İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Petro-dolarlar ve silahlar sizi nasıl kurtarsın şimdi!

Bu nasıl bir hız? Bu nasıl bir fırtına? Her iki haftada bir ülkede rejim devriliyor. Asla gücünü kaybetmez denilen liderler bir bir ortadan kayboluyor. Tunus'a bakın, Mısır'a bakın, şimdi Libya'ya bakın.

Kim derdi Mısır kadar güçlü bir ülkede Cemal Abdünnasır'dan Mübarek'e demir yumrukla yönetilen kitleler iki haftada sonuç alacak, rejimi böylesine sarsacak diye. Kim derdi Muammer Kaddafi, bir haftada ülkenin önemli bir bölümünün kontrolünü elinden kaçıracak, Trablus'a sıkışıp kalacak diye.

Bu ülkelerin hepsi halkın tepkisini kırmada son derece mahir, tecrübeli. Ama artık eski yöntemler, tedbirler işe yaramıyor. Bir konuda yanıldılar; ülke ülke bütün bölgeyi vuran kasırgayı daha öncekilerle bir tuttular. Yine üstesinden geliriz sandılar. Ordumuz güçlü, paramız çok, entrikalarımız fazla dediler. Fena yanıldılar.

Semboller üzerinden nutuklar çektiler, kitlelerin hassasiyetlerini kullandılar, olmadı. Tehdit ettiler, silah kullandılar, olmadı. Şimdi Kaddafi örneğinde olduğu gibi idam ve iç savaş kartını kullanıyorlar. Yine olmayacak.

Kaddafi Filistinlilere "ayaklanın, sınırlara yığılın" çağrısı yaptığı gün, "sırada Kaddafi var" dedik. En iyi cevabı Gazzeliler verdi. "Bizler bombalanırken, öldürülürken sen nerdeydin, uçakların, silahların nerdeydi" dedi.

Sadece Kaddafi için değil, Filistin davası üzerinden iktidar süren, kitlelerin bu hassasiyetini sömürülen bütün liderler artık bu kartı kaybetti. Çünkü onlar gidiyor, Filistin ayakta, Gazze ayakta. Bir taraftan bu kartı kullanırken diğer tarafta İsrailli gizli anlaşmalar yapıp Filistin halkını vuruyorlardı. Bu oyun da bitti...

Devrilen her lider İslam tehdidinden dem vurdu. Bin Ali "İslamcılar gelir" dedi. Mübarek; İslamcılar iktidar olur" dedi. Şimdi Kaddafi ve oğul Seyf-ül İslam aynı cümleyi kullanıyor. Kim inanır! On yıl önce, yirmi yıl önce bu tehdit işe yarıyordu, ama artık rejimler ABD'ye sattıkları en güçlü argümanı da kaybetti.

Şimdi bazıları göstermelik reformlar yapıyor, reform vaadinde bulunuyor. Bazıları para musluklarını açmış, yıllardır Batı bankalarına biriktirdikleri yüz milyarlarca doların çok az bir kısmını halka dağıtmaya hazırlanıyor.

Şunu anlamıyorlar: Eski sözler, eski vaatler, eski tehditler ve korkular dönemi bitti. Onlarca yıl kullandıkları bu söylemin artık bir karşılığı yok. Her seferinde kazıklanan insanlar artık bunları duymuyor.

ABD, İngiltere, Çin ve Hindistan, kendilerini besleyen enerji damarlarının tehlikeye gireceği korkusuyla "Ya Suudi Arabistan'da da olursa" korkusuna kapıldılar. Bu korkuyu iyi bilen Kaddafi şimdi dünyaya petrol şantajı yapıyor.

Kabul edelim ya da etmeyelim, doğru algılayalım ya da algılamayalım, yeni bir Arap yüzyılı şekilleniyor. Medya devrimi ile başlayan, küresel terör fırtınası içinde damgalanıp bir köşeye sıkıştırılan Arap inisiyatifi, baskı altına alınan sokaklar dünyayı derinden etkileyecek?

Bir zamanlar "fay hattı", "kaos kuşağı" olarak tanımlanan kuşakta yeni şeyler oluyor. İster "Arap devrimi" diyelim istersek demokrasi hareketleri, bu ülkeler eskisi gibi olmayacak. Sokağa çıkanlar, yirmi yıl önce olduğu gibi İslamcı örgütler değil sadece. Örgütsel bir meydan okuma yok burada. Toplumlar, bütün unsurlarıyla harekete geçmiş durumda. Sonrasında ne olur, kimler iktidara gelir? Elbette bu Müslüman ülkelerde Müslümanlar iktidara gelecek. Ama çoğulcu, özgürlükçü, kendi değerleriyle barışık, yerli iktidarlar olacak.

Şimdine bazı çevreler "ABD müdahale etmeli, Birleşmiş Milletler müdahale etmeli, NATO müdahale etmeli" diye kamuoyu oluşturmaya başladı. İngiltere savaş gemilerini Libya açıklarına gönderdi. Kızıldeniz ve Akdeniz savaş gemileriyle dolu. Buna kesinlikle karşı durmak gerekiyor. Bir müdahale, işgale kapı aralamak demektir. Irak işgalinde BM'nin nasıl istismar edildiğini hangimiz unuttu? Başka faktörler devreye sokulabilir. Kaddafi'ye baskı artırılabilir, tam anlamıyla yalnız bırakılabilir, sokağın sesi güçlendirilebilir.

İstediği kadar çılgınlık denesin. İstediği kadar tehdit etsin, adamlarını ve paralı askerlerini sokağa salsın. Kaddafi için oyun bitti. Artık geri dönüş yok, olmayacak.

Tarihin en büyük tahliye operasyonlarından biri yapan Türkiye, artık bölgede en güçlü ülke, en dinamik güç. Siyasi olarak başkentlerde etkiliydi. Arap sokaklarındaki Türkiye sempatisi hiç bir kadar yaygın olmamıştı. Raşid Gannuşi, Tunus'ta deneyecekleri yönetimin Türkiye'yi örnek alacağını söylüyor. Fırtınanın dinmesinden sonra göreceğiz; Türkiye bölge ülkeleri arasındaki ilişki şaşırtıcı biçimde güçlü olacak. Bu yüzden, binlerce insanını bölgeden tahliye edebilen, başka ülkelerin vatandaşlarını tahliye edebilen Türkiye ile bölge arasında kırılması zor bağlar şekillenecektir.

Tarihin çok önemli bir bölümüne tanık oluyoruz. Her şey baş döndürücü biçimde gelişiyor. Fırtınanın dinmesine daha çok var çünkü yeni başladı. İstedikleri kadar dışarıdan müdahale etsinler bölge hiçbir zaman 20. yüzyılda olduğu kadar aşağılanmayacak, sömürülmeyecek, kolay yönetilemeyecek. Artık küresel iktidar mücadelelerine yeni bir ortak geliyor. 21. yüzyıl hesaplarında yer verilmeyen bu coğrafya dünyanın hesaplarını bozuyor.


yenişafak

Bu yazı toplam 1714 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar