Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Hepimiz Sümeyye’yiz

Demokrasilerde muhalefet, halkın iktidarının temini anlamında bir denge unsuru olarak işlev görür. Bir iktidar vardır, o iktidarın vermiş olduğu sözleri tutabilmesi, seçilirken dayandığı değerler sisteminden sapmaması, halktan yana tavır almaktan vazgeçmemesi için muhalefet iki göz, iki kulakla canla başla çalışır. İlk hedefte amacı mevzubahis dengenin sürekli olmasını sağlamaktır ama bu duruşun uzun dönemde muhalefete dönüşü de taraftar toplama şeklinde olsun ister. Yani kimsenin kara kaşına, kara gözüne yapmaz muhalefetliğini. Çıkarları öyle gerektirdiği için yapar, sonuç itibariyle de iktidar ve muhalefet arasında bir denge oluşur. Muhalefet eleştirir, iktidar kendini gözden geçirir, düzeltir veyahut eleştirileri haksız bulur ve cevabını verir. Şimdi bu bahsettiğim olması gerekendir. Yani demokratik sistemi içine sindirmiş, kolaycılığa kaçmayan oturmuş siyasal yapılarda olan.

Oysa bizde muhalefet bir denge unsuru değildir. Olduğunu zanneder ama kendinden başkasını da kandıramaz. Ana muhalefet partisi CHP’yi ele alalım: Proje üretmeyen, üretemeyen, Türkiye’nin önüne hiçbir yenilik va’di olmayan, olamayan kof bir partiden söz ediyoruz. İftira ile alçalabilen, bununla iş yaptığını zanneden, bunu da halkımızın idrak etmediğini zannedecek kadar şuursuz, basiretsiz, ferasetsiz bir CHP.

CHP’nin “inebildiği” en son nokta Sayın Cumhurbaşkanı’nın kızı Sümeyye Erdoğan hakkında yaydıkları çirkinliklerde örnekleniyor. Bu çirkinliklerle Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan bütün vatandaşlara hizmet etmek için oluşturulmuş Meclis’i meşgul etmek CHP’yi hiç rahatsız etmiyor. Bilakis CHP bunu bile bile yapıyor. Bir CHP’li bir iftira atıyor. Bir Gezi’ci sahipleniyor yayıyor. İffetli, namuslu, genç bir Müslüman kadın üzerinden sosyal medyada İslam’a küfrediyor. Hedef Cumhurbaşkanı. Hedef din iman. CHP’li milletvekili çıkıyor soru önergesi veriyor. Şıracının şahidi bozacı ulusalcı ve ne tuhaf ki, konu din olunca mangalda kül bırakmayan paralel medya da çanak tutuyor. Bir taşla birkaç kuş vurma çabasının tarif edilemez bayağılığı, ucuzluğu içinde… Ak Parti’yi IŞİD’le özdeşleştirmek en “zararsız (!)” gözükeni. Siyasetçiyi bırakıp ailesi üzerinden onu vurmak, bir ülkenin yüzde elliden fazla oyuyla, milletin oylarıyla seçilmiş vekillerinin bile değil, halkın ta kendisinin seçtiği bir Başkan’ı olarak vurmak, onun yaşadığı dini, Rabbin Yaratıcı’nın koyduğu kurallarla alay ederek, küçümsemek hangi izana sığıyor anlamakta zorlanıyoruz. Ve bu adamlar oy peşinde koşuyor. Bu adamlar CHP’de yer buluyor, vekil seçiliyor. Birileri bu adamlara oy veriyor. Paralelin peşine düşmüş, ben bilmem Hocam bilir’ciler, başlarındaki örtüden, üzerlerindeki pardösüden, ellerinde çektikleri tesbihten utanmadan, kapı kapı CHP’ye olmadı, onun vekili HDP’ye oy topluyor.

Bu arada CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu susuyor. Son yıllarda “mecburen” İslami terminolojisini geliştirmek durumunda kalan; hak, hukuk, ahlak gibi kelimelere çokça referans yapan Kılıçdaroğlu, partilisinin başını çektiği iftira kampanyasını görmezden geliyor. Şaşırdık mı…hayır.

yeniakit

Bu yazı toplam 891 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar