Nur Misvari Yıllar Sonra İlk Kez Konuştu

Nur Misvari Yıllar Sonra İlk Kez Konuştu

Morolu Ünlü Direniş Lideri Nur Misvari yıllar sonra ilk kez Gerçek Hayat dergisine konuştu...

Morolu Ünlü Direniş Lideri Nur Misvari: "Ben bir özgürlük savaşçısıyım ve bu savaşım son nefesime kadar sürecek." dedi.

Güneydoğu Asya'da Güney Çin Denizi'yle Büyük Okyanus arasında kalan takımadaların oluşturduğu Filipinler'de bugün 1O milyona yakın Müslüman yaşıyor. Filipinli Müslümanlar ülkenin güneyindeki Mindanao ve Moro Adalarının çevresinde büyük bir nüfusa sahipler. Bu bölgelerde 1970'ten bugüne Filipinler Yönetimi'ne karşı Müslümanlar tarafından bağımsızlık mücadelesi veriliyor. Morolu Müslümanları özgürlüğe kavuşturmak için kurulan ilk direniş hareketi "Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi"nin kuruluşundan bu yana liderliğini yapan Asyalı Ünlü Özgürlük Savaşçısı Nur Misvari ile Şam'da bir araya geldik. 76 yaşında olmasına rağmen oldukça genç gözüken Nur Misvari'yi 1 sene önce sona eren 7 yıllık hapis hayatı da yolundan döndürememiş. "Dünyaya tekrar gelsem yine bir özgürlük savaşçısı olurum. Ben bir özgürlük savaşçısıyım ve bu savaşım son nefesime kadar sürecek." diyen Misvari'deki tek değişiklik, basının karşısına artık gerilla elbiseleriyle değil; sivil kıyafetlerle çıkması.

-Bize Filipinler Yönetimi'ne karşı verdiğiniz bağımsızlık mücadelesinin tarihinden ve geçirdiği evrelerden bahseder misiniz?

1970'li yıllarda Hıristiyan Milisler, Filipinler Yönetimi'nin desteğini alarak Güneyli Müslümanlara yönelik saldırılar başlattılar. 1972 yılında Moro ve Mindanao'da sıkıyönetim ilan edildi. Marcos Yönetimi Moro, Jolo, Mindanao ve diğer adalardaki Müslümanların topraklarını terk etmelerini istiyordu. Filipinler Yönetimi'nin amacı bu adaları tamamen Hıristiyanlaştırmaktı. Ben o zamanlar Başkent Manila'daki Filipinler Üniversitesi'nde hocaydım ve öğrencilerime siyasal bilimler alanında dersler veriyordum. Güneyli Müslümanlara yönelik zulüm ve saldırılar artınca öğrencilerim arasından Morolu ve Mindanao'lu olanlarla bir araya gelip gizli bir toplantı yaptık. Bu toplantı sonucunda 1972 yılında Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi'ni kurduk ve Filipinler Yönetimi'ne karşı gerilla savaşı vermek için ormanlık alanlarda eğitim kampları oluşturmaya başladık. Aylar süren eğitim çalışmalarımızın ardından Moro, Jolo ve Mindanao Adaları'nda yaşayan Müslüman Halkımıza yönelik Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi adına bir bildiri yayınlayarak onları hareketimize katılmaya çağırdık. Bu çağrımıza uyan yüzlerce Güneyli Müslüman bizimle irtibat kurarak saflarımıza katıldı. 14 Kasım 1972 yılında Filipinler Ordusu'na yönelik büyük çaptaki ilk saldırımızı Holo Adası'nda gerçekleştirdik. Böylece Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi olarak Güneyli Müslümanlar adına Marcos Yönetimi'ne karşı bağımsızlık mücadelesini başlatmış olduk. Bu ilk saldırı sonucu elde ettiğimiz zafer bizim için çok önemlidir. Çünkü yıllardır Hıristiyan Milislerin ve Filipin Ordusu'nun zulmü altında yaşayan halkımız, düşmanın yenilgiye uğratılabileceğini gördü.

-İlk saldırı nasıl gerçekleşti?

Holo Adası'ndaki Müslümanlar, Filipinli Askerler ve Hıristiyan Milisler tarafından kuşatma altına alınmışlardı. Holo'da Müslümanlara ait bir caminin kundaklanması sonucu 70 Müslüman'ın öldüğü haberini aldık. Bu olay üzerine yaptığımız toplantı sonucu gerilla savaşını başlattık. İlk taarruzumuzda yüzlerce askeri öldürdük ve bölgeyi ele geçirip Müslüman Halka kendilerini savunmaları için silah dağıttık. Bu saldırımız Marcos'u çok kızdırdı; hatta Marcos'un subaylarından biri radyoda yaptığı konuşmada Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi'ni iki saat içinde yok edeceklerini ve beni yakalayıp kurşuna dizeceklerini açıkladı. Fakat Filipinli Askerler Holo Adası'na denizden ve karadan çıkarma yapmalarına rağmen bir kez daha yenilgiye uğradılar. Çünkü bölge halkı da bizimle birlikte Filipinler Ordusu'na karşı savaştı. Stratejik yerleri eğitimli savaşçılarımız savunuyordu, bölge halkı da askerlere yönelik ani saldırılar düzenliyordu. İkinci saldırıyı da geri püskürttük ve Filipinler Ordusu'na karşı yeni saldırılar düzenlemek için tekrar ormanlara çekildik. Bu olaydan sonra silahlı mücadeleyi daha da yoğunlaştırdık ve Moro Halkı, Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi sayesinde hürriyet ve bağımsızlık için savaşmayı öğrendi.

"BÖLÜNME BİZE BÜYÜK ZARAR VERDİ "

-1977 yılında Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi'nden ilk ayrılıklar da başladı. Selamet Haşimi Liderliği'ndeki bir grup Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi'nden ayrılarak Moro İslami Kurtuluş Cephesi'ni kurdu. Niçin böyle bir ayrılık yaşadınız?

Selamet Haşimi o dönemler Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin ileri gelen komutanlarından biriydi. İyi bir savaşçıydı; fakat siyasetten pek fazla anlamıyordu. 1976'ya kadar silahlı mücadeleyi yoğunlaştırdık ve Filipinler Yönetimi'ni dize getirdik. Ben verdiğimiz mücadelenin sadece ormanlarda kalmaması gerektiğini ve silahlı mücadelenin tek başına çözüm olmadığını savunuyordum. Mücadelemizin tecrit edilmesini-yalnızlaştırılmasını önlemek için İslam Konferansı Örgütü ile ilişkiye geçtim. Morolu Müslümanlar adına İslam Konferansı Örgütü'nün toplantılarına temsilci göndermeye başladık. 1976 yılında Libya'nın aracılığıyla Filipinler Yönetimi ile 2 aylık bir ateşkes antlaşması imzaladık. Bu ateşkes antlaşması vasıtasıyla dünyaya barış mesajı vermek ve hakkımızda yapılan propagandaları etkisizleştirmeyi hedefledik. Dünyaya vermek istediğimiz mesaj: "Bizler teröristler değiliz; sadece topraklarını savunan insanlarız. Filipinler Ordusu topraklarımızdan çekilirse barışa hazırız" şeklindeydi. Ayrıca Marcos bu ateşkes sonucu Müslümanların yaşadığı güneydeki toprakların yüzde 60'ının yönetimini bize vermeye hazır olduğunu ilan etti. Bu bizim için büyük bir kazançtı. Bölgede önce özerk bir yönetim oluşturacaktık; daha sonra da adım adım bağımsızlığa doğru ilerleyecektik. Fakat Selamet Haşimi ile bazı komutanlar bu planımıza karşı çıktılar ve bizden ayrılarak Moro İslami Kurtuluş Cephesi'ni kurdular. Bu durum bize çok zarar verdi ve Filipinler Yönetimi'ne karşı zayıf düşmemize neden oldu. Bunun üzerine Marcos ateşkesi iptal etti. Böylece Filipinler Ordusu bize karşı tekrar saldırıya geçti.

-Size yönelik bir takım iddialar var. Hatta Selamet Haşimi ve arkadaşları bunları öne sürerek sizinle yollarını ayırdılar. Bu iddialardan biri de sizin İslamcı değil; laik birisi olduğunuz yönünde. Hatta komünizme sempati duyduğunuz da ileri sürüldü. Bu iddialar hakkında neler söyleyeceksiniz?

Bizim mücadelemiz başından beri İslami bir mücadeledir ve biz başından beri vatanımızı özgürleştirmek ve Müslümanların Moro, Mindanao ve Jolo Adalarında hür bir şekilde dinlerini yaşamaları için savaştık. Biz hürriyet için savaşmayı Marks'tan değil; Hz. Muhammed'den öğrendik. Ben İslam'ın adaletine inanıyorum ve insanların ancak ehil insanlar tarafından kurulacak İslam Devletlerinin yönetiminde mutlu olacaklarını savunuyorum. Fakat biz Morolu Müslümanlar olarak toprakları işgal altında olan bir halkız ve öncelikli hedefimiz Güney Filipinlerde bir İslam Devleti kurmak değil; bağımsızlığımızı kazanmaktır.

-Şu an Moro ve çevresindeki adalarda en güçlü olan grup Moro İslami Kurtuluş Cephesi. Sizin grubunuz olan Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi bir hayli zayıfladı ve eski etkisini kaybetti. Grubunuzun zayıflama nedeni ise sizin siyasi hatalarınıza bağlanıyor.

Ne gibi hatalarıma?

"MORO HIRİSTİYANLAŞTIRILMAK İSTENİYOR"

-Filipinler Hükümeti ile anlaşma yapıp özerk yönetimi kabul etmenizin grubunuzu zayıflattığı ifade ediliyor. Bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?

Biz 24 sene silahlı mücadele verdikten sonra 1996 yılında Filipinlerler Yönetimi ile bir antlaşma yaptık ve Mindanao Bölgesi'nde özerk bir yönetim kurduk. Bu bana göre bir zaferdir. Ateşli silahlar hiçbir zaman tek başına çözüm olmuyorlar. Biz Müslümanlar olarak yeri geldiğinde siyaset silahını da en iyi şekilde kullanmayı bilmeliyiz. Moro İslami Kurtuluş Cephesi'nin mensupları Filipinler Hükümeti ile barış görüşmeleri yaptığım için beni eleştiriyorlardı, hatta ihanetle suçluyorlardı. Fakat onlar da Filipinler Hükümeti ile barış görüşmelerine başladılar ve ateşkes ilan ettiler. Eğer Filipinler Yüksek Mahkemesi Moro İslami Kurtuluş Cephesi ile Filipinler Yönetimi arasındaki antlaşmayı onaylarsa İslami Cephe de özerk yönetime razı olmuş olacak. Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin zayıflamasının en büyük nedeni benim Filipinler Hükümeti tarafından tutuklanmamdır. 2001 yılında hükümet tarafından desteklenen bir grup Hıristiyan Milis Mindanao Adası'ndaki Müslüman Köylülere saldırdılar. Bunun üzerine Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi olarak tekrar silahlara sarıldık ve Filipinler Hükümeti bu ayaklanmanın sorumlusu olarak beni tutukladı. 2001 yılı ile 2008 yılları arasında cezaevinde ve ev hapsinde kaldım. Benim cezaevinde olmam örgütümüz içinde bir takım sorunların yaşanmasına neden oldu ve Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi eskiye nazaran daha zayıf bir konuma düştü. Fakat tekrar toparlanmaya başladık ve inşallah en yakın zamanda eski gücümüze ulaşacağız. Filipinler Hükümeti Mindanao'nun çevresine Hıristiyan Aileleri yerleştiriyor. Bu bölgede geçmişte Müslümanlar daha fazlaydı. Fakat bölgedeki Hıristiyan nüfus şu an Müslüman nüfusu geçti. 1 milyondan fazla Morolu da hükümetin baskılarına dayanamayarak Mindanao'yu terk etti. Filipinler Yönetimi Mindanao Adası ve çevresini tamamen Hıristiyanların yaşadığı bir bölge haline getirmeye çalışıyor. Fakat biz bu projeye karşı direnmeyi sürdüreceğiz ve Filipinlerin güneyi sonsuza kadar Müslüman olarak kalacak. Bağımsızlık düşüncemiz dün olduğu gibi bugün de sürüyor; fakat şu an silah yerine siyaset yoluyla mücadele ediyoruz.

-Bu söylediklerinizden silahlara artık tamamen veda ettiğinizi çıkarabilir miyiz?

Şu an silah kullanmamamız yarın da silah kullanmayacağımız anlamına gelmez. Eğer ihtiyaç duyarsak tekrar ormanlara dönüp gerilla mücadelesi veririz. Fakat biz sorunlarımızı silah yoluyla değil; diyalog ve görüşmeler yoluyla çözmeyi temenni ediyoruz.

-Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin yardım aldığı devletler veya gruplar var mı?

Libya ve Malezya ile iyi ilişkilerimiz var. Benim hapishaneden çıkmamı da Libya Lideri Kaddafi sağladı. Geçmişte Filistin Kurtuluş Örgütü'nün Lideri Yaser Arafat'la ilişkilerimiz çok iyiydi. Bir takım konularda birbirimize yardım ediyorduk. Şu anda da başta Patanili bazı direniş grupları olmak üzere Asyalı gruplarla irtibat halindeyiz.

-Türkiye'den irtibat halinde olduğunuz gruplar hangileri?

Necmeddin Erbakan'ı iyi tanıyorum; kendisi geçmişte bize çok yardım etmişti. Fakat daha sonraki yıllar Erbakan ile olan ilişkilerimiz kesildi. Türkiyeli Müslümanlar geçmişte gerek maddi gerekse de manevi olarak bizi desteklemişlerdi. Biz bu desteğin sürmesini bekliyoruz. Türkiye'yi çok önemsiyoruz ve Türkiye ile olan ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz.

"SİVİLLERE ASLA ZARAR VERMEYECEĞİZ"

-Filipinler Yönetimi, Moro ve çevresi'ndeki adalarda yaşayan Hıristiyan Sivillerin Müslüman Direnişçiler tarafından öldürüldüklerini iddia ediyor? Bu iddia doğru mu?

Biz hangi dinden olursa olsun sivillerin öldürülmesine karşı çıkıyoruz. İslam bize savaşta kadınlara, yaşlılara ve çocuklara zarar vermememizi emrediyor. Filipinlerin güneyinde yaşayan Hıristiyanlarla dönem dönem çatıştığımız doğru. Fakat bu Hıristiyanlar sivil değiller; onlar hükümetten yardım alan silahlı milisler. Bize saldırdıklarında biz de karşılık veriyoruz. Bu da bizim doğal hakkımız. Fakat Hıristiyan Milisler bizim sivil insanlarımıza saldırıp kadınlarımızı, çocuklarımızı öldürseler de biz onların sivillerine asla saldırmıyoruz. Çünkü biz Müslüman Direnişçileriz ve İslam bizden savaşırken bazı kurallara uymamızı istiyor. Biz ayrıca Ebu Seyyaf Örgütü'nün Batılılara karşı düzenlediği rehine alma eylemlerini de doğru bulmuyoruz. Bu eylem biçimi halkımızın özgürlük mücadelesine zarar verdi ve direniş güçlerinin kamuoyundaki prestijini olumsuz yönde etkiledi. Filipinler Yönetimi 1996 yılında Endonezya'da yaptığımız anlaşmaya uymalı. Bu anlaşmaya uyarlarsa aramızdaki problemlerin bir çoğu çözülür.

-Siz çok tecrübeli bir lidersiniz. Özellikle mücadele ve siyaset alanında bir çok tecrübeleriniz var. Bu tecrübelerinizin bir kısmını bizimle paylaşır mısınız?

Müslümanlar olarak direniş ruhunu sürekli diri tutmalıyız. Müslüman Halkları teşkilatlandırmalıyız; çünkü ne kadar kalabalık olursanız olun teşkilatlı değilseniz asla başarılı olamazsınız. Silahlı mücadele hedefe ulaşmak için sadece bir araçtır. Araçları asla amaç haline getirmemeliyiz ve düşmanımızla kedinin fareyle oynadığı gibi oynamasını bilmeliyiz.

-Moro İslami Kurtuluş Cephesi ile Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin birleşmesi mümkün değil mi?

Bu yönde gayretlerimiz var. İki grubun birleşmesini temenni ediyoruz; fakat birleşmek için önümüzde büyük engeller var.

-76 yaşında olan bir mücadele adamı olarak geçmişinize baktığınızda keşke olmasaydı dediğiniz şeyler nelerdir?

Keşke Selamet Haşimi bizden ayrılmasaydı ve Morolu Müslümanlar olarak 2 gruba bölünmeseydik. Bu bölünme mücadelemize büyük zarar verdi. Her insan ölür; fakat her insan gerçekten yaşamaz. Ben 76 yıl boyunca dolu dolu yaşadım ve hayatımı vatanımın bağımsızlığına adadım. Dünyaya tekrar gelsem yine bir özgürlük savaşçısı olurdum. Çünkü toprakları işgal altında olan bir adam için özgürlük uğruna savaşmak en büyük onurdur. Ben bir özgürlük savaşçısıyım ve bu savaşım son nefesime kadar sürecek.

ADEM ÖZKÖSE - GERÇEK HAYAT