Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kim kimdir bilmirem!

Bu siyaset nasıl bir şey!

Mirze Elekber Sabir"den esinlenerek, "Dev görirem korkmirem, cin görirem, korkmirem, nerde bir siyasetçi görürirem, korkirem" diyeceğim geliyor.

Kadın ve erkek, iki cins insan.. Bu iki cins nasıl duygusal olarak farklı ise, kadın ve erkek politikacılar da en az kadın-erkek kadar farklı, kendi hemcinslerine göre..

Kuşkusuz hepsi öyle değil, ama bu genelde böyle.

Politikacıların algıları, refleksleri çok farklı..

Çabuk Rablik ve İlahlık duygusuna kapılıyorlar.. Elleri kan kokuyor çoğunun. Şu Arap ülkelerindeki diktatörlüklere bir baksanıza.. Nasıl hırsla koltuklarına yapışıyorlar..

İdam hükümlerinin infaz edildiği meydana boşuna "Siyaset meydanı" demiyorlar. Adam öldürmek "siyaset etmek" demektir aynı zamanda.. "Siyaset gömleği" diye idam gömleğine denir.. "Siyasetgah" dedikleri ise üç ayaklı, adam asılan darağacının adıdır, gelenekte..

Birileri bala üşüşen sinek gibi üşüşüyor bu mekanlara. Doyana kadar, bal tutan ellerini emiyorlar. Sonra da bala saplanan ayakları uçmalarına mani olunca, oracıkta ölüyorlar.

Siyaset "dua ile istenen beladır" birçok insan için..

Şu birkaç gün içinde, liderler bazı isimleri çizecek, bazılarını listenin seçilir yerlerine yazacak.. Birçok kişi sevinecek, birçoğu da üzülecek.. Aslında üzülenler, bir vebal ve sorumluluktan kurtuldukları için şükretseler, adı listeye yazılanlar ise korkularından gözyaşı dökseler yeridir..

Alimlerin bile dizlerini titreten, taşı eriten sorumluluk duygusu gerektiren bir makama çıkmak için can atanlar yakında nasıl bir imtihanla yüzleşeceklerinin farkındalar mı acaba.

Hele o bellerinde kaşıklarla dolaşanlar yok mu?

Benim bildiğim, tanıdığım bazı isimler var aday adayları arasında. O kendisi için 1000 şahid getirir yüceliğine dair, ama ben biliyorum ki beş para etmez..

28 Şubat günlerinde Kalkancı"yı yazdım da kimler arayıp onun ne mübarek bir insan olduğunu anlatmadılar.. Şeceresini sayıp döktüler..

Bazı isimler geliyor. Tanıdığınız isimler söylüyor bu isimleri size. Birkaç yerde adını telaffuz ediyorsunuz. Duyan biri sizi arıyor, neler neler anlatıyor.. Bizim mücahidimiz, eski bir muhbirmiş.

Eflatun; başarılı, kariyer sahibi, belli bir sermayeye sahip, kendi işlerini yoluna koymuş insanların, ahlaki bir sorumluluk duygusu ile, bila bedel ve geçici bir süre için siyaset yapmalarını tavsiye eder.. Bunu bir toplumsal sorumluluk ve borç olarak görür. Siyasi makam istenmez, kentin uluları, geçmişte bu görevi yapmış erdemli kişiler, (Ehli hal vel akd) tarafından teklif edilmesi gerektiğini söyler.. Kendisi siyaset yapmaya istekli kişileri, ya ihtiras ve art niyetli ya da istediği şey hakkında yeterli bilgiye sahip olmamakla eleştirir. "Normal bir insan, bütün bir toplumun sorumluluğunu üslenmeye istekli olmaz" diye düşünür.

Öyle sanıyorum bu seçimde parlamentonun en az yarısı değişecek.. Siyaset bir meslek değil. Birilerinin artık bunu anlaması gerek.. Vekaleten yapılan bir iş söz konusu..

İnşallah hayırlısı olur.. Orayı rant ya da intikam kapısı olarak görenlere Allah (cc) fırsat vermesin.

Sonuçta her topluluk gibi, biz de layığımızı bulacağız ve biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir..

Bakalım kimler listeye girecek kimler girmeyecek. Kim kimle ittifak yapacak? Kimler bağımsız aday olacak.. Kim ne kadar oy alacak?

11"inde listeler kesin şeklini alacak ama, adaylıkların kesinleşmesi için 25"ine kadar zaman var. Belki ittifak görüşmelerine açık kapı bırakmak için, ittifak hesabı yapan partiler, belli sıraları, geçici adaylarla doldurabilirler.. Son anda birileri istifa eder ve birilerine yer açılır..

Siyaset ne menem işse, hani, iyiler arasından en iyisini seçmek varken, bir adam, melek mi, şeytan mı, ona bile karar veremiyoruz.. Birinin melek dediğine, öteki şeytan diyor..

Temayül yoklaması yapıyorsun, en tehlikeli adam, liste başı çıkıyor.. Delege diyorsun, o da bir başka alem.. Kimse doğruyu, ehliyet sahibini aramıyor sanki. Herkes kendi adamına çalışıyor.. Kiralık kafalarla nereye kadar gidebilirsiniz ki?

Ben olsam, ihtirasla o şeyi isteyenleri, o şeyden mahrum bırakırdım..

Adayların, bilgili, dürüst ve cesur, aynı zamanda feragat sahibi olanını seçerdim. Oturduğu koltuktan şeref alan değil, oturduğu koltuğa şeref verecek birini.. İşret, para, koltuk, güç bağımlısı birini değil..

Selâm ve dua ile..
 
akit

Bu yazı toplam 1952 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar