Şehit gibi yaşadı ve şehit olarak gitti

Şehit gibi yaşadı ve şehit olarak gitti

HAMAS’ın liderlerinden ve büyük Hadis âlimi Şehit Nizar Reyyan’ın oğlu Bilal Reyyan, babasını ve onun şahadetini anlattı.

Son Gazze saldırılarında 11 çocuğu ve eşi ile birlikte şehit olan babasının gündüz üniversitede ders verirken geceleri de nöbet tutup askeri operasyonlara katıldığını söyleyen Bilal Reyyan; "Babam normal bir ölümle öleceğinden endişe ederdi. Hayatının her aşamasında şehadeti aradı ve nihayet buldu" dedi. Babasının şehadetinden hemen önce El-Cezire'den İstanbul'daki büyük Gazze mitingini izlediğini ve çok duygulandığını söyleyen Reyyan; "Yüz binlerce İstanbullu kardeşimiz bizim için toplanmış, bizim için gözyaşı döküyor, bizim için haykırıyordu. Orada atılan tekbirler evimizi, odamızı ve sokaklarımızı doldurdu. Babam bu görüntüleri görünce çok ama çok sevindi. Biz de sevindik. Babam da bize umut verdi burada ve bu bana babamdan kalan son hatıra oldu" dedi. 

 


M. Mustafa Uzun'a konuşan Bilal Reyyan; "Benim için bir baba kadar ağabeydi de. Benimle her şeyi paylaşır ve konuşurdu. Her konuda yanımdaydı" dedi.


Büyük bir hadis âlimi olan Nizar Reyyan, soykırımcı İsrail'e karşı yapılan askeri operasyonlarda da her zaman en ön safta yer alır ve nöbet tutmayı çok önemserdi.


Çocukları çok seven Nizar Reyyan, en büyüğü 16 yaşında olan 11 çocuğu ile birlikte şehit düşmüştü.

11 Çocuğu ile birlikte vahşi bir şekilde katledilen Şehit Nizar Reyyan, çok yönlü bir insandı. Öncelikle bir İslam âlimiydi. HAMAS'ın kuruluşunda görev yapmıştı ve dirayetli bir komutandı. Eylemciydi, vaizdi ve üniversite hocasıydı. Akademisyenliği ile devlet adamlığını bir arada götürüyordu ve güzel bir babaydı. En küçüğü emzikte, en büyüğü ise 16 yaşında olan çocukları babaları ile birlikte o kutlu yolculuğa çıkarken geride kalan 26 yaşındaki oğlu Bilal, şimdi onun davasını omuzluyor. İslam dünyasının onuru olan Şehit Nizar Reyyan'ın oğlu Bilal ile babasını ve onun şehadetini konuştuk. İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı'nın (İHH) davetlisi olarak Türkiye'ye gelen Bilal de savaşta yaralanmış bir gazi. Bacağındaki şarapnel parçası ile babasının yolundan yürüdüğünü belgeliyordu adeta. Oldukça duygusal bir atmosferde geçen söyleşinin ilk bölümünde şahadete giden süreci konuştuk. Buyurun;

ÂLİM, AKADEMİSYEN, VAİZ, DAVA ADAMI VE KOMUTANDI

*Öncelikle Türkiye'ye hoş geldiniz.

*Teşekkür ederim. Ben de öncelikle Vakit gazetesine ve Türk halkına teşekkür ediyorum. Filistin davasındaki dik duruşunuz ve tüm yardımlarınız için.

*Babanızın şahadetinin hemen akabinde Vakit Gazetesi'nde "Geceleri nöbette, gündüzleri derste" şeklinde bir yazı yazmıştım. Çünkü biz biliyoruz ki o çok yönlü bir insandı. Fakat "baba" olarak sizden dinlemek isteriz.

*Elbette. Benim için bir baba kadar ağabeydi de. Benimle her şeyi paylaşır ve konuşurdu. Her konuda yanımdaydı ve her an şefkatliydi. Merhametliydi bize karşı. Benimle ve tüm kardeşlerimle meşgul olmak onun en sevdiği işlerdendi. Çok ama çok duygusaldı, şiirler de yazardı. Bizim görüşlerimize çok önem verirdi ve bizimle ilmi tartışmalar yapmaktan hoşlanırdı.

*Aynı zamanda bir komutan, üniversite hocası, lider ve âlimdi"

*Evet. O, hem komutan, hem eğitimci, hem sosyal hayatı ıslah edici hem de akademisyendi. İslami ilimlerde çok ilerlemiş biriydi. Bildiğiniz gibi o büyük bir hadis âlimiydi aynı zamanda. Kur'an-ı ve sünneti hayatında tatbik ederdi.

İMKÂNLARI VARDI AMA BASİT BİR HAYAT YAŞIYORDU

*Nerede yaşıyordunuz, yaşantınız nasıldı?

*Cebeliye Mülteci kampında yaşıyorduk. Burası çok fakir bir bölgeydi. Ve bu mülteci kampında yaşayanların tamam 1948 savaşında topraklarını terk edip buraya yerleşenlerden oluşuyordu. Bu kampta yaşıyor olması babamın yetişmesinde büyük ölçüde etkili olmuştur. Cihada, direnişe ve İslam davasına olan bağlılığının temelinde bu da vardı. Kamptaki herkes kendi topraklarına özgür bir şekilde geri dönmenin umudu ile yaşıyordu.

*Günlük hayatta Nizar Reyyan nasıldı?

*Kendisi bir lider, komutan ve âlimdi fakat günlük hayatta normal insanlardan hiçbir farkı yoktu. Üniversiteye otobüsle gider, insanlarla birlikte olur, çocuklarla sokakta oynardı. Çocuklar onu çok severdi, o da çocuklarla birlikte olmaktan çok hoşlanırdı. Halkla iç içeydi. Çok sıcak bir diyalogu vardı ve herkes onu çok severdi. Asla zenginlik diye bir kaygısı olmadı, çok iyi imkânları olmasına rağmen basit bir hayat yaşadı. Muhtaçlara çok yardım ederdi, eline geçen paraları ihtiyaç sahipleri ile paylaşırdı.

*Peki, Kudüs?

*O, zaferin elbette bir gün geleceğini biliyordu. Kudüs'e kavuşacağımızı, Kudüsle özgürleşeceğimizi biliyordu ve bize hep umut verdi. Kendisi mesajı olan birisiydi ve tüm samimiyeti ile mücadele ederdi. Bunun için çok büyük bedeller ödemesi gerektiğinin de bilinceydi. Bu yolda şehadete ulaşmak istiyordu ve bunu her fırsatta anlatıyordu. 'Normal bir ölümle ölmekten korkuyorum' diyordu. O, bedenini, ailesini, malını mülkünü bu yola feda etmişti. Onun için önemli olan halkımızın onuru ve özgürlüğü idi.
"BABAM DAVASINDAN ASLA TAVİZ VERMEDİ"

*O, aynı zamanda HAMAS'ın da önde gelen isimlerinden biriydi. Bu anlamda sizde sonuçta bu sürece kısmen de olsa şahitlik ettiniz.

*Elbette. Mesela Yahya Ayaş gibi isimler bizim eve de gelirdi. Şeyh Ahmet Yasin ve Dr. Abdülaziz Rantisi gibi güzel insanlarla beraberdi babam. Daha okulda öğrenciyken onlarla beraber Filistin'de mücadeleye başlamıştı. Şehit olmadan az önce olduğu gibi o zaman da mescitleri, evleri, şehit cenazelerini asla ihmal etmez, her tarafa gider, davetini yapardı. Namazlarını sürekli cemaatle kılardı. Filistin'in özgürlüğü ve Kudüs'ün kurtuluşunun ancak İslam ile olacağını anlatırdı. HAMAS'ı böyle kurmuşlardı ve böyle de büyüttüler. Babam asla taviz vermedi davasından.

*Kendisi aynı zamanda askerdi de, değil mi?

*Evet. O, gündüz üniversitede ders verirken akşam da nöbet tutardı sınırda. Soykırımcı İsrail'e karşı gerçekleştirilen birçok askeri operasyona babam da katılmıştır. Cihattan asla geri kalmadı. Cihat etti, ter döktü ve canını verdi. Ön safta savaşırdı her zaman, asla geri kalmazdı. Direnişçileri şevklendirirdi, zor durumda dahi olsa cephede olurdu mutlaka. Nöbetleri çok önemserdi. Hep bunu anlatırdı mücahitlere.

İSTANBUL'DAKİ BÜYÜK GAZZE MİTİNGİ ONU ÇOK DUYGULANDIRDI

*Peki, şahadetinden önce neler oldu? Gerçek Hayat'tan Adem kardeşimize, babanızın şahadetinden önce Türkiye ile alakalı bir hatırasını anlatmışsınız.

*Evet. Şahadetinden önce Türkiyeli kardeşlerimiz onu çok duygulandırmıştı. Operasyon devam ediyordu ve yüzlerce şehit veriyorduk. Soykırımcı İsrail, mücahitlerle başa çıkamıyor ama halkı bombalıyordu. Elektrikler kesilmişti ama bir ara geldi. Hemen TV'yi açtık, El-Cezire haberlerini izledik. O anda İstanbul'dan Gazze'ye destek için düzenlenmiş büyük bir mitingi yayınlıyordu. Yüz binlerce İstanbullu kardeşimiz bizim için toplanmış, bizim için gözyaşı döküyor, bizim için haykırıyordu. Orada atılan tekbirler evimizi, odamızı, sokaklarımızı doldurdu. Babam bu görüntüleri görünce çok ama çok sevindi, biz de sevindik. Bize; "Biz şehit olacağız ama bizim kanlarımız ümmetin uyanışına vesile olacak inşallah" dedi. Bu büyük bir olaydı bizim için. Bu da bana babamdan kalan son hatıraydı.

*Son hatırası Türkiye ile alakalıydı yani.

*Evet. Ben bu arada Türk halkına ve devletine çok teşekkür ediyorum. Bizimle oldunuz ve bize güç verdiniz. Genel Başkan Bülent Yıldırım başta olmak üzere İHH'da savaş esnasında da bizimle birlikteydiler. Bülent Bey, yanımıza geldi ve "Üzülme, senin şehidin bizim de şehidimizdir. Onlar yıksa da biz inşa edeceğiz yeniden" dedi. Moral verdi, umut verdi. İHH'nın bir şubesi var şimdi Gazze'de. Pek çok evde ve araçta Türk bayraklarını görebilirsiniz şimdi. Çünkü bu son savaşta Türk halkı bizimle birlikte oldu. Güçlü bir destek verdi. Çok teşekkür ediyoruz size. Bu yardımlarınızı asla unutmayacağız.

"Kütüphanemizin kitapları ailemin kanları ile sulandı" 

Bombalar patladıktan sonra koşarak eve ulaşan ancak 5 katlı evlerinin dümdüz edildiğini gören Bilal; "Ailemin fertlerinin cesetleri etrafa dağılmıştı. Kütüphanemizin kitapları ailemin kanları ile sulanmıştı. Biz bu büyük musibete rağmen Allah'a şükrediyoruz. Her şey için ona şükrediyoruz" dedi. Batı'nın İsrail'in işlediği soykırıma ortak olduğunu söyleyen Bilal; "Batı, bu suçlara sessiz kalıyor. Batı, çifte standarttır. Darfur'da da aynı oyunu oynuyorlar. Onlara inanmıyor ve güvenmiyoruz" dedi. 

İslam alimi, Üniversite hocası, Profesör, dava adamı, ıslahatçı, vaiz, komutan ve lider olan şehit Nizar Reyyan'ı, oğlu Bilal Reyyan ile konuşmaya devam ediyoruz. Dün, babasının şehadete gittiği süreci bizimle paylaşan Bilal ile bugün de şehadet anını konuşuyoruz. Bir şehidin yol haritası diyebileceğimiz bu süreç, aslında şehadetin ne kadar zor bir mertebe olduğunu da gözler önüne seriyor. 11 çocuğu ve eşleri ile birlikte Rahmeti Rahman'a uğurladığımız Reyyan'ın son saatlerini, kanlı kitapları ve kanlı paraları gerçekten ibretle izlememiz gerekiyor. Şehadet hakikaten kolay değil.

ONUN BU SAVAŞTA ŞEHİT DÜŞECEĞİNİ BİLİYORDUK

* Tüm aileniz, terörist İsrail ordusu tarafından eviniz onlar içindeyken yıkılarak yok edildi. Peki, evin yıkılacağını siz biliyor muydunuz?

*Aslında benzer olaylar her zaman oluyordu. Teröristler, direniş önderlerinin evlerini başlarına yıkıyorlardı. Bazen öncesinde duyuruyorlardı, bazen duyurmuyorlardı. Tehdit ediyorlardı. Genel manada elbette tehlike vardı fakat biz bu defa yapamazlar diye düşünüyorduk. Evimiz sivil bir evdi ve halka açık bir de kütüphanemiz vardı. Herkes girip çıkıyordu. Camiler ve okullar özellikle hedef alınıyordu ve birçok sivil ev de vurulmuştu. Ayırmıyorlardı ama babam evi terk etmeyeceğini duyurmuştu. "Biz 48'de evlerimizi terk ettik ve mülteci kamplarında bu göçün etkilerini yaşıyoruz. Bir daha göç etmeyeceğiz, evlerimizde kalacağız ve onurla yaşayacak ve o onurla şehit olacağız. Başka seçeneğimiz yok bizim" diyordu.

*Şehadeti bekliyordu yani.

*Elbette. O, her an şehadete hazırdı ve bekliyordu. Biz de babamın bu savaşta şehit düşeceğine inanmıştık. O farklı bir atmosferdi ve bu savaşta onu kaybedeceğimize inanıyorduk. Ama ailemin hepsini kaybedeceğimi bilmiyordum. 11 kardeşimle, annelerimle beraber gideceğini bilmiyordum.

*Kendisini korumadı mı?

*Hayır. Tüm Gazze hedefti. Herkes hedefti ama babam gizlenmedi. Saklanmadı. Halkla beraber oldu, onlarla oldu. O şehit düşene kadar Gazze'de şehit düşen herkesin evine gitmiştir. Tüm şehitleri o uğurladı ve onu da Gazze uğurladı. Tüm şehitlerin cenazelerine katıldı ve Gazze'de onun cenazesine katıldı. Tüm şehitlerin evlerine gitti ve vedalaştı onlarla, Gazze'de onunla vedalaştı. Rahatsızdı ama buna rağmen ayakta kaldı ve moral verdi, güç verdi, umut verdi. Halkın direnişini ve duruşunu desteklemek için bunları yaptı ve çok önemliydi bu.

EVDEKİ KÜTÜPHANENİN KİTAPLARI AİLEMİN KANLARI İLE SULANDI
*Tüm aileniz hedef miydi?

*Siyonistler babamı isteseydiler tek başına şehit edebilirlerdi ama onlar bir soykırımı hedefleyerek tüm ailemle birlikte katlettiler. Tüm kardeşlerimi, annemi hep beraber katlettiler. Kardeşlerimin en büyüğü 16 yaşındaydı ve en küçüğü ise emzikliydi. Bu bize yahudilerin bir soykırım hedeflediğinin göstergesidir. Bütün çocuklarını ve ailesini kaybeden tek aile biz değiliz. Semuni ve Şehade ailesi gibi birçok aile de böyle toplu halde katledildiler.

*Eviniz vurulduğu zaman siz neredeydiniz ve nasıl haberdar oldunuz?

*Ben pazara gitmiştim. Evde değildim. Savaş uçaklarının evimize çok yakın bir yeri bombaladıklarını duydum ve koşarak gittim. Bizim ev olduğunu tahmin etmedim ilk etapta. İnşallah zarar yoktur diyerek gittim. Evimiz sivildi, askeri hiçbir nokta yoktu yakınlarda. Okul vardı, camii vardı. Babamın şahsi kütüphanesi de Gazze'nin en büyük kütüphanesiydi. O da açıktı ve özellikle çocuklar bu kütüphaneden faydalanıyorlardı. Bu nedenle bombalanmaz diye düşünüyordum.

*Sonra"

*Eve ulaştığımda onu göremedim. 5 katlı evimiz yok olmuştu. Dümdüz olmuştu ve ailemin fertlerinin cesetleri etrafa dağılmıştı. Kütüphanenin kitaplarına ailemin kanları karışmıştı.

BİZ HER ŞEY İÇİN ONA ŞÜKREDİYORUZ

*İnna lillahi ve inna ileyhi raciun

*Biz bu büyük musibete rağmen Allah'a şükrediyoruz. Her şey için ona şükrediyoruz.

*Bombalar altında ezilen Gazze ne yaptı?

*Babamın, annemin ve kardeşlerimin cesetleri ile hastaneye gittik ve bütün Gazze halkı evimizin etrafında toplandı. On binlerce insan oradaydı. Perşembe günü ikindi vakti orada şehit oldular onlar. Enkaz altında da 2 kardeşim kalmıştı. Cuma günü onları çıkarttık. Cenaze namazında Gazze oradaydı. Böyle bir kalabalık daha önce çok az olmuştu. Cenaze sırasında İsrail uçakları tam üstümüzde uçtu ve korkutmaya çalıştılar. Babam hayatında onları korkuttuğu gibi cenazesinde de korkuttu. Fakat ne bombalamaya ne de uçaklara insanlar aldırmadılar. Cenaze'de de direndiler.

*Evinizden kaç şehit çıktı?

*Toplamda 16 kişiyi defnettik tüm Gazze ile birlikte. Babam, kardeşlerim ve annelerimi hep beraber gömdük. Ama gömerken de sıkıntı yaşadık. Ambargo sebebi ile çimento bulamıyorduk. Beton parçaları ile ve tuğlalarla ancak mezarı yapabildik. Birkaç gün sonra arkadaşlar, gelip mezardan çok güzel kokular geliyor, gidin, bakın dediler. Biz, birçok insan gittik kabirlere ve oradan gelen güzel kokulara hep birlikte şahit olduk. Misk kokuları geliyordu mezardan, bizzat ben ve diğerleri şahit olduk buna hamdolsun.

SON GÖRÜŞMEMİZDE BABAM: "ASLA KORKMA" DEDİ

*Babanızla en son ne zaman görüşmüştünüz?

*Yüz yüze en son 5, 6 saat kadar önce görüşmüştüm. Yine şehadetle meşguldü. Bana; "asla korkma" dedi. "Allah'ın bize yazdığından başka bir şey bize isabet etmez. Bize yazılan hayattan bir dakika bile daha fazla yaşamayız" dedi. Bana o anda 2000 dolar kadar bir para verdi ve "Bozdur" dedi. "Ay sonu geldi, insanlar maaş almadı, fakirler aç" dedi. "Fakirlere dağıtmalıyız" dedi. Ben bozdurdum ve kendisine getirdim. Şehit olduğu zaman cebinden bu paraların çok az bir kısmı çıktı. Kimseyi geri çevirmezdi ve birçok yardıma muhtaç ile ilgileniyordu. Bu nedenle o kısacık zamanda dahi, şehit olmadan önce birçok insana ulaşmış ve o parayı dağıtmış. Kalan o son paralar da kanı ile sulanmıştı. O kanlı paraları şimdi saklıyorum ve saklamaya devam edeceğim.

*Batılı hükümetlerden bir ses geldi mi?

*Hayır. Batı, İsrail'in işlediği soykırıma ortaktır. Batı, bu suçlara sessiz kalıyor. Onların tek önceliği İsrail. Kim İsrail'e sesini yükseltirse "Yahudi düşmanısınız" diyorlar. Batılı hükümetlerin Gazze deki büyük soykırımlara rağmen İsrail'i haklı çıkartmaya çalıştıklarını gördünüz. Batı, çifte standarttır. Darfur'da da aynı oyunu oynuyorlar. Onlara inanmıyor ve güvenmiyoruz. El Beşir'e yaptıkları suçlamalarını da dikkate almıyoruz. Tabi bu arada halklar ile hükümetleri de ayırmak gerekli. Pek çok ülkede de onurlu insanlar duyarlı davrandılar. Gazze'ye geldiler. Müslüman olmayanlar da geldiler. Siyasiler haricinde halk genelde bize yakındır.

BABAMIN ŞEHADETİNDEN SONRAKİ İLK BAYRAM'DA GAZZE'DE OLACAĞIM

*Babanızın ve kardeşlerinizin gidişinden sonra şimdi neyi hedefliyorsunuz?

*Öncelikle onurlu bir yaşam sürmeyi hedefliyorum. Babam gitti ben varım. Ben direneceğim artık. O şehide layık olmalıyım. Siyonistlerin peşini bırakmayacağım.

*Gazze'ye gidecek misin?

*Elbette. Ambargo var, nefes alamıyoruz, giriş çıkış yamıyoruz, sağlık ve eğitim problemleri var. En başta yaşam hakkımız her an tehlikede fakat Gazze bizimdir. İnşallah 10 gün içerisinde döneceğim şehitlerin yurduna. Babamın şehadetinden sonraki ilk bayramda orada olmak istiyorum. Akrabalarımla birlikte olmak istiyorum.

M. MUSTAFA UZUN - VAKİT