Türk-Rus gerilimi medya yoluyla değil, masada aşılır!

Pazartesi, Salı, Çarşamba...

2 gece, 3 gündüz...

Fransa’nın başkenti Paris’le başladığımız, Katar’ın başkenti Doha ile tamamladığımız seyahat, “2 gece, 3 gündüz” sürdü...

Bu 3 gün içinde; hem Paris’i, hem Doha’yı gezebilme fırsatımız oldu...

PARİS’TE SESSİZLİK!

Fransa ile ilgili olarak söyleyebileceğim bir tek cümle var: “132 kişinin öldüğü saldırılardan sonra aldıkları güvenlik tedbirleri, tam bir paranoya boyutunda!”

l Yollarda sadece “polis” yok, aynı zamanda, “jandarma” da sokakta!..

l Genellikle “dışarıda” yemek yiyen Fransız halkı, şimdi “restoran”lar yerine “evinde” yemeyi tercih ediyor.

l Saat 21.30 veya 22.00’den sonra, sokaklar bomboş... “Eğlence”lerin yerini “sessizlik” ve “kasvet” almış...

l Paris, sadece “iklim” yönünden değil, “psikolojik” olarak da hayli“soğuk!”

l Haa, şunu da söyleyeyim:

“142’si Devlet-Hükümet Başkanı” seviyesinde “182 ülke”nin katıldığıİklim Zirvesi dolayısıyla; Paris’te hayli “yasak bölge” vardı ve her taraf“bariyer”lerle çevrilmişti... Ama, “şoförümüzün uyanıklığı” sayesinde, gitmek istediğimiz her yere rahatlıkla gittik ve hiçbir zaman fırsat bulamayacağımız kadar Paris’i dolaştık...

“İklim Zirvesi”ni ve dönen dolapları da, inşaallah ileride yazarım....

KATAR HALKI BİZİ SEVİYOR

l 6.5 saatlik bir uçak yolculuğunun ardından Katar’ın başkenti Doha’ya vardık...

Bir “gözlem”imi paylaşayım:

Bazı “petrol ülkeleri”nde, “zenginlik”le-rinden kaynaklanan bir “kibir”vardır ya, Katar halkında, işte o kibir yok...

l Ve ayrıca; “Türkiye’nin her girişimi”ne de destek veriyorlar.

l Bunu, biraz sonra “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ağzından” da aktaracağım ama, halk, “Türkiye”ye karşı gerçekten yakın ilgi duyuyor.

Katar Devlet Üniversitesi’nde, “Sadece 14 Türk öğrenci” öğrenim görüyormuş... Kimi “İlâhiyat”ta, kimi “mühendislik”te... Öğrenciler,“Anadolu Kulübü” adlı bir kulüp kurmuşlar... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı da üniversiteye davet eden, işte bu gençler... Erdoğan, büyük bir“jest” yapıp, davete icabet etti... Öğrencilerin mutluluğunu bir görmeliydiniz... Haa, bu arada; Üniversite Rektörü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Fahrî Doktora” ünvanı verdi. 

l Erdoğan, Türk öğrencilere “jest” yaptı, Katar Emiri Şeyh Temim de Erdoğan’a jest yaptı... Önceki gün öğleye kadar, Katar’la “15 anlaşma”yapan Türkiye; “Şeyh Temim’in Erdoğan onuruna verdiği yemek”esnasında “16. anlaşma”yı da yaptı...

Biz gazetecilerin de katıldığı yemek esnasında “vizelerin karşılıklı kaldırılması”na da karar vermişler...

KATAR TEMASLARI VERİMLİ

Madem “resmî konular”a girdik, o halde artık “Erdoğan’la sohbetimize”geçebiliriz...

Bu gezide, “bayan gazeteciler” çoğunluktaydı... “7 bayan, 5 erkek” olmak üzere “12 gazeteci”ydik...

“Soru”lara geçmeden önce, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Katar’daki temasları” ile ilgili şu bilgileri verdi:

“Bir Katar seyahatini de böylece tamamlamış olduk. Bu ziyaretimizde,Türkiye-Katar arasında, Yüksek Stratejik Komite Birinci Toplantısı’nı gerçekleştirdik. Bildiğiniz gibi bu toplantıların sekretaryasını, dışişleri bakanlıkları yürütüyor. Bu toplantıların, her iki ülke arasındaki ilişkileri çok daha güçlendireceğine, daha iyi gelişmelere yol açacağına inanıyorum. 

Katar’daki toplantıyı 15 anlaşmayla bitirdik ama, çalışma yemeği sırasında16. anlaşmayı da karara bağladık. O da iki ülke arasında vizelerin kaldırılması olayı. Bu hususta her iki ülkedeki vatandaşların da ciddi talepleri vardı. Çalışma yemeği sırasında bizler de vizelerin karşılıklı olarak kaldırılması hususunda mutabakat sağlayarak, bu işi orada neticeye bağladık. 

Bu, Körfez Bölgesi açısından da, vizeyi karşılıklı olarak kaldırdığımız ülkelerin sayısının artması açısından da önemli bir gelişme...

Biliyorsunuz; bir sıkıntı olmazsa, 2016’da AB’de de vizeler kalkmış olacak. 

Katar’da imzaladığımız anlaşmalar, pek çok alanda önemli adımlar atmamız anlamına geliyor. Katar’ın bu vesileyle, bölgedeki gelişmelerle ilgili olarak her anlamda Türkiye’nin yanında olduğunu göstermesi de önemli. Başbakanlık dönemim de dahil olmak üzere Katar’la ilişkilerimizde bizler herhangi bir sıkıntı yaşamadık. İlişkilerimiz sürekli olumlu istikamette gelişti. Bu Şeyh Hamed dönemi için de, onun oğluŞeyh Temim dönemi için de geçerli. Salı akşamı eşimle birlikte, Katar Emiri Şeyh Temim’in babası Şeyh Hamed ve annesiyle akşam yemeğindeydik. Orada da durumları değerlendirme imkanımız oldu. Dünya siyasetini yakından takip ediyorlar ve ailecek çok iyi bir dayanışma içerisindeler. 

Katar ziyaretimiz her açıdan verimli geçti. Temenni ediyorum ki altyapı ve üst yapı yatırımlarında da ciddi adımlar atarız. 

Bu ziyarette bir adım daha atma şansımız oldu. O da şu: İşgücü Anlaşmasıyapma noktasına gelmiş olmamız... Katar, bizden nitelikli-niteliksiz eleman istiyor. İşgücü Anlaşması’nı Türkiye olarak, İŞKUR vasıtasıyla yapabiliriz. Bu gerçekten çok önemli. İstihdam açısından, iş arayan vatandaşlarımız açısından çok önemli. İŞKUR’la bu adımı atacağız. Büyükelçimiz en kısa sürede Sayın Şeyh Temim’in talimat verdiği bakanla bir araya gelecek. Hangi iş alanlarında, hangi sektörlerde, ne gibi talep var, bunun tespiti yapılacak. Ardından da peyderpey vatandaşlarımızı göndermeye başlayacağız. Bu arada, ülkemizdeki Suriyeli mültecilerle ilgili olarak da, Antalya’daki G-20 Zirvesi sırasında Kanada’dan da biz bir teklif almıştık: Kanada bizden 25.000 mülteci istedi.”

Erdoğan bu “bilgi”yi verdikten sonra, “soru”lara geçtik... İşte sorularımız ve aldığımız cevaplar:

SORU: Kanada, mültecilerin vasıflı olması konusunda şart koştu mu?

CEVAP: O tür bir şart koşmadı. Nitelikli-niteliksiz hepsi olabilir dedi. Ancak bunların tümünü bizim kamplardan mı alacaklar, yoksa Lübnan ve Ürdün’dekiler de dahil mi, bu şu an için net değil.

KATAR’DA ASKERİ ÜS!

SORU: Türkiye’nin Katar’da askeri üs meselesi vardı. Bununla ilgili bir gelişme var mı?

CEVAP: Üsle ilgili alanlar noktasını konuştuk. Burada herhangi bir engel ya da sıkıntı söz konusu değil... Askerlerimiz, Katar’daki muhatapları ile görüşme halinde. Milli Savunma Bakanlarımız aynı şekilde görüşme halindeler. Görüşmeler doğrultusunda, askeri üs noktasında tahsis edilen bölgelerde bu yerleşim yapılacak. Biliyorsunuz, Katar’la ortak bir askeri tatbikatımız da oldu. Tatbikatın ardından, 94 personelimiz halen orada çalışmalarını sürdürüyorlar. Dolayısıyla üs konusundaki çalışmalar halen devam ediyor.

KATAR GAZINDA SIKINTI YOK!

SORU: Körfez sermayesinin seçim sonrası yeni istikrar döneminde Türkiye’ye akışı bekleniyor mu?

CEVAP: Katar, Türkiye’de çeşitli sektörlerle ilgileniyor. Bu ilginin bundan sonraki süreçte de devam edeceğine inanıyorum.

SORU: Katar ile doğalgaz konusunda ne gibi gelişmeler söz konusu?

CEVAP: Katar doğalgaz konusuna zaten açık. Yani LNG noktasında, bizim mevcut kapasitelerimizi Katar’ın doldurması bakımından bir sıkıntı yok. Şimdi belki de, stoklama ve depolamayla ilgili yeni bazı yerlerin inşası için de adımlar atılacak. Bu konuda da mutabakatımız var. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız da onların yine aynı şekilde ilgili birimleri ile birlikte çalışmalarını BOTAŞ dahil sürdürecekler. Biliyorsunuz, biz Cezayir’den deLNG alıyoruz. Stoklama konusunda atılacak yeni adımlar iki üç yıl içinde tamamlandığında, bu işi hal yoluna koyma hususunda rahatlayacağımızı düşünüyorum. 

SURİYE’DE KIRMIZI ÇİZGİMİZ

SORU: Suriye rejimi ya da Rusya eliyle, Lazkiye-Cisruşşugur-İdlib arasında PYD’nin güç tahkim etmesine yarayacak bir tablo oluşursa Türkiye’nin tavrı ne olur, kırmızı çizgi bu noktada ne olur? 

l CEVAP: Biz  bu husustaki tavrımızı defaatle açıkladık. Koalisyon güçlerinin mücadelesi öncelikle DAİŞ ve terör örgütlerine karşı. Terör örgütlerinin tümüne karşı olduğumuzu her zaman söyledik, söylüyoruz. Suriye’de Türkmenlerin olduğu bölgede YPG yok, PYD yok. Cerablus’ta DAİŞ var, Tel Abyad’da Araplar vardı, onlara zulmettiler, ama Araplar oraya geri döndü. Bu bölgelerin tamamında biz DAİŞ’e karşı koalisyon güçleriyle beraber mücadele ediyoruz. Obama’yla da konuştuk, bu mücadele çerçevesindeki operasyonlar devam edecek. Havadan koalisyon güçleri mücadele ederken, karada ise Özgür Suriye Ordusu ve ılımlı muhalifler mücadele edecek. 

Bu arada 98 km’lik hat üzerinde bizim 15 bin askerimiz olduğu yönündeki kimi haberlerde bir yanlışlık söz konusu. Bahsedilen 98 km, bizim sınırımızda değil, daha güneydeki bir bölgede. Orada Özgür Suriye Ordusu var. Bizim askerimiz ise bizim kendi sınırımızda görev yapıyor. Kendi sınırımızdaki 15 bin askerimiz, olası bir tehlikeye karşı, tankıyla topuyla hazır vaziyette ülkemizin güvenliğini sağlamakla meşgul. 

Koalisyon güçlerinin verdiği mücadeleye, havadan uçaklarımızla katılıyoruz. Malum Fransa, Suudi Arabistan, Katar da var bu işin içinde. Halihazırdaki süreç bu şekilde. Eğit-Donat da devam ediyor. Temenni ederim ki özellikle Türkmenlerin olduğu bölgedeki yaşanan sıkıntılar da bir an önce aşılır.

SORU: Tahir Elçi’nin öldürülmesinin ardından Demirtaş’ın “Polis kurşunu ile ölmüştür” yolunda bir açıklaması oldu. Bu konuda ne dersiniz? 

CEVAP: Olayın aydınlanmasını bile beklemeden hemen “Polis kurşunu ile ölmüştür” şeklinde bir yaklaşım sergilemek, o zatın maalesef her zamanki alışkanlığıdır. Hatırlarsanız, Ankara’da Gar’ın önündeki hadisenin akabinde de hemen, ‘Katil devlettir’ demişti. Olay aydınlanmadan bu tür açıklamalar yapmak, elde hiçbir delil olmadan bu tür ifadeler kullanmak, siyasetçiye yakışan bir şey değildir. Ama kimileri, ‘Çamur at, izi kalsın’mantığıyla hareket ediyor. Elçi’nin vurulduğu yerde bulunan silahın teröristlere ait olduğu kesin. Kurşun konusunda ise incelemelerin neticelenmesini beklemek lazım. 

YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK

SORU: Hükümet programını nasıl buldunuz? Başkanlık sisteminin hükümet programında yer alışı biçimi konusundaki değerlendirmeniz nedir?

CEVAP: Hükümet programını 6-7 başlık çerçevesinde ben de gördüm. Gördüğüm kadarıyla, 2002 çıkışımız burada daha da güçlenerek, güncellenerek devam ediyor. Güncellerken ülkemizin mevcut ihtiyaçları da göz önüne alınmış. Program, bunlar göz önüne alınarak hazırlanmış. 

Yeni anayasa da tabii ki önemli bir ihtiyaç. Yeni anayasa, şüphesiz ki başkanlık sistemiyle güç kazanacaktır. Başkanlık sistemine de hükümet programında yer verilmiş vaziyette. Şu anda tabii ki hükümetin gücü tek başına buna müsait değil. Ama bu, parlamentodaki diğer partilerin desteği ya da anayasa değişikliği için referanduma destek vermeleri halinde, pekala mümkün olabilir. 

SORU: Geçenlerde partili cumhurbaşkanlığı meselesinden bahsettiniz. Başkanlık sistemi konusunda parlamentoda bir konsensus sağlanamadığı takdirde, partili cumhurbaşkanlığı sayesinde Türkiye mevcut yapısal tıkanıklığını aşabilir mi?

CEVAP: Tabii ki aşar. Zaten bu konuyu gündeme getirmiş olmamın sebebi de, o tıkanıklığın bu yöntemle de aşılabileceğine inanmamdan kaynaklanıyor. Çift başlılığı ortadan kaldırmak lazım. Aksi taktirde, birbirinizi ne kadar sevseniz de, geçmişte ne kadar beraber olsanız da, zaman zaman sıkıntılar söz konusu olabilir. Ama partili cumhurbaşkanlığı olduğu zaman, Fransa’daki sistemin farklı bir versiyonu söz konusu olacak demektir. Bunun da ayrı bir güç katabileceğini düşünüyorum. 

İSRAİL RADYOSUNA BEYANET VERMEDİM

SORU: Geçen gün İsrail radyosu için verdiğiniz bir açıklama oldu; “İlişkileri tamir edebiliriz” şeklinde bir açıklama... Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir gelişme beklemeli miyiz? 

CEVAP: Benim İsrail radyosuna herhangi bir beyanatım olmadı. Öyle bir ifade de kullanmadım. ‘İsrail ile ilişkiler düzelebilir mi’ şeklinde, ayak üstü bir soru yöneltildi bana. Ben de ‘Neden olmasın? Yeter ki şartlar yerine getirilsin’ demekle yetindim. Bizim şartlardan neyi kastettiğimiz de belli. Malumunuz, özür şartı yerine getirildi. Ancak tazminat ve ambargonun kalkması biçimindeki diğer iki şart yerine getirilmedi. Getirilirse ne ala. Ama İsrail’de siyasi otoritelerin yaklaşımı ile halkın yaklaşımı çok farklı. Örneğin Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallere karşı çıkan İsrailliler de var. Benzer durum, Türkiye-İsrail ilişkileri için de söz konusu. Uluslararası camiada saygınlığı olan Museviler “İlişkileri nasıl düzeltebiliriz” diyerek bize geliyorlar. Biz de “Şunlar şunlar olursa ilişkiler pekala normalleşebilir” diyoruz. Ama tam bunları konuşurken, bir bakıyorsunuz,Gazze bombalanıyor, Mescid-i Aksa’ya saldırılıyor, süreç de akamete uğruyor.

TÜRKİYE, HEPİMİZİN ÜLKESİ

SORU: “Çözüm süreci buzdolabında” dediniz. Milli birlik ve kardeşlik projesi, PKK’ya rağmen başka bir şekilde devam edemez mi? PKK Suriye’deki kaos ortamı devam ettiği sürece silah bırakmayacak gibi görünüyor. Türkiye’nin yeni bir bakış açısı, yeni bir planı var mı? 

CEVAP: Milli birlik ve kardeşlik projesi, zaten bu işin bütününü kapsıyor. Şu an yeni bir arayış içerisine girmeyi gerektiren bir durum yok. Ama çok farklı bir şey ortaya çıkarsa, tabii ki bir değerlendirme yapılabilir. Niye yapılmasın? Biz ne diyoruz? Milli birlik ve kardeşlik… Milli birlikten kastımız, 78 milyonun birliği. Kardeşlik, bu projeyle yakalanacak irtifayı ifade ediyor. Bu irtifayı yakalamaktan daha güzel ne olabilir? 

Şunu açıkça söyleyeyim: Siz eğer benim Kürt vatandaşlarımı veya bölgeyi zerre kadar seviyorsanız, belediyelerin araçlarını o tür hendekler kazmak için kullanmazsınız. Kullanıyorsanız, sevgi yok demektir. Ama birileri öyle yapıyor diye, biz o bölgelere hizmeti kesmeyiz. Bölgeye bugüne kadar nasıl yardım yaptıysak, bundan sonra da yapacağız. Çünkü bu ülke hepimizin ülkesi. 780 bin kilometrekarede hizmetler sürecek. 

Sağlık sektöründe yaptıklarımızı herkes takdir ediyor. Doha’da Katar Emiri Temim bile hastalarını Türkiye’ye gönderebileceklerini söyledi. “Tedavi için niye Avrupa’ya gidelim. Türkiye’deki hastaneler gayet güzel. Hastalarımızı Türkiye’ye gönderebiliriz” dedi. Ben de, “Memnuniyetle”dedim.

*********************************************************************************************

Rusya’nın Akkuyu’da inşaa ettiği nükleer santral konusunda problem yok

SORU: DAİŞ bir yandan, YPG bir yandan Azez’i bombalıyor. Azez düşerse orayı DAİŞ bile alsa YPG sonra geri alacak. DAİŞ’le savaşacak tek güç olarak YPG kalacak. Özgür Suriye Ordusu kuzeyimizden tasfiye olmuş olacak. Yakında Türkiye’nin uluslararası koalisyonla bir operasyon yapması muhtemel mi? Amerika Türkiye’yi bu hususta oyalıyor olabilir mi? Türkiye’nin B planı var mı?

CEVAP: Suriye’de siyasi geçiş sürecini sağlamak üzere DAİŞ ile mücadele sürecek. Paris’te yaptığımız görüşmede Sayın Obama’nın yaklaşımı da son derece olumluydu. Koalisyon güçleriyle birlikte, bölgede mücadelemizi aralıksız devam ettireceğiz. Fransa da bu işe katılmakta kararlı olduğunu söyledi. Gelişmeler doğrultusunda, gerekli değerlendirmeler yapılacaktır tabii ki. 

SORU: Rusya’nın Akkuyu’da inşa ettiği nükleer santral yapımı mevcut süreçten nasıl etkilenir? 

CEVAP: Bu hususta Rusya’nın olumsuz bir açıklaması yok. Tam tersine halihazırda devam eden bir süreç var. Rusya’nın nükleer santralyapımında kullanmak üzere buradaki banka hesaplarına yatırdıkları ciddi bir rakam var. Süreç devam ediyor, durmuş olan bir şey yok. 300 civarında mühendisimizi Rusya’ya göndermiştik, onlar orada eğitim alıyorlar. 

Sadece Türk Akımı konusunda rakamlar ve benzeri konularda bazı görüş ayrılıkları vardı. Bu da projenin rafa kaldırılmasına neden oldu.

yeniakit

Bu yazı toplam 418 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar