Şeyh Sait"in torunu konuşuyor

Şeyh Sait"in torunu konuşuyor

Vatan gazetesinin Şeyh Sait’in torunu Abdülmelik Fırat'la yaptığı röportaj:

Şeyh Sait'in torunu Abdülmelik Fırat, tüm sivri çıkışlarına rağmen çok net konuşuyor: "İşte Kuzey Irak... 40 yıl savaştılar ve şimdi görüyorlar ki bu coğrafyada bir Kürt devleti kurmak mümkün değil. Bu Irak'ta böyleyse, Türkiye'de nasıl mümkün olsun? Üstelik Türkiye Cumhuriyeti'ni Türkler'le birlikte kurmuşken, 5 milyon Kürt ve Türk evlenmişken niye ayrılalım?"

Türkiye tarihinde önemli demeçler ard arda geliyor. Cumhurbaşkanı çıkıyor; "Türkiye'nin en büyük meselesi Kürt meselesidir" diyor. Hemen cevabı geliyor PKK'nın birinci adamı Murat Karayılan'dan; "Silah bırakmaya hazırız!" Kuzey Irak'la ilişkiler gelişiyor, bir orta yol arayışı hızla ilerliyor. Rastlantı değil tüm bunlar, gerçekten belki ilk kez çözüm kapısı aralanıyor... Kürt meselesi nereden bakarsanız bakın, en az 80 yıllık bir mesele. Çözüm hep sertlikte aranmış ve hiçbir zaman bulunamamış. Peki ne oldu da Cumhurbaşkanı birden kalkıp, "Çözüm için önümüzde tarihi bir fırsat var" dedi? Biz çözemedik, bu meseleyle doğduğu günden beri iç içe olmuş bir isme, Abdülmelik Fırat'a sorduk.

ARTIK ANAYASAL KİMLİK İSTİYORUZ

Cumhurbaşkanı Gül, "Kürt meselesini çözmek için tarihi fırsat var" derken, neyi kastetti sizce?

Amerika, Türkiye'yi elinden bırakmak istemiyor. Çünkü Türkiye Ortadoğu'da, Batı'ya tam uyum sağlamış, yaşayışıyla, düşüncesiyle, her şeyini Batı'ya peşkeş çekmiş bir ülke. Onun için Avrupa da Türkiye'yi içine alacaktır. Çünkü onlara lazım Türkiye... Türkiye yoluyla İran'a, Afganistan'a, Pakistan'a uzanabilirler. Bu yüzden de Amerika'nın stratejisi Ortadoğu'da demokrasiyi geliştirmek. Daha önce askeri rejimleri tutuyorlardı emirlerinde... Şimdi kurdukları sistem halka, demokrasiye dayansın istiyorlar. Mesela İran Şahı, 'Ben petrolden pay isterim' dedi, onu devirdiler. Saddam da yükseklik tasladı, tabii diktatördü, onu da astılar. Türkiye'de ise bir diktatör istemiyorlar. Demokrasinin gelişmesi için... Dolayısıyla Kürt sorunu da büyük bir değişimin içine girmiştir. Çünkü dünya stratejisi değişmiştir. Gül de buna dayanarak, Kürt meselesinin çözümü için Irak'taki Kürtlerin yardım edeceğini, yani Kürt sorunu orada nasıl çözüldüyse, Türkiye'de de PKK'nin tasfiyesinden sonra çözüm olacağını düşünüyor... Ama en zor noktalarda bütün Anayasa değişse bile, 'Kürt sorununu halledeceğiz' demezse, yine Türkiye'yi AB'ye almazlar. Çünkü 'Bir Kürt olarak, ben dilimi kullanmak, kültürümü yaşamak istiyorum' demekten daha masumane, daha doğal bir talep olabilir mi?

Ama Kürtçe konuşmak yasak değil?

Hayır, yasak. Anayasa'da Evren yasakladı. Çocuğum okulda benim dilimle okuyamıyor. Ben Anayasa'da Kürt olarak değil, Türk olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Ben, Kürt olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak istiyorum.

Peki ne olursa PKK silah bırakır?

Nasıl bıraksınlar? Diyorlar ki, 'Silahı bana ver. Ben seni hapse atayım. Bir zaman yat, sonra bırakayım.' Böyle şey olur mu? Bir program, proje yok. Silahı teslim ettikten sonra ne yapacak bunlar? Kimisi 20 yıldır dağda, kimisi 15 yıldır...

Sizce muhatap kim olmalı? Karayılan, 'Birinci muhatap İmralı'da Öcalan'dır. O kabul edilmezse biziz. Bizi de kabul etmezlerse DTP'dir... Bu da olmuyorsa akil adamlar bir araya gelir' diyor...

PKK şunu da söyleyebilir; 'Silahı bırakırız ama Öcalan'ı da bırakın!' Tabii bu uygulanması mümkün olmayan bir durum. Fakat dağa çıkmış, herhangi bir çatışmaya iştirak etmemiş olanlar salıverildikten sonra sorun çözülebilir. Yoksa hapse girmek için kimse gelir mi? Sorun sivil kadrolara ilişkin hiçbir proje yok. Niye? Asker bırakmıyor. Bu projeyi genelkurmay yapacak. Genelkurmay bizzat emir verirse ya da hiç ses çıkarmazsa, 24 saat içinde proje ortaya çıkar. Yoksa şimdi herkes konuşuyor ama faydasız. Elbette ki bir genel af çıkması lazım. En baştakiler için de zaten Talabani, 'PKK'nin lider kadroları başka ülkelere çekilebilir' diyor. O araya girer, bu sorun da böylece çözülür.

Peki Öcalan'ı da kapsamalı mı genel af?

Öcalan mahkûm edilmiştir, cezasını çekmelidir. Ama Öcalan'ı İmralı'dan çıkartıp normal bir hapishanede tutmak gerekiyor...

Ama Diyarbakır'a gidince görüyoruz ki, Kürtlerin büyük kısmı Öcalan'ı liderleri kabul ediyor...

Öcalan'ın lider olarak görülmesi için propagandasını yapıyorlar. Öcalan'ı putlaştırıyorlar. Oysa ben içindeyim biliyorum, PKK'nin görevi Doğu'daki örf ve adetleri, inançları zayıflatmak... Kürtlerin sadece yüzde 20'si PKK'ye rey veriyor. Yani 2 milyon Kürt...

PKK'ya mı oy veriyorlar?

Yani DTP'ye! DTP, PKK'dir. Bunu bilmeyen var mı? Türkiye'de 8 milyon Kürt oyu var, bu 8 milyonun 6 milyonu PKK'ye oy vermez... Bugüne kadar, 60 bin Kürt genci ölmüştür, 4 bin köy boşaltılmıştır, 3 milyon Kürt göç etmiştir. Bu PKK'nin Kürtlere yaptığı en büyük ihanettir. Ama buna rağmen Kürt sorununu PKK ile konuşuyor aydınlar. Hiç kimse demiyor ki, 'Kürtler'in yüzde 80'i PKK'ye oy vermemiştir. Bu Kürtler de PKK'nin söylediğinden daha önce bunları söylemişlerdir.' Doğru, bugün konunun önü açılmıştır. Ama Genelkurmay okeylemeyince Kürt sorunu sadece konuşulur, çözülmez.

Peki Kürtler ne istiyor?

Yeni bir devlet diye bir şey yok, ayrılma yok, bayrak da, vatan da birdir, öyleyse geriye ne kalıyor? Anayasa'da Kürtler'in vatandaşlığını, yani kimliğini tanımak, çocuklarını kendi diliyle okutmak...

Siz, iki yıl önce yaptığımız söyleşide 'esnek federasyon'dan söz etmiştiniz...

Bugün dünyada birçok ülke federe. Federe devlet demek, demokratik sistem demektir. İsviçre, Avrupa'nın en demokrat, en gelişmiş memleketidir. İtalyanca resmi dil, Fransızca resmi dil, Almanca resmi dil, 10 senedir Çingenece'yi de resmi dil yaptılar. Almanlar, Fransızlar ve İtalyanlar birlikte yaşıyor, ülke kantonlarla idare ediliyor. Peki İsviçre ne çatlak veriyor? Türkiye'de federasyon da illa yüzde 100 olsun demiyoruz. Türkiye şartları neyi emrediyorsa o olsun.

Peki o zaman Kürt meselesi nasıl çözülür?

Çok kolay. Demokratik vatandaşlık dediğimiz, Türkiye vatandaşlığı içinde Kürt kimliği anayasal olarak kabul edilecek. Yani Kürt kimliği Anayasa'da olacak. Mesela ben bugün milletvekili de olsam, başbakan da, hatta reisicumhur da olsam Türk olarak oluyorum. Biz artık anayasal kimlik istiyoruz. Kendi dilimizle okumak, yazmak istiyoruz... Tabii bunlar bir anda olmaz. İkincisi, ademi merkeziyetçilik. Türkiye de bundan kurtulmak istiyor zaten. Öyle ki, Erzurum'un bir ilçesinde köy hizmetlerinde çalışan bir kişinin tayinini Ankara yapıyor. Halbuki oradaki mahalli teşkilatın vermesi lazım bu kararı. Şimdi bu yolda yavaş yavaş ilerleniyor... Mahalli idareler güçlendirilmeli. Oradaki belediye reisi de kendi diliyle konuşmalı. Kürtçe, basın yayın, gazete televizyon serbest olmalı. Tek bir TRT Şeş kanalıyla kalınmamalı.

Aslında siz de DTP'den farklı bir şey söylemiyorsunuz. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de aynı şeyleri söylüyor...

Osman Baydemir bunu niye söylüyor? Biz söylediğimiz için söylüyor. Biz Osman Baydemir'in söylediğini söylemiyoruz.

Özal da Kürt meselesi konusunda önce, 'Federasyonu tartışalım' demiş ama sonra bunun bölünmeye yol açacağını düşünerek üstünü kapatmıştı...

Federasyonu sanki canavarmış gibi gösteriyorlar. Demokratik bir ülke zaten federasyonla yönetilir. AB nedir; konfederasyondur.

Bu bölünmeyi getirmez mi sizce?

Hayır. Avrupa ulusları bir olup AB'yi kurdular. Bölündüler mi, daha güçleniyorlar. Beraber oturup karar veriyorlar. Federasyon, Türkiye'yi daha da güçlendirir. Tabii bu bir ifade görüşüdür, bir programdır, nerede uygulanır, nerede uygulanmaz ancak tatbikatta belli olur.

Ahmet Altan, 'Tanrı bizzat gelse ve Kürtlerle Türkler ayrılırsa daha mutlu olacaklar diye söz verse, ne dersiniz?' diye soruyor Taraf'taki yazısında. Mutlaka okumuşsunuzdur. Yani bölünmeden bahsediyor. Ne diyorsunuz?

Benim o gazetede başka bir yazarın esprisi hoşuma gitti. Roni Margulies diyor ki, 'Kürtlerin de karısını boşama hakkı vardır!' Ben de diyorum ki, Kürtler arasında böyle düşünenler olabilir ama bizden daha ileri bir noktada, Irak'ta 40 senedir silahlı mücadele yapan adamlar, biri Kürdistan Federasyonu'nun başkanı olmuş (Barzani), biri de reisicumhur olmuş (Talabani), bugün diyorlar ki, 'Devlet kurmak şansına sahip değiliz. Çünkü coğrafi bakımdan bizim devlet olma imkanımız yoktur. Komşumuz İran, Türkiye, Suriye ve Araplar karşımızda olunca biz bir avuç kalırız. Onun için bizim Irak'ın birliği içinde, Kürt yurttaşı olarak yaşamamız daha iyi.' Şimdi ben de diyorum ki Türkiye'nin Kürt kesimine, 'Şu anda bir Kürt devleti kurmanın olasılığı ve faydası yoktur. Akıllı olmamız lazım.' Türkiye değil, dünya gerçeğini görmeliyiz. Bugün Avrupa Birliği'ne bakın, onlarca devlet aynı noktaya geldiler. Biz, bin senedir beraber yaşamışız. Her ne kadar bizi bir arada tutan dini inançlarımız zayıflasa bile, hâlâ örf ve adetlerimiz, yeme içmemiz yüzde 80 birbirine eşittir. En az benim gördüğüm kadarıyla 5 milyon Kürt ve Türk birbiriyle evlenmiştir. Yani Kürt kızı Türk'le, Türk kızı Kürt'le evlenmiştir. Şimdi niye ayrılacağız? Eğer dilimizi kullanıyorsak, kültürümüzü yaşıyorsak niye ayrılalım? İlla ki ayrı bir devlet kurma dönemi de dünyada geçmiştir. Ulusal devlet diye bir şey yok artık. Onun için ben şahsen Türkiye'de Türkler'in olanakları tanındığı zaman Kürtler'in yüzde 99'unun ayrılma taraftarı olmayacağını düşünüyorum.

Peki bu söyledikleriniz gerçekleşirse Kürtler mutlu olur mu?

Bakın PKK'nin gücü, silahı var. Onlar bile erir biter. Eğer Kürtler'e anayasal kimlik tanınırsa, Kürtler dilini, kültürünü yaşayabilirse hiç sorun kalmaz...

YARIN:

Başbakan Erdoğan, Fırat'la neden konuşmuyor? Öcalan, üniversiteye giderken nasıl biriydi?