Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Siyasette ayak oyunları

Bizde siyaset büyük ölçüde ayak oyunlarından ibaret.. “Kazanmak için oynamak” da değil. Doğrudan, baştan sona oyun.

Pragmatizmle başlayıp oportünizme kayan bir sapma da değil. Her şey bir “oyun”. Bu oyun masum bir oyun da değil, “Hile”li bir oyun. “Madrabazlık” da demek mümkün, bazı örneklerden yola çıkarak. “Hile-hurda” da denebilir. Tam bir algı operasyonu.

Siyaset koridoru konkav-konveks aynalarla dolu.

Herkes, herkes hakkında birçok şeyi bilir ama, aralarında bir dehşet dengesi olduğu için örterler. Bir açık yakalamak için, fırsat doğsun da diye, yapacaklarını yapmak için beklerler.

Karşıt tarafın açığını yakalayınca habbeyi kubbe yaparlar, kendilerine gelince deveyi pire yaparlar. Siyasetin amigoluğuna soyunmuş Holigan “taraftar”lar ise goygoylarına devam ederler. Yok aslında birbirlerinden pek farkları aslında, hemen hepsi kendi gözündeki merteği görmez, ötekinin gözünde çöp arar.

Ha, sanmayın bu sadece siyasette böyle, çok ortaklı, üyeli meslek odalarına, şirketlere, kooperatiflere bakın bu hep böyle. Sivil-siyaset karışmış durumda. Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş anlayacağınız. Yuvarlanıp gidiyorlar.

Birbirlerinin mezarını kazıyorlar. Herkes ötekine bu dünyada cehennemi yaşatıyor aslında.

Hani birbirimiz için rahmet vesilesi olacaktık. Hayırda yarışacaktık. Amaaan sen de!

Biri ne derse öteki aksini söyleyecek. Biri yanlış yaparken, ötekisi “bak bak yanlış yapıyor” diye cıyak cıyak bağıracak, ama doğrusunu söylemeyecek. Onu kendine saklıyor. Kendi gelince yapacakmış.

CHP daha önce İYİ Parti’yi meclise taşımıştı, şimdi 6’lı koalisyonu meclise taşımaya hazırlanıyormuş. Her biri bir grub kuracak ve grublarda yönetime kök söktürecekler, emdikleri sütü burunlarından getirecekler. Zaten Meclise girince, diğer partilerden birileri de aday olmak umudu ile daha kolay gelecek bu partilere.

Aslında bu zor zamanda şunu görmüyorlar: Birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok, birlikte kazanacak tek zaferimiz var. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşayabiliriz!

Garip değil mi, Kılıçdaroğlu Biden’a göz kırpıyor ama AK Parti konusunda yıldızları bir türlü barışmıyor. Erdoğan İsrail Cumhurbaşkanı ile el sıkışıyor ama kendi muhalefetine karşı daha katı. ABD, darbenin arkasındaki güç, biz ABD’den vazgeçemiyoruz ama ABD’nin içimizdeki uzantıları ile yıldızımız barışmıyor.

Hani bizim bir “Hılful fudul”umuz vardı. İttihad, İttifak ve İtilaf temelli ilişkilerimiz olacaktı birçok çevre ile. Evet kendi içimizde bir araya gelemeyeceğimiz kişiler ve topluluklar olabilir. Ama dışarıda bizim birlikte olabileceğimiz, tekil kişiler ya da topluluklar da olabilir. Bir ülkede siyaset yönetici kadrolarla sınırlı olmadığı gibi, toplumda yönetimle aynı olmayabilir. Her yerde her zaman dostlarımız da, düşmanlarımız da olabilir. Ama bizim siyasetimiz odur ki, “bir topluluğa olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmez.

Biz sözü dinler doğrusuna uyar yanlışına karşı çıkarız”. İş’te de tercihimiz o yöndedir. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı.

Karar verirken istişare ve şûra ile işe alırken ehliyet ve liyakat üzere.

Bakın “keskin sirke” politikaları küpüne zarar verir!. Kaçtığınızı sandığınız şeye doğru koşarsınız sonra. Dahası “Haddinden fazla şiddet, gayedeki hikmeti yok eder!.”

Entrika üzerinde siyaset kurgulayanlar hukuku katlederler. Hukuk yara alırsa meşruiyet tartışması başlar.

Unutmamak gerekir ki, dağ ne kadar yüksek olursa olsun, üstünden geçen bir yol vardır.

Herkes birbirinin işini yokuşa sürerse, Allah onların işlerini sarp dağlara sardırır. Onların üstlerine pislik yağdırır. Allah işinizi “asân” eylesin istiyorsanız, siz diğerlerinin işini kolay kılın!

Allah sizi birbirinizin elleri ile ya yüceltecek, ya da cezalandıracaktır. Siz birbirinize tuzak kazacak olursanız, Allah da size tuzak kurar ve Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. Mekarallâhu. Allah sizin işlerinizi kolaylaştırmak istemektedir, ta ki, birbirinizin işini kolay kılın, birbirinize güzel örnek olun ve Allah’ın rızasını kazanmak için hayırda yarışın.

Aslında biz hepimiz imtihan oluyoruz. Yasa yapanlar da bir toplumun vebalini, sorumluluğunu, vekaletini omuzlarında taşıdıkları için, onların hayır ve şerlerine ortak oluyorlar. Haksızlıklar karşısında susuyorsanız vay halinize. Çünkü bu bizim olduğu kadar sizin de imtihanınızdır. Eğer seçtiklerimiz yanlış yapıyor ve sessiz kalıyorsak sormamız gerekmez mi, “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım” diye.

Kim ne yaparsa kendine yapar. Bu dünya etme bulma dünyasıdır. Sonuçta imtihan oluyoruz. Allah ise o akıllarımızdan, kalplerimizden geçenleri de bilir. Herkes yaptığının karşılığı görecek.

Sonuç, hayır da olsa şer de olsa, O Allah’ın iradesi içinde olan bir şeydir. Biz rızasına yönelelim.

İşte bu hercümerç içinde insanlar tercihleri ile ya kendi cennetlerine sırtlarında tuğla, ya da kendi tercihlerine göre, sırtlarında kendi cehennemlerine odun taşıyacak olacaklar. Oysa onlar bunun farkında değiller. Onlar dünyalık işlerle uğraşırken bu gerçeği görmüyorlar. Sonunda Allah’ın dediği olacak ve herkes layığını bulacak.

Amenna ve saddakna.

Bir daha hatırlatıyorum: Herkes, her işinde aynı zamanda imtihan üzeredir. Din gününü unutup dünya gailesine dalanların vay haline. Bu gerçek, iktidarı ve muhalefeti, ya da bunlardan birini tercih edecek ya da etmeyecek herkesi kapsar. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 595 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar