TÜRKİYE İLE İSRAİL İLİŞKİLERİ

 

Türkiye-İsrail İlişkilerinin 3 özelliği vardır: 
1) Çoğu gizlidir. Devlet yetkilileri bu konuda üç maymunu oynarlar.

2) Türkiye, Müslümanların yaşadığı ülkeler içinde İsrail işgal devletiyle en sıkı münasebetler ve işbirliği içinde olan ülkedir.

3) Türkiye’nin İsrail kadar işbirliği içinde olduğu, gizli ve açık anlaşmalar yaptığı, onsuz yapamadığı ikinci bir ülke yoktur. “ABD var” denilecek olursa, deriz ki; bu koca ülke, İsrail’in sömürgesi konumundadır. Ayrıca, ABD ile ilişkiler, daha çok İsrail lobisinin katkısı ve yönlendirmesiyle yürütülmektedir. İşgalci siyonist devletle işbirliği, bu devletin kuruluşuyla birlikte başlamıştır.

15 Temmuz darbesinin figüranlarını yargılayan T.C. darbenin arkasındaki güçleri ve darbenin esas planlayıcılarını görmek ve göstermek istemiyor. Kuklalarla mücadele eden rejim, esas darbecileri teşhis etmek bile istemiyor. Darbenin arkasında Amerika ve İsrail olduğu, onların istihbarat örgütlerinin bulunduğu bütün dünya tarafından bilinir de, Türkiye’de bilmezlikten gelinir. Amerika’dan sonra İsrail’i devlet olarak tanıyan ikinci devlet Türkiye Cumhuriyetidir. Devamlı artan bu işbirliğini, İsrail düşmanı gözüken muhafazakâr çizgideki partilerin iktidara gelmesi de önleyememiştir. Hatta bu gibi partilerin iktidara geldiği dönemlerde söz konusu işbirliğinin trendinde bir yükseliş göze çarpmaktadır. Son AKP iktidarında da böyle olmuştur. T.C., bugüne kadar çoğunluğu kamuoyundan gizli olarak İsrail ile birçok anlaşmaya imza attı. Bunlardan bilinen bazılarını hatırlayalım: Stretejik işbirliği, istihbarat işbirliği, askeri işbirliği…

İhale tutarı toplam 668 milyon dolar olan 170 adet M-60 A1 tankının modernizasyonu ihalesi İsrail’e verildi. 300 adet askerî helikopterin modernize edilmesi ihalesiydi. Bu ihale Türkiye tarafından gizli tutuldu. Her iki ihale de, ekonomik krizi üst düzeyde yaşayan İsrail'in IMI firmasına ihale kanunlarına ve şartlarına uyulmayan tarzda verildi. Türkiye ile İsrail arasında daha önce imzalanmış olan askeri işbirliği anlaşmasına ek olarak bir de "Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması" imzalandı. Anlaşmanın Türkiye'deki 54 adet F-4 uçağının İsrail'in IAI firması tarafından modernize edilmesine imkân sağlamak amacıyla gerçekleştirilmiş bir çerçeve anlaşması olduğu bildirildi.

İsrail’li pilotların uçaklarıyla Konya’da eğitim yapmasına imkân hazırlandı. İsrail istihbarat örgütü MOSSAD’la gizli tutulan anlaşmalarla işbirliği yapılarak, Türk havaalanlarında ve karakollarda büyük yetkiler verildi. Mossad ajanlarının Türkiye’de aramalara, sorgulamalara katılmaları, radikal dinciler(!) konusunda T.C. ile işbirlikleri sağlandı. MOSSAD - MİT işbirliği, meyvelerini sessizce veriyor; meselâ bazı hocalar İsrail zulmünden söz ettiğinden dolayı tutuklanıyor.

Siyonist devletle ittifak anlaşması imzalandı; Türkiye'nin ihtiyaç duymadığı birtakım askerî malzemelerin satın alınması veya başka ülkelerden daha ucuza alınması mümkün olan askerî malzemelerin işgal devletinden yüksek fiyata alınması için anlaşmalar yapıldı.

İSTİHBARAT ALANINDA İŞBİRLİĞİ

Müslümanların çokça yaşadığı ülkelerle Türkiye arasında istihbarat alanında hemen hiçbir işbirliği ve yardımlaşma sözkonusu olmadığı halde; Türkiye ile İsrail arasında istihbarat alanındaki işbirliği çok uzun yıllara dayanır ve çok ileri düzeydedir. Bu alandaki ilişkiler ve işbirliği son dönemde daha da arttırıldı. Karşılıklı ziyaretlerde istihbarat alanında işbirliğini öngören bazı anlaşmalar imzalandı. Başlangıçta bu anlaşmaların birinci amacının PKK'ya karşı bir işbirliği olduğu ileri sürüldü ve İsrail'in Türkiye'yi bu örgüt hakkında bilgilendireceği söylendi. Ne var ki, çok geçmeden anlaşmaların birinci derecede, onların "radikal İslâmcılık" veya "İslâmi fundamentalizm" adını verdikleri, Türkiye'deki tevhidi bilince sahip, düzeni dışlayan muvahhid Müslümanlara karşı olduğu gün yüzüne çıktı.

Ayrıca MOSSAD'ın elemanlarının, cemaatleri birbirine düşürme konusundaki tecrübelerinden yararlanılması yahut işbirliği anlaşmalarından yararlanarak Türkiye'de cirit atma fırsatı bulabilen MOSSAD ajanlarının bu konudaki planlarını uygulamaya geçirmeleri, nice şuurlu mü’minlerin dikkat çektiği hususlardan biri. Cemaatlerin son yıllarda birbirlerine karşı devamlı ivme gösteren şekilde düşmanlıklarının artması ve çok kolay şekilde başka Müslüman ve cemaatleri tekfir eder hale gelmesinin arkasında MOSSAD olduğunu tesbit etmek için çok zekî olmayan gerek bile yok. MOSSAD fitne çıkarmada uluslararası büyük tecrübeye sahip. İstihbarat alanındaki işbirliğinden yararlanarak, MOSSAD, bir taraftan İslâmî akımlar ve cemaatler hakkında bilgi topluyor, diğer taraftan, bu akımları zayıflatmayı ve birbiriyle mücadele ettirmeyi amaçlayan planlar hazırlıyor, Türk istihbaratçılarına uygulatmaya çalışıyor. Gazetelerde ve özellikle televizyonlarda buna yönelik programlar düzenletiyor, bu konuda büyük fedakârlıklara katlanıyor. Bütün bunlar için gereken gücü, Türkiye istihbaratı ile işbirliği anlaşmalarından elde ediyor.

BARIŞ SUYU DEĞİL; SULU BARIŞ

Su meselesinin özünü, menbaları Türkiye'de olan bazı büyük ırmakların sularının Türkiye ile komşuları arasında paylaşılması konusu oluşturuyor. Birinci adımı Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasında boru hattı ile uygulamaya başlanan hususun, ikinci ve üçüncü ayakları da oluşacak mı, göreceğiz. Özellikle Türkiye'nin GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) ile sözkonusu ırmakların sularının önemli bir kısmını Türkiye'de değerlendirmek istemesi ile; sömürgeci güçlerin Arap komşularla karşılıklı ilişkileri bozmak ve İsrail’i Türkiye’deki akarsulardan yararlandırmak için planları biliniyor.

Türkiye su konusunu cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde ortaya atılan "barış suyu projesi" ile gündemine almıştı. Şimdi, dondurulmuş gözüküyor. "Barış suyu projesi" ile Türkiye'nin sularından sadece Arap ülkelerinin değil, siyonist İsrail yönetiminin de yararlandırılması planlanıyor.

YAHUDİLERİN TOPRAK SATIN ALMALARIYLA GÜNEYDOĞU ANADOLU, KÜRT DEVLETİNE DEĞİL; İKİNCİ İSRAİL DEVLETİNE DOĞRU GİDİYOR

Türkiye uzun yıllardan beridir GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) adı verilen bir projeyle Güneydoğu Anadolu bölgesine büyük yatırımlar yapıyor. Fakat bu proje bünyesinde yapılan barajlarla sulanan arazilere şimdi yahudilerin yerleşmesi kolaylaştırılıyor. Önceki yasalara göre Türkiye'de yabancıların arazi satın almaları yasaktı. Bu yüzden yahudilerin kontrolündeki yabancı şirketler Güneydoğu Anadolu bölgesinde aracı Türk şirketler kullanarak veya aracı şahıslar üzerinden arazi satın alıyorlardı. Bu hükümet döneminde çıkarılan kanunlarla yabancılar da, Türkiye’de işyeri veya mesken olarak kullanmak üzere, taşınmaz satın alabiliyorlar. Hatırlanacağı üzere, İsrail böyle ufak tefek toprak alımlarıyla kuruldu. Şimdi aynı oyun Güneydoğu'da oynanıyor. Bugün halen İsrail parlamentosundaki haritada Güneydoğu Anadolu büyük İsrail sınırları içindedir.

İsrail'in Başbakanlarından Ben Gurion, daha 1948'de İsrail devletini ilan ederken yaptığı konuşmada şöyle demişti: "Filistin'in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimiz ve yetişkinlerimizin yeniden çizmesi gereken bir başka harita vardır ki, o da Nil'den Fırat'a kadar olan bölgeyi kapsamaktadır.” Görüldüğü gibi, toprak satımının kolaylaştırılmasıyla, Büyük İsrail projesinin Türkiye ayağının fiilen uygulanmasına katkı sağlanmış oldu. İsrail'in GAP bölgesinden toprak satın almasının ve buralara yatırım yapmasının kolaylaştırılması, eğer ihânet değilse, en azından büyük bir gaflettir.

Nizip'te İsrail Üssü Var mı Bilmiyoruz, Ama Amerikan Üslerinin Sayısını da Kimse Bilmiyor

Nizip, Türkiye'nin Gaziantep iline bağlı olan ve Suriye sınırının çok yakınında bulunan bir ilçe. Buradan İsrail işgali altındaki Filistin topraklarına doğrudan hava mesafesi 600 km. civarında. Buraya İsrail işgal rejiminin bir hava üssü kurmasına izin verildiğine dair haberler, daha önce Türkiye'de yayınlanan çeşitli yayın organlarına yansıdı.

Türkiye’deki Amerika ve Nato’nun Üslerinin Sayısını Bilen ve Açıklayan Yok
Adana İncirlik Üssü ile sürekli Türkiye'nin gündemine gelen NATO'nun aslında Türkiye'de sanılanın aksine sadece birkaç tane askeri üssü olmadığı, onlarca radar ve askeri üssü olduğunu belirtelim. Adana başta olmak üzere Diyarbakır, Malatya'da üsleri olan NATO'nun sadece buralarda değil, diğer birçok gizli tutulan üste; kara, deniz ve hava üsleri olduğu belirtiliyor. Geçtiğimiz günlerde ABD Savunma Bakanlığı Pentagon ile yakın ilişkileri bulunan Washington Enstitüsü'nün yayınladığı bir rapor gerçeği gözler önüne serdi. Enstitünün yayınladığı raporda Türkiye'de NATO radarları, ABD üslerinin Türkiye toprakları üzerine konuşlandığı, buralarda füze üsleri, radar üsleri ve bomba üsleri olduğu belirtildi. Açıklanan haritaya göre Türkiye tamamen ABD ve NATO üsleri tarafından işgal edilmiş durumda.

Gizli tutulanların dışında, NATO’nun ve Amerika’nın bilinen 28 adet üssü var. Peki, Türkiye’nin Amerika’da bir tek üssü var mı?


TBMM’DE TÜRKİYE-İSRAİL DOSTLUK GRUBU ÜYESİ 247 AKP'Lİ MİLLETVEKİLİ

Davos’ta sözde “one-minute” krizi yaşanırken, TBMM’de Türkiye-İsrail Dostluk Grubu üyesi 361, Türkiye-Filistin Dostluk Grubu iyesi ise sadece 60 milletvekili bulunuyordu! Bir başka ilginçlik ise 2009 başında 307 üyeye sahip olan İsrail Dostluk Grubu'nun Ak Parti'den 247, MHP'den 52, CHP'den 7, DSP'den 1 üyesi bulunmakta. Özetle Ak Parti milletvekillerinin yüzde 72.86'sı, MHP'li milletvekillerinin yüzde 74,29'u, CHP'li milletvekillerinin yüzde 7,14 ve DSP'li milletvekillerinin yüzde 7,69'u üye olmuş söz konusu gruba.

Yahudi Üstün Hizmet Madalyasına Kim Lâyık Görüldü?
Adı, AJC (ABD Yahudi Kongresi) 1906’da New York’ta Yahudi bankerler tarafından kurulan ve misyonu, İsrail devletini kurmak ve Siyonizm’i dünyaya egemen kılmak olan kuruluş, Tayyip Erdoğan’a 10 Haziran 2005'te New York'ta 'Üstün Cesaret Madalyası' verdi. Dünya Musevi Örgütleri’nin çatısı olan AJC sadece Siyonist önderlere layık gördüğü cesaret madalyasını kuruluşundan beri ilk kez Yahudi olmayan birine, Tayyib Erdoğan’a vermeyi uygun gördü. ABD ve İngiliz devlet adamlarına bile verilmeyen bu madalya ile, Yahudi kuruluşlarından iki madalya almış Müslümanların yaşadığı bir ülkenin ilk ve tek lideri olma unvanı alıyordu. 
Bırakın diğer örnekleri “Bir dakika” diyen zât, göğsünde İsrail madalyasıyla nasıl dolaşıyor, bu ne ile izah edilebilir? Ben iade ettiğini bilmiyorum; eğer ettiyse senelerce nasıl taşıdı? Hatırlarsınız; adı, AJC (ABD Yahudi Kongresi)1906’da New York’ta Yahudi bankerler tarafından kurulan ve misyonu, İsrail devletini kurmak ve Siyonizm’i dünyaya egemen kılmak olan kuruluş, Tayyip Erdoğan’a 10 Haziran 2005'te New York'ta 'Üstün Cesaret Madalyası' verdi. Dünya Musevi Örgütleri’nin çatısı olan AJC sadece Siyonist önderlere layık gördüğü cesaret madalyasını kuruluşundan beri ilk kez bir Yahudi olmayan birine, Tayyib Erdoğan’a vermeyi uygun gördü. ABD ve İngiliz devlet adamlarına bile verilmeyen bu madalya ile, Yahudi kuruluşlarından iki madalya almış Müslümanların yaşadığı bir ülkenin ilk ve tek lideri olma unvanı alıyordu. Ve geri verecek denildiği halde, benim bildiğim kadarıyla geri vermedi.
Türkiye'deki Maden ve Petrol Rezervlerini Araştırma İşinin Bir İsrail Firmasına Verilmesi

