Kiliseye saldırı

Mısır'ın İskenderiye şehrinde bir kilisenin önünde yeni yılı kutlayan Hıristiyanlara bombalı saldırı düzenlendi. 20'den fazla ölü var. Siyonistlerin / emperyalistlerin yeni bir provokasyonuyla mı karşı karşıyayız, yoksa 'fıkıhsız cihad'ın yeni bir örneği ile mi? Bilemiyoruz. Belki de ikisi birleşmiştir.

Mısır'ın başı sağ olsun.


* * *
Bu acı vesile ile bir kere daha hatırlatmak isteriz ki, insanları dinlerinden dolayı öldürmek ve kiliselere yahut havralara saldırmak bizim medeniyetimizde yeri olmayan bir şey.

Miladi 638'de Kudüs'ü fetheden Hz. Ömer, Hıristiyanlara verdiği emannâmede şöyle diyordu:

"Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla. Allah'ın kulu ve müminlerin emîri Ömer tarafından İlya (Kudüs) halkına verilen emannâmedir. Emir'ül Müminîn; hasta olsun, sıhhatte bulunsun bütün halkın mal ve canlarının korunacağını garanti eder. Aynı zamanda ibadet yerlerine, haçlarına ve dinlerine dokunulmayacağını temin eder. Halkın kiliseleri tahrip edilemeyeceği gibi mesken haline de getirilemeyecektir. Eskiden sahip oldukları haklar aynen muhafaza edilecektir. Ne mâlik oldukları şeylere bir halel gelecek ve ne de onlara mezhepleri konusunda bir baskı yapılacaktır..."

Hıristiyanlar için kutsal olan yerleri gezerken, Kabir Kilisesi'nde kendisi için bir seccade serilip burada namaz kılabileceği söylendiğinde, Hz. Ömer, Kudüs fatihinin namaz kıldığı yere Müslümanlar el koyabilir düşüncesiyle bundan imtina etmişti. Kudüs'te işte böyle yükseldi İslam bayrağı; öteki dine, öteki kültüre, öteki halka saygı ve şefkatle.

İkinci Kudüs fatihimiz Selahaddin Eyyübi de "Yerli olsun, Frenk olsun, hiçbir Hıristiyan rahatsız edilmeyecek, hiçbir mâbed zarar görmeyecek!" diye talimat vermişti askerlerine.

Müslümanların fethettiği diğer yerlerde de Hıristiyanlara güzellikle muamele edildi. İslam bayrağı altında Hıristiyanlar, zulme uğratılmak şöyle dursun, kendi dindaşlarının zulümlerinden de kurtarıldılar. Bunu Hıristiyan kaynakları da teyit ediyor.

Antakya Yakubi Patriği Büyük Mişel, 12. yüzyılın ikinci yarısında, yani İslam'ın Yakın Doğu'da gözükmesinden 500 yıl sonra, şöyle yazmıştı:

"...hâkim oldukları memleketlerin her tarafında kiliselerimizi yağma ederek bizi merhametsizce itham eden Romalıların (ki onlar gerçek Hıristiyanlığı kendilerinin temsil ettiği iddiasındaydılar – ha) kötülüklerine şâhit bulunan Cenâb-ı Hakk'ın intikamı, güney taraflarından İsmail'in oğullarını (Müslüman Arapları) Romalıların ellerinden bizi kurtarmak üzere celbetti. Her ne kadar biz bundan bazı zararlara uğradıksa da –çünkü şehirler kendilerine teslim olduğu zaman kiliseleri muhtelif mezhep saliklerinden hangilerinin ellerinde bulunuyorlarsa onlara bıraktılar (ve o sırada Emessa ve Harran'daki büyük kiliseler elimizden çıktı)- Romalıların zulümlerinden, kötülüklerinden ve bize karşı yapmış oldukları gaddarca muamelelerden kurtulmak az bir fayda değildir."

Bu ümmete böyle anılmak yakışır.

 


yenişafak

Bu yazı toplam 2279 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar