz gerek. Aynı şeyleri bizler de yaparken, onlar üzerinde ne sözümüzün etkisi olur, ne de işimizin! O zaman bir yandan biz de onlara benzer, biz bize düşeriz. Ardından Allah onları üzerimize salar. Allah’ın gazabı bizi bulur. Sonra onlar da birbirine düşer. Oysa bize düşen görev onları Hakka ve hayra çağırmak, bizi öldürmeye gelenleri bizde diriltmek olmalı değil miydik! Oysa servet ve makam olarak yükseldikçe, daha çok onlara benziyoruz.

İnfitar suresinde (4-5) ne deniyordu: “Kabirlerin altı üstüne getirildiğinde; her insan dünyada neleri yaptığını, neleri de yapmadığını açıkça bilecektir.. “ Evet, bu dünyada yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her şeyin, “migale zerretin hayran yerah ve misgale zerretin şerren yerah” ölçüsünde hesabının sorulacağı bir gün var. Asıl soru şu: O güne hazır mıyız ya da ne kadar hazırız.. Bu nesil böyle bir tehditle karşı karşıyayız. Bu bizim imtihanımız. Bakarsınız şartlar daha da ağırlaştırabilir. Hep böyle gidecek değil, iyileşebilir de, daha da kötüleşebilir de. Kızılderililerin, kara derililerin, sarı ırkın başına gelenleri de biliyorsunuz. Onlar küçük kıyameti yaşadı. Benim dedem 1. Dünya savaşını yaşadı, babam 2. Dünya savaşını, ben 3. bir dünya savaşı olan soğuk savaşı gördüm. Kim bilir, belki bugün benim çocuklarım yani bir dünya savaşına şahid olabilir. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 741 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar