Salih Tuna : Dün İran, bugün İhvan ve idam!

Salih Tuna : Dün İran, bugün İhvan ve idam!

Sabah Gazetesi yazarı Salih Tuna'nın yazısını iktibas ediyoruz.

Dün İran, bugün İhvan ve İdam!

Kökten Batıcı dahili bedhahların İhvan-ı Müslimin'e (Müslüman Kardeşler) tepkilerini anlıyorum da, antiemperyalist "ulusalcılarımızın" derdi nedir onu anlayamıyorum.

Nerdeyse dahili bedhahlarla eşit derecede nefret ediyorlar.

Oysa, İhvan-ı Müslimin her şeyden evvel antiemperyalist ve antisiyonist bir "diriliş / öze dönüş" hareketidir. Kurucusu da İngiliz işgaline karşı bizzat savaşmış, İstiklal Marşı şairimiz Akif'le de yarenlik etmiş ve maruz kaldığı bir suikast sonucu 42 yaşında şehit düşmüş Hasan el-Benna'dır.

İhvan sonuç itibarıyla bir ekol, bir düşünce akımı olduğu için Ortadoğu'da birçok ülkede karşılığı vardır. Filistin'deki Hamas direniş örgütünü bile İhvan kökenli isimler kurmuşlardır.

Şerif Hüseyin'in torunlarının aksine, Türkiye'ye tarih boyunca hep muhabbet duyan mezkûr hareket, teröre hiçbir zaman bulaşmamış, eğitimli ve donanımlı kadrolardan müteşekkildir...

Takdir edersiniz ki İhvan-ı Müslimin hareketi antiemperyalist olmasaydı Mursi'ye darbe yapılmaz, darbeci Sisi de Batılı başkentlerde kırmızı halılarla karşılanmazdı.

Sırf devrim yaptı diye İran'a kırk yıldır ambargo uygulayan ABD, darbe yapan Sisi'nin Mısır'ını neden arkalıyor sanıyorsunuz?

***

İhvan şayet ABD'yle uzlaşsaydı, hele hele "İsrail'le normalleşme" furyasına cevaz verseydi Rabiat'ul Adeviyye'deki darbe karşıtı protestolarla ilgili davada, aralarında 16 yaşında şehit düşen Esma'nın babası Muhammed Bitaci'nin de yer aldığı 12 masum insan idama mahkûm edilmezdi.

Tek suçları, şiddete başvurmadan darbeye karşı çıkmak, zilleti kabul etmemekti.

Türkiye'ye PKK ve FETÖ ile ilgili yargı kararları için parmak sallayan Batı'dan bu idamlara karşı tık çıkmadı... Demek 15 Temmuz'da başarılı olsalardı, darbeye karşı direnenleri yargılayacaklar, çağdaş Batı dünyası da bunu keyifle seyredecekti. Tıpkı Mısır'ı seyrettikleri gibi.

Söz konusu idam kararlarına İhvan-ı Müslimin'den nefret eden Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt gibi ABD-İsrail hattındaki ülkeler çok sevinmişlerdir...

Batılı emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin İhvan nefretinde şaşacak bir şey yok.

Benim şaştığım, ABD emperyalizmine karşı olduğunu bildiğimiz kimi "ulusalcıların" tavrıdır.

Yanlış anlaşılmasın, Mısır'la devlet olarak ilişki kurmak başka şey, (AK Parti'yi İhvan alakası üzerinden eleştirecek kadar) İhvan'dan nefret etmek başka şeydir

Hem "Sınırlarımızda ikinci İsrail istemiyoruz" diyecek kadar siyonizm konusunda rikkat ve dikkat sahibi olup, hem de ABD'nin ileri karakolu mesabesindeki İsrail'in bölge ülkeleriyle normalleşmesinin önündeki en büyük engel olarak gördüğü İhvan-ı Müslimin'den nefret etmek tuhaf değil mi?

***

Aynı tuhaflık, vaktiyle İran konusunda da sergilenmiş, İran'dan kuş uçsa "irtica" diye peşine düşen kökten Batıcı koroya iştirak edilmişti... Koroyu daha da konsolide etmek ve toplumsal fay hatlarını hepten kırmak için MOSSAD da harekete geçmiş, Uğur Mumcu katledilmişti. Bu bir milattı...

"Türkiye laiktir laik kalacak... Mollalar İran'a..." diye diye 28 Şubat'a varıldı

Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Karadayı, İran İslam Devrimi'ne "gafil avlandıkları" için İranlı generallere, "Siz görevinizi yapmamışsınız..." diye fırça attığını Fatih Çekirge' ye anlatmıştı.

Sizin anlayacağınız, İran genelkurmayı görevini yapsaymış, emperyalistlerin işbirlikçisi Şah Rıza Pehlevi devrilmeyecekmiş.

Ama bizimkiler "görevlerini" yaptılar: "Batı Çalışma Grubu" marifetiyle "yaratıcı yıkıcılığa" start vererek, "Erbakan Hükümeti"ni çalışamaz hale getirdiler. Uzun lafın kısası, "Bizim çocuklar başardı" (our boys did it) yani...

Emperyalizm kimsenin meşrebine, mezhebine, hatta (tüketime zeval vermemek şartıyla) "yaşam tarzına" karışmaz.

ABD ve İngiltere Gulat-ı Şia'nın önünü açarken, Ali Şia'sını (Caferilik) engellemeye çalışıyor. (İbrahim Reisi cumhurbaşkanı seçilir seçilmez 3 büyük haber sitesine el koydular.) Aynı şekilde, Sünni Suudileri desteklerken, Sünni İhvan-ı Müslimin'i boğmaya çalışıyorlar.

Sonuç şudur: Büyük fotoğrafı (veya büyük şeytanı) gözden kaçırırsanız, karşı çıktığınıza hizmet edersiniz de haberiniz olmaz.