Nice İsrail ile yapılan anlaşmalar gibi gizli tutulan bu konudaki gerçekler, son günlerde gün yüzüne çıkmaya başladı. İsrail işgal devletinin maden ve petrol araştırma işleriyle ilgilenen The Geophysical Istitute of Israel (GII) adlı firmasının yöneticisi Efraim Levy geçtiğimiz günlerde Türkiye'deydi. Adı geçen firmaya Türkiye'nin her tarafında maden ve petrol araştırmalarının yürütülmesi işi verilmiş. Fakat bu araştırmanın asıl hedefinin İsrail'in Türkiye'yle ilgili hesaplarının tahakkuk ettirilmesi olduğu sanılıyor. Adı geçen firmanın yetkilileri bu yolla Türkiye'ye yönelik hesaplarının ön araştırmalarını yapıyorlar. Adı geçen firma aslında "maden araştırması" iddiasını bir kılıf olarak kullanıyor. Bu kılıfla girdiği ülkelerde stratejik araştırmalar yapıyor. Dolayısıyla firmanın amacı; yer altındaki madenleri ortaya çıkarmak değil, gözüne kestirdiği ülkelerin yer altı ve yer üstü haritalarını çıkararak o ülkelere yönelik planlarında bu haritaları göz önünde bulundurmak.

KURDA KUZU TESLİM EDER GİBİ, MOSSAD’A TÜRKİYE'DE GÜVENLİK GÖREVİ

Türkiye'nin 157 MOSSAD ajanına "güvenlik görevlisi" sıfatıyla bazı havaalanlarında görev yapma imkânı verdiği haberleri unutulup gidiyor.

MOSSAD, gerçekte bir güvenlik organı değil bir istihbarat teşkilatıdır. Fakat aynı zamanda bir cinayet şebekesi olarak çalışmaktadır. Birçok önemli cinayet bu kuruluşun elemanları tarafından gerçekleştirildi.

Mavi Marmara olayı, tam bir fecâet… İsrail’le yüz civarında anlaşmadan bazı örnekler verdik. Hepsini gündeme getirmek, bir makalenin sınırlarını çok aşar. Diğerleri de bu örneklere benzer.

KUR'AN DİYOR Kİ:

Yahûdileri dost kabul eden onlardan olur: “Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğunu hidâyete ulaştırmaz, doğruya iletmez.” (5/Mâide, 51)

Mü’minlere en şiddetli düşmanlar yahûdilerdir: “İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a ortak koşan müşrikler olduğunu görürsün...” (5/Mâide, 82)

Mü’minler İsrailoğulları gibi nankör olmasın (2/Bakara, 211). Allah’ın onca nimetine rağmen bunca isyan; onca lütuf bunca inkâr… Nankörlük; verilen nimeti görmezden gelmek; şükredip Allah’ı râzı etmek yerine, yok saymak, hatta Allah’ı gazaba getirecek şekilde tuğyana yönelmek…

 

“İsrail” Demek; Hâşâ, Tanrı’nın Yenemediği Güç Demekmiş!

Mayıs 2017’de ikinci defa ziyarete gittiğim Filistin’de Filistinli olmanın zorluklarını üç gün içinde de olsa kısmen yaşadık. Buralardan duyardım bu eşkıya çetesinin ülkesine (nereden ülkesi oluyor? İşgal ettiği Filistin’e) gelen turistlere bile, eğer müslümansa çok kötü davrandığını, gümrük kapılarında zorluk çıkarttığını. Ama bu kadarını da beklemek değil, tahmin etmek bile zor. Vampirler çetesi Siyonist rejimden daha başkasını beklemek de doğru değil zaten. Akrebin sokması kendi yapısı icabı; İsrail’in de zulüm karakteri olmuş. “İsrâil” ismi, aslında “gece yolculuk yapmak” ve “Allah'ın kulu” anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de Ya’kub’un (a.s.) lakabı olarak gündeme gelir. Benî İsrâil (İsrâiloğulları) Ya’kub Peygamber’in oğulları demektir. Günümüzdeki Tevrât'tan yola çıkarak İsrâil kelimesine verilen bir başka anlam ise, “savaşan Tanrı” veyahut “Tanrı’ya karşı kuvvetli”. Muharref Tevrat'ta, Hz. Yakub'un Tanrı ile güreşip onu yendiği(!) için bu adı aldığı anlatılmaktadır (Kitab-ı Mukaddes, Tekvin 32/28; 45/9-18; Hoşea 26/5-6). İsrailliler, İsrail kelimesini “Allah’la güreşen, Allah’ın kendisini yenemediği şahıs” olarak anlamlandırmak gibi küstahlık ve cür’et gösterebiliyorlar. Yani, kendilerine Allah tarafından gönderilen hak din İslâm'ı değiştirip yahudileşenlerin, mukaddes kitaplarına ve Allah'a en ağır iftiralar atmasına bir örnek de “İsrâil” kelimesine verdikleri bu anlam olsa gerektir. “İsrâil” kelimesine yakıştırdıkları bu anlamla, kendi soylarını yüceltmek için “tanrı”larını bile küçülttükleri, onu sıradan bir insan gibi gördükleri ve bir peygamberine gücünün yetmediği, bir insanın kendisini yendiği âciz bir varlık gibi algıladıkları olanca çirkinliğiyle sırıtmaktadır. Kudüs'ü işgal edip o kutsal topraklarda devamlı müslüman kanı akıtan zâlim siyonist rejime ve o topraklara da, bilindiği gibi İsrâil adı uygun görülmüştür. Yani, onlara göre: “İsrail, yani Allah’la güreşen ve Allah’ın kendisini yenemediği güç.” Bu isimle iddia etmiş oluyorlar ki: “Biz İsrail’iz. Allah bile bizi yenememiştir (Hâşâ!). Allah’ın yenemediğini kim yenebilir?” İblis’in bile bu kadar alçalamayacağı şekilde bu anlayışa sahip küstah, şımarık, azgın ve Allah’ın gazabına uğramış, kaşarlanmış, yoz bir karakter…

İşte bu karakteri sadece Kitaptan okumak ve soyut bir varlık gibi algılamanın ötesine geçip onları yakından tanıma fırsatına erişme… Duâmız o oldu ve olmaya devam edecek: Rabbim bu zihniyeti, Seni bile yendiğini iddia eden küstahları, bizim elimizle öyle bir mağlub et ki, kıyâmete kadar tüm dünyaya ibret olsun. Rabbim, Sen bunların işgali, egemenliği, sömürüsü altında yaşamak zorunda kalan Filistinlilere yardım et. Bize gerçek dostlarımızı ve gerçek düşmanlarımızı tanıt ve onlara nasıl tavır takınmamız gerektiğini öğret. Biz üç günlük Filistin ziyaretinde elimize tesbih alıp saymasak da bin bir kere lânet okumak zorunda kaldık, ya Batı Şeria’daki ve Gazze’deki Filistinliler her gün ne yapıyor?

KUDÜS'ÜN AKSÂ CÂMİİNİN DUVARINA PİSLEMEK İSTEYEN İSRAMERİKA'NIN ECELİ GELMİŞ DEMEKTİR!

Siz Allah'a ve kutsallara savaş açan (h)itler olsanız da;
Dünya müslümanları olarak biz hepimiz Selâhaddin'iz. İkinci hayber'e hazır olun!
Müslümanlar! Bırakın işi, aşı, oyalanmayı, üçüncü dünya savaşı başlıyor. Allah (c.c.) diyor ki: “İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.” (4/Nisâ, 76)
Bizi Kudüs birleştirecek, Afganistan'ın da, Irak'ın da, Suriye'nin de intikamını vampirler çetesi Amerika'dan inşaAllah alacağız.
60 kiloya düşmüş, zorla yürüyen Trump'ı turuncu renkli tulumlar içinde Guantenamo'da Filistinli bir gencin tasmasının zincirinden tutarak avluya çıkardığı görüntünün gerçekleşeceği günler inşaAllah yakındır.

Bu yazı toplam 1726 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar