Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Taban'ın Tavan'a tahammül sınırı

Bir partiye oy veren insanların “taban”, yönetenlerin de “tavan” diye tanımlanması genel geçer bir yaklaşımdır.

İktidara oy verenlerin “taban”, iktidarı kullananların ise “tavan” diye nitelenmesi de öyle.

Şimdilerde şöyle bir soru daha sık sorulur hale geldi:

-Acaba ülkeyi yöneten Cumhur İttifakı’na oy veren insanlar, yaşanan olumsuzluklardan hiç mi etkilenmiyorlar ki, orada bir tepki gözlenmiyor?

Bu sorunun “mesela”sının ardından da şunlar geliyor:

-Memlekette ilan edilen enflasyon rakamlarının çok üzerinde bir pahalılık var. İnsanlar marketlerde et reyonuna uğrayamaz hale geldiler. Zaruri gıda maddelerinde bile kısıtlamalara gidiliyor. Cumhur İttifakı’nı destekleyen insanlar pahalılıktan hiç mi etkilenmiyorlar? Evet, belli kesimde zenginleşme oldu ama, bu diyelim yüzde 30-40 bandındaki kitlelerin zenginliği mi? Bu insanlar pahalılıktan etkileniyorlarsa, bunun sorumluluğunu hiç mi yönetimin bozukluğuna yormazlar?

-Sedat Peker’in açıklamaları, aynı kirli yolun içindeki bir insanın çamura batmanın siyaset, bürokrasi, yargı, iş dünyası, medya dahil iktidarla bağlantılı tüm alanları kapsadığının ifşaatları ile dolu. Cumhur İttifakı tabanı bunlardan hiç mi rahatsız olmuyor? Bunların her yönetim için, olağan olduğunu mu düşünüyor?

-Diyelim Emine Erdoğan’ın “porsiyonları küçültelim” çağrısı onlar için ne anlam ifade ediyor?

-Diyelim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Aşı için gelişmiş ülkelerde insanlardan 50-100 dolar, sterlin, Euro alınıyor” tarzındaki doğru olmadığı ayan beyan ortada olan bir iddiası, üstelik yanlışlığı hemen fark edilecek olmasına rağmen ikinci defa tekrarlanan bir iddiası, oy veren insanların güven duygusunu hiç mi zorlamaz?

-Diyelim işsizlik ocakları söndürürken, evinde üniversite bitirmiş genç oğlu kızı işsizlikten sinir krizleri geçirirken, üç-beş yerden maaş alma olayı hiç mi canını acıtmaz iktidara destek veren kitlelerin?

-Diyelim fahiş adaletsizlik örnekleri, “olur böyle şeyler” rahatlığı ile karşılanır mı? İnsanlar Anayasa Mahkemesi’nin ufacık itirazları ile adalet umudunu ayakta tutmaya çalışırken, taban da tavan gibi AYM’nin oyun bozanlık yaptığına mı inanır?

-Diyelim FETÖ borsası iddiaları hiç mi kuşku uyandırmaz?

-Diyelim “Ben binlerce kişinin dosyasını ilgili yerlere ilettim ve onlar mağdur olmaktan kurtuldu” gibi alenen yapılan bir açıklama, tabanda, hiç mi “ya o zata ulaşamayan başka on binler, yüzbinler varsa” gibi bir soru üretmez?

Bu sorular, tabana soruluyor, çünkü “muhafazakar taban”ın belli konularda duyarlılığının olduğuna inanılıyor. Adalet duyarlılığı, hakkaniyet duyarlılığı, aç insanlar duyarlılığı, hangi statüde olursa olsun hiçbir insanın kul hakkı ihlalinden kurtulamayacağı hassasiyeti, nihayetinde mahşer günü duyarlılığı…

Önüne çarpık bir örnek geliyor “olur böyle şeyler” gerekçesine sığınılıyor. Çarpık örnek, olur böyle şeyler, çarpık örnek “olur böyle şeyler…”

Ne olmaz, noktasına geliyorsunuz sonunda.

Oysa “Muhafazakar” demek, “her şeye rağmen iktidarı koruyan” demek değildir. Bazı alanlarda değer duyarlılığınızın olması demek “muhafazakar” demek. Zamanın akışı içinde, değer yargıları aşınabilir, herkes bir şeyleri kaybedebilir, muhafazakar insan değer koruyucusu olarak devreye girer, demek.

Değerleri değil, iktidarı korumaya kilitlenilmişse, ortada bir anlam kayması var, demektir.

Açık söyleyelim, farkında olunsun diye yazıyorum, genel gözlem, toplumda, iktidarın yanlışlarının muhafazakarlık üzerine fatura edildiği şeklindedir. Burada “muhafazakarlık”ın, aynı zamanda İslam’la ilişki olduğunu görmek gerekiyor. Dolayısıyla, siyasi iktidarın merkezinde yer aldığı her yanlış, her çarpıklık, islami aidiyetle bağlantılanıyor.

Bu derdimi anlatamadığımı biliyorum. “İktidar uğruna” her şeyin görmezden gelindiğini, hatta meşrulaştırıldığını, bunun ise hem ülkede hem dünyada -çünkü dünya da Erdoğan iktidarına siyasi İslam deneyimi olarak bakıyor- bir çizginin iddiasının üstelik “ahlaken” kaybedilişi olarak okunuyor.

Bir şey daha söyleyeyim: Ben şu ekonomik gazaptan en çok etkilenen insanların önemli bir oranının Cumhur İttifakı’na oy verenlerden oluştuğunu düşünüyorum. 5 müteahhit ya da ballı - kaymaklı ihale alanlar Ak Parti’ye oy veriyor mu, onu bile ihtiyatla karşılamak lazım.

Bizim millet aç gezer, “Hak hatırına” hareket eder.

Ortada şayet “Bunlar giderse kim gelir? “ gibi bir korku motivasyonu varsa, bunu da, artık her türlü mecradan duyurulabilme imkanı olan seslerle, -oy verdik ama onaylamıyoruz- tavrıyla dengelemek lazım. Değilse, iktidara yönelik öfkenin değerlere yönelmesi bedeli ortaya çıkıyor.

Tavandakiler, diyeyim, evet dikkat buyurulsun, tavandakiler, “siyaset böyle gerektiriyor” diyerek, insanların bu hassasiyetiyle alay eder pozisyona girmesinler, o bile bir fazilet kırıntısı oldu bugün. Ne denebilir ki?

Bu yazı toplam 479 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar