Abdurrahman Dilipak
Türkiye neden böyle?
Derin Gerçekler
Bakın bu memlekette kadın-erkek herkes şapka giymek zorunda ama, çoğu kimse şapka giymiyor.
“Cultur” Bakanımız bu çarpıklığın (!?) nihayet farkına varmış olmalı ki, bu gerçeği hatırlatmak için bir etkinliğe destek vererek, bu konuda bir tartışma başlattı!
Sahi “Cultur ve Spor bakanlığı” ne alaka!?
MEB’in adını “Maarif Bakanlığı” yapın, “İrfan” sahibi olanlar Arif ve Münevver de olurlar.
O zaman gerçeklerin basamaklarından yükselerek HAKİKAT’e ulaşırlar.
Ansiklopedilere bakın bakalım, Cultur, Spor’un kökeninde ne var?
Bu kelimelerin etimolojisine bakın bakalım ne göreceksiniz.
“Yeni dünya için yeni insan” gerekli idi. “on yıla 15 milyon genç yaratmak” gerekli idi ona. Ona yeni bir DİL, yeni bir TARİH, yeni bir COĞRAYA tanımı yapmak gerekiyordu. İlk Ulus devlet projesinin, 1800’lerde dünden tevarüs eden Din, tarih, ahlak ve gelenekten bağımsız, “Yeni Gerçeklik” anlayışı ile şekillendirilen, bilim, sanat ve felsefe temelinde, siyasetin şekillendirdiği “Yeni İnsan”ını üretmek için, o günkü Trans Humanizm projesine göre “L’ecole”ler, insan yetiştirme haraları, çiftlikleri olacaktı. “Eskiyi unut, yeni yolu tut, gençliğe umut, sen ol çocuğum.”
Aslında bunlar “İnsan” da değil, “Human” diye, “birbirinin kurd’u olan” bir canavar ürettiler.
HAK temelli bir imanın yerine HUMANİZM diye tanımlanan, İnsan temelli ideolojik ve Politik bir proje aslında kulağa hoş gelen içi boş bir kavramdı?
“Hangi İnsan” sorusunu sormadılar.
“Ekmel-i Mahlukat / Eşref-i mahlukat” olan insan mı, yoksa, “İns’in Şeytanı”na dönüşmüş, “Belhum adal” olan bir canavar mı?
“Cumhuriyet kuşağı” Cumhuriyet ilke ve inkılabları ışığında, “Gökten indiği sanılan kitaplardaki Arab yavelerinden ve hurafelerinden soyutlanarak”(!?) TEK ADAM’ın önderliğinde, liderliğinde, gösterdiği yönde, TEK PARTİ üzerinden TEK TİP İnsan olacaktı.
Bu memlekette “Hacı, Hoca, Şeyh, bey, efendi, paşa” demek yasak ama devletimiz “Hac yönetmeliği” yayınlıyor, Hocalar devlet memuru, herkes bey-efendi, paşa.. Ha bu arada bunları değiştirmeyi teklif etmek de yasak. Bunu teklif eden partinin kapatılması söz konusu olur.
Devlet dini vakıflara el koymuş, Yerli ve Milli Karnaval düzenleyen Cultur bakanlığına bağlamış..
Ayasofya ve Süleymaniye camileri külliyesi içindeki yapılarda, turistik, karma kadın-erkek karışık “Türk Hamamı”na dönüştürülmüş.
Din eğitimi “Tevhid-i Tedrisat” kapsamında MEB’e bağlı, İmamlar devlet memuru?
Sahi Niye Hristiyanların, Musevilerin dini eğitim veren mektepleri yok hiç düşündünüz mü?
Lozan’a göre onların müfredatını siz belirleyemezsiniz.
Onun için memleketimizde papaz yetişmediğinden papaz ithal ediyoruz.
Nasıl olsa Müslümanlar gariban. Onların müfredatını darbeciler ve iktidar sahiplerinin atadıkları kişiler belirleyebilir!
Ya hu, bu arada hatırlayın, Mustafa Kemalin okuduğu, size “Şemsi Efendi Mektebi”, Abdulhamid’in Selanik’te evine sürgün edildiği Yahudi/Sabatayist iş adamı Alatini efendinin sahibi olduğu, Kabbala eğitimi ve İbranice dersleri verilen verilen bir Sabatay okulu idi ve Şemsi efendi’nin gerçek adı da Şimon Zwi idi. Şimdiki Bilgi, ışık, Terakki mektepleri de oradan gelir.
Bu arada DP’nin başındaki, Mustafa Kemalin mutemet adamı, Kod adı “Galib Hoca” olan Celal Bayar da Alliance İsrailiete mezunu! Laiklik güya onlara göre “Din devlet ayrılığını” ifade eder ama, “Türkün dini Kemalizm”dir.
Kaldı ki Laikliğin objesi din-devlet değil, kilise-devlettir.
Laiklik meşruiyetini İncil’den alan bir kilise kurumudur.
Kilise ile devletin ruh ve beden gibi ayrılmazlığını ifade eder.
Laiklik Katoliklerle ilgili bir konudur.
Protestanları ve Ortodoksları da ilgilendirmez. Yani Hristiyanların tamamı için de bir anlam ifade etmez.
Protestanlar “Sekülarist”dir, Ortadoks’lar Bizantinist!
ABD’de bugün siyasete yön veren, “Tanrıyı kıyamete zorlayan” Evengelikler ise Siyonisttir! Bayrağında haç olan devletlerin milli kiliseleri vardır ve iki kurum iç içedir. Mesela İngiliz Kralı aynı zamanda Angilikan kilisesi’nin başıdır. Kemalizm Kemalistlerin gözünde bir tabu’dur.
Bu memlekette kime, neyi, nasıl anlatacaksınız?
Önce Malazgirt, sonra 30 Ağustos, bu millet ne Malazgirt’i bilir, ne 30 Ağustos’u, İnönü savaşları(!?)na hiç girmeyelim.
''Bizimkiler'' başkent’i Kayseri’ye taşımak için köylerden katır toplamaya başlamışlardı.
Sakarya meydan muharebesinde, silah ve paramız Ruslardandı, kıyafet, nakliye araçları ve askeri mühimmat desteği İngilizlerden.
TBMM gizli celse zabıtlarına bakın orada görürsünüz.
Ya da Taksim anıtındaki 2 Rus generalin ne işi var diye bakın bakalım ne göreceksiniz. Yunan geldiği gibi gitti. “Denize dökme işi” hikaye.
İngiliz ve Fransız gemileri ile tahliye edildiler.
İlk Kurşunu da namı diğer Hasan Tahsin olan Sabatay kökenli Osman Nevres sıkmadı. İlk Kurşun Dörtyol’da Fransız’lara karşı sıkıldı.
Tamam “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir İleri” de, Kaş’ın karşısındaki tüfek atımı menzildeki Meis adası neden, nasıl, niçin Yunanlılara kaldı.
Sahi İngilizler neden Kars İslam Cumhuriyetini yıktıktan kısa süre sonra toplanan Erzurum ve Sıvas kongresine neden mani olmadılar.
“Heyet-i Temsiliye” adına Mustafa Kemal, Vahdeddin’e yazdığı mektubuna “Halife Hakan efendimiz” diye başlıyor, “kullarınız” diye bitiriyordu.
Nasıl oluyor bu iş? İlk Meclis dualarla, hatimlerle açılıyor, bir yanda Türk bayrağı öbür yanda Sancak-ı Şerif. İçeride salonda duvarda “Aranızda şura ile hükmedin” anlamına gelen bir ayet yazıyor. Kapıda sakallı, sarıklı insanlar.
Bakın, Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Bir toplumun ortak hafızası ve tecrübeleri birikimidir. Tarihi magazinleştirerek için boşalttılar. Kendi politikalarını meşrulaştırmak için hayali bir geçmiş ürettiler. Biz bu gün hala, 1. Meclisin açılışının belgeselini bile yapamayız. Samsun'a gidişi de.. Erzurum, Sivas’ta kimler vardı ve neler konuşuldu.. Sahi Bandırma Vapuru, kim tarafından niçin ortadan kaldırıldı? Hadi gemiyi yok ettiniz, Seyir defteri nerede?
Kars İslam Cumhuriyetinde 18 yaşındaki kadın-erkek herkes oy kullanmıştı. Kars İslam Cumhuriyetinin, parası, pulu, ordusu, hükümeti, anayasası var, kim biliyor, okullarda okutulan hangi tarih kitabında bundan söz edilir?
Cumhuriyet Bayramını kutluyoruz da, mektebli - mektebsiz sokağa çıkıp “Cumhuriyet”in kelime anlamını sorun bilmezler.
“Cumhur” ne demek deyin yine bilmezler. ResPubilicas’ı da bilmezler.
Demokrasiyi de bilmezler aslında. “Halk” ne demek, “Millet” ne demek, “Ulus” ne demek onu da bilmezler.
“Türkiye” adını kim verdi, “Türkia” derken “Asia”, “Almania”, “İtalia”, “Bulgaria”, “Algeria”, “Libia”, “Sryria”daki o ( ..İA) nın sebeb-i hikmetini de bilmezler.
Mesela Yurt, Ülke, Memleket, Vatan ne demek diye sorun yine bilmezler. Namık Kemal “Vatan yahud Silistre”yi yazdığında “Vatan” dediği için tutuklanmıştı. “Vatan” ne demek oluyordu ve peki sonra nasıl “hubbul vatan, minel iman” oldu?
“Memleket”, “Ülke”, “Yurt”ne demekti! Sahi İstanbul’da “Türk” isimli ilk şirketi RothChildlerin kurduğunu biliyor musunuz?
Fransızlar da JeuneTurc, hani şu bizim JönTürkleri örgütlemişlerdi. Sahi, Mehmet Akif “Hani milliyetin İslam idi, Kavmiyyet de ne” derken ne demek istiyordu?
Akif öyle demiyor mu idi “Fikri kavmiyyeti tel’in ediyor peygamber”.
Kur’an-ı Kerimde “Millet-i İbrahime” denir. “İbrahim milleti” ne demek! Millici olmakla Milliyetçi olmak arasındaki fark ne?
Sahi, İngiltere’nin “İngiliz Milletler Topluluğu” var. Fransa Laik bir Cumhuriyet, onların da Milletler topluluğu var. Peki bizim neden bir “Osmanlı Milletler topluluğu”muz yok. Fatih Sultan Mehmet Doğu Roma Bizans’ın imparatoru değil mi, neden bir Ortodoks / Roma milletler Topluluğumuz yok, hiç düşündünüz mü?
Türkiye’deki bütün Fransız Misyoner okullarının tamamı, Laik Fransız hükümetinin himayesindedir.
Bir çoğu kiliselere bağlı tarikat okullarıdır. Notre Dame de Sion, Saint Benoit, Saint Joseph, Saint Michel, Sainte Pulchérie, Pierre Loti Fransız Lisesi, Galatasaray lisesi, Charles de Gaulle Fransız Lisesi (1942), Tevfik Fikret Okulları, Küçük Prenses Okulları, Yeni Nesi 2000 okulları..
Türkiye'deki Fransız okullarının önemli bir kısmı Osmanlıdan kalmadır. Fransızca eğitimiyle tanınır. Bu okullar, MEB müfredatına uygun şekilde eğitim verirken, eş zamanlı olarak (!?) “Fransız Eğitim Bakanlığı “ve/veya Yurtdışı “Fransız Eğitim Ajansı” tarafından onaylı programlar sunar. Çoğu okul, Fransız dilini ve kültürünü teşvik eden “FrancÉducation” etiketine sahiptir.
Öte yandan “Hilafet” TBMM nin ve Cumhuriyet’in “tahtında müstetir, içinde mündemiç” ama, onu da düşman belledik!
Ne İngilizler Angilikan kilisesi’ne, ne İtalyan’lar Vatikan’a, ne Amerikalılar Evengelik kilisesine düşmandır.
Ama bizimkiler DİB’e bile tahammül edemez. İstisnalar dışında Havra’ya düşman bir Musevi, Kiliseye düşman bir Hristiyan mümkün mü? Onu bir kültürel anlamda tarihi bir miras olarak görür. Bizde örnekte görüldüğü gibi herşey mümkün..
Çanakkale savaşına, Kurtuluş savaşına en büyük destek Hilafet fonundan geldi.
İş Bankası bile oradan gelen paralarla kuruldu.
Bizim laikçi Müslümanlar (!?) için tabi ki, zekat ve diğer dini vergilerden elde edilen para ile Riba/Faiz müessesesi kurmanın bir sakıncası yok!.
O paranın bir kısmı ile de Atatürk Orman Çiftliği kuruldu, Bu dini vergilerle Bira, Likor, ayrıca Şarap ve Rakı fabrikası kurmakta kullanıldı. Onun için bir de camilerde, Mustafa Kemal’in “Arab yavesi” dediği Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuyarak onun için rahmet dilememiz ve dua etmemiz isteniyor.
Bizim laikler alışmış, nikah kıyarken “Allah’ın emri, peygamberin gavli” üzerine söz verirler, sonra da düğünde şampanya patlatırlar. Laikçilerin istedikleri böyle bir Müslümanlık. Daha doğrusu tüm alameti farikalarını (ayırt edici özelliklerini) kaybetmiş, reforme edilmiş bir din. Faiz, içki, fuhuş haram olmamalı. Tesettür de zorunlu olmamalı tabi.
“Çoğunlukçu azınlık bayramı” (!?) kutlu, mutlu, mübarek olsun!?
Selam ve dua ile.