O sistem, bu sistem…

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yıldıray Oğur’a verdiği mülakatta (Karar, 3 Kasım 2020) denişti ki: “Ben hep şunu söylüyorum: Suçu fazlasıyla sistemde buluyoruz. Arkadaşlara da söylüyorum; cumhurbaşkanlığı sistemi olmadı derken normalde Tayyip Bey yönetebilir ama bu sistem olmadı, parlamenter sistem olsa daha iyi yönetebilirdi mi deniyor? Öyle değil yani.”  

Babacan’a kesinlikle katılıyorum.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi elbette eleştirilecek; ama ‘Bu sistem bütün kötülüklerin anasıdır’ ezberi gerçekten sorunlu.

Sanırsınız bu sistem gelmeden bir gün önce Türkiye’de mis gibi bir kuvvetler ayrılığı vardı, milletvekillerinin ve bakanların itibarı 1500’dü, yargının bağımsızlığı dillere destandı, bürokraside ehliyet ve liyakatten geçilmiyordu, devlet idaresinde keyfiliğin k’si bile yoktu, ekonomide rasyonelliğin dibi bulunmuştu, kamu ihalelerinde kamu yararından başka bir şey zinhar gözetilmiyordu, iktidar makul eleştirileri öpüp başının üstüne koyuyor ve gayri makul eleştirileri de müthiş bir olgunlukla karşılıyordu, özgürlük ve adalet zirvelerdeydi…

Pardon, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmeden evvel de hükümetin ve devletin bütün unsurları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzına bakmıyor muydu? Parlamenter sistemin parlamenterliği, Başbakan Binali Yıldırım’ın başbakanlığı bugünkü duruma nazaran nasıl bir fark oluşturuyordu ki? Esaslı bir fark oluşturmadığı kesin.

***

At, sahibine göre kişner. Totaliter meşrepliyseniz ve yeterli siyasi gücünüz varsa, parlamenter sistemi meşrebinize göre işletebilirsiniz (Sadece Türkiye’de değil, Avrupa Birliği üyesi olan Polonya yahut Macaristan’da da yapabilirsiniz bunu). Aynı şekilde, özgürlükçü meşrepliyseniz ve yeterli siyasi gücünüz varsa, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini meşrebinize göre işletebilirsiniz. Hukuka bağlıysanız, hukuku o sistemde de bu sistemde de ihya edebilir, bağlı değilseniz o sistemde de bu sistemde de hukuku çiğneyebilirsiniz. Her iki sistemde de dürüstseniz dürüst bir yönetim, yolsuzsanız yolsuz bir yönetim kurabilirsiniz. Ne cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bütün kötülüklerin anasıdır, ne de parlamenter sistem bütün erdemlerin garantisi.

Yöneticinin meşrebi, sistemin şeklinden önce gelir. Erdoğan’ın birden tavır değiştirip mevcut sistemdeki olağanüstü yetkilerini özgürlükleri çoğaltma yolunda, adaleti ihya yolunda, israf ve yolsuzlukla mücadele yolunda sonuna kadar kullandığını düşünsenize. Hızlı bir mıntıka temizliğiyle Türkiye’miz kısa bir süre içinde pırıl pırıl parlayabilirdi.

***

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin getirdiği yapısal sorunlar elbette göz ardı edilemez. Eski sistemdeki yapısal sorunlar da göz ardı edilemez. Onun için Gelecek Partisi ve DEVA Partisi, Türkiye için daha uygun gördüğü parlamenter sistemi savunurken ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ diye özellikle belirtiyor; iyi ediyor. (Gelecek Partisi, “tam demokratik güçlendirilmiş parlamenter sistem modeli” önerisini 9 Kasım’da teferruatlı olarak kamuoyuyla paylaştı.) Bir gün öyle bir parlamenter sisteme geçilir mi bilinmez, ama o sistemin de yanlış ellerde yozlaşabileceği bilinmeli ve hiç hatırdan çıkarılmamalı. Milli iradenin tahakkukunu, kuvvetler ayrılığını, temel hak ve özgürlükleri, kamuda şeffaflığı -hesap sor(ul)abilirliği ve hesap ver(il)ebilirliği- teminat altına almaya, yönetimde keyfiliğin önüne geçmeye, demokratik hukuk devleti ilkesi doğrultusunda doğru dürüst bir kurumsallaşmayı sağlamaya yönelik tedbirler ne kadar sıkı olursa yozlaşma o kadar az olur diye ümit etmeli, fakat en iyi sisteme bile bel bağlamamalı. Ve en kötü sistemden bile ümidi tamamen kesmemeli. Diyelim ki parlamenter sistemden yana olan ve halihazırdaki cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden behemehal kurtulmayı savunan bir parti ilk seçimlerde iktidar oldu, fakat anayasayı değiştirmek için gereken çoğunluğu bulamıyor; ümitsiz vaka deyip iktidarı bırakıp gidecek değil herhalde…

Ne kadar parlamentarist olunursa olunsun, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sunduğu olağanüstü imkânlardan istifade ile bazı sorunlu alanlarda hızlı bir mıntıka temizliğinin yapılacağı bir geçiş dönemi üzerinde de kafa yormak gerek.

Bu yazı toplam 994 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar