Iraklı Şii Alimden Çarpıcı Açıklamalar

Iraklı Şii Alimden Çarpıcı Açıklamalar

Ayetullah Cevad el Halisi’den Gerçek Hayat dergisine çarpıcı açıklamalar: "İşbirlikçinin Şii’si Sünni’si olmaz. İşbirlikçi, işbirlikçidir."

"Sünnilerin içinde tekfirciler var. Bunlar Şii öldürmenin sevap olduğuna inanıyorlar. Şiilerin içinde de aşırılar var. Bunlar da vahhabileri öldürerek cennete gireceklerini sanıyorlar."

"Bir Şii'nin Sünni'ye karşı takiyye yapması asla caiz değildir. Böyle bir davranış her şeyden önce ahlaka sığmaz."

"İran, Irak konusunda Amerika ile işbirliği yapmaya devam ederse bazı ufak menfaatler elde edebilir; fakat Iraklıları ve İslam Ümmeti'ni kaybeder."

"Ayetullah Sistani Irak'ta yaşanan olumsuzlukları çözmek yerine inzivaya çekilip sakin bir hayat yaşamayı tercih ediyor."

Birinci Cihan Harbi sırasında Osmanlı Hilafeti'ni korumak için İngilizlere karşı cihad fetvası yayınlayan Şeyh Mehdi el Halisi'nin torunu olan Cevad el Halisi Irak'ın ileri gelen Şii din adamlarından. Saddam döneminde idama mahkum edildiği için ülkesine giremeyen ve 23 sene boyunca İran, Suriye ve Lübnan'da yaşamak zorunda kalan El Halisi; alim, mütefekkir ve siyasetçi kimliğiyle bilindiği gibi, Irak'taki ABD işgaline karşı verdiği mücadeleyle de tanınıyor. İşgalin başından beri Irak'taki ABD İşgaline karşı cihad etmenin Iraklıların üzerine farz olduğu yönünde fetvalar yayınlayan El Halisi, ayrıca Iraklı Sünnilerin en çok sevdikleri Şii Ayetullah olarak da biliniyor. El Halisi ile uzun zamandır röportaj yapmak istiyordum. Geçen hafta bu isteğim gerçekleşti ve Şam'da El Halisi bir araya gelme imkanı buldum. El Halisi ile başta Irak'ta yaşanan gelişmeler olmak üzere Şiiler hakkındaki iddialardan tutunda, İran'a yönelik suçlamalara kadar bir çok konuyu konuştuk.

ADEM ÖZKÖSE-ŞAM

-ABD işgalinin başından beri Iraklı Şiilere yönelik işgalcilerle işbirliği yaptıkları yönünde bir suçlama var. Bu suçlama hakkında neler söyleyeceksiniz?

İşgal altında olan Irak'ta işgale karşı savaşmak ister Şii, ister Sünni olsun bütün Müslümanların üzerine farzdır. Mahmud el Hasani, Şeyh Bağdadi gibi Şii alimler açık bir şekilde ABD işgaline karşı çıkarak, direnişin yanında olduklarını ilan ettiler. Biz de sürekli olarak Iraklıları ABD İşgaline karşı cihada çağırıyoruz. Bu çağrımıza uyan gençler Basra'da, Kazımiye'de işgal güçlerine karşı savaşıyorlar. "Iraklı Şiiler işbirlikçidir" ifadesi ise son derece yanlış bir ifadedir. İşbirlikçinin Şii'si Sünni'si olmaz. İşbirlikçi, işbirlikçidir. Iraklı Şiiler işbirlikçidir veya Iraklı Sünniler teröristtir ifadeleri bizzat işgalcilerin piyonları tarafından uydurulmuş ifadelerdir. Lübnan için de "Şiiler terörist, Sünniler işbirlikçi" diyorlar. Iraklı Şiileri işbirlikçi olarak suçlamak yanlış olduğu gibi, Lübnanlı Sünnileri de işbirlikçi olarak suçlamak yanlış. Lübnan'da ABD'ye karşı çıkan ve direnişe destek veren bir çok Sünni kardeşimiz var. Ayrıca kendimizi mezhebi kimliğimizle ifade etmeyi doğru bulmuyoruz. İmam Ebu Hanife'ye, İmam Şafi'ye, İmam Malik'e, İmam Hanbel'e ve İmam Cafer'e karşı benim içimde büyük bir sevgi var. Bu insanlar İslam Ümmeti'nin değerli alimleridir. Allahu Teala Fussilet Suresi'nde " Allah'a çağıran, Salih amel işleyen ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir" diye buyuruyor. Allah bize Şii, Sünni, Zeydi isimlerini değil; Müslüman ismini vermiş. Bu nedenle kendimizi sadece Müslüman olarak isimlendirelim. Problem nedir biliyor musunuz?

Nedir?

Şiiler Sünnileri tam olarak tanımıyorlar, Sünniler de Şiileri tanımıyorlar. Aradaki fitneciler iki tarafa da yanlış bilgiler aktararak Şiilerin zihninde doğru olmayan bir Sünni algısı, Sünnilerin zihninde de yanlış bir Şii algısı oluşturuyorlar. Bazı Şiiler, Sünnilerin Ehli Beyt'ten nefret ettiklerini düşünüyorlar. Fakat gerçekte bütün Sünniler Ehli Beyt'i, peygamberin akrabalarını severler. Sünniler de Şiilerle ilgili bir çok yanlış bilgiye sahipler. Müslümanlar kendi aralarındaki sorunları kavga ve karşılıklı suçlama yoluyla değil; diyalogla çözmeli. Dar görüşlü, kavimci ve mezhepciler Irak'ı fitne ateşine soktular. Irak bu yönüyle bütün Müslümanlara ders olmalı.

"SİSTANİ İNZİVADA"

-Fakat Şiilerin Irak'taki en güçlü dini otoritesi olarak kabul edilen Ayetullah Sistani başından beri işgal güçlerine karşı net bir tavır almadı. Iraklı Şiilerin çoğunluğu da Sistani'nin kontrolü altında oldukları için işgale karşı kitlesel bir mücadele yürütmüyorlar.

Ayetullah Sistani Irak'ta yaşanan olumsuzlukları çözmek yerine inzivaya çekilip, sakin bir hayat yaşamayı tercih ediyor. Asrımızda bazı alimler fıkha göre neyin helal, neyin haram olduğunu biliyorlar. Fakat siyasetten anlamıyorlar ve İslam Ümmeti'nin maslahatını göz önünde bulundurmuyorlar. Irak'ta bazı alimlerin direnişin yanında olmadıkları bir gerçek. Biz bu tavrı doğru bulmuyoruz. Irak'ta işgale karşı savaşmak özürlü olanlar dışında bütün Iraklıların üzerine farzdır.

-Siz Irak'taki direnişi destekleyen bir Ayetullah olarak tanınıyorsunuz. Fakat Irak direnişi denilince insanların akıllarına sokaklarda öldürülen siviller geliyor. Irak direnişinin imajı niçin bu denli olumsuz?

Direniş olan her yerde direnişçiler bir çok suçlamayla karşı karşıya kalırlar. Mesela Nelson Mandela terörist olduğu suçlamasıyla 21 sene cezaevinde kaldı. Daha sonra Güney Afrika'nın başbakanı oldu ve özgürlüğün sembolü olarak ilan edildi. Yasar Arafat ta yıllarca terörist olmakla suçlandı; fakat Arafat'a bir zamanlar terörist diyenler daha sonra Arafat'ın elini sıktılar ve Arafat'a övgüler yağdırdılar. Irak'ta temiz bir direniş vardır ve bu direniş Irak'ın Müslüman evlatları tarafında yürütülmektedir.

-Irak'ta direniş adı altında öldürülen sivilleri kim katlediyor?

Sivilleri öldürmek veya camileri bombalamak direniş değildir. Böyle bir vahşete İslam kesinlikle izin vermiyor. Bu saldırıları gerçekleştirenler de direnişçiler değil.

- Öyleyse bu saldırılar kimler tarafından gerçekleştiriliyor?

Size şöyle bir soru soracağım. Bu tür saldırıları direnişçiler gerçekleştirseler direnişçiler kamuoyu desteği açısından zarar mı görürler, yoksa fayda mı?

- Benim şahsi görüşüme göre zarar görürler"

Öyleyse bir direnişçi zarar göreceği bir eylemi niçin gerçekleştirsin? Bu eylemlerin çoğunu Mossad ve CIA'nın kontrolü altında olan Irak'taki Amerikan Güvenlik Şirketleri gerçekleştiriyor. Bu ajanlar, Şiileri vurup Sünniler size saldırdı dedikodusu çıkarıyorlar. Daha sonra da Sünnilerin camilerini yakıp, Şiiler sizin camilerinizi yaktılar şeklinde propaganda yapıyorlar. Bu şekilde insanların zihninde Irak'taki direniş konusunda şüpheler oluşturulmaya çalışılıyor. Irak'taki oyun budur. Bu oyun hem direnişe duyulan sempatiyi azaltıyor, hem de Şiilerle Sünniler arasında fitneye neden oluyor. Irak'ta işgalin başından itibaren sadece İslam ve vatan için savaşan gruplar da var. Bu gruplar asla fitneye bulaşmadılar ve işgalcilere büyük zararlar verdiler. Biz bu gruplar tarafından yürütülen direnişi destekliyoruz.

"ABD ÇEKİLİRSE İÇ SAVAŞ BİTER"

-Amerika Irak'tan çekilirse Iraklıların birbirlerine girecekleri ve Irak'ta büyük bir iç savaşın çıkacağı yönünde iddialar var. Bunu dillendirenler Amerika şu an Irak'ta kalmalı diyorlar. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?


Biz de tersini söylüyoruz. Amerika Irak'ta kaldığı sürece Irak'ta iç karışıklık devam edecektir. Şiilerle Sünniler arasında yaşanan iç savaş ancak Amerika'nın Irak'tan çekilmesiyle son bulur. Irak ilk işgale uğradığında 1 seneye yakın Irak'ta doğru dürüst hükümet yoktu. Bu dönemde Şiilerle Sünniler arasında herhangi bir çatışma yaşanmadı. Ne zamanki Amerikan Güvenlik Şirketleri Irak'a geldi, ondan sonra Şiilerle Sünniler arasında çatışmalar yaşanmaya başlandı.

-Amerika ile Irak Hükümeti arasında imzalanan Güvenlik Anlaşması'na göre Amerika'nın 2011 yılında Irak'tan çekilmesi gerekiyor. Sizce bu gerçekleşecek mi?

Hayır. Amerika Irak'tan ancak direnişin eliyle çıkartılabilir. İnşallah direniş zamanla bunu başaracak ve bütün işgalciler Irak'tan çıkarılacak.

-Maliki Hükümeti'ni nasıl görüyorsunuz?

İşgalcilerin eliyle ve işgalin gölgesinde kurulan hükümetlerin hepsi İslam'a göre meşru değildir. Bizim için Maliki, Haşimi veya Allavi önemli değil. Irak'ta işgalin gölgesi altında kurulan bütün hükümetler, işgalin meşrulaştırılması görevini yerine getiriyorlar.

-Türk Hükümetinin Irak Politikasını hakkında neler düşünüyorsunuz?

Türkiye sadece Türkmenleri değil; bütün Iraklıları kucaklamalı. Türkiye'nin Irak'a kavim duygusuyla değil; İslam kardeşliği ruhuyla yaklaşmasını istiyoruz. Iraklılar Türkiye'yi Osmanlı Hilafeti'nin mirasçıları olarak görüyorlar ve Türklere büyük saygı duyuyorlar. Benim dedem Mehdi el Halisi, Halife'yi ve Osmanlı topraklarını korumak için İngilizlere karşı cihad fetvası yayınlamış ve bu cihada bizzat katılmıştır. Türk Hükümeti Iraklıların Osmanlıya karşı duydukları sevgi ve saygıyı hep göz önünde bulundurmalı. Irak, halkı Müslüman olan bir halktır. Bundan dolayı İslam Ülkeleri Irak'ta yaşananlara karşı duyarsız kalamazlar. Biz İslam Ülkelerinin Irak'a müdahale etmelerini istiyoruz. Fakat İslam Ülkeleri şu 3 şarta dikkat etmeliler.

-Nedir bu şartlar?

Öncelikle Irak'ın bölünmesine karşı çıkmalılar. İkinci olarak Amerikan işgaline karşı çıkıp Irak'ın özgürlüğünü savunmalılar. Üçüncü olarak da Irak'ın Arap ve İslami kimliğini tanımalılar. Biz özellikle Türkiye'den bu isteklerimizi göz önünde bulundurmasını ve Irak'taki etkinliğini arttırmasını talep ediyoruz.

-Bedir Tugayları ve Mehdi Ordusu gibi bazı Şii grupların Sünnilere yönelik işkence ve saldırılar gerçekleştirdiği iddia ediliyor? Bu iddialar doğru mu?

Irak'ta Şiiler tarafından öldürülen Sünniler oldu. Sünniler tarafından öldürülen Şiiler de oldu. Bu katliamları gerçekleştirenler iki tarafında aşırılarıdır. Sünnilerin içinde tekfirciler var. Bunlar Şii öldürmenin sevap olduğuna inanıyorlar; hatta tekfirciliği bir ideoloji haline getirmişler. Şiilerin içinde de aşırılar, cahiller var. Bunlar da vahhabileri, tekfircileri öldürerek cennete gireceklerini sanıyorlar. Bedir Tugaylarının veya Mehdi Ordusu'nun Sünnileri öldürelim, Sünnilere işkence yapalım şeklinde bir hedefi yok. Fakat Bedir Tugayları ve Mehdi Ordusu'nun içinde olan bazı aşırılar Sünnilere yönelik katliamlar gerçekleştirdiler. Bu tür saldırılar daha çok ferdi saldırılardır.

"IRAK'TAKİ HÜKÜMET İŞGAL HÜKÜMETİDİR"

-Arapların geneli, özellikle de Iraklı Sünniler İran'dan son derece rahatsızlar. İran, Irak'ta nufuzunu arttırma peşinde olduğu suçlamasıyla karşı karşıya.


Biraz önce saydığım 3 şartı göz önünde bulundurursa biz İran'dan da Irak'a müdahale etmesini isteriz. İran tıpkı Türkiye gibi bir İslam Ülkesidir ve bizim kardeşimizdir. Fakat İran sadece Irak'taki Şiilerin maslahatını gözetici politikalar yürütüyor. İran sadece Irak'taki Şiileri değil; Irak halkının genelinin maslahatını gözetmeli. Suudi Arabistan ve Ürdün de sadece Sünnilere değil; bütün Iraklılara sahip çıkmalı. Ayrıca İran'ın işgalcilerle işbirliği içinde olan Irak Hükümeti'ne destek vermesini doğru bulmuyoruz. İşgal sonrası kurulan hükümetlerin hepsi işgal hükümetleridir ve İran, Irak Hükümeti'ne verdiği desteğe son vermelidir.

-İran ve bir takım grupların Sünnileri Şiileştirmek için bir takım çalışmalar yaptıkları iddia ediliyor. Bu iddia hakkındaki görüşünüz nedir?

Bundan birkaç sene önce bana bir Şii aile geldi ve oğullarının Sünni Mezhebine geçtiğini söyleyerek şikayette bulundular. Onlara " Siz Şii olduğunuzu söylüyorsunuz; fakat namaz kılmıyorsunuz. Oğlunuz da Sünni olmadan önce namazlarına özen göstermiyormuş, Sünni olduktan sonra namaza başlamış. Bırakın bu genç Sünni olarak kalsın, ona karışmayın" dedim. Bugün sorun insanların Şii veya Sünni olması değil. Asıl sorun Müslümanların dinlerini yaşamamalarıdır. Namaz kılmayan bir çok Sünni var ve İslam'ı yaşamayan bir çok Şii var. Bizim asıl görevimiz bu insanların İslam'ı yaşamalarını sağlamaktır. İran'ın böyle bir resmi politikası olduğunu düşünmüyorum. Fakat tıpkı Sünnilerde olduğu gibi, Şiilerde de bazı gruplar insanların İslam'a girmeleri yerine kendi mezheplerine girmeleri için çaba gösteriyorlar.

-İran ile Amerika arasında özellikle Irak konusunda bir takım görüşmeler gerçekleşiyor. Hatta bazı çevreler İran'ı Amerika ile işbirliği yapmakla ve Amerika'ya yaklaşmakla suçluyorlar. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Amerika ve İsrail'le ilişkiye girmek her şeyden önce İslam'a uygun bir davranış değildir. Amerika, İslam Ümmetinin düşmanıdır ve İmam Humeyni'nin dediği gibi Amerika büyük şeytandır. Böyle bir işbirliği ne Irak Halkının ne de İran'ın maslahatına uygundur. İran Irak konusunda Amerika ile işbirliği yaparsa bazı ufak menfaatler elde edebilir ; fakat Iraklıları ve İslam Ümmeti'ni kaybeder.

-Mukteda es Sadr geçtiğimiz haftalarda Türkiye'deydi. Bu ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiyeli yöneticilerin Sadr'la görüşmelerinin doğru bir davranış olduğunu düşünüyoruz. Bu Türkiye için de, Mukteda es Sadr için de faydalı bir ziyarettir. Türkiye artık sadece Türkmenlerle ilişki kurmak yerine, Irak'taki bütün çevrelerle ilişki içine girmeye başladı. Bu siyaset doğru bir siyasettir ve bu tavır Türkiye'nin Irak'taki konumunu daha da güçlendirecektir.

"SAHABEYE KÜFRETMEK CAİZ DEĞİLDİR"

-Şimdi de size Şiilere yönelik şüphe ve suçlamalarla ilgili bazı sorular sormak istiyorum. Şiilerin Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Aişe gibi sahabeleri sevmedikleri, hatta onlara küfrettikleri söyleniyor. Siz bir Şii din adamı olarak sahabeye küfredilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?


Ben Şiilerin arasında doğdum ve büyüdüm. Bu yaşıma kadar sahabeler hakkında kötü sözler sarf eden sadece birkaç Şii'yle karşılaştım. Şiiler arasında Hz. Ömer'e, Hz. Osman'a, Hz. Osman'a düşmanlık besleyen yok demiyorum. Fakat bunlar geneli temsil etmiyorlar ve biz bu insanları cahil, İslam'ı ve Ehli Beyt'in yolunu anlamamış kişiler olarak görüyoruz. Hz. Ömer'e, Hz. Osman'a veya Peygamber Efendimizin eşlerinden birine sövmek asla caiz değildir. Bir insana sövmek her şeyden önce İslam'ın ve Ehli Beyt'in edebine aykırıdır.

-Bazı Sünniler, Şiilerin görüşlerini beyan ederken samimi olmadıklarını ve takiyye yaptıklarını ifade ediyorlar. Böyle bir şey mümkün mü? Şii inancı Sünnilere karşı takiyye yapılmasına izin veriyor mu?

Bir Şii'nin Sünni'ye karşı takiyye yapması asla caiz değildir. Böyle bir davranış her şeyden önce ahlaka sığmaz. Bir Müslüman canı tehlike altındaysa ancak o zaman takiyye yapabilir. Bu da bir ruhsattır.

-Hz. Ömer'in katili olarak bilinen Ebu Lulu'nun kabrinin İran'ın Keşan Bölgesi'nde olduğu ve Şiilerin bu kabri ziyaret ettikleri iddia ediliyor. Bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?

Bunu ben de duydum ve gerçeği araştırmak için Keşan'a gittim. Ebu Lulu'nun kabrinin olduğu iddia edilen yer İran Hükümeti tarafından kapatılmış ve bu kabrin ziyaret edilmesi bizzat İran Hükümeti tarafından yasaklanmıştır. Bunu kendi gözlerimle gördüm. Keşan'a giden her kişi bu kabrin kapalı olduğunu görecektir. Ben Ebu Lulu'nun mezarının Keşan'da olduğuna da inanmıyorum. Ebu Lulu Medine'de öldürüldü ve Medine'ye defnedildi.

Gerçek Hayat