Nurettin Şirin, İngiltere'nin Hamas kararını değerlendirdi

Nurettin Şirin, İngiltere'nin Hamas kararını değerlendirdi

Mehr Haber Ajansı'na konuşan Kudüs TV Genel Yayın Yönetmeni Nurettin Şirin, İngiltere hükümetinin Hamas kararı hakkında, "İngiltere'nin amacı 'Kudüs’ün Kılıcı' savaşının intikamını almaktır." dedi.

İngiltere hükümeti Filistin karşıtı politikaları ve Siyonist Rejim'e desteğinin devamında, 19 Kasım Cuma günü Filistin İslami Direniş Hareketi’nin (Hamas) siyasal kanadının da terör örgütü ilan edileceğini duyurdu.

İngiltere İçişleri Bakanı Priti Patel’in Hamas’ı terör örgütü ilan etmeye hazırlandıklarını duyurması iç ve dış tepkilere yol açtı.

İngiltere'de Siyonist Rejim karşıtı faaliyetlerin artması ve kamuoyundan gelen baskıların İngiliz hükümetini böyle bir karar almaya zorladığı belirtiliyor.

Öte yandan bazı Arap üklelerinin de Siyonist Rejim'le ilişkileri normalleştirmesi İngiltere'nin Hamas'a karşı bu kararı alması için en önemli teşvik sayılabilir.

Mehr Haber Ajansı muhabiri bu konuyla ilgili olarak Kudüs TV Genel Yayın Yönetmeni Nurettin Şirin ile bir röportaj gerçekleştirdi. Aşağıdaki yazıda bu röportajı okuyabilirsiniz:

1. Siyonist Rejim’in oluşumunda ve bu rejimi desteklemede İngiltere’nin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle bu röportaja, Kudüs’te kahraman bir Filistinli kardeşimizin bir Siyonist rejim askerini öldürüp dördünü da yaraladığı cihadi operasyonu tebrik ederek ve bu kutlu operasyonu gerçekleştirmesinin ardından vurularak şehit olan Filistinli kardeşimizin pak ruhlarını selamlayarak başlamak istiyorum.

İzzet dolu bu eylem İslam ümmetine ve direniş cephesine mübarek olsun. Böylesi bir eylemi gerçekleştirerek, en zor şartlar altında da olsa Kudüs’ün özgürlük mücadelesinin zafere kadar emin adımlarla yürüyeceğini ispat eden Filistinli kardeşlerimizin hatıratına selamlar olsun.

İngiltere’nin Filistin İslami Direniş Hareketi HAMAS’ı “terör örgütü” olarak ilan etmesi bu habis İngiltere rejiminin mayasından ve doğasından gelen bir durumdur. Zira, Filistin toprakları üzerinden Siyonist İsrail rejiminin kurulmasının önünü açan ve temellerini atan da İngiltere’nin bizzat kendisidir.

Dolayısıyla, siyonist rejimin korunması, geleceğinin güvence altına alınması İngiltere için temel fundamental bir durumdur. Bu siyonist rejim İngiltere’nin İslam dünyasının kalbi olan Filistin topraklarına diktiği şer ağacıdır. Bir kanser uru olan bu Siyonist rejimin köklerinde İngiltere’nin hem tohumları vardır, hem de elleri vardır.

Birinci dünya savaşı öncesi ve sonrasında Filistin topraklarının İslam’ın egemenliğinden çıkartılması İngiltere’nin her zaman en büyük hedefi olmuştur. Zira Filistin’in İslam’ın egemenliğinde kalması, haçlı güçlerinin tarihi yenilgisinin bir nişanesi ve anıtı olarak duruyordu. Bu aynı zamanda İslam’ın haçlı emperyalizm karşısındaki güçlü duruşu ve zaferini ortaya koyuyordu.

Bunun içindir ki, İngilizler, Filistin işgalinin ardından yaptıkları zafer kutlamalarında ilk dile getirdikleri Haçlıların Filistin’e yeniden döndüğü olmuştur. Ardından da Filistin topraklarında nüfusun demografik yapısının bozulması, Filistinlilerin asıl sahiplerinin göçe zorlanması, Yahudilerin ise Filistin’e taşınması ile Siyonist rejimin temelleri atılmaya başlanmıştır.

Dolayısıyla, Siyonist rejimin çıkarı, güvenliği nerede ise İngiltere de her zaman orada olacaktır, Siyonist rejime karşı mücadele eden, Siyonist rejimin güvenliği ve geleceğinin önünde tehdit olarak duran bütün güçler ve hareketler de, İngiltere için “terörist” ve “düşman” görülecektir.

İngiltere’nin Filistin özgürlük ve kurtuluş hareketi “Hamas”ı terörist örgütler listesine alması da bu tarihsel arka plana ve İngiltere rejiminin doğal karakterine dayanmaktadır. Dolayısıyla bu habis İngiltere’nin değişmeyen yüzüdür.

2. İngiltere’nin bu ülkede Filistin davasına halk desteğinin artması nedeniyle böyle bir karar aldığı belirtiliyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

İngiltere’nin HAMAS hareketine karşı bu şeytanca adımı atmasının ardında ayrıca geçen Ramazan ayındaki 12 gün savaşında Filistin direniş hareketlerinin Siyonist rejimi perişan eden “Kudüs’ün Kılıcı” adlı zaferler dolu savaşın intikamı da yatmaktadır. Zira bu savaş, siyonistlere tarihlerinin en büyüm kabuslarından birini yaşatmış, Siyonistlerin tamamını sığınaklara doldurmuş ve bütün dünyanın gözü önünde hakir ve zelil bir duruma düşürmüştür. İşte bu büyük zaferde en büyük pay da kuşkusuz ki Hamas hareketinin olmuştur.

Siyonistlerin aldığı bu yaraların acısını aynı zamanda İngiltere de çekmekte, Siyonistler ağladıkça İngilizler de kıvranmaktadır.

Diğer yandan Filistin halkının tüm haklarının sağlanmasında yegane stratejik yolun direniş ve cihad yolundan geçtiği her geçen zaman Filistin halkı arasında da genel bir tercihe dönüşmekte, Filistin halkının direniş cephesinden yana saf tuttuğu bütün dünya da gözlenmektedir. Dolayısıyla Filistin halkı ile direniş ekseni birbiriyle bütünleşmekte, sonuçta emperyalist tüm projeler de bozguna uğramaktadır. Siyonist rejimin geleceğini güvence altına alma ve batı emperyalizminin bu ileri karakolunu tahkim etme yönünde atılan adımlar da başarısızlıkla sonuçlanmaktadır.

3. İngiltere hükümetinin Hamas'ı terörist olarak ilan etme eyleminde Siyonist lobinin etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- İngiltere’nin bu kararı almasında elbette ki Siyonist lobinin etkisi büyüktür. Zira bu lobi tüm tarih boyunca İngiltere rejiminin damarlarında dolaşan bir kan gibi olmuştur. İngiltere’nin karar vericileri ve uygulayıcılarının arasında ne kadar çok Siyonist bulunduğunu görüyoruz.

Diğer yandan bir de “Yahudi olmayan” ama “azgınlıkta yahudilerden geri kalmayan” lobiler de etkin olmaktadır. Bu lobilerin başında “Arap Siyonistler” gelmektedir. “Arap Siyonistler” deyimi Filistinlilere ait bir deyimdir. Siyonist rejimle işbirliği yapan, Filistin halkını ve davasını sırtından bıçaklayan tüm Arap rejimleri, kralları, melikleri ve unsurları “Arap Siyonistler” adıyla tanımlanmaktadır. Bunların başında Suudi Arabistan rejimi gelmektedir. Nitekim Hicaz’da “Suudi Arabistan” adlı vehabi rejimini ortaya çıkaran da İngiltere olmuştur. Bu cihetle Filistin’de yahudiller ile Hicaz’daki Suudiler aynı kuluçkadan çıkmış ikiz kardeştirler; anaları da aynıdır, babaları da aynıdır.

İşte İngiltere, Amerika’nın Siyonist rejimin güvenliği adına aldığı tüm kararlarda, attığı tüm adımlarda bu “Arap Siyonistler”in çok önemli bir yeri ve payı vardır.

4. Bilindiği üzere Hamas’ın, Siyonist Rejim ile ilişkileri normalleştirme projesinin başarısızlığında etkin rolü olmuştur. Size göre, İngiltere’nin bu kararı Hamas’ın Filistin davasını koruma dinamizmini etkileyebilir mi?

Büyük Şeytan Amerika’nın orkestra şefliğinde yürütülen “Yüzyılın Anlaşması” ve “Normalleşme” adlı ihanetler direniş cephesinin çelik yumrukları karşısında hezimete uğratılmakta, Yemen’den Filistin’e, Suriye’den Lübnan’a bütün coğrafyamızda ABD-İngiltere-İsrail şer üçgeninin hazırladığı plan ve projeler direnişin ayağı altında ezilip parçalanmaktadır.

Bu vesileyle, bu zaferler tablosunun en büyük mimarı olan Şehid Kasım Süleymani’yi rahmet ve minnetle anmamız gerekiyor. Dünden bugüne Siyonist işgal rejimine karşı kazanılan bütün zaferlerin arkasında bu büyük şehidin nasıl bir payının olduğu da bizzat direniş hareketlerin liderliği tarafından dile getirilmektedir.

Filistin üzerinden Siyonist rejime karşı kazanılan tüm zaferlerde, siyonist rejimin başına indirilen tüm darbelerde bu aziz şehidimizin engin emeklerini de şükranla yad etme durumundayız.

Tüm bunlardan sonra İngiltere’nin HAMAS hareketine karşı böyle bir adım atmasında, bu direniş cephesinin ortaya koyduğu çelikten iradeye darbe vurma amacı da bulunmaktadır. Zira, Gazze’deki tüm direniş hareketleri “Ortak Operasyon Odası” içinde olduğu gibi, Gazze’deki bu “ortak operasyon odası” da Lübnan, Yemen, Irak, Suriye’deki direniş güçleriyle bir dayanışma ve insicam içerisindedirler. Batı emperyalizminin, Siyonist İsrail rejiminin ve onların bölgedeki tüm suç ortaklarının korkusu ve öfkesinin bir nedeni de direniş ekseninin sergilediği bu irade ve birlik olmaktadır.

5. Siyonist Rejim’le ilişkilerin normalleştirmesi konusu üzerinden bir yıl geçiyor. Bu süreçte Filistin halkının hakları gerçekleşmezken İsiyonist Rejim’in Filistin karşıtı eylemleri daha da yoğunlaşmıştır. Bunun hakkında ne düşünüyorsun?

Yol trafiğinde yolların belli yerlerine konulan bazı tabelalar vardır. Bunlardan biri de “Köprüden önce son çıkış” yazısıdır. Bunun manası şu, bu çıkış son çıkıştır, buradan çıkmazsanız, bundan sonrası köprüdür ve sonrasında da çıkış yoktur.

Şimdi Emperyalizm ve işbirlikçileri Siyonist rejimi ayakta tutabilmek için ellerindeki son kartları açmakta, son kozlarını oynamaktadırlar. “Yüzyılın Anlaşması” ve “Normalleşme” adı altında Siyonist rejime can simidi olacak tüm girişimler, “köprüden önce son çıkış” mesabesinde olan teşebbüslerdir. Nitekim son olarak Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri rejimleri de bu furyanın son aktörleri olmuşlardır.

Aslında bu rejimlerin Siyonist rejimle kurdukları “normalleşme köprüsü”, kendi gelecekleri için de “hayatta kalma köprüsü” mesabesindedir. Siyonist rejim ayakta kalabilmek için Filistin halkını ve davasına ihanet eden bu “Arap Siyonistler”e yaslandığı gibi, bu hain rejimler de ayakta kalabilmek için Siyonist rejime yaslanmaktadır. Siyonist rejim ile bu hain rejimlerin birbirine sarılması, aynı tekne içinde oldukları içindir ve batışları da birlikte olmaktadır. Ancak direniş cephesinin emperyalist ve Siyonist tüm projelere karşı kazındıkları tarihi zaferler neticesinde bu tekne su almaya başlamış, yana yaslanmış ve batmak üzeredir.

Sonuç olarak, bugün biz tek başına bir direniş hareketinden değil, el ele vermiş, güçlerini birleştirmiş, koordinasyon ve dayanışma içinde olan bir “direniş cephesi”nden söz etme durumundayız. Denizden Nehir’e bütün Filistin’in özgürleşmesinin yolu da direniş cephesinin çelikten yumruğunun siyonist rejimin merkezini dağıtmasıyla gerçekleşecektir.

HAMAS hareketi de bu direniş cephesinin şerefli bir parçasıdır. Bizler de Türkiyeli Müslümanlar olarak, Kudüs TV olarak, Kudüs Gönüllüleri olarak, direniş cephesinin tüm yiğitlerini selamlıyor ve bu kutlu yolda tüm varlığımız ile onların yanında olduğumuzu bir kez daha beyan ediyoruz. (Mehr)