İhsan Eliaçık; yolun da yüreğin gibi açık olsun!

İhsan Eliaçık; yolun da yüreğin gibi açık olsun!

Gittiğim hemen her kent ve ülkede gençlerin bana en çok sorduğu sorudur: "Ne okuyalım, nasıl okuyalım?.."

İlk emri "oku" olan bir Kitab"ın milletiyiz. Kitaptan hayata, hayattan kâinata ve varoluş hikmetine dair geniş bir açılımlar ve bağlantılar ağı geliyor zihinlerimize bu okuma girişimi.
Niçin girişim?
Zira okumak, tamamlanmış, sonu belli veya bitmiş bir kule değil. Bu yüzden gerçekleştirdiğimiz her okuma eylemi, hakikati arayış konusunda bir mezuniyetten çok girişimdir" Hepimiz aynı denize bakarız mesela, ama "gördüklerini anlat" dendiğinde herkesin yorumu ve anlayışı kendincedir... Temel esaslar; denizin mavi rengi veya uçsuz-bucaksız yatış hali gibi konular, hemen hepimizde ortaktır da, kimimiz denizin üzerindeki gemileri, kimimiz kıyısındaki ağaçları, tuzlu kokusunu veya rüzgarını da ekleriz anlatımımıza. Bunun gibi.
Her okuma, aynı zamanda kişiselleştirme anlamındadır. Bu bağlamda yazılmış her kitap, eseri kaleme alan kişinin olsa da, eser üzerinde yapılan her okumayla kitap kendisini bir kere daha büyütür, güncelleştirir, genişletir, artık muhatabına ve onun hayat koordinatlarına ulaşmıştır. Eserin gücü; nihayetinde okurunun üzerinde bıraktığı tesir ve açılım gücüyle de alakalıdır. Size değen harfler, kelimeler, sizi yeniden yapar, içinizdeki kaleye yeni tuğlalar dizer veya var olanı siler, yeniden kurar... Tıpkı dalgaların gücü gibi... Dünyada en küçük ve yumuşak elli varlık olan su, dünyanın en sert kayalarını sabırla düzeltir, çakıl taşlarına baktınız mı hiç? Kumsallar boyu kıyıda yatan milyonlarca yuvarlak ve pürüzsüz taş, sanki mahir bir kuyumcunun elinden çıkmışcasına dizilir. Onlar sert ve şekilsiz kaya parçasıyken, suyun ipeksi ellerinin tedrisatından geçerek, suyu sabırla okuyarak, her dalgayı birer suhuf gibi talim ederek bu hale gelmişlerdir. Çakıl taşlarına bakınca benim ağlayacağım gelir bu sebepten, bana "Ne okuyalım?" diye soran binlerce genç talebe gelir gözlerimin önüne...
İhsan Eliaçık"ın "Yaşayan Kur"an" adını verdiği meal tefsiri de bu bağlamda çarpıcı, heyecan verici bir okuma teklifi... Hz. Peygamberimizin (s.a.v) şahsında insanın Rabbiyle kuracağı ilişkiyi esas alan ve hayata dair sımsıkı bir rabıta kurmayı amaçlayan bir okuma... Eliaçık"ın ifadesiyle; Kur"an sadece bir metin değildir. Arka planında 23 yıl süren, "yaşayan okuma" vardır, Kur"an'ın anlattığı din müellifin ifadesiyle; bir tapınak dini dil, din"ul kayyıme olarak hayat dinidir. Kur"an, bilgiden ziyade esasında bir bilinç kaynağıdır. Epistemolojiden ziyade ontolojiye dahildir. Yani bilgi kaynağı olmaktan ziyade, bilgiye ulaşacak olan insanoğluna hitaptır...
İhsan Eliaçık"ı okurken aklıma Seyyid Kutup"un "Kur"an'ın kendisiyle konuşmaya başladığından" söz etmesi geldi, "Kur"an'ın Gölgesinde" adlı büyük tefsirini bu haleti ruhiye altında kaleme almıştır büyük düşünür. İşte Eliaçık da benzeri bir yoldaşlık söylemi üzerinden kutsal kitabımızı tarihî bir metin ya da ölüler kitabı olmaktan çıkarıp dirilere hitap eden diri bir Kitap olarak önceliyor. "Kur"an bize, hakikat arayışında yoldaş olmak ister!" diyerek.
Alçakgönüllü sevecen bir dili olmakla beraber sarsıcı bir rüzgarı da var hemen her cümlesinin. "Hayatını yeniden inşaa edecek", erdemli bir toplumun nüvesini kuracak insan tekinin yapayalnız ve başıboş olmadığını hissediyor insan İhsan Bey"i okurken. Sanki bir büyük caddede coşkulu bir kalabalığın, kardeşlerinizin arasındasınız satırları okurken... Kur"an-ı Kerim"i bir eskiçağ veya gizemler kitabı gibi okumak, bizi ancak Kur"an arkeologu yapar diyor Eliaçık" "Her insan kendi çağının çocuğudur" derken gerçekleştirilecek her okumanın da çağ ile ilintisini vurguluyor"
"İnsanlığa, öksüzün saf bir yürek temizliği içindeki vicdanından seslenen Allah, Kur'an-ı Kerim aracılığıyla bir kez daha "Hayyu Kayyum" olduğunu, yani dipdiri yaşam kaynağı ve yarattıkları üzerine titreyen, onları yalnız bırakmayan olduğunu gösterdi" diyor...
"Daha önce hiçbir ayin yönetmemiş, hiçbir din fetvası vermemiş, din adamları arasında hiçbir kariyeri olmayan, önceki kitaplardan hiçbirini okumamış ve doğrudan doğruya halkın bağrından çıkan, ümmi ve öksüz bir yüreğin vicdanında yankılanan ilk sözlerdi bunlar..." diyerek başlıyor ALAK Sûresi'ne... "Oku, Yaradan Rabbinin adıyla! İnsanı sevgiden/ilgiden/alakadan yarattı! Oku, senin Rabbin çok cömerttir! Kalemi kullanmayı öğretti! İnsana bilmediği şeyleri öğretti" (...) Gürül gürül akan bir ırmağa varmış gibi hissediyorsunuz okudukça" Sanki bir inşirah gerçekleşiyor kalbinizde, her ayet bir kez daha iniyor ruhunuza"
İhsan Bey"in meal önsözünü okurken o kadar heyecana kapıldım ki; sanki Peygamberimiz (s.a.v) hâlâ yaşıyormuş gibi geldi bir ara. Sanki pencereyi açsam ve yola baksam O'nu yürürken görecekmişim gibi geldi.
Uzun yıllar ya tarihte kalmış ya da maalesef başarısız tercümeler üzerinden yürüyen okuma maceramız için de ayrı bir önemi var "Yaşayan Kur"an"ın. Çeviri değil bu kitap! Kendi dilimizde okuyup, yazan ve düşünen insanlarla onur duyuyoruz..
Eliaçık"ın yüreği de açık, yolu da açık olsun! Gençlere iftiharla ve şükranla takdim ederiz: "Yaşayan Kur'an" (İnşa Yayınları - 0212 621 24 74)

Vakit

Bu yazı toplam 673 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar