Hizbullah'a karşı kirli ortaklık: Suudi medyası İsrail'in propaganda üssüne dönüştü
Suudi Arabistan destekli Al-Arabiya ve Al-Hadath kanalları son iki yıldır Gazze ve Lübnan’da işgalci Siyonist rejimin suçlarını aklama ve savunma merkezi hâline gelmiş durumda.
Suudi Arabistan destekli Al-Arabiya ve Al-Hadath kanalları son iki yıldır Gazze ve Lübnan’da işgalci Siyonist rejimin suçlarını aklama ve savunma merkezi hâline gelmiş durumda. Bu iki kanal, bugün ise Lübnan’ın iç dengelerine müdahale ederek, Tel Aviv’in Lübnan’ın güvenliğiyle oynama ve ülkeyi kaosa sürükleyip savaşla tehdit etme planlarında birer propaganda ayağı olarak hareket ediyor.
Habere göre, özellikle Siyonist rejimin Lübnan’a yönelik son saldırganlık döneminden bu yana, bu iki Suudi kanal düşmanın iftiralarını ve çarpıtmalarını aynen tekrarlayan bir medya borazanına dönüştü. Direniş’e yönelik tam boy saldırılarla, Lübnan’da Direniş’in imajını zedelemeyi hedeflediler.
Bu medya rolü, Lübnan hükümetinin “Lübnan’da silahların tek elde toplanması” yönündeki tartışmalı planı gündeme getirmesinin ardından daha da arttı. Al-Arabiya ve Al-Hadath, özellikle güney ve Bekaa’da Siyonist rejimin cinayetlerini meşrulaştırmaya çalışan birer meydan kürsüsüne dönüştüler. Bilerek ürettikleri sahte bilgilerle Lübnan’ı istikrarsızlaştırmayı ve İsrail’in hedeflerine hizmet etmeyi amaçlıyorlar. Bunun son örneği, ABD’nin gönderdiği Tom Barrack’a atfedilen ve işgalci rejimin Lübnan’da geniş çaplı savaş başlatacağına dair uydurma haber oldu.
Siyonist operasyonlara arka çıkan medya
Suudi Al-Arabiya ve Al-Hadath, Tel Aviv’in medya uzantısı gibi davranarak, işgalci rejimin Lübnan’a yönelik baskısını artırmasına ve Direniş’in silahını hedef alan planlara destek verdi.
Al-Arabiya, geçen yıl 23 Eylül’de gerçekleştirilen ve çok sayıda Lübnanlının şehit veya yaralı olduğu “Pijri saldırıları” sırasında bile işgalciyi aklamaya çalıştı ve Siyonist güçlerin yalnızca Direniş mevzilerini hedef aldığını iddia etti. O gün yaşananları, Lübnan topraklarında daha geniş saldırıların habercisi olarak sundu ve Siyonist rejimin gücünü abartarak Lübnan’ın Gazze’deki yıkımla eşdeğer bir felaket yaşayacağını ileri sürdü.
Direniş silahı dosyası
Direniş’in silahları konusundaki medya kampanyası, ABD ve iç çevrelerin baskılarıyla daha da sertleşti. Suudi medyası aylar boyunca Direniş’i ve Lübnan ordusunu karşı karşıya getirmeye çalıştı. Al-Hadath, ağustos ayında yayımladığı bir yazıda Hizbullah’ın ülkeyi kaosa sürüklediğini iddia ederek, Direniş’in olası bir “silahsızlandırma girişimi” karşısında sokak çatışmalarına başvuracağını utanmadan ileri sürdü.
Güney Lübnan’da Hizbullah’ın yeniden inşa sürecini başlatmasıyla birlikte bu kanalların ABD üzerinden gelen baskıları yeniden köpürttüğü görüldü. Suudi medyası, Lübnan’a verilen sözde “silah bırakma ültimatomlarını” ve işgalci rejimin savaş tehditlerini sürekli gündemde tutarak psikolojik savaş yürüttü. Al-Arabiya, “Yaklaşan Tehlike: Lübnan ABD’nin Uyarısıyla İsrail Saldırısı Arasında” başlığıyla yayınladığı raporda tamamen Tel Aviv çizgisini sürdürdü.
Siyonist güçlerin abartılmış askeri propagandası
Bu iki kanalın en dikkat çeken tutumlarından biri de Tel Aviv’in askeri kapasitesini abartarak Direniş’e gözdağı vermeye çalışmasıdır. Al-Arabiya kısa süre önce “Geri Dönüşü Olmayan Nokta: Lübnan’ı Tehdit Eden Yıkıcı Savaş” başlıklı bir haberle, işgalci rejimin Hizbullah komutanı Haysam Tabatabai suikastına verilecek cevaba karşı “ezici karşılık” tehdidini büyüterek servis etti.
Bu kanallar daha önce de Siyonist rejimin Lübnan’a yönelik saldırılarını açıkça kutlamıştı. Al-Hadath, şehitlerin sayısına ilişkin haberleri aktarırken dahi sevincini gizleyememiş, Direniş’in iç ve dış baskılar altında kaldığını iddia ederek işgalcinin suçlarını normalleştirmeye çalışmıştı.
