Gazze İHH Temsilcisi Gerçek Hayat Dergisine Konuştu

Gazze İHH Temsilcisi Gerçek Hayat Dergisine Konuştu

Gazze İHH Temsilcisi Gerçek Hayat Dergisine Konuştu Gazze’nin İHH temsilcisi Mehmet Kaya İstanbul'a döndü

Gazze İHH Temsilcisi Gerçek Hayat Dergisine Konuştu

Dokuz yıldır abluka altındaki şehirde yaşayan Gazze’nin İHH temsilcisi Mehmet Kaya, bir vesileyle İstanbul’a döndü. Heybesinde önemli anılarla gelen Kaya, Gazze’de yaşayan Filistinlilerin sıkıntılarını, ablukanın durumunu, siyasi arayışlarının neticelerini Gerçek Hayat’a anlattı. Kaya, Hamas’ın Muhammed Dahlan’la anlaşma yapmaktan başka şansının olmadığını söylüyor. Gazze nefes alamıyor ve Kaya’ya göre denize düşen yılana sarılmak zorunda.

Gazze’ye gitme amacıyla Sudan’dan Mısır’a geçtiniz ve bir süre orada kaldıktan sonra Gazze maceranız başladı. Neden Gazze ve nasıl karar verdiniz o coğrafyalarda hizmet etmeye?

2009’da Gazze savaşı başladığında ailemle Kahire’de kalıyordum. Bülent Yıldırım beni arayarak, bazı arkadaşların Gazze’ye yardım götüreceklerini, benim de onlarla ilgilenmemi istedi. Refah Kapısı kapalı olduğu için içeriye ilaçtan başka bir şey sokmak yasaktı. Biz de kamyonların alt kısmına gıda malzemelerini üstüne de ilaçları yerleştirdik. Kapıya vardığımızda, öbür taraftaki içler acısı durumu göre göre oradaki görevliler malzemeleri içeri sokmadı. Sokmadığı gibi getirilen gıdalardan rüşvet istediler. En acısı da bu adamlarla öğle ezanı okuduğunda birlikte saf tuttuk.

Her beş senede bir evleri yıkılan, her on senede bir saldırıya uğrayan Gazzeliler, ilk giriş yaptığımız dönem de 15 gün süren ablukadaydılar. 15 gün sonra bir grubu içeri alacaklarını söylediler. Biz de gazeteci ve doktorlardan oluşan o grupla birlikte içeri girdik. Savaş devam ettiği için Gazze’nin içine giremeyip, sınıra yakın bir evde misafir kaldık. Sabaha kadar her tarafı vurdular, yanı başımızdaki ev yıkıldı, bizim camlar patladı. Üç dört gün sonra savaş bitti ve biz Gazze’nin içine girebildik. Tehlike hala devam ettiği için, Gazze’nin içinde bulunan Şifa Hastanesinde yere yatak sererek kalmaya başladık.

İlk gece bombalarla karşılandığınız halde orada kalmaya nasıl karar verdiniz? Korkmadınız mı?

Eğer insan iman sahibiyse bu tür gördüğü zulümler onun imanını ziyadeleştirir. Eğer iman sahibi değilse onu korkutur. İman sahibi olan insanlarla birlikte olduğumuz için bizim de orada imanımızın ziyadeleştiğini hissettik. Çünkü Allah CC. o toprakları kutsadığını söylüyor Kuran-ı Kerim’de. Dolayısıyla ribat yani Allah yolunda nöbet tutma niyetiyle oraya giderseniz, Allah orada her attığınız adımı size hayır olarak yazacaktır. Yine ribat niyetiyle o topraklarda ölürseniz, Allah sizi şehit yazacaktır. Öncesinde Şam topraklarıyla alakalı hadisi şerifleri, Ayeti kerimeleri araştırmıştım, orada yaşama arzusu eşimde de bende de vardı zaten.

Filistin hükümeti de ablukaya katıldı

Gazze’nin ablukaya alınması ne zaman başladı ve sizce ne zaman biter?

Abluka olayı ikinci intifadadan yani 2000 yılından sonra başladı. Asıl abluka ise 2006’da Hamas seçimleri kazandıktan sonra başlıyor. Bir tarafta Hüsnü Mübarek diğer tarafta Siyonistler sıkıştırıyor. 2008’de had safhası yaşanıyor. Mısır’da Mursi göreve geldiğinde Gazze’de çok büyük bir bayram yaşandı. Sisi’nin gelmesiyle durum eski halini aldı. Şu anda abluka öyle bir hal aldı ki, Filistin hükümeti de silahlı mücadelenin bitirilmesi adına ablukaya destek veriyor. Elektriği, gazi ve şehit ailelerine verilen yardımları kesti, şimdi de yeni aldığı bir kararla 40 yaşın üzerindekileri emekli etmeye kalktı. Tecrübeli insanlar emekli edilerek yerlerine çoluk çocuk getirilecek.

Mahmut Abbas, ablukayı kaldırmak için Hamas’tan yönetimi ve silahlarını teslim etmelerini istiyor. Gazze’de Ramallah hükümetinden maaş alan 70 bin kişi vardı. Hamas iktidara geldiğinden beri Mahmut Abbas bunların işe gitmelerini istemedi ve yattıkları yerden para verdi. Amaç, Hamas hükümetinin başarısız olması. Aslında siyasi olarak kendi aralarındaki çekişme bu, bunun doğruluğunu yanlışlığını onlar daha iyi bilir. Bizim dışarıdan gözlemlediğimiz kadarıyla onlara zarar verdiğini görüyoruz. Öncelikle buradaki insanların solcusuyla, sağcısıyla, orada yaşayan Hristiyanlarıyla Siyonistlere karşı bir araya gelmeleri gerekiyor.

Denize düşen Dahlan’a sarılır

Bu olanlara karşı Hamas ne kadar daha direnebilecek? İnsanların aklına şöyle de bir şey geliyor, bıraksın o zaman silahlı mücadeleyi. Ne dersiniz?

Şu bir gerçek ki, Siyonistler o topraklara silahlarla geldiler ve kesinlikle siyasi çözümden anlamazlar, sadece güçten anlarlar. Eğer gücünüz varsa sizinle her türlü anlaşmayı yaparlar. Güç demek silah demektir, para demektir, nüfuz demektir. Bunun hiçbiri yoksa, onların her dediğini yapmak zorundasınız. Fakat şu durumda iş yok, güç yok, elektrik yok, yiyecek yok, ne yapacaklar? Gazze çeşitli arayışlar içine giriyor. Yıllardan beri süren Filistin davasını da İslam ülkeleri iç ve dış siyaseti için kullandı. Şu anda Gazze nefes alacak durumda değil. Bir hafta içerisinde on çocuk ilaç yetersizliğinden öldü. Kanser hastaları her hafta ya ölüyor ya bir yerlerini kaybediyor. Böbrek hastaları diyalize giremiyor. Bunların hepsi içerideki Hamas yönetimine çok büyük bir baskı oluşturdu. Bu yüzden Hamas da farklı arayışlar içine girdi.

Nedir bu farklı arayışlar? Muhammed Dahlan unsuru mu mesela?

Dahlan bunlardan bir tanesi. Muhammed Dahlan’ın Ortadoğu ülkeleriyle, Mısır’la diyaloğu çok iyi. Fetih’in milletvekiliyken Abbas onu sürmüştü. Bana göre Abbas’tan intikam almak ve Fetih’in başına geçmek için Gazze’yi kullanıyor. Gazze’deki yönetim de mecburen bunu kullanıyor.  Denize düşen yılana sarılır çünkü. Bu yılandan daha tehlikeli belki ama şu anda ellerinden gelen bu.

İslam ülkeleri STK gibi hareket etmesin

Hamas Dahlan’ı nasıl kullanmış olacak?

Sisi, Birleşik Arap Emirlikleri, Dahlan bunların üçü birlikte hareket ediyor. Sisi Gazze’den giden ticari tünelleri kapatırlarsa Refah Kapısı’nın açılacağını söylüyor. Şu anda şartları yerine getirmeye başladılar ve ticari tüneller kapatıldı. Refah Kapısı’ndan da çimento, akaryakıt malzemeleri gibi ticari malzemeler girmeye başladı. 9. aydan sonra kapı günlük olarak açılmaya başlayacak. Bu da Hamas’ın elini güçlendirecek. Anlaşmalardan bir tanesi de Gazze’deki meclisin başına tarafsız birinin getirilmesi. Yönetim birimi de genelde bağımsızlardan oluşacak. Bir diğer konu da, Gazze’nin emniyeti Hamas ve Kassam’dan sorulacak.

Bu şekilde bir anlaşma Gazze’yi nereye götürür? Dahlan bunları babasının hayrına yapmıyordur herhalde…

Eğer Dahlan Muhammed Abbas’ı sıkıştırıp Gazze’de başarılı olursa, önümüzdeki günlerde Fetih’in başına geçebilir. En büyük problem de o zaman başlar. Çünkü çok stratejik bir yol izliyor. Gazze’deki Müslümanları sevdiği için değil, kendi maslahatı için yapıyor bunları. Ama bana göre Fetih’in başına geçemez. Öte yandan Gazze’deki bu insani krizin bitmesi için, Filistin’in özgür olabilmesi için İslam ülkelerinin STK gibi değil devlet gibi hareket etmesi, gerektiğinde yumruğunu vurması gerekiyor. Bu yapılmazsa, ne Gazze, ne Kudüs hiçbir zaman özgür olmaz.

Orada saf bir mücadele var 

Gazze’ye yerleştiniz ve 9 yıl boyunca bir kez dışarıya çıkabildiniz. Sürekli tehlike ve abluka altında yaşamak nasıl bir şey?

Bakış açınıza göre değişir. Gidiş hedefiniz neyse önünüzde onu bulursunuz. Gidiş hedefiniz Allah rızası için hizmet etmekse karşınızda buluyorsunuz. Bu anlamda benim hanımım ve çocuklarım çok büyük fedakarlıklar gösterdiler. Yaklaşık 18 yıldan beri çeşitli ülkelerde kaldık, ama en son kaldığımız Gazze bizim için çok farklıydı. Gazze’de manevi bir hava var. Biladüş-Şam toprakları Allah tarafından mübarek kılınmış. Oranın bir özelliği de, orada saf bir mücadele var. Siyonistler gelmiş sizin evinizi, barkınızı işgal etmiş ve sizin savaşınız onlarla. Ne Suriye, ne Irak, ne Afganistan ne de başka bir yer gibi kirli savaş yok. Dışarıdan farklı farklı insanlar gelip de fitne fücur meydana getirmiyor. İslam toplumu öyle bir hale gelmiş ki, bugün Suriye’deki mücadelenin neresine bakarsanız pislik akıyor. Her iki taraftan da Allah’u Ekber sesleri geliyor ve herkes birbirini öldürüyor. O anlamda Gazze, Filistin çok farklı bir yer. Oradaki bu durum bize sekinet veriyor ve zorlukları hissetmiyoruz.

Her yıl 10 bin üniversite mezunu

Gazze abluka altında bir şehir de olsa, orada yaşayan birçok Filistinli var. Eğitim durumu nasıl Gazze’nin? Çocuklar düzenli olarak okula gidip eğitim alabiliyor mu? Bu yönde sizlerin desteği var mı?

Gazzeliler eğitime düşkün insanlar. Savaş dönemi dışında eğitim çok güzel sürüyor. Bir evin içinde okumayan hiç kimse yok. 2 milyonluk nüfusu olan Gazze’de her yıl 10 bin kişi üniversiteden mezun oluyor. Arap ülkelerinin içerisinde okuma seviyesi en yüksek ülke Filistin. Biz de “kalıcı ne yapabiliriz” derken bir ilkokul açmayı düşünüyorduk. Yeni bir okul açacağımıza savaşta yıkılan Darül Erkam okuluna destek vermemizi istediler. Şehit ailelerinin çocukları parasız, diğer çocuklar da cüzi bir ücretle eğitim alıyormuş orada. O okulu baştan aşağıya yeniledik, ismini de Darül Erkam Abdülhamid koydular. Benim çocuklarım da Gazze’de eğitim aldı. Mesela çocuklarımdan biri, ilkokul 1. sınıftan 9. sınıfa kadar orada okudu. Geçen sene Türkiye’ye geldi. Hiç Türkçe eğitim almadığı halde, orada 90’ın üzerinde puan alarak sınıfını geçerken, İstanbul’da 70 üzerinden puan alarak sınıfını geçti. Bu onun temelinin sağlam olduğunu gösterir.

Melekler cumhuriyeti değil

Gazze insanını anlatın desem hangi özelliklerini öne çıkartırsınız?

Gazze’nin içinde yaşayan insanlar çok farklı bir tabiata sahip. İkramı seven, misafirperver, yokluklarını dahi hissettirmeyecekleri ikramlarda bulunurlar. Ramazanlarda hiç haber vermeden farklı evlere iftara gidiyoruz. Haber versek, oradan buradan borç para toplayıp bize yemek hazırlayacaklarını biliyoruz. Yanımızda götürdüğümüz yiyeceklerle birlikte onların salata ve çorbadan oluşan yemeğini yiyoruz. Abluka altında yaşadıkları halde, mutlular. Oradaki samimiyeti başka hiçbir yerde göremedim. Eşimin sağlık sebepleri yüzünden oradan ayrıldığımız halde, “Ya bir daha dönemezsek pişman olur muyuz” dedi bana. Gazze’de kötülük yok mu, elbette ki var, orada da insan yaşıyor. Nihayetinde Gazze’nin Mescid’i Aksa ve toprakları Allah tarafından kutsal sayılmış, insanları kutsal sayılmamış. İnsanın olduğu her yerde kötülük de var, iyilik de var, adaletsizlik de var, adalet de var. Melekler cumhuriyeti gibi anlatmamız söz konusu değil.

