Biraz da “uygulaMAmaya” bakılsa iyi olurdu, fakat…

Biraz da "uygulaMAmaya" bakılsa iyi olurdu, fakat"

"Ben söylemiştim" demeyi sevmem, ama ben söylemiştim! Yeni Türk Ceza Kanunu hazırlanırken Türklüğü, cumhuriyeti, hükümeti, yargıyı ve güvenlik güçlerini tahkir ve tezyifle ilgili 159'uncu maddenin yeniden üretilmesine itiraz ve hatta isyan etmiş, bu maddenin ağırlaştırılmış hali olan 301'inci maddenin hem aydınları hem de hükümeti mağdur edeceğini ve Türkiye'ye gereksiz sıkıntılar yaşatacağını önüme gelen bütün milletvekillerine hararetle anlatmış, "Sulhi Dönmezer'in aklına uyan Cemil Çiçek'in aklına sakın uymayın! Bu maddeyi tasarıdan mutlaka çıkarın!" demiştim.

301'in öngördüğü ceza 159'un öngördüğü cezadan az; ama 159'dan dava açmak için Adalet Bakanlığı'nın izni gerekmekte iken (yani Adalet Bakanlığı 159'un uygulanmasını engelleyebilecek durumda iken) 301'de bu şart Cemil Çiçek'in marifetiyle kalktı, ağırlaşan madde demokrasiyi ve Avrupa Birliği sürecini baltalamak isteyenler için müthiş bir fırsat doğurdu. Bunu öngörmüş ve milletvekili arkadaşlarımla konuşurken buna bilhassa dikkat çekmiştim.

"Bakın," demiştim, "bazı çevreler, bu maddeyi, Avrupa'nın sempati duyduğu veya sempati duyabileceği aydınları mahkeme koridorlarında süründürmek ve dahî hapse tıktırmak suretiyle Türkiye'nin Avrupa nezdindeki itibarını sarsmak için tepe tepe kullanmaya çalışacaklardır. Benim Avrupa Birliği ile işim olmaz, ama siz madem Avrupa Birliği üyeliğine hayati bir önem atfediyorsunuz, öyleyse buna izin vermeyin. Avrupa Birliği bir yana; gazetecilerin, yazarların, fikir adamlarının olur olmaz gerekçelerle yargılanıp ceza almasını nasıl içinize sindirebilirsiniz? 'Eleştiriye kimse bir şey demiyor, suç olan hakarettir' hikâyesini hiç anlatmayın bana! Eleştirinin e'sinin bile hakaretin daniskası olarak algılanabildiğini, eleştirinin ötesine geçmeyen sayısız aydının mahkemelerde süründürüldüğünü ve dahî hapse tıkıldığını bilmiyor musunuz? Bugüne kadar 159'dan yargılanan, hapse tıkılan aydınlardan hangisi Türklüğe, cumhuriyete, hükümete, yargıya, güvenlik güçlerine -af buyurun- ana avrat sövmüş? Eleştiri sınırları dahilinde kalan sözleri ve yazıları yüzünden mahkum olmadı mı bunlar? Aman ha aman, bu maddeyi tasarıdan çıkarın. Çıkarmayacaksanız, bari soruşturma açmak için Adalet Bakanı'nın izni şartını muhafaza edin. Aksi takdirde 301. madde fikir hürriyetine karşı bir silah olarak kullanılacak, siyasi hesaplaşmalara alet edilecek, Türkiye'yi zora sokacaktır"

Kimseye derdimi anlatamadım. Meclisteki Ak Parti Grubu 301'inci maddeyi sahiplendi, tasarı o haliyle kanunlaştı ve Orhan Pamuk'lara, Elif Şafak'lara, Hrant Dink'lere peşpeşe davalar açılarak anlı şanlı "demokratik açılım" paketlerinin bini beş para edildi.

***

"Uygulamaya bakacağız" diye diye (daha doğrusu denile denile) bugünlere geldik. Keşke hükümet biraz da "uygulaMAmaya bakacağız" dese, 301'i tümden kaldırsa" Ne yazık ki bu mümkün görünmüyor. En iyi ihtimalle 159'daki düzenlemeye -soruşturma açmak için Adalet Bakanı'nın izni şartına- geri dönülecek.

Madem bunun ötesine geçilmiyor, madem sorun kökten çözülmüyor, madem tatsız uygulamaları frenlemeye matuf bir mekanizmayla yetiniliyor ve madem bu mekanizmanın 301'i yerli-yersiz kullanılan bir sopa olmaktan çıkaracağı varsayılıyor, öyleyse "Türklük" yerine "Türk Milleti" ifadesini koyarak lüzumsuz gerginliklere yol açmanın ne alemi var? Zaten savcıların ve hakimlerin "Türklük"le "Türk Milleti" arasındaki nüansı(?) göz önünde tutacaklarına dair bir garanti de yok.

301'deki kavramlar üzerinde 'rötuş' yapmak yerine bu maddenin öngördüğü hapis cezasını 'sembolik' hale getirmek veya para cezasına çevirmek çok daha anlamlı bir çaba olacaktır.

Yeni Şafak

Bu yazı toplam 656 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar