Abdurrahman Dilipak
İçimizdeki Beyinsizler...
Geç kaldık. Yeteri kadar akıllı, dürüst ve cesur değildik. İtiraf edelim alıp başını giden haksızlıklar, zulüm karşısında sessiz kaldık. Biz de zalimlerden olduk. Tek başına Gazze konusundaki sessizliğimiz bile gazab için yeter.. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım”
Bakın, Allah (cc) ile yetimin, mazlumun arasında perde yoktur. “Mazlumun ahı, indirir şahı”! Şimdi bundan sonra olacakları bekleyin..
“Öyle bir fitneden sakının ki, içinizden (akılsızca işler yapanlara) yalnız haksızlık edenlere isabet etmekle kalmaz. Bilin ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir.” (Enfâl, 25) Burada Lut kavmine de bir gönderme var. Lut kavminde herkes sapkın değildi. Bu olaylar yaygın hale gelince, bir kısmı şehri terk etti, bir kısmı da “onlar bize ilişmesin, biz de onlara ilişmeyelim, ne halleri varsa görsünler, bize ne” dedi. En son Hz. Lut şehri terk etti. Yapacak bir şey kalmamıştı, helak kapıdaydı. Şehirde kalanlar topyekun helak oldular.
Hz. Yunus, son güne kadar beklemeden erken ayrıldığı için o da büyük zorluklar yaşadı.. Hz. Yunus Ninova halkına Peygamber olarak gönderilmişti. Ninova halkı uzun bir inattan sonra son gün kurtuluşa eren halklardan biridir. (Yunus 98)’de bu olay bize şöyle aktarılır: “”Keşke (azabı gördükten sonra) iman edip de imanı kendisine fayda vermiş bir memleket olsaydı! Yalnız Yunus’un kavmi, iman edince, dünya hayatında onlardan rezillik azabını kaldırdık ve onları bir süre daha (dünyada) faydalandırdık.” Korkarım bizimkiler yaklaşmakta olan felaketten habersizler.. Bugün de bu yanlışın parçası olanlar, yanlışlıklar karşısında, hiçbir şey yapmayan, seslerini çıkartmayanlar aynı akibeti paylaşacaklar. Onlar kaçacak yer de bulamayacaklar. Ayette o günlerin bize hatırlatılması, bugün olanlar ve olacak olanlar için bir uyarıdır.
Uluslararası sistemle birlikte yürüyenler, onlarla batıl yolda stratejik ortaklıklar yapanlar, İttifaklar kuranlar, onlara destek olanlar ve onların bu yaptıkları karşısında sessiz kalanların vay haline. Korkarım birileri yaklaşmakta olan felaketi gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyor.
Eğer ABD, İsrail ve Hindistan’la birlikte Hind okyanusundan Güney’den Kuzey’e doğru, Doğu Akdeniz’den Doğuya doğru harekete geçecek olursa, Rusya da Kuzey’den Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan üzerinden İran’a doğru, aynı şekilde Özbekistan’dan Afganistan’a doğru ilerleyecek.
ABD, Hindistan ve İsrail’in hedefinde sadece İran yok. Hindistan Pakistan’ın Belücistan eyaletine saldırırken, ABD ve İsrail, İran’ın Belücistan eyaletinden İran’a saldıracak. Pakistan ve İran üzerinden Afganistan’ın Belücistan eyaletine saldıracaklar. Tabi bu onların hesabı. Şüphesiz Allah’ın da bir hükmü var. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah (cc) bilir. Ama tabi Allah’ın ipini bırakan, Müslüman olduklarını söyleyen topluları da bu zalimlerin eliyle cezalandırabilir de. Ya da bir takım zalimleri birbirine de düşürebilir. Müslümanlar Ninova kavmi gibi son gün de başlarındaki zalimleri devirip Allah’ın ipine sarılabilirler de.
Sonunda hangi ahval ve şerait altında olurlarsa olsunlar, Allah’ın ipine tutunanlar bir şekilde kurtuluşa ereceklerdir. Bana sorarsanız, eğer suçlarımızı itiraf edip, tövbe etmez, gasp edilen şeyler sahiplerine iade edilip helallik alınmazsa büyük bir kıtlık, hastalık, yıkım, kırım, azap toplulukları ve şehirleri yakıp yıkacak.. Aslında tövbe etmek için çok geç kaldık. Kim bilir, belki de birilerinin kalpleri mühürlenmiş ve onlar için tövbe kapıları kapanmıştır. Mazlumların ahı arş-ı alayı titretmeye devam ettiği halde, Yalanlar ve yaldızlı sözleri halkı oyalayanlar, kınamakla yetinenler büyük bir azabı hak etmişlerdir. Şüphesiz ki Allah (cc) her şeyi Hakkı ile gören, duyan, bilen, hüküm sahibidir.
Bu arada Irak ve Suriye’deki ağır silahları, askerlerini çekerken bölgedeki ABD üslerine taşımıştı. Şimdi orada SDG çatısı altında önemli bir bölümü Kürtler’den oluşan 100 bin kişilik silahlı bir güç var. ABD kongresi PYD, PJAK ve KCK unsurlarına para, istihbarat, her türlü askeri destek ve silah, askeri teçhizat yardımına karar verdi. ABD bölgedeki askeri üslerdeki ağır silahları ve diğer malzemeleri önümüzdeki günlerde SDG kamplarına verecek. Pentagon bunu gizli de yapabilirdi, açıkça yapma gereği duydu. Pentagon Kudüs fatihi Selahaddin’in torunlarını, Kudüs işgalcisine muhafız olmaya davet ediyor. Aslanda Ankara’dan istenen de bu. Terörü bitirmenin asıl şartı bu olsa gerek.. Ankara ABD’nin BOP ‘da Eş başkanı, PKK/KCK/PYD/SDG ise zaten ABD’nin taşeron örgütü değil mi? Bu şekilde Ankara Chabat’a da, PKK’ya da hayır diyemeyecekte ne olacak.. Birileri Türkiye için “Oltayı yutan balık” diyor. Biliyorsunuz “Oltayı yutan balık yem istemez”
Kuşatma ile ilgili daha diyeceklerim var.. Yemen’e dikkat.. KKTC’ye dikkat. Kıbrıs ABD’nin ve İsrail’in gözünde 2. Gazze. Orası İsrailin güvenliği için, ABD, İngiltere ve Fransanın, yani BM/GK’nın 3 daimi üyesinin Doğu Akdeniz Güvenlik gücü. Eğer komutayı bunlara verecek olursak, Türkiye ve Yunanistan da NATO’nun bölge ülkeleri olarak destek unsurları olarak burada kurulan Şeytanın üçgeninde “ucuz asker gücü” olarak görev verilecek. Tabi her şey barış için!? Eğer uygun adım siyasetine devam edecek, “akıllı olur, taleblere olumlu cevap verirsek” bizi ödüllendirecekler. Değilse, mesela Ege’de İsrail’in nükleer emanetçisi, ABD’nin Ukrayna için getirdiği silahlarının İsrail’le birlikte yed-i emini olan Yunanistan karasularını 20 mil’e çıkartacak olursa ne olur dersiniz.. Yunan solu bu oyuna özellikle Kıbrıs Rum kesiminde bu oyuna Chabat işgaline geç uyandı ama, bugün daha hızlı hareket ediyor. KKTC’de tartışma sürse de, yönetimin toplum üzerindeki kontrolü tepkilerin dışa vurmasını engelliyor.
Hatırlarsanız, İtalya’da ki, İsrail’e askeri malzeme desteği sağlayan Leonardo ve Piaggio Aerospace şirketleriyle ilişki kuran Baykar, Mart 2025’te İtalyan havacılık ve savunma sanayi şirketi Leonardo ile insansız hava aracı üretimi konusunda bir mutabakat zaptı imzalamış, Aralık 2024’te İtalyan Piaggio Aerospace şirketini satın almıştı. Bu yakınlaşma ve işbirliği de yeterli olmamış ki, son NATO toplantısında Ankara’ya, üretilen silahların satışı ile ilgili bilgi alışverişi, üretilen silahların özellikleri ve NATO standartları ile uyumu ve ortak harekat sırasında karşılıklı Talking gibi bu sistemle NATO içinde erişim imkanı ve kripto sistemi kullanımı konusu hatırlatılmıştı.
Görünen o ki, Türkiye artık uluslararası sistemin hedefindeki bir ülke.. Siber saldırılar, biyolojik ve kimyasal silah saldırıları, RP ve Laser saldırılarına hazırlık olmamız gerek. Konvansiyonel silahlar yanın da soğuk savaş takdikleri ile de saldırılar olabilir. Öyle anlaşılıyor ki yangınlar özellikle şehre yakın yerlerde devam edecek. Tarım alanlarında da sorunlar yaşanabilir. Alçak İrtifa uyduları ile bu tür operasyonlar çok kolay. Orman yangınlarına karşı yetersiz kalınıyor. Yangın söndürme uçakları, ihale şartları, yöntemi, maliyeti, IK’ları konusunun dikkatlice incelenmesi gerek. Trafolara dikkat edelim. Avrupa’daki gibi daha yaygın ve uzun süreli elektirik kesintileri yaşanabilir. Bu sanayi, ekonomi ve toplum hayatını ciddi şekilde etkileyebilir. Bu durum aynı zamanda bir güvenlik tehdidi oluşturacaktır. Trafolar, rüzgar ve güneş enerjilerinin depolama alanları, doğal gaz çevirim santraller, petrol depoları, RF ve Laser, akıllı sistemler WiFi üzerinden seri olarak patlatılabilir. Şunu aklımızdan çıkartmayalım, hırsız içeride ise kapı kilit tutmaz. Uluslararası sistem’in kriptoları her yerde. Ve onları, para ile satın alarak ya da tehdit ve şantajla kontrol altında tuttukları bir çok kişi ve kuruluş var.
Alçak irtifa uyduları üzerinden canlı hayat ciddi anlamda manipüle ve provake edilebiliyor. Zaten Chemtrails yolu ile yasa zoru ile, cebren ve hile ile kimyasal saldırı altındayız. Hava, su, toprak zehirlendi. Hayvanlar aşılandı, bitkilerin geni ile oynadılar. Mevcut teknoloji ile aslında akıllı telefonlar, evler, işyerleri, şehirler, otomobiller üzerinden sürekli saldırı altındayız. 5G santralleri her yerde. Starlink’ler toprak yapısı ve toprak üstü yapıların durumuna göre, yerin altını yüzlerce metre altına kadar scan edebiliyorlar. Bu alanda canlı ve cansız ortamlarda her türlü provakasyonu gerçekleştirme imkanına sahipler. Artırılmış sanal gerçeklik, subliminal mesajlarla insan aklı ile dalga geçiyorlar adeta. RF dalgaları ile insanların ve hayvanların kan değerleri, karaciğer fonksiyonları, beyin fonksiyonları provake edilebiliyor. Bunlara karşı bir koruma kalkanı oluşturan Kenevir’in yaygın kullanımı yasak! Yani anlayacağız “taşları toprağa bağlamışlar, köpekleri sokağa salmışlar”. “Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek”! “Kaf dağına atsalar belki çeker de bir kıl, bu ifritten sualin kılını çekmez akıl”. “Ağlayın su yükselsin, belki kurtulur gemi”
Allah’ın yardımı bize ulaşmadan işimiz çok zor. Allah’ın yardımı ise şarta bağlı: Allah cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmez. Aksine onların işlerini sarp dağlara sardırır, üstlerine pislik yağdırır. Onların dualarını da kabul etmez. Kendine uzatılacak ellerin temiz olması gerek. Önce itiraf ardından tövbe edecekler, sonra haksız edinimlerini hak sahiplerine iade edecekler ve daha sonra dua edecekler.
Selam ve dua ile.
mirathaber