***

Mavi Marmara şehitlerinin Gazze’deki etkisi

Mavi Marmara yola çıktığında Gazzeliler nasıl bir beklenti içindeydi?

Mavi Marmara aslında kulağı kapanmış dünyaya bir çığlığın duyurulmasıydı. O sırada ben Gazze’deydim. 6 ay öncesinden liman çalışması yapmaya başladık. Sahil çok sığ olduğu için gemi yanaşamazsa insanları oradan taşımak için hazırlıklar yapıyorduk. Gazzeliler de Siyonistleri çok iyi tanıdıkları için geminin o limana yanaşamayacağını söylüyordu. Eğer bir gemi girerse, Siyonistlerin karizması çizilir, ondan sonra başka gemiler de girebilir. Bu da Yahudiler için kırmızı çizgidir. “Alırlar götürürler” diyorlardı, ama bu kadar saldırının yapılacağını hiç kimse tahmin etmiyordu.

Mavi Marmara olayı Gazzeliler için ne anlam ifade ediyor?

Olayın yaşandığı gece sabaha kadar bu işin neticesini beklemek için bütün Gazze ayaktaydı. Sabah limana gittiğimizde karşılama yeri olarak hazırladığımız yerler taziye mekanı olarak kullanıldı. O saatten itibaren üç gün boyunca o limana taziye için gelmeyen tek bir insan kalmadı. İlk gün bütün bakanlar, partiler oraya gelip Kuranlar okundu, konuşmalar yapıldı. O gün Mavi Marmara giremedi ama ikinci gün Mübarek Mısır kapısını hemen açtı. Gazze’ye giren malzeme sayısı 250 kalemse 3. gün Yahudiler bunu 500 kaleme çıkarttı. Çünkü infial vardı. O limana Mavi Marmara şehitler anıtı yapıldı. Bununla birlikte her resmi konuşmada, her toplantıda mutlaka Mavi Marmara şehitlerine bir Fatiha okunur, ondan sonra konuşmaya devam edilir. İsmail Haniye konuşmasında Türkiye’nin “T” sini söylediğinde arkasından Mavi Marmara şehitlerini anar. Mavi Marmara şehitlerinin oradaki etkisi çok büyüktür.

***

Müslümanları bedavaya alıştırdılar

İHH olarak Gazze şubesini açtığınızdan beri neler yaptınız oralarda?

İlk olarak yetimlerin kayıtlarını alıp, evleri yıkılanlara, şehit ailelerine, yaralılara para yardımı yaptık. Onlara manevi destek olarak bu önemliydi. Farklı ülkeden gelen Müslümanların onların yanında olduğunu göstermekti amacımız. Türkiye’deki STK’lar genelde savaş ve felaket bölgelerine gidip, milyonlarca dolar harcayarak erzak yardımı götürürler ve dönüp gelirler. Bu anlayışı bildiğimiz için, İHH burada kalıcı bir şeyler yapsın istedik.

Bir diğer konu da, Batılılar Müslüman toplumlarını yatmaya, dilenciliğe alıştırmak için Gazze’ye gelen muhacirlere BM aracılığıyla her ay bedavadan gıda, elbise paketi vermiş. Filistin toplumu çok çalışkan bir toplum olduğu halde, paketleri alan yatmış. Bunları gördükten sonra meslek edindirme kursu açmaya karar verdik. Ek ders imkanları, dikiş nakış, yabancı dil, bilgisayar, hafızlık gibi branşlarda eğitimler vereceğimiz bir merkez yaptık. Yılda yaklaşık 3 bin kişi bizim merkezlerimizden mezun oluyor.

Bunun yanı sıra hem fakir insanlara hem de yetim ailelerine iş imkanı sunmak için projeler hazırlıyoruz. Kim hangi işi yapmak istiyorsa, gerekli olan sermayeyi veriyor ve takip ediyoruz. Savaşta evleri yıkılan veya evleri olmayıp barakada yaşayan insanlara da ev yapıyoruz. Bu da farklı bir yarayı sarıyor Gazze’